Disco Kralı' na geçen hafta konuk gelen android. Geçen yıllarda O. Bayülgen' in programına sarhoş katılan Nejat işler bile bu kızdan daha sempatikti. Güldük müldük ailecenek izlerken kıza ama, şimdi olayın etkisi geçince salim kafayla düşünüyorum da bu kızcağızı bir doktorun görmesi lazım. acilen hem de. Ebeveyni falan hayatta mı acaba, bir ilgilenseler. Yoksa bu kız pembe bir sepet içinde uzaylılar tarafından bir yetimhanenin merdiven boşlununa mı bırakılmış zamanında... hani, gençlik işte keh küh falan diyesi de gelemiyor ki insanın, bir acayip birşeydi.
şimdilerde yeni çağ gurularının
"efendim işte kendinizle barışık olun, kendinizi sevin, bir şeyin üzerine çok gitmeyin, herşey olacağına varır, evrene bırakın, evreni bilmem ne yapın" falan gibi quantumca verdikleri beyanatın, bir zamanlar zaten atalarımızca söylenmiş olan şekli.
türkler in anlayamayıp ta evropalı nın el üstünde gezdirdiği edebiyatçılardandır kendileri. yazdıklarını anlayabilmek için tekerrür gerekir. dili çok iyi kullanır. yazdıklarından, bana kendisinin şizoid bir yapıya sahip olduğunu düşündürten zeki kadın.
tipik izmirli kadın. metropol kadını olmaya özenti kasabalı yani. aslında tilki gibi kafaya sahip olup da erkeklerin nabzını iyi tutmasını bildiği için salağa yatan, bilmiş kişi. programına son dönem, dansöz kılıklı sözümona astrolog, hipnozcu, quantumcu zar zurt geçinen kokoşları davet edip vakit doldurmaya çalışan, güzide kasacı formatlı kadın.
okan bayülgen in sillesini yiyen bilmemkaçıncı kadın. beş dil biliyorum diye zortlatlığı kişiliğini- ki kesin yazdığı saçma sapan romanın kitap arkasına yazmıştır- yerle bir ettiren yapma sarışın. sokakta karşılaşsan tarlabaşı gece klüplerindeki üçüncü sınıf uvertür türkücü zannedersin. ama ne hikmetse edebiyatçı ve köşe yazarı, üstüne bir de dil profesörü geçinen zavallı. bu kadınlara bu özgüveni kim aşılıyor merak ediyorum. hangi sağlık kuruluşunda bu iğneden var da gidip vurduruyorlar. kamera ve okan ın önünde apıştı kaldı gibi iyimser bir neden bulmak istiyorum ama yok olmuyor. bir kariyer böyle biter, başlamadan... kadına bundan sonra hayatınızın hatası nedir diye sorarlarsa kesin, medya kralı na çıkmaktır diyecektir.
soran kişinin,
- kabuklu yerim
cevabını tercih ettiği bir sorudur kendileri..Zira " soymak" meşakkatli bir iştir. sıkıcıdır da bir yandan. genelde sevgili elma için sorulur. anneler sorar, bazen de geyşa ruhlu eşler.
kadın gibi kadındır. dürüst, dost canlısı, neşeli, yaratıcı, lider, akıllı, zeki, kimseye bağımlı olmayan, özgür ruhlu, bir o kadar da sevecen, eşine sadık, tutkulu kadınların burcudur. sevdi mi tam sever. sadakat onun el kitabında ilk sıradadır. ancak erkeği tarafından bu erdemi suistimal edilmeye görsün, o zaman bir aslan kadının intikamına maruz kalmak hiç istemeyeceksiniz. onu öyle demezler....diyerek daha da beterini yaşatır size. bir ortama girdiğinde kafaların kesinlikle dönüp baktığı kadınlardır. özellikle aslan yelesi gibi saçları onların en önemli özelliklerindendir. her zaman her ortamda dikkat çekerler. tarzları, beden dilleri, yaşam stilleri ile diğerlerinden keskin bir bıçakla ayrılırlar. konuşmaya başladıklarında herkesin susup kulak verdiği kadınlardır. pratik zekaları, ileri görüşlülükleri takdire şayandır. tutku onlar için çok önemlidir. aşık olmadan yapamazlar. keskin kuralları vardır. bir aslan erkeği ve bir aslan kadını her ne kadar kulaklara hoş gelse de anlaşabildikleri tek yer yataktır. denenmiştir. o sebeple, bu dip not ta...
"erkeklerin korktuğu kadınlar" diye bir şehir efsanesi varsa eğer, bunlar kesin aslan burcu kadınlarıdır.
sanat filmlerinin kaçınılmaz yazgısıdır. neden gişe yapsın ki sorusunu beraberinde getirir. 1.5 saat boyunca 10 tane kumsal fotoğrafı, 2 tane sigara içen adam profili, 5-6 tane de bozkırlarda giden trenden bakarak ağlayan kadın görüntüsü koy sen şeride, sonra da film yaptım de...ona film değil, slayt gösterisi diyorlar.
çocuğu doğurduktan sonra sokağa atmakla, 13. yaş gününde ferrari anahtarı hediye etmek arasında değişen tekniklerdir. ilk reglsini gören kız çocuğuna tokat atmak, ilk cinsel bilgilerini edinmesi için maaile aynı yer yatağında topluca yatmaktır. altına kaçırıcınca pipisini yakmak, göğüslerin çıkmaya başladığında üzerlerine çorba kasesi kapamaktır.
her seyredildiğinde robert de niro ya bakıp bakıp - ulan amma da gençmiş adam- diyesi getirten filmdir. jodie foster ise o zaman neyse hala o dur. adeta bu kadının nitrogen tüpünde uyuduğu izlenimi bırakır insanda
sevişme sonrası, gördüğün gibi çok ateşliyim ama bir o kadar da çocuksu ve masumum endişesi içinde olan kadındır. aynı endişeye gülben ergen kliplerinde de rastlanır. tek başına bir anlam ifade etmez, erkek gömleği ile birlikte tercihen iki elle sıkı sıkı tutulmuş, dumanı tüten kahve çanağı da olması lazımdır.
çirkin kadınların fotoğraflarda güzelmiş gibi görünmeleridir.
+ çok fotojeniksin + kalıbının övgüye mi yoksa hakarete mi girdiği sorusu akıllara gelebilir. ama ona gelene kadar akla gelebilecek ne kadar soru daha vardır bir bilseniz.
anakara da bir sokak adıdır. ankara ya bir dost ziyaretine gittiniz diyelim. dostunuzla bir gün bir taksiye binersiniz. ankaralı dostunuz taksiye biner binmez yüzünde samimi bir gülümseme ile şoföre uzanıp -farabi- der. ama siz onu -fahri abi- anlarsınız ve hayretle arkadaşınıza döner, taksi şöförlerinin adını mı biliyorsunuz siz burada der. böylece anılaşır birden herşey.
dizimax klasiklerinden bir dizidir kendileri. absürd kategorisine girmeye ramak kalmıştır. belki bir kaç bölüm sonra işin cılkı da çıkar. bir seri katilin bir sonraki kurbanını nerede, nasıl, ne zaman öldürebileceği itimalini matematik formülleri ile bulmaya falan çalışırlar dizi boyunca ve şaşırırsın bulurlar da. lisede havuz problemleri ile sorunu olanların pek haz edemeyeceği bir yapıdır. şiddetle tavsiye edilmez, ancak seyredilecek başka birşey yoksa belki, bakılabilir bön bön.
en iyi komedi filmine aday bir başyapıt!
hoca ve öğrencileri arkeolojik bir kazı yapmak amacıyla toplaşır. kazı alanına gitmek için bildiğin bir katıra nevaleyi yüklerler...günlerce ıssız yollardan , dar patikalardan yürürler eşşek de arkadan...
sonunda kazı yerine gelirler, eşeğin sırtından, langur lungur helak olmuş ama eşek bu arada, malzemeler iner. akşam kazı alanında ateş yakılır, e bir hoşgeldik valla geyiği yapılacak ya, şarap açılır. bilin bakalım allahın unuttuğu dağın yamacında şarap neyle içiliyor. bildiğin ayaklı kadeh! bu kadar meşakkatli yolculuk sırasında herkesin, eşek dahil, boku çıkmış ama şarap kadehleri sapasağlam torbanın içinden özenle çıkmıştır. filmin sonunda da paşabahçe ye bir teşekkür bantı bile geçmez bu düşüncesizler.
yeni çıkan albümü için memelerini şişirten popçu bengü beyanatıdır. aslında - asıl şimdi şişme kadın oldum- demek istemiş ama dili sürçmüştür. bu beyanatı ile, müzik marketlerin yanısıra seks shop raflarında da itinayla yerimi aldım mesajını gizliden gizliye hayran kitlesine vermektedir.
bildiğin -ruhani- demek. ama yeniçağ gurularının herkesden farklı olmak adına kullandıkları kelime olarak da adlandırılır. bilip bilmeden konuşanları , bilip bilmeden dinleyen insanların dillerine pelesenk olmuştur.
- biz spiritüel camia- diye kendilerini diğerlerinden farklı göstermeye çalışan azınlığa şu cevabı verebilirsiniz misal,
+ spiritüellik sadece size özel dikilmiş bir elbise değildir, bu arada siz kimsiniz?. her insan evladının spritüel, yani ruhani yanı vardır.
-abuk sabuk konuşmayın beni de çileden çıkartmayın- diye de arzuya göre final cümlesi kurabilirsiniz dilerseniz...
bir ütopyadır. yok böyle bir önermedir. kalite ile kantiteyi bir birine karıştırmamak lazımdır. çok sayıda film çekerek yükselişe geçiş, anca çekilen filmlerin kutularını üstüste koyduğunda göze görünen manzaradır.
bugün, evinde kendi halinde günlük tutan kadınların evlerine baskın yap, yazdıklarını oku, eminim çok daha matah şeyler çıkacaktır dedirten bir uslupla yazan, seksi ama bir o kadar da anaç, deli dolu ama bir o kadar da aklıbaşında yı aynı anda bünyesinde barındırmak için canhıraş uğraşlar vermekten, yakında bipolar kişilik bozukluğu hastalığına yakalanması an meselesi olan hatun kişi... hem sonra bu kadar dubai- istanbul arası ucuş cilde zarar. maazallah hostes hastalığına tutulacak bir şey değil.
adam gibi filmlerdir. yemişim sanat filmlerini dedirten bir sektördür. bir cumartesi akşamı takmışsın sevgilini koluna, çok salonlu bir sinemanın afişlerine bakıyorsun. nuri bilge ceylanın 1.5 saat boyuca toplam 10 fotograf karesinden ibaret manasız filmini mi seçersin, film boyunca sarı başak tarlalarında güneşe doğru koşturan çocukların dramını anlatan bir polonya yapımı film mi, yoksa şöyle harrison ford lu, al pacino lu ya da robert de niro lu bir amerikan filmini mi? olay budur yani.
hele yeşilçam , çok pardon boy ölçüşmeye falan kalkmasın, zaten mecali de yok. 2000 li yılları devireli 10 sene olmuş hala gerzek gerzek yok damacana,yok kampüs, yok üç maymun , yok 5 deveyle uğraşan bir zümrenin hala bir arpa boyu yol gidememesinin sebebi de , ukalalık edip amerikan filmlerine bok atmaları yüzündendir. iki tane dvd alıp evde baksalar, hani tükürdüklerini yalamamak için sinemada seyredemiyorlarsa eğer, hiç değilse teknik öğrenirler.
Al işte yeni bir film vizyona girecek Abimm diye. levent üzümcü falan oynamış. resmen rain man- yağmur adam- ın kopyası, fragmandan anlaşılıyor. bizimkiler anca kopya çeksin amerikan filmlerinden, sonra da yok şöyle , yok böyle, bilmem ne, bir araba laf ediyorlar.
eskisi gibi değil artık. aynı tadı vermiyor. bizim zamanımızın italyan lisesi zannedip çocuğumu yazdırdığım okul. sene 2009 ...okulun bahçesinde öğrenciler hocalarla karşılıklı sigara içiyor ama bunun yanında okula gri sweatshirtle geldi diye bir kız öğrenci disiplin cezası alıyor. bunun gibi bir mantıkla işleyen bir idareye sahip, çoğu dersin boş geçtiği, latince derslerine tarih ve edebiyat hocalarının girdiği, okul haricinde müzik, spor gibi dallarda başarılı öğrencilerinin hiç bir şekilde takdir edilmediği, umursanmadığı, öğle yemeği arasının 15 dakika olduğu bir okul. yazık.
hiç de şaşırılası bir durum değildir. memleketimin manzaralarına son derece cuk oturan bir davranıştır. hatta belki bir süre sonra kendini sürgün yaşayan sanatçılar kategorisine kondurup bir nazım hikmet olsun, bir cevat şakir olsun onlarla bile eş değerde görebilir. mankenlerin oyuncu, futbol hakemlerinin reklam yıldızı, ev kadınlarının köşe yazarı olduğu bir memlekette şarkıcılar edebiyatçı olmuş ne olur, yani olamaz mı?
boy , pos, endam ...e fena değillerdir hani. bakılası nüfusu fazladır izmirli kızların, ama popodan bacaklılara da rastlanılmaz değildir. ne kadar güzel olurlarsa olsunlar, ayakta stras taşlı ayakkabı, tırnaklar manikürlü, kafada pahalı bir röfle, üzerinde marka elbise olan bir kadının -anaaaa öğle olmuş, ben bi boyyoz yemeye gidiyom- dediğini duyduğunuz anda herşey biter. gidiyoz, geliyoz, yapıyoz kızlarıdır. istanbullu kızlara daimi bir özentilikleri vardır. ne hikmetse içten içe çekemezler onları ve bu nedenledir ki her daim - biz izmirli kızlar- diye her lafa girerler. baştan sona yürüdüğünde kadıköy- bostancı mesafesindeki bir kentteki toplam güzel kız nüfusu, istanbul da sadece bağdat caddesinde her saat başı yürüyen kadardır zaten. fazla abartılmamalı, gaza getirilmemeli, biraz kendi hallerine bırakılmalıdırlar.
annesinin adını, soyadı olarak kullanan yazar. yüzüne yapıştırdığı daimi bir zuhal olcay hüznü ile, sanki onun üzerine vazifeymiş gibi, her daim mevlana ve öğretileri mevzuunda verdiği demeçlerle ekranları şenlendiren bilirkişi. ne hazindir ki, mevlana felsefesinin tamamen dışından geçen bir zihniyet olan maddiyatçılık kavramını çaktırmadan bünyesine sindirmiş olup, ruhani, fani, mevlevi falan diye konuşurken araya da kitabım 300.000 bastı diyerek samimiyetsizliğini langadanak da gözler önüne sermiş bir hanımdır kendileri. eserlerine kurgu şaheseri diyenlerin elif şafaktan önce herhalde okudukları en son yazar ömer seyfettin di diyeyceğim bir tek. amerikalı, kaybetmiş bir kadınının-desperate housewife- yaşadığı, bugün sıradan her kadının başına gelebilecek bir aşk hikayesini, kütüphaneden topladığı mevlana kitaplarından aldığı seçkilerle harmanlamak ve bunu romanlaştırmak şahane bir kurgudur diyenlere, insanın, -siz hiç iris murdock ya da aslı erdoğan ya da buket uzuner okumadınız mı diye sorarım- diyesini getirten kadın.
sezen aksu nun nokta vuruş küftelerinden biridir kendileri. her dizesi ayrı bir anlam ve önem içerir. misal bir club de çalındığında, özellikle gönül yarası olanların ellerini havaya kaldırarak hep bir ağızdan söyledikleri şarkılardan biridir ki, öyle de olması son derece normaldir.
çömezlerin en az kırk karakter yazması gerektiği için bu kadar uzatıyorum ama aslında yazmak istediğim sadece iki kelime var. güçlü kadınla ilgili entry gir. peki giriyorum. sıfat tamlaması.