böyle bir yol yok. turkcelli aradım, sordum. günlük 27 tl civarlarında bir ücret çıkardılar. öde bunu, istediğin kadar konuş gün içinde dediler. iyi, hoş da, aradığım kişi bugün uygun değilim yarın konuşalım dese ne diyeceğim? böyle saçmalık mı olur? bu ülkede soyulmaktan yıldım amk. bu nedir yahu!
Bayağıdır girmiyorum sözlüğe. Bir bakayım, dedim, ne var ne yok. Mesaj kutum bomboş. Kimse bir şey yazmamış. Yazmak zorunda da değil ama niçin kimse bir şey yazmıyor?
boynunun borucunu öpeyim. cahil olmak zor tabi. türklüğü ve türklüğe dair her şeyi yıpratma gayretiniz boşadır. yeri gelmişken belirteyim arkadaşa: kırgız, özbek, azeri gibi bir şey söz konusu değildir. doğrusu kırgız türkü, azeri türkü, özbek türküdür.
yarası olanın gocunduğu başlık. arkadaş, kaç yıldır avrupa-lig-türkiye kupası üçgeninde -ki avrupa'da madrid, juve gibi takımlarla- oynayıp (kendi liginde) şampiyon olan ve bu alanda en önde olan bir takım bir sene gidememiş avrupaya, bu mu olay? her yıl şampiyonlar liginde oynayan galatasaray'a, ben en son lisedeyken -şu an yüksek lisans yapıyorum- ş.ligi maçı yapan bir takım mı yoğun maç programından bahsediyor yoksa şampiyonlar ligi denince liverpool maçını hatırlayan, kendi liginde bilmem kaç yıl sonra şampiyon olabilen bir takım mı? hangisi?
PKK'yı terör örgütü olarak görme, yardım ve yataklık... tamam, bilim ile alakamız yok, eğitimde de dipteyiz... bir ilerleme durumu mümkün değil. daha ne? ama yok, iyice batalım istiyorlar.
belki iyidir. korkuyoruz ölmekten. giden orayla ilgili bir şey demiyor, diyemiyor çünkü. sonrasını shakespeare'a bırakıyorum:
"Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
Ürkütmese yüreğini?
Bilmediğimiz belalara atılmaktansa
Çektiklerine razı etmese insanları?
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
Yürekten gelenin doğal rengini.
Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
Yollarını değiştirip bu yüzden
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar."
(bkz: hamlet)
istanbul'da yaşayan biri olarak seviyorum ankara'yı. hatta istanbul'dan daha çok seviyorum. daha önce iki defa gittim birer hafta kaldım. biri şubat, diğeri ekim ayıydı. her ikisinde de soğuktu. sıcağı sevmeyen biri olarak rahatsızlık duymadım. doktoramı orada yapacağım, dört yıl yaşayacağım yani ankara'da.
sonuna kadar savunduğum görüştür. ülkede kadınlar kara çarşafla geziniyor; erkekler sarıklı cübbeli. kadınların giydiği türk kültüründe olan bir şey değil. şimdi biri çıkıp "senin ataların da giyiyordu bunu" demesin, ağzına küreklen vururum. osmanlıya 19. yüzyılda gelmiştir çarşaf. nereden peki? iran'dan. 1870'li yıllarda hacca giden müslüman türkler bunu görüp, bir marifet sanıp giymişler. yani anadolu müslümanlarında çarşafın tarihi yüz elli yıl bile yok. erkeklerin giydikleri onlardan aşağı kalır bir yanı yok. arap kültürünü türk kültürü olarak kabul etmek zilzurna cehalettir. selçuklu'da yok, osmanlı'da yok (son 50-60 yılda geldi, bu süre kültür olarak anılması için yetersiz.) bu iki büyük türk devletinden önceki türk devletlerinde zaten yok. e peki, bu hangi atanın kültürü?
kılık kıyafette ayar şart.
suskunluk bir şeyi kabullenmeyi çağrıştırıyor bende. bu nedenle pek sevmem. kabullenmek alçaltıcı, yapış yapış, iğrenç bir şeydir. ancak sessizlik, mutlak sessizlik, gerçek bir huzurdur. bu paha biçilemez...
bu ne lan? bu ne saçma bir başlık? edebiyatla dini nasıl bir tutuyosunuz, anlamıyorum. ironi mi yapıyorsunuz yoksa gayet düz bir şekilde dalga mı geçiyorsunuz anlamıyorum gerçekten.