eğer stop motion tekniğinden hoşlanıyorsanız ve eğlencelik birşeyler hazırlamak istiyorsanız denemeniz gereken müthiş program. dikkat edin eğlencelik dedim, profesyonel bir şeyler beklemeyin.
son bölüm itibariyle şapkadaki delik ve ses vermemesi öldüğünü düşünmemize sebep olmuştur. umarım böyle bir şey yoktur. cass'ten sonra supernatural bobby singer'ı da kaybedemez.
yapabilirseniz ankara'da bu sezon da devlet tiyatroları bünyesinde devam eden "bir delinin hatıra defteri" adlı tek kişilik muhteşem oyununa gidiniz. Tanıma gelince: Ankara Devlet Tiyatrosu bünyesinde yönetmenlik ve oyunculuk yapan; eski bar, yeni meyhane işletmecisi.
low grubunun en güzel parçalarından biri belki de. gitarının tınısı pek bir huzurludur. Her ne kadar sözler o kadar huzurlu olmasa da.
i was a child
i was on fire
but i stayed alive while all else died
i held my breath
what could i say
and i closed my eyes like marvin gaye
but now i've had enough
it's in the drugs
it's in the drugs
it's in the drugs, ahhh
it's in the drugs
you had your plan
a heavy hand
but the weight was more than you could stand
breaking like dolls
singing like birds
we always get what we deserve
but now i've had enough
it's in the drugs
it's in the drugs
http://inci.sozlukspot.co...C4%B1-anlatmasam-m%C4%B1/ @yarrak%20siken%20kelebek linkinden izlenebilecek, aman canım izlenecek dediğime bakmayın, okunabilecek, deneysel bir roman çalışması gibi geldi bana. Bildiğin sürükleyici bir şey bu. Ama okuduğunuza değer. Yeraltı edebiyatı gibi bir şey, ilginç.
Filmi çekilmediği için hiç üzülmediğim, beni derinden etkileyen, içinde yaşadığımız dünya'ya biraz daha kafa yormamız gerektiğini bana hatırlatan hakan günday romanı. filminin çekilmediğine neden üzülmediğim konusuna gelince; evet, ben yapacağım onu.
"Gabor: Bir insanın ilk öğrendiği şey nedir?
Mart : Yürümek mi?
Gabor: Hayır dostum, düşünmek!
Mart : Düşünmek mi?
Gabor: Evet, neden ile sonucu eşleştirmek. Bir bebeğin öğrendiği ilk şeydir. Yani düşünmek.
Peki , söyle bakalım, bir insanın ilk unuttuğu bilgi hangisidir?
Mart : Düşünmek mi?
Gabor: Zeki bir adamsın..."
" Batıya doğru göç eden Türkler ile kuzeye doğru çıkan Arapların karşılaşmaları çok kanlı geçmiştir.
"Resmi tarih"e bakarsanız 751 yılındaki Talas Savaşı'nda Türkler , Çinlilere karşı Araplara yardım etmişlerdir,Araplar bu sayede savaşı kazanmışlar, sonra da Türkler zaten eski inançları olan Şamanizm e çok yakın ilkeler içeren Müslümanlığı Gönüllü olarak kabul etmişlerdir.
Oysa Türklerle Araplar , Talas savaşı'ndan çok daha önce karşılaşmışlardır.
Bu karşılaşma ne yazık ki çok kanlı sayfalarla yazılmıştır.Bu durum Ne Türklerin ne de Arapların suçudur;O dönemin tarihsel gerçekleri böyledir.
Talas savaşını Çinliler kazansaydı tarih bu seferde büyük bir olasılıkla " Çinliler, Türklerin yardımı sayesinde savaşı kazandılar " diye yazacaktı.
Çünkü savaş sırasında hem Çin tarafıda hem Arap tarafında Çeşitli Türk boyları vardı.
Aslında Türkle ile Araplar arasındaki temas 600'lü yılların sonunda , Dört Halife Dönemi'nin sonunda başlamıştır .
Türklerle Araplar Maveraünnehir'de yani bugünkü Kazakistan , Özbekistan , Türkmenistan ve iran 'a kadar yayılan bölgede karşılaşmışlardır.
Çatışmalar Horosan'da , Semerkan , Buhara gibi kentlerde odaklanmıştı.
Kuteybe Bin Müslim , Yezid Bin Mühelleb , Said Bin Haraşi,Eşres Bin Abdullah , Nasr Bin Seyyar gibi Horasan valileri , binlerce Türk ü öldürmüş Arap komutanlardı.
700 lü yıllarda Horasan çok şiddetli savaşlarave aldatılarak teslim alınan Türklerin acımasızca kılıçtan geçirilmeleri gibi kanlı olaylara tanık olur.
Fakat bu savaşlara ve kanlı olaylara karşın "resmi tarih" Türklerin kendi özgür iradeleriyle,gönüllü olarak Müslümanlığa geçtikleri konusunda ısrarlıdır.
Oysa bütün dinlerin gelişmesinde olduğu gibi Türklerin de büyük ölçüde yenilgiler sonunda Müslümanlığı kabul ettikleri tarihsel bir gerçektir. "
bahsettiğimiz erkekler evet takım elbise giyer. evet yaka bağır açar. tespih sallar. kirli sakal bırakır. hatta bazısı uzun saçlıdır. ama sorarım size bunlar mı belirler bir erkeğin yakışıklı olup olmadığını? pek tabi de aralarında fevkaladenin fevkinde olanlar olabilir ama bu genelleme aşkı niye?
aylardır yaşıyorum ben bunu. ve evet dediğiniz gibi arkadaşlar arasında bir çabalama bi başarma isteği beni başgöz etmek için ama yok. artık bu durumda sorunun bizde olduğunu kabul etme zamanı geldi sanırım.
bir nevi sergen yalçın. çok çalışması lazım çok. ama onda o ışığı göremiyorum ben. yıllar sonra deriz: "lan bize böle böle bi adam gelmişti, ne oldu ona?"
aklıma gelen edit: tabi sergen yalçını hatırlıyoruz, fazlasıyla yetenekli olduğundan dolayı ama bunda o da yok.
girdin mi çıkılmayan çıktın giresin gelen, videolarıyla, fotoğraf albümleriyle, gruplarıyla, fan sayfaları ile beni benden alan; efendime söyliyim vakit kaybından başka bişi olmayan zıvır.
üzerine yazılan bir sürü şeyi okuduktan sonra hemen dvd sini sipariş ettiğim, günümüz romantik komedilerinin atası. kadın erkek ilişkilerini çok güzel bir şekilde irdeler. insan hemen bi ilişkiye başlamak ister, duygusal patlama yaşarsın bu filmi izledikten sonra.