bugün

orjinal adı ingilizce değil itayancadır...

(bkz: il nome della rosa)
orhan pamukyan'ın yazarlığının ne kadar köfte olduğunu bilmeyen entel bozuntularının karşılaştırma yolu ile gerçeği görebileceği eserlerden biridir.
sen ki ey gül,
çayırda kızarıp kurumlanıyorsun,
bürünmüş kıpkırmızı allara,
kır, şen ve hoş;
ama,
mutsuz olacaksın nice güzel olsan da.

adıyla var olur bir zamanlar gül olan...yalnız adlar kalır geriye...
(bkz: moos - au nom de la rose)
Rosa que al prado, encarnada
te ostentas presuntüosa
de grana y carmin banada:
campa lozana y gustosa;
pero no, que siendo hermosa
tambien seras desdichada.
"what's in a name? that which we call a rose
by any other word would smell as sweet."

(adin ne degeri var? gulun adi gul degil de baska bisey olsaydi
ayni guzellikte kokmaz miydi?)

romeo ve juliet - william shakespeare
--spoiler--
iBN-i SiNA aşkı, insanın karşı cinsten birinin yüz çizgilerini, el-kol devinimlerini ve davranışlarını durup durup düşünmekten doğan sürekli bir hüznün düşüncesi olarak tanımlıyordu: bir hastalık olarak doğmuyordu ama doyurulmazsa bir saplantıya dönüşüyordu... sonunda göz kapakları durmadan seğirir, soluk düzensizleşir, hasta bir güler bir ağlar, nabzı hızlanırdı. ibn-i sina, bir insanın sevdalı olup olmadığını anlamak için daha önce Galen in önerdiği bir yöntem salık veriyordu: hastanın bileğini tutun ve karşı cinsten bir çok ad sayın; sonunda hangi adın nabzı hızlandırdığını bulursunuz.
--spoiler--
orijinal adı le nom de la rose olan bir umberto eco eseridir.
Romanı olan ve romandan uyarlanan bir filmdir. Filmi izlendikten sonra ağızda değişik bir tad ve zihinde tarifi mümkün olmayan izler bırakır. Şiddetle tavsiye edilir.
rem tene, verba sequentur (nesneyi yakala, sözcükler arkadan gelir).
(bkz: abdullah)
--spoiler--
' efendimin kibirli göründüğünü biliyorum. ancak bu yüksek entelektüel kapasitesinden kaynaklanan bir yanılgıdır. '
--spoiler--
kitabını okumaya üşenmiştim zamanında. sonra sean connery'nin mükemmel bir perfomns sergilediği film halini izledim. hani insanların defalarca izlese bıkmayacağı filmler vardır. gülün adı benim için öyledir işte. polisiye ve ortaçağın harmanlandığı muhteşem bir yapıt. şiddetle tavsiye ederim.
yazarın -umberto eco- tüm anlatmak istediğini son cümleye sığdırdığı roman.
son cümle: adıyla var bir zamanlar gül olan, salt adlar kalır elimizde...
umberte eco nun yazdığı ve konusuyla farklılık yaratan ve yeni bir boyut oluşturan kitaptır.
şadan karadeniz çevirisiyle kösnül sözcüğünü hayatıma sokan -efendim ne desem az olan- kitaptır.

ne diyordu; bir gül bir güldür, bir gül bir güldür, bir gül bir güldür...
orta çağ avrupasını başarılı bir şekilde betimleyen film. sean connery, usta bir oyunculuk sergilemiştir.
umberto eco'nun çok güzel kitabı. filmi de vardır.

(bkz: the name of the rose)
--spoiler--

adıyla var bir zamanlar gül olan; salt adlar kalır elimizde.

--spoiler--
Kim milyoner olmak ister'de çıkan sorulardan biri.
umberto eco'nun yazdığı orta çağ'da geçen polisiye roman hangisidir?
Umbeto eco'nun okurken beyin yoran , fazlasıyla düşünmeye iten ve çoğunlukla rahipler ile baş kahramanımız William arasında münazaraya varan fikir tartışmalarının olduğu romandır. Polisiye ve din ile bilim çatışması tarzında içerikleri seven okurların hayranlıkla okuyacağı bir başyapıttır.
Bitirememiştim bu kitabı.
umberto eco nun bitirilemeyen eşsiz kitaplar listesinde zirvede yarışır.

ben azmetmiştim aslında bitirecektim fakat bir gereksiz arkadaşım ''sayfalar zehirliymiş'' dedi. bak şimdi hatırladım gene kızdım. sayfalar zehirliymiş efendim benden duymuş olmayın.

ortaçağ da geçen bir polisiye romandır.
Vatikan yobazlarını çok iyi anlatan edebi dili oldukça güçlü umberto eco kitabı. Büyük zevk duyarak okuyup bitirmiştim.
umberto eco'nun orta çağ avrupa'sında bir kilisede yaşanan olayları anlatan kitabıdır.

bazıları ise nedense sanki o döneme dönmek için çabalıyor gibi insan şaşırmadan edemiyor.