Bu sene Ramazan kışa denk geliyor diye sevinirken, nasıl olduysa oldu; kış da yaza denk geldi?!
Mevsim normalleri nispetinde 'Serin serin oruç tutar, suya lokmaya hararetlenmeden iftarı eder; darlanıp bunalmadan temiz temiz akşamı ederiz' diye düşünürken havalar aldı başını gidiyor, yaradan ın işine akıl sır ermiyor!
Sanırsın temmuz, Ağustos..
Cemreler de zâten tezcanlı gibi patır patır düşüyor.
Yüce Rabb'im vardır bir bildiğin elbette ama o sene; bu sene gibiydi sanki de..
Oturduğunuz apartmanın dibinde, sokak ortasında bir çocuk parkı düşünün..
Bu parkın da etrafındaki asfaltın hemen dibinde çevrelenmiş onlarca dip dibe apartman olsun ve bu apartmanların balkonları da istisnasız bu parka yönelik olsun ve bu apartmandaki dairelerden birinde yaşadığınızı varsayın..
Düşünün ki ; bu parkta her akşam yediden sonra gece yarısı birlere, ikilere varana kadar onlarca oniki on sekiz yaş aralığında çocuklar doluşuyor ve bu orospu evlatları bağıra çağıra küfür ederek konuşuyorlar, sürekli kavga dövüş içindeler, bazı bazı da kaşarın birini bulup kucaktan kucağa banklarda gezdiriyorlar..
Balkona mütemâdiyen mahalle sakinleri bağırıp uyarıyor, zırt pırt polis gelip iki siren öttürüp gidiyor, sonra yine aynı ahlaksız, terbiyesiz durum devam ediyor!
Mütemâdiyen siz de çıkıp bağırıyor, ikaz ediyorsunuz ama o an için kimisi 'tamam abi' derken kimisi de arsızca küfür ederek karşılık veriyor!
Çıkıp ağzını burnunu kırmak istiyorsun bu kez de başta eşin olmak üzere apartman sakinleri frenliyor; 'aman uğraşma, başını belâya sokma, bulaşılmaz bu hapçılara' diye engel oluyor..
Şimdi siz söyleyin dostlar, bu durumda ne yapmak gerekir? Bu mahalle piçlerinden parkı kurtarmanın yolu yok mu?
Bu psikoloji insanı katil eder mi etmez mi, bu yavşaklar akıllanacak derken insan kendi delirmez mi?!
https://galeri.uludagsozluk.com/r/2303977/+
Ölen kadınların; cesetlerine tecavüz edilmesini ve cansız bedenlerin sapkın girişimlere maruz kalınmasını engellemek amacıyla ;
defin işleminden sonra mezarın üzerini , açılmasını zorlaştıracak şekilde mazgalvari bir ızgara demirden tertibatla kapatarak kilitle de sağlamlaştırma durumudur.
Sağ iken bekâret kemeri , ölünce bekâret mezarı !
Tecavüze yeltenen için nasıl bir yokluk söz konusu bilmiyorum ama Pakistan hükümeti gerekli görmüş ki böyle bir tedbir alma gereği duymuş.
Ama bunu sadece kadınlarla sınırlandırmamak gerek zira bu derece gözü dönmüş, azgınlıktan kuduran nefsine söz geçirememiş kahpe çocuklarının kadın cesetlerine ulaşamayınca erkek cesetlerine hatta hızlarını alamayıp hayvan leşlerine de hâlleneceklerini düşünüyorum zira bu Allah kitapsızlar için farkeden bir şey olmaz zannımca; onlar için cuhu çekilmiş cansız et parçası nihâyetinde!
Ve bu millete mensup
insan müsveddelerinden ülkemizde de oldukça var.
Allah ıslah etsin ne diyim, yaşayana saygısı olmayanın ölene saygısı da olmazmış belli ki.
Ne zamandır aklımı kurcalayan durum...
Muhalefet ya da iktidar partisinden olan belediye başkanlarının rutin başkanlık görevlerini ihmal edip, mesai saatleri içinde taraf oldukları ittifakların seçim mitinglerinde boy göstermeleri, kitlelere seslenmeleri, tâbi oldukları siyasi partilerin düzenlediği organizasyonlarda ve mitinglerde yer almaları ne kadar doğru?
Ya da bunda kanuni, ahlaki bir engel yok mu?
Karşıt görüşten biri çıkıp ;
'Kardeşim senin makamında yahut görev alanı sınırların dahilinde olman gerekmiyor mu? Görevini ihmal ediyorsun, halkın parasıyla aldığın maaşın karşılığında görevinin başında olman gerekirken yahut olacaksan da yine makamın yetkileri icabınca ancak şehir dışına çıkabilecekken bu yaptığın doğru mu?...'
Dese mesalâ ne cevip verilir diye merak etmekteyim doğrusu.
"80 yıl nadasa bırakılmış bir tarla düşünün..
20 yıldır gübreleniyor, sürülüyor, tohum ekiliyor. Tohumlar filizlenmeye başlamış, 2023'ten sonra hasat başlıyor; bunca emek ziyan olmamalı" !
şeklindeki paylaşımıyla;
bu seçimde de cumhur ittifakına oy vermenin neden gerekli olduğuna değindiği durumdur.
Buradan anladığımız;
akp iktidarına dek bu ülkenin hiç bir endüstriyel ve teknolojik atılımı, savunma & sağlık & ekonomik & kültürel ve toplumsal sosyodinamik anlamlarda somut https://galeri.uludagsozluk.com/r/2294165/+
hiç bir dikili ağacı olmamış ama 2023 sonuna kadar zaman tanınıp fırsat verilirse ; gerekli altyapı ve araştırma geliştirme çalışmalarıyla 2024 ile beraber hasat başlayacak..
25 şubat 2023 tarihinde, Lalegül TV kanalında, akşam saat 20:30'da Türkiye'nin önde gelen tanıdık hocalarının ve cemaat mensubu kanaat liderlerinin katılımı ve öncülüğünde gerçekleşecek depremzedelere yönelik yardım seferberliğidir.
Katılımcılar arasında; Ahmet Mahmut ünlü, ismail hunerlice, Mustafa özşimşekler ve ihsan şenocak gibi popüler cemaat yüzleri öne çıkmakta.
Deprem etkisiyle sarsılan, ülkemizde gerçekleşmesi kuvvetli olan ihtimaldir, ki bana göre de ertelenmesi gerekir.
Deprem bölgesi halkı tarafından başta olmak üzere türkiye'nin genelinde ne bugün ne de ilgili kesinleşmiş tarihte seçim düşünebileceğini sanmıyorum zirâ.
Bir soru cümlesi.
hz havva ile hz ademin tasvir edildiği görsellerde her ikisinin de mahrem yerleri yaprakla kapatılmış olarak yer alır.
her ikisinin de bel altı ve buna ek olarak hz havva'nın göğüs bölgesi mahremiyet vurgusu yapılarak resmedilir genel kabul gereği.
peki kadının saçı da mahrem ise hz havva'nın görsellerinde neden bu detayın altı hiç çizilmemiştir ?!
sonradan mı saçın mahremiyeti dini yaşama entegre edilmiştir yoksa ilgili tasviri, çizimi, görseli hazırlayanların mı işgüzarlığıdır?
kadınların saçlarını da gizlemesi gerektiğine yönelik hükümler açıktır, öyleyse bahse konu tasvirlerde, betimleme, ilüstrasyon ve çizimlerde mahremiyet olgusu neden sadece kadınsal bölgelerle sınırlandırılmıştır?
Ağrı belediye başkanı savcı sayan'ın dün akşam tv'deki bir tartışma programında sarfettiği ve devamında ;
"çünkü 6 lı masa adayının eskaza seçilmesi
hâlinde tüm dış mihraklar, şer odakları, fetö vb etkenler türkiye nin etrafını kuşatacak, her koldan saldırıya geçecek; içerideki düşmanlar da ülkeyi kaosa ve seçime zorlayacak.
ardından yapılacak jet seçimle de erdoğan daha da güçlenerek geri dönecek, yüzde 70 e yakın tarihi bir oranla yeniden lider olacak"..
Yakın zamanda taraflardan biri olarak içinde bulunduğum ortamda yaşanan gerginliğin temeli..
Konu ne ara siyasete geldi diye kimse anlamadı ama bir anda kz babasının sazı eline almasıyla mevcut gidişata düz ara saydırması bir oldu!
ortamın buz kesmesi, erkek tarafı temsilcilerinden bazı apolitiklerin ehe mehe diye tansiyonu düşürme çabası, damat adayının kırmızının her tonuyla imtihanı, 3 saate yakın süren karşılıklı atışmaların mevzunun eksenine bir türlü kayamaması, allah 'in emri peygamber in kavlinin ne zaman konuya dâhil olacağı bilinmezliğinin atmosfere yaydığı negatif enerjinim akabinde nihâyet hadise mutlu sonla taçlandı ama ; damat adayının endişe dolu gözleri ile ecel terlerinden sırılsıklam olmuş gömleği, heyecandan stresten kenetlenmiş elleri uzun süre hafızalardan silinmeyecek gibi..
bir dahaki oturum için moderetör şart ama aga, bize hiç söz verilmedi meselâ, herkes süresini verimli kullansa böyle mi olur?
ben sizi dinledim!
ayrıca ;
kılışdar segehayı batırdı, yağ tüp gaz kuyruğu, fetöcüler, vatan hainleri, heykeller, mason locası, dış güçler, adam yol yaptı, koronada siyasi rant, ihaleler, peşkeş, altılı masanın yedinci terör ayağı, ümmetin lideri, imamoğlu yahudiymiş, dünyadaki kriz, enflasyon yok avmler dolu, herkeste 3 araba, kim gelecek abi terör mü olsun vatan mı elden gitsin?!..
Yapılan bir sosyal deneye konu edilen kurguya göre;
kapalı bir kadın, halka açık bir alanda gündüz vakti bir banka oturarak yanındaki gence sesleniyor:
'Abi iki saattir biri beni takip ediyor da rica etsem yanıma falan gelirse abisiyim der misin'?
parkta tek başına takılan genç de 'niye'? deyince kadın bu kez;
'abi iki saattir peşimde ya, takip ediyor, korkuyorum'.. diyor.
ilgili delikanlı da bu kez );
'Kadir şekerci olayı gibi olmasın bu' derken
sözde tacizci de yanlarına gelip;
'selâmun aleyküm aleyküm selâm şeklinde genç adam ile muhatap oluyor ve devam ediyor;
'tanışıyor musunuz kızla'?
'yoo' diye cevap veren banktaki adamın cümlesini mağdur kadın;
'abim oluyor kendisi'
diyerek tamamlıyor
ama inanmayan sözde tacizci de bu kez banktaki gence tekrar adama dönüp;
'abi emin misin, tanışmıyor musunuz'?
deyince banktaki delikanlı da son cümlelerini kuruyor;
'yoo, yok öyle bir şey, tanımıyorum kardeşim'!..
bunun ardından sözüm o'na tacizci kişi de tamamen korunmasız ve savunmasız olduğuna kanaat getirdiği kadını ite kaka zorla yanına alarak uzaklaşıyor!
bu yaklaşımın doğru mu yanlış mı olduğu da size kalmış.
bu vb hadiseler için gelinen noktanın durumu özetle böyle.
Gazeteci Deniz Zeyrek in başkent kulisleri kaynaklarından edindiği bilgiye göre devletin işverenden; 750 tl ve 875 tl şeklindeki iki farklı kalemdeki vergi tahsilâtından 750 liranın muafiyetiyle gerçekleşeceğini öngördüğü durumdur.
yine aynı kaynakların ifade ettiğine göre asgari ücretin; işveren sendikaları net 5400 lira, işçi sendikalarının da net 5900 lira şeklinde bir olması gerektiği yönünde görüş bildirmişler.
orta yol bulunursa; temmuz ayı güncellemeleriyle tahmini asgari ücret 5350 lira civarı bir şekilde belirlenebilir zannımca.
son zamanlarda başta istanbul'un farklı semtlerinde olmak üzere aleni, toplumun gözü önünde gece & gündüz ve kalabalık & tenha demeden gerçekleştirilen seks eylemleri duyuyor, okuyor ve hayretle izliyoruz.
plânlı bir algı operasyonu mudur, bir şeyler için fitil mi ateşleniyor, toplumun tepki eşiği mi ölçülüyor bilemiyorum ama bunun düpedüz ahlaksızlık olduğunu biliyorum.
ardında ikinci bir akıl olma ihtimali de dillerde dolaşıyor ama kim kime neden ve ne vaatlerle bunu yaptırabiliyor?
öylesi bir azgınlık temelinde olan bir durum ise de kafayı mı yediniz amk?!
Devlet Meteoroliji Genel Müdürlüğü isimli resmi kurumun tepesindeki isim; genel müdür Volkan Mutlu Coşkun 'un oğlu için Ankara'da kır düğünü konseptiyle düzenlediği sünnet düğünü'nün şiddetli yağmur yüzünden yarıda kalması, erken sona ermesi durumudur.
ilginç olan; hava tahmin konusunda en yetkili kurum olan meteoroloji 'nin, olası hava olayları için halkı önceden bilgilendirmekle görevli bir yapının başındaki ismin nasıl olup da bu denli öngörüsüz ve tedbirsiz olabildiğidir ?!.
üstelik son zamanlarda ankara 'nın yaşadığı sel felâketleri henüz hafızalarda tazeyken..
ya hiç merak edip de bakmadı hava tahmin raporlarına, ya da yanlış bilgilendirildi yahut da ;
'koskoca meteoroloji nin müdürüyüm, benim cemiyetimde de yağmur yağacak değil ya, o kadar insan çağırdık, olmaz yani' ..
çocukken her başı sıkıştığında anne diye ağlayan erkeklerin; 'adam' olunca ilk çocuklarının annesi eşlerini dövdüğü, sonra her kafası attığında yine analara sövdüğü 'erkek adam'ların ülkesi burası..
adı bazen öksüz kardeşlerine sahip çıkan abla'ların, bâzen ölen kızından yâdigâr torunlarına analık eden anneanne'lerin, diğer yarısına tamam olan teyzelerin, eşinin vefatıyla omuzuna annelik yükünü de sırtlanan baba'ların, anne olmanın sadece insanlara değil türlü mahlukata da has olduğunu türlü fedâkarlıklarla hatırlatan hayvanların, atarlı ergen öz evlâdının 'anne beni rezil ediyorsun' serzenişle belki cehàleti belki zamanın gerisinde giyinişi belki de üzerine yapışmış gâribanlığın fukaralığın etkisiyle örselenen, en az o hasta olan, annelik meslek olsa kabirde emekli olacak olan ve de en az yediği hâlde en çok o doyan & en eski giyindiği hâlde en yeni görünmeye çalışan içinde fırtınalar & dışında yalancı bir bahar taşıyan annelerin günü bugün..
ve bugün en çok; gayrı ağlayanın yalan ağladığı o dövülen, itilip kakılan, küfürlere özne edilen, hor görülen annelerin günü..!
velhâsıl satılacak onca şey varken anası satılır her gün bir şeylerin , oysa hakkı ödenmez bir ömür; anne karnında dâhi atılan tekmelerin..
son iki ayda fırsatçı serefsizler ve stokçu kan emiciler yüzünden akıl almayacak düzeyde yükselen 80 derecelik kolonya fiyatlarının iyiden iyiye düşüşe geçmesi durumudur.
en basitinden daha düne kadar 20 lira olan hatta reyonlarda bulunmayan 250 ml kolonyalar zincir marketlerde 10 liraya, 500 ml olanlar da 15 tl gibi bir makul düzeye gerilemiş durumda.
her yer kolonya zira, daha düşecek o fiyatlar, az bekleyin.
sağlık birimleri, nöbetçi eczaneler, fırınlar, gazeteci vb. basın mensupları, kimi kuryeler derken şimdi de market ve bakkalların da açık olacağının / hizmet vereceğinin duyurulmasıyla hem devletçe hem de bireylere ortaya çıkardılar durum.
koltuğunun altına ekmek sıkıştırıp koca şehri arşınlayan ve soran eden olursa da fırından geliyorum bahanesine sığınan da bu durumun öznesi, bu geceden başlayacak 4 günlük yasağı kaymakamlıktan / valilikten izin alarak çalışanlarını çalışmaya mecburi kılan işveren de, bunlara zemin hazırlayan devlet de..
kamu bankaların çok düşük faizle vatandaşa sunduğu ve 10 000 , 7 500 ve 5 000 gibi üç farklı kredi seçeneğinin olduğu ama ne hikmetse 10 000 tl isteyene çıka çıka 3 000 gibi bir tutarın çıktığı kredi türü ki 3 000 lira seçenekler arasında yok bile.
sıkıyönetim, olağanüstühâl vb. şeylere beklentisi olan herşeyi devletten beklemesin, isteyen kendi olağanüstühâl'ini kendi kendine gerçekleştirebilir dedi..
dünya çapında bir salgına sebep olan virüsün çin'den ortaya çıkarak yayılması; çin hükümetinin açık halk pazarındaki mikrop ve bakteri yuvası yarasa, yılan, kedi, köpek gibi hayvanların steril & insani olmayan koşullarda kesilip satılmasına göz yummasından dolayı sebep olduğu global kaos ve zincirleme ölümler sebebiyle suçlanarak maddi ve manevi ağır bir dava ile bedel ödetilmesi gerekliliğine ilişkin öneri..
üstelik bu olası davayı virüs yüzünden hayatı felç olan herkes açabilmeli.
hukuki anlamda ne kadar mümkündür, süreç nasıl başlar ve ilerler bilmiyorum ama bu kodumun çekik gözlülerin pislik yemek kültürü yüzünden ülkeler bir bir karantina moduna geçiyorsa bedelini de ödemeliler diye düşünüyorum.
uluslararası hukuk ölçüsünde bunun yeri vardır elbette, yoksa tedbirsizlik ve ihmaller yüzünden dünya bu hale midesiz çin'liler yüzünden gelmedi mi?!
bu ayın altısında ise başladığım isyerinde; bu güne dek girdim gireli ne bir evrak isteyen var, ne kimlik, ne de banka hesap no, fotoğraf vs..
ise başladığının ikinci haftasında şahsıma bir giriş çıkış kartı verildi, onun dışında suriyeli gibi çalışıyorum amk!
ilgili kurumlara şikayette de bulunduk ama gelin görün ki ne denetleme var, ne de arayan soran.
müdüre bir kaç kez söyledim lâkin sonuç çıkmadı.
bilen, daha hakim olan yazar arkadaşlar aydınlatırsa, yol gösterirse sevinirim.
not: bırak işi gitsin amk, enayi misin demeyin; şikayet sürecini bekliyorum bir, ikincisi de kış şartlarında ve malûm ekonomik koşullarda muadil bir is bulmam gerçekten zor piyasada.
TiSK: 2262 tl (200 tl devlet vergi indirim desteği şartıyla)
Diyanet: 2760 tl (günlük öğün fitre oranı),
BEN: 2103 tl açlık sınırı ile 6850 tl yoksulluk sınırı arasında gönlümden geçen 3200 gibi, ama gerçekçi tahminime gelirsek net agi dahil bekâr için 2130 tl olur.