bugün

klasik heey man what is up man? cokca gectigi motherfuckerdır.e tabi bide fuck youu.
kendi vatandaşlarının sürekli abd'den meksika'ya girmeye çalıştıklarını anlatmaya çalışan filmlerdir. ne var bu meksika'da mına koyim anladım.

(bkz: meksika sınırı)
korkak amerika nın ezik insanlarına ve dünyaya karşı yapmış oldukları psikolojik savaştır.

vietnam hezimetinden sonra çıkan rambo filmlerinde tek kişilik dev kadro niteliğinde rambo, amerikan esirlerini 2-3 kişinin yardımıyla kurtarmıştır. binbir türlü işkenceye maruz kalmıştır.

neden türkiye böyle filmler çok sık çevirmemiştir sorusunu irdelemek gerekirse tarihe bakmamız atatürk ün gençliğe hitabesi ni ve nutuk u okumamız yeterli olacaktır.

özet olarak;
(bkz: çanakkale savaşı)
(bkz: kurtuluş savaşı)

daha öncesi için;
(bkz: istanbul un fethi)
"inanın bir sefer olsun nazım a,
amerikan filmlerinden fazla"
(n.h.r.)
iyi kurgulandığında, yüksek meblalar harcandığında ve başrol oyuncuları özenle seçildiğinde hasılat kıran filmlerdir.
hemen hepsinin bir sahnesinde muhakkak amerikan bayrağı görünmesinin dışında, gerçekten filmdirler.

bu adamlar bu işi hakkıyla yapıyor hocam, kim ne derse desin.
hiç olmasalardı dünya daha güzel bir yer olacaktı eminim. hollywood insanlığın geri kalanını filmleriyle sağmaktadır, en iyi tutum aslında film seyretmemek ve boykot etmektir.
esas kız hep ingiliz delikanlının aksanına vurulur ve daima bu delikanlıya verir. hiç şaşmaz.**
teknolojiyi insanın gözüne sokan filmlerdir.parayı çok önemsemezler.astronomik rakamlarla film yaparlar.
adam gibi filmlerdir. yemişim sanat filmlerini dedirten bir sektördür. bir cumartesi akşamı takmışsın sevgilini koluna, çok salonlu bir sinemanın afişlerine bakıyorsun. nuri bilge ceylanın 1.5 saat boyuca toplam 10 fotograf karesinden ibaret manasız filmini mi seçersin, film boyunca sarı başak tarlalarında güneşe doğru koşturan çocukların dramını anlatan bir polonya yapımı film mi, yoksa şöyle harrison ford lu, al pacino lu ya da robert de niro lu bir amerikan filmini mi? olay budur yani.
hele yeşilçam , çok pardon boy ölçüşmeye falan kalkmasın, zaten mecali de yok. 2000 li yılları devireli 10 sene olmuş hala gerzek gerzek yok damacana,yok kampüs, yok üç maymun , yok 5 deveyle uğraşan bir zümrenin hala bir arpa boyu yol gidememesinin sebebi de , ukalalık edip amerikan filmlerine bok atmaları yüzündendir. iki tane dvd alıp evde baksalar, hani tükürdüklerini yalamamak için sinemada seyredemiyorlarsa eğer, hiç değilse teknik öğrenirler.
Al işte yeni bir film vizyona girecek Abimm diye. levent üzümcü falan oynamış. resmen rain man- yağmur adam- ın kopyası, fragmandan anlaşılıyor. bizimkiler anca kopya çeksin amerikan filmlerinden, sonra da yok şöyle , yok böyle, bilmem ne, bir araba laf ediyorlar.
x: yemekte ne var bugun?

y: kereviz.

x:kerevizin canı cehenneme.?
80 li yıllarda bambaşka olan filmlerdir. ozamanlar daha bi güzeldi ve teknoloji de çok yoktu hem.
o kadar geniş bir hayal gücüne ve bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin de katkılarıyla o kadar gereksiz bir özgüvene sahipler ki; filmlerde görülen uzaylılar, canavarlar vs. her türlü yaratık ingilizce biliyor. adam rahat "hey sen ülkemizi terket lanet olası pislik" diyor cart diyor curt diyor herkes ingilizce bilir çünkü bilmek zorunda.canavar anlıyor ilginçtir ki çoğu da gayet akıcı bir ingilizceyle karşılık veriyor.
bir avuç saçmalıktan başka bir şey içermeyen filmlerdir.
boş beleş filmler, aslı astarı yoktur ama vakit geçirmek için iyi bir eğlence malzemesi.
görüntülerde amerikan bayrağı eksik olmayan film çeşidi.
rusları kötü olarak gösteren filmlerdir. birde rambo versiyonları vardır hiç çekilmez.
(bkz: amerikan filmlerindeki ajanın sevimli çocuğu)
Bu Amerikan filmlerindeki gibi cumartesi evde yapılan partide kırmızı pet bardaktan biramı içmeden ölmek istemiyorum arkadaş.
içerisinde mutlaka zenci replikleri olan filmlerdir.
(bkz: Heyy seni lanet olası pislik nasıl gidiyor bakalım)
en takıldığım nokta yemek yeme sahneleri oldu her zaman. her filmde sabit. beyaz büyük bir tabak, haşlanmış mısır ama baya koçan böyle, brokoli mi neyse işte yeşil bir sebze, püre ve biftekimsi bir şey.
net ama.
bu adamlar hep bunu mu yiyor ?
klişeleri sıkan filmlerdir.
yalnız o filmlerde dikkat ettiğim bir konu var ki evler dağınık gibi duruyor, abartısız öyle, mutfak tezgahının üstünda makineler, buzdolabı üzerinde yığınla not, incik cincik eşyalar... ne lan bu, paspal bir hayat yaşıyor herifler.
kremalı çörekle kahve olayına girmiyorum hiç, hele o mısır gevreği yok mu...
kardesim kafanız hic mi baska yere calısmıyor diye sordurtan filmlerdir.

her macera filmlerinde beyaz saray patlatılıyor, her korku filminde yeni tasınılan evde ruhlar vs oluyor degismedi degismeyecek...
oldukça saçma olabilmektedir.

örneğin; gencimiz bir piçlik yapar ve anne-babası tarafından oda hapsi, ev hapsi gibi cezalar alır.işin ilginç tarafı o isyankar ve kural tanımayan gencin bu cezaya harfiyen uymasıdır.
hep aynı filmler, hep aynı konu.