bakmasanalan
336 (çok gezmiş çok okumuş)
dokuzuncu nesil yazar 16 takipçi 197.00 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    sarı köşk

    1.
  1. rize çayelinde hizmet veren dev restaurant .

    yemekleri harikadır.
    0 ...
  2. duruma göre bağalım

    1.
  3. öncelikle bu başlık bir
    (bkz: yaran yanlış okumalar)
    entrysi
    barındırmaktadır.

    bundan 1-2 yıl önce bir arkadaşın whatsapp durumunu okurken başıma gelmiştir.

    yazan : durma göğe bakalım.

    okuduğum:duruma göre,bağalım.

    hala utanmakla beraber, merhum.turgut uyar'dan da özür diliyorum...
    2 ...
  4. alkolü kaynatırsak ne olur sorunsalı

    1.
  5. sıvı bir şey nasıl toza çevirilir sorunsalı

    1.
  6. dondurup kırabilirsiniz.
    büdüt: fizik ve kimya bilgim bu kadarına yetti*
    bir heisenberg değilim.*
    8 ...
  7. masa dergisi

    1.
  8. yeni çıkan kültür,sanat,edebiyat dergisi

    ilk sayısında camus ve yusuf atılgan'a yer ayırması epey sevindirmiştir.

    umarız uzun soluklu olur,dolar buralar.
    1 ...
  9. abbas fahdel

    1.
  10. augusto monterroso

    1.
  11. dünyanın en kısa hikayesini kaleme almış yazar.
    hikaye şudur:
    when he awoke the dinasour was still there.
    meali:uyandığında dinozor hala oradaydı.

    bakıldığı zaman gerek grammer yapısı olarak gerek kurgulanışı olarak parlak zekanın uç noktasıyla kaleme alınmış hikayedir.
    uyanmıştı demek ki uyumadan öncesi vardır ve bu yine daha önceden dinozorun da orada olduğu bir geçmiştir.insanı meraka ,düşünmeye gark eder.
    0 ...
  12. tanrı geçmişi değiştirebilir mi

    1.
  13. soruda ki tanrı müslümanlıkta ki tanrıyı karşılamamaktadır sadece.diğer bütün inanışlarda olan tanrı kavramını da kapsar.
    sonsuz bir güç sahibi varlık geçmişi değiştirme gücüne sahip midir?
    sahipse neden geçmişi değiştirmek istesin?
    geçmişi değiştirebiliyor ise mükemmel,kusursuz olmaktan çıkmaz mı?
    beni düşünmeye , daha fazla soru sormaya gark ettiren sorudur.
    yorumlarınızı ve görüşlerinizi merak ediyorum.
    4 ...
  14. yanmak mı yok olmak mı

    1.
  15. sözlük yazarlarının cevaplarını merak ettiğim sorudur.
    varoluşçuların gözüyle bakarsak
    (bkz: sarte)
    (bkz: camus)
    özden önce gelen varouluşu ,yanmayı,yok olmaya yeğ tutarlar.
    öte yandan herhangi bir dine inanan kişiler ,filozof olması gerekmiyor, bu soruya ne cevap verirdi acaba? varlığının bilincinde olarak yanmak mı yoksa Hiç varolmamak mı?
    3 ...
  16. i would prefer not to do

    1.
  17. po8

    1.
  18. (bkz: poet)
    sunay akın'ın hayal kahramanları kitabında hikayesi mevcuttur.
    0 ...
  19. edebiyata övgü

    1.
  20. carlos fuentes ve mario vargas llosa nın kitabı.
    llosa nın nobel edebiyat aldığı zaman yaptığı konuşma bir bölümüne ayrılmış.
    çok kaliteli,incecik kitap.
    0 ...
  21. i laughed 3 times

    1.
  22. cem yılmaz 'ın Sean penn ile başrolünü paylaşacağı,aksiyon komedi filmi. über bir film olacağa benziyor .Sean penn var sonuçta oha.çekimler ocakta başlıyormuş.
    kaynak cem'in twitter hesabı.
    ps:umarım yamulmam.
    0 ...
  23. omnis festinatio ex parte diaboli est

    1.
  24. (lat)acele işe şeytan karışır. anlamındaki söz.
    0 ...
  25. hayal kahramanları

    1.
  26. sunay akın'ın sıcacık,taze.kitabı.
    şöyle bir göz gezdirdiğimde klasik.bir sunay akın kitabı gibi gözüküyor.kapağı efsane olmuş. tadından yenmeyecek ayrıca.
    pek yakında filminde "birbirini en çok seven baba oğul kimdir? "sorusunun cevabı da bu kitaptadır.
    1 ...
  27. filius macrocosmi

    1.
  28. if google was a guy

    1.
  29. Youtube 'da severek takip ettiğim CollegeHumor'un çekip paylaştığı videolar bütünüdür.
    video da google 'ı orta yaşlı kel bir insan olarak gösterip,aranan saçma sapan şeylerle dalga geçip epey güldürtmüştür.
    tamamı 4 videodan oluşmaktadır.

    --spoiler--
    sonraki videolarda siri ile dalga geçmesi
    porno sitelerine girmeye çalışan gençler
    google a google yazıp aratan yaşlılar
    deepweb e girmek isteyen genç
    yarmıştır .
    --spoiler--
    https://www.youtube.com/watch?v=YuOBzWF0Aws
    2 ...
  30. alexis texas ne biçim karı böyle sorunsalı

    1.
  31. uludağ airlines iyi uçuşlar diler.
    0 ...
  32. fenerbahçe nin 4 yıldız olayını yanlış anlaması

    1.
  33. transferler güzel lakin bu çekememek niye,tebrik edip geç karşıya hemşehrim .
    2 ...
  34. rize den neden adam çıkmıyor sorunsalı

    4.
  35. deniz gezmiş
    ali atay
    tarkan tevetoğlu
    sedat peker* sadece şuan aklıma gelenler .
    4 ...
  36. knight online da teröre lanet yürüyüşü yapmak

    1.
  37. http://www.youtube.com/watch?v=aV43NmXpkQ0
    Şu vakit ekşi sözlükte dolanırken rast geldiğim başlıktır.harbiden gece gece yarılmama sebep olmuştur.
    fakat dikkatimi çeken bazı hususlar'da olmuştur şöyle izah edeyim:
    videonun yayınlandığı yıl 2007 ko nun epey popüler olduğu yıllar.online oyun userlerinde o zamanda emeğe ,değerlere saygı olduğu anlaşılıyor zira videoyu izleyenler epey kalabalık olduğunu farkedecektir .nerde o eski user ler dedirtir .
    eski bir knight online oyuncusu olarak duygulanmama sebep olmuştur...
    0 ...
  38. el si dabulyu

    1.
  39. az önce reklamın da kısaltmasının bu şekilde telaffuz edildiğini duyduğum marka.
    bildiğin vaykiki yada leceve hiç olmadı vakvike en son maymunlu mont tüccarı olur.
    (bkz: lcw)
    0 ...
  40. nefret edilen kişiniye araba çarpması

    1.
  41. ayem @ kaza alanıwith /nefret eden kişini
    not: bu akşam bu şekilde girdiğim ikinci entry bir son olması dileğiyle. (bkz: sözlük formatı) edit:başlık başımaditdit:açanı biliyorumda ,ifşa etmeyeceğim ,son olsun lütfen.
    1 ...
  42. samurai siege

    1.
  43. clash of clans tarzı bir oyun grafik olarak daha iyidi clash of clans dan .genel olarak asya kültürü bina ,savaşçı ozellikleri taşımaktadır,türk oyuncusu pek fazla değildir,oynayanlar özelden ulaşabilirler.ayrıca da başlığının bu güne kadar neden açılmadığına şaşırdım doğrusu.
    0 ...
  44. the death of the government clerk

    1.
  45. ''Memurun Ölümü'' Anton Çehov'un güzide öykülerinden biri altta ingilizceside mevcuttur.
    derinden etkiler,şener şen'in ''Namuslu'' filmi öykümüzden alıntı yapılarak çekilmiştir

    Türkçesi:Bir gece, mümeyyiz ivan Dimitriç Çerviakov, ikinci sıra koltuklardan birine oturmuş, dürbünle “Kornevil Çanları”nı seyrediyordu. Çerviakov seyrediyor, mutluluğun en yükseklerine ulaştığını duyuyordu. Derken birdenbire… hikayelerde bu “Derken birdenbire”lere sık sık raslanır. Yazarların hakları var: hayat beklenmedik şeylerle öylesine dolu ki… Derken birdenbire yüzü buruştu. Gözleri kaydı, soluğu kesildi. Dürbünü gözünden ayrıldı, eğildi ve… hapşuuuu!.. diye aksırdı. Bildiğiniz gibi aksırık, hiçbir yerde, hiç kimseye yasak edilmemiştir. Köylüler de aksırır, emniyet amirleri de aksırır, hatta bazen, danışmanların bile aksırdığı olur. Herkes aksırır. Çerviakov hiç de bozulmadı, mendili ile ağzını burnu sildi, nazik bir insan gibi, kimseyi rahatsız edip etmediğini anlamak için etrafına bakındı. Ve hemen utanmak zorunda kaldı; önünde, birinci sıra koltuklardan birinde oturmakta olan yaşlı bir zatın kafasını, ensesini eldiveni ile dikkatle silmekte olduğunu, bir şeyler mırıldandığını gördü. Çerviakov, ihtiyarın ulaştırma bakanlığında çalışan sivil generallerden Brizjalov olduğunu tanımakta gecikmedi:
    - Adamın üstünü başını berbat ettim, diye düşündü. Gerçi, benim amirim değil, yabancı, ama ne de olsa hoş bir şey değil. özür dilemeliyim.
    Çerviakov, öksürdü, gövdesini biraz ileri doğru verdi, generalin kulağına:
    - Af buyurun, efendimiz, diye fısıldadı; üstünüzü başınızı berbat ettim. istemiyerek oldu.
    - Zararı yok, zararı yok!..
    - Allah rızası için af buyurun! Ama ben… Böyle olmasını istemezdim.
    - Ama oturunuz rica ederim. Bırakın da dinleyeyim!..
    Çerviakov utandı, alık alık sırıttı, sahneye bakmaya başladı. Tiyatroyu seyrediyor ama, zevk duymuyordu. içini bir kurt kemirmeye başlamıştı. Perde arasında Brizjalov’a yaklaştı, yanıbaşında yürüdü, ürkekliğini yenerek mırıldandı:
    - Efendimiz, üstünüzü başınızı berbat ettim. Af buyurun! Oysa ben… Hiç de böyle olmasını istemiyordum.
    General:
    - Yeter artık canım, ben onu unutmuştum bile, oysa siz boyuna tekrarlayıp duruyorsunuz, diye söylendi, alt dudağını da hızlı hızlı oynatmaya başladı.
    Çerviakov, şüpheli şüpheli generale bakarak: “Unutmuş ama, gözleri hain hain bakıyor, konuşmak bile istemiyor,” diye düşündü. “Bunun bir tabiat kanunu olduğunu kendisine anlatmalıydım. Yoksa herif tükürmek istediğimi sanabilir. Şimdi sanmasa bile, sonra sanabilir.”
    Çerviakov evine gelince ettiği kabalığı karısına anlattı. Karısı, görünüşe göre, olup biteni pek de umursamadı. Yalnız korktu, ama Brizjalov’un bir “Yabancı” olduğunu öğrenince rahat bir nefes aldı:
    - Neyse sen yine gidip ondan özür dile, dedi. Sosyete hayatında nasıl davranılacağını bilmediğini sanabilir.
    - Bütün mesele işte burada ya! Ben özür diledim ama, o biraz tuhaf davrandı. Akla yakın bir söz söyleyemedi. Hoş konuşmayada vakti yoktu ya.
    Ertesi gün Çerviakov yeni üniformasını giydi, traş oldu, meseleyi Brizjalov’a anlatmaya gitti. Brizjalov’un bekleme odasına girince orada bir çok ricacılar, bunların arasında da, ricacıların dertlerini dinlemeye başlamış olan Brizjalov’u gördü. General, birkaç ricacının derdini dinledikten sonra gözlerini Çerviakov’a kaldırdı. Mümeyyiz:
    - Dün gece “Arkadi” de… diye anlatmaya başladı, eğer hatırlarsanız efendimiz, aksırmış ve… istemeyerek üstünüzü başınızı berbat etmiştim. Af…
    Sivil general:
    - Ne saçma şey… aman Yarabbi, diye mırıldandı ve bir başka ziyaretçiye dönerek: Siz ne istiyorsunuz? Diye sordu.
    Çerviakov sarararak: “Konuşmak istemiyor,” diye düşündü. “Demek ki kızıyor. Hayır, bunu böyle bırakmamalıyım… ona anlatmalıyım.”
    Sivil general, son ricacı ile konuşmasını bitirip çalışma odasına yürüyünce, Çerviakov da arkasından yürüdü.
    - Efendimiz, diye mırıldandı, efendimizi rahatsız etmek cesaretinde bulunuyorsam, bu sadece içimdeki pişmanlık duygusundan ileri geliyor. Siz de bilirsiniz ki efendimiz, isteyerek yapmadım.
    Sivil general, ağlamaklı suratını astı, elini sallayarak:
    - Ama siz benimle düpedüz alay ediyorsunuz! Dedi, kapının arkasından kayboldu.
    Çerviakov evine giderken şöyle düşündü: “Bunda hiçbir alay yok. Bir türlü anlayamıyor, bir de general olacak. öyle ise artık ben de bu palavracıdan af maf dilemem. Canı cehenneme! Ona bir mektup yazarım. Ama bir daha gitmem, vallahi gitmem.”
    Çerviakov evine giderken böyle düşünüyordu. Generale mektup yazmadı. Düşündü taşındı, ama bu mektubu bir türlü toparlayıp yazamadı. Ertesi gün kendisinin gidip işi anlatması gereksedi.
    General sorgu dolu gözlerini ona diktiği zaman Çerviakov:
    - Dün efendimizi, buyurduğunuz gibi, alay etmek için rahatsız etmeye gelmemiştim. Aksırırken üstünüzü başınızı berbat ettiğim için özür dilemeye gelmiştim. Alay etmek benim ne haddime? Bizler alay etmeye kalkarsak o zaman, efendime söyleyeyim, insanlara saygı kalır mı?
    Mosmor kesilen, sapır sapır titreyen general, birdenbire:
    - Defol!.. diye bağırdı.
    Dehşetinden kireç gibi olan Çerviakov, bir fısıltı halinde:
    - Ne buyurdunuz? Diye sordu.
    General ayaklarını yere vurarak:
    - Defol!.. diye tekrarladı.
    Çerviakov’un karnında bir şeyler koptu. Hiçbir şey görmeden, geri geri kapıya gitti, sokağa çıktı, yürüdü. Bir makine gibi evine gelince, üniformasını çıkarmadan, kanepeye uzandı ve… öldü.

    ONE fine evening, a no less fine government clerk called Ivan Dmitritch Tchervyakov was sitting in the second row of the stalls, gazing through an opera glass at the Cloches de Corneville. He gazed and felt at the acme of bliss. But suddenly. . . . In stories one so often meets with this "But suddenly." The authors are right: life is so full of surprises! But suddenly his face puckered up, his eyes disappeared, his breathing was arrested . . . he took the opera glass from his eyes, bent over and . . . "Aptchee!!" he sneezed as you perceive. It is not reprehensible for anyone to sneeze anywhere. Peasants sneeze and so do police superintendents, and sometimes even privy councillors. All men sneeze. Tchervyakov was not in the least confused, he wiped his face with his handkerchief, and like a polite man, looked round to see whether he had disturbed any one by his sneezing. But then he was overcome with confusion. He saw that an old gentleman sitting in front of him in the first row of the stalls was carefully wiping his bald head and his neck with his glove and muttering something to himself. In the old gentleman, Tchervyakov recognised Brizzhalov, a civilian general serving in the Department of Transport.

    "I have spattered him," thought Tchervyakov, "he is not the head of my department, but still it is awkward. I must apologise."

    Tchervyakov gave a cough, bent his whole person forward, and whispered in the general's ear.

    "Pardon, your Excellency, I spattered you accidentally. . . ."

    "Never mind, never mind."

    "For goodness sake excuse me, I . . . I did not mean to."

    "Oh, please, sit down! let me listen!"

    Tchervyakov was embarrassed, he smiled stupidly and fell to gazing at the stage. He gazed at it but was no longer feeling bliss. He began to be troubled by uneasiness. In the interval, he went up to Brizzhalov, walked beside him, and overcoming his shyness, muttered:

    "I spattered you, your Excellency, forgive me . . . you see . . . I didn't do it to . . . ."

    "Oh, that's enough . . . I'd forgotten it, and you keep on about it!" said the general, moving his lower lip impatiently.

    "He has forgotten, but there is a fiendish light in his eye," thought Tchervyakov, looking suspiciously at the general. "And he doesn't want to talk. I ought to explain to him . . . that I really didn't intend . . . that it is the law of nature or else he will think I meant to spit on him. He doesn't think so now, but he will think so later!"

    On getting home, Tchervyakov told his wife of his breach of good manners. It struck him that his wife took too frivolous a view of the incident; she was a little frightened, but when she learned that Brizzhalov was in a different department, she was reassured.

    "Still, you had better go and apologise," she said, "or he will think you don't know how to behave in public."

    "That's just it! I did apologise, but he took it somehow queerly . . . he didn't say a word of sense. There wasn't time to talk properly."

    Next day Tchervyakov put on a new uniform, had his hair cut and went to Brizzhalov's to explain; going into the general's reception room he saw there a number of petitioners and among them the general himself, who was beginning to interview them. After questioning several petitioners the general raised his eyes and looked at Tchervyakov.

    "Yesterday at the Arcadia, if you recollect, your Excellency," the latter began, "I sneezed and . . . accidentally spattered . . . Exc. . . ."

    "What nonsense. . . . It's beyond anything! What can I do for you," said the general addressing the next petitioner.

    "He won't speak," thought Tchervyakov, turning pale; "that means that he is angry. . . . No, it can't be left like this. . . . I will explain to him."

    When the general had finished his conversation with the last of the petitioners and was turning towards his inner apartments, Tchervyakov took a step towards him and muttered:

    "Your Excellency! If I venture to trouble your Excellency, it is simply from a feeling I may say of regret! . . . It was not intentional if you will graciously believe me."

    The general made a lachrymose face, and waved his hand.

    "Why, you are simply making fun of me, sir," he said as he closed the door behind him.

    "Where's the making fun in it?" thought Tchervyakov, "there is nothing of the sort! He is a general, but he can't understand. If that is how it is I am not going to apologise to that fanfaron any more! The devil take him. I'll write a letter to him, but I won't go. By Jove, I won't."

    So thought Tchervyakov as he walked home; he did not write a letter to the general, he pondered and pondered and could not make up that letter. He had to go next day to explain in person.

    "I ventured to disturb your Excellency yesterday," he muttered, when the general lifted enquiring eyes upon him, "not to make fun as you were pleased to say. I was apologising for having spattered you in sneezing. . . . And I did not dream of making fun of you. Should I dare to make fun of you, if we should take to making fun, then there would be no respect for persons, there would be. . . ."

    "Be off!" yelled the general, turning suddenly purple, and shaking all over.

    "What?" asked Tchervyakov, in a whisper turning numb with horror.

    "Be off!" repeated the general, stamping.

    Something seemed to give way in Tchervyakov's stomach. Seeing nothing and hearing nothing he reeled to the door, went out into the street, and went staggering along. . . . Reaching home mechanically, without taking off his uniform, he lay down on the sofa and died.
    1 ...
  46. smooth criminal ahmed alshaiba

    1.
  47. MJ'in smooth criminal şarkısının farklı enstrüman la cover lanmış versiyonlarından birtanesidir .gayet hoştur .bağımlılık yaptı.

    1 ...
  48. fark etmeden becerilecek olmamız

    1.
  49. efenim ülkenin şuan ki durumuna paralel olarak her zaman olduğu gibi kaos,kargaşa ortamında halk olup biteni izlerken kapitalist sistemin biz farketmeden bizi becermesidir ,bakınız gerçekleşecektir una şekere tüpe doğalgaza sebzeye meyveye hatta kondom a kadar herşey e zam gelmesidir fakat alıştık efenim kıyıya vurmuş fok balığı gibi kıçımızı kutup ayısının yemesine .
    1 ...
  50. benicekemeyen31ceksin

    1.
  51. ismini az önce gördüğüm nickiyle gayet iddialı olduğunu gösteren bir onuncu nesil.sözlüğümüzün hipodromunda koştursun efenim.
    1 ...
  52. bokiyen

    0.
  53. karadeniz ve ekseriyatla rize ağzına has sihirli kelime.
    ingilizce deki fuck a benzer her yerde kullanılabilir.
    0 ...
  54. aşık olunan kişiyle aynı ortamda bulunmak

    1.
  55. bu başlıgi gostererek acilen cozum getirmesi beklenilen durum.
    1 ...
  56. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2024 uludağ sözlük