bugün

fight club

roger waters , it s a miracle da

"We've got Mercedes
We've got Porsche
Ferrari and Rolls Royce" dizelerinin ardından "We've got choice" diyerek ciddi bir eleştiriyi aslında son derece ironik bir şekilde ele almıştı. evet "sözde" tercihlerimiz vardı. waters'ın da dediği üzere "mercedes , porsche , ferrari ve rolls royce" tüketici topluma sunulan alanındaki en "iyi" değerlerdi. tüketim toplumu kendi değerleri ekseninde "iyi" kavramını istediği şekilde doldurabiliyordu ve dayatıyordu. koskoca bir insan ömrünün sadece bu maddesel değerlere ulaşma yolu ile harcanması tüm sistemin gizemini özünde aşikar ediyordu. yaratılan tüm bu uygarlık göz göre göre bu düzene ön ayak oluyor nedendir bilinmez çoğu zaman karşı durmayı aklına bile getiremiyordu hatta belki de karşı durmayı bireysel çıkarları ekseninde gerekli görmüyordu.

fight club bu işleyişe keskin bir duyarlılık ile dokunmayı başarabilmiş bir eser. sisteme karşı kendi doğruları ile karşı durabilme cesaretini gösteren bireyin bu süreçte yaşadığı psikolojiyi , tercihlerini , duruşunu ele alma hususunda son derece başarılı. zira sistemin en büyük gerçeklerinden biri farklı olanı ötelemek,kabul etmemek,uzaklaştırmak. chuck palahniuk farklı olabilmenin en doğal insan hakkı olduğu gerçeğini , kendine göre sisteme karşı en ciddi silah olarak görmüş ve özgür insanın varlığını ancak anarşiye müsait bir toplumun içerisinde resmetmeyi uygun görmüş. filmde hatırlanırsa evlerinde birlikte yaşamak için kapılarında günlerce bekleyen insanları farklılıklarını yüzüne vurarak sınamaya çalışmaları aslında tüm filmin perde arkasını su yüzüne çıkartıyordu "sen çok şişmansın,defol buradan" , "yaşlısın,küçüksün hatta sarışınsın"... nihayetinde en büyük hile "hiçbirşeyin asla yetmemesi insanın varoluşunun sürekli bir eksikliğe işaret ediyor olması ve bu eksikliğin ancak sistemin iyi dedikleriyle gideriliyor olması" oyununda gizliydi. fight club tüm bu noktaları örtülü bir yaylım ateşi altında kanlı bir atmosferde sahneleyebilmiş.