ucuz oyunculuk. dertlerden, zamlardan bıkmış, bütün gün işte g*tü çıkmış adam kendi dertlerini bu ucuz oyunculuğun üzerinden dışa vuruyor olabilir çünkü inandırıcılık yüksek olsa belki gerçekten üzülecek, tabi böyle olmayabilir de. (bkz: kendini kandırmak)
tek fikri olan adamlar, tek pilici olan tavuğa benzer, o piliç de ördek yavrusu gibidir. bin fikre sahip dağınık saçlı adamlarsa, yüz pilicin sorumluluğunu taşıyan tavuklara benzer; bütün piliçler bir böceğin peşinde koşturup dururlar, sabah çiyinde birkaç tanesi kaybolur; bu adamlar dağınık ve perişan görünüşlüdürler, bacaklarıyla yaşayanların aksine fikirleriyle yaşarlar, etrafa sürtünerek ilerleyen entelektüel kırkayaklar gibidirler.
nezaketi kelimelerde arayanların bulunduğu davranış. memeye göğüs der, tuvalete lavabo der; bilgi kirliliği yaratır:
lavaboya gidiyorum, yani sıçmıcam merak etmeyin saçları düzeltip gelicem. hele iki anlama gelecebilecek, yani asıl anlamının yanında cinsel bir anlam da taşıyan, bir kelime kullandığında pis pis sırıtıyorsa; kaçın, arkanıza bakmayın.
(...) geçen gün daha güzel birşey buldum;
- çantamda bir komba var.
+ komba mı?
- evet, komba.
+ amirim ne yapalım?
++bırakın geri zekalıyı, geçsin. (...)
(bkz: bay j)
bir don hertzfeldt kısa filmi. psikolojik bir bunalımı anlatır. mükemmel gözlemlere ve hastalıklı bir beynin teorilerine sahiptir. biraz sarsar izleyeni bu film ama;everything will be ok
bir çeşit radyo formatı ve yumruk gibi bir film. ikisine de ayrı ayrı değineceğim.
talk radio sunucunun belirlediği başlıklar üzerinde fikirlerini beyan etmek üzere dinleyicilerin telefonla proğrama katıldığı radyo formatıdır(ki bunu kuramsal bir tanim sayabiliriz. kaynak: wikipedia, talk radio(1988)) talk radio adlı filmde ise; barry* radyoyu serbest bir kürsüye benzetir ve amaç amerika'nın sorunlarına değinmektir. ancak bu bir başlangıçtır, dinleyiciler bu formatı çok seveceklerdir ve farklı konuları konuşan bir çok talk radio türeyecektir (bkz: howard stern), (bkz: the howard stern show). bugün hala talk radio formatlı programlarının olması radyo için ne kadar büyük bir devrim olduğunun kanıtıdır. insanların neden - farkında olmasalar dahi- bu formatı bu kadar sevdiklerine biraz da filmden bahsettikten sonra değineceğim.
1988 yapımı, baş rolde eric bogosianin olduğu, bir oliver stone filmi. eric bogosian ve oliver stone'un birlikte yazdıkları senaryo - ki aslında eric bogosian'ın bir oyunudur - radyoyu her türlü kişiliği sorgulamak, sorunları irdelemek için bir platform olarak kullanır. bunun en zor yanı hiç bir görselliği olmayan radyo üzerinden diyalogları işlerken seyirciyi sıkmamasıdır. bütün bir film eric'in yüzüne bakıyoruz. konuyu dağıtmamak adına filmin konusuna vs. girmiyorum, izlersiniz.
peki talk radio neden bu kadar tuttu? bunu şöyle açıklıyor barry; ''arıyorsunuz, çünkü kendinizi diğer arıyanlardan farklı hissediyorsunuz, dinliyorsunuz çünkü başkalarının aşağılandığını duymaktan zevk duyuyorsunuz.''