sürpriz bir film. filmin yönetmenine dikkat etmemiştim ve ilk 5dk içinde pencere ve perdenin salınışı kamera açısı bana direkt bu mallick dedirrti ve filmin kapağına bakınca yanılmadığımı anladım. mallick'in ve oyuncularının sanatlarını konuşturdukları bir film. özelikle doğadan kopmuş insanın yabancılaşmasını ve sonradan yeniden kurulan daha doğrusu anımsanan bağlantının tekrar canlanışını trajik bir şekilde işlemiş. film tipik bir mallick filmi : ağır görsel efektler, su, rüzgar, ışık... doğum, ölüm ve içinde bulunduğumuz sonsuz döngü.. tabii ki mallick gibi bir felsefeciden de bu beklenir ki bu açıdan şaşırtıcı değil ama tam bir şölen...
içinde bulunduğumuz çağda temel varoluş sorunlarına, modern insanın içine düştüğü dehşetin direkt özne iniyor mallick. senaryo ile ilgili eleştirileri anlamıyorum çünkü çok çok güçlü bir senaryosu var...
insan olmanın dehşetiyle görkemini dengelemek, işte sanatın bence temel işlevi ve mallick bu işte büyük bir usta...
yalnızlığın ve yabancılaşmanın dibine vurmuş büyük sanatçı zengin bir iş adamı ama sokak köpeği kadar çaresizlik içinde debelenen bir abimizdir lakin severim kendisini delikanlıdır öyle üçün beşin hesabını yapmaz *
mahabharata'da yaşayan trajik kahramandır. sadece babasının bildiği sanılan büyülü çemberi kırmak için gerekli büyülü sözleri annesinin karnındayken babasından işittiğini söyleyerek herkesi umutlandırmış ve güzelliğiyle ozanların övdüğü nazik ve narin biriyken savaş kıyafetlerini giyip silah kuşanarak ordunun başında drona'nın oluşturduğu büyülü çembere dalmıştır. abhimanyu'nun çembere girip savaşmaya başlamasıyla drona hemen çemberi tekrar kapatmış ve abhimanyu'nun ordusunun çembere peşi sıra girmesini engellemiştir. dönen çemberdeki savaşçılar abhimanyu'nun önce arabasını sonra tim silahlarını parçalamışlar en son kırılan arabanın tekerleğini aline alıp kendini savunan abhimanyu'nun elindeki bu tekerleğide parçalamışlardır ve abhimanyu dizleri üstünde yere çöküp etrafında savaşçıların oluşturduğu dönen çembere bakmış ve o an çok uzakta olan babasına seslenerek gözyaşlarıyla, onu bu ölüm çemberinden kurtarması için yalvarmaya başlamıitır ve ardından yüzlerce ok ve mızrak üstüne boşanıp ölmüştür.
onun ölümüyle çember durmuş ve başta drona ve bishma çok iyi tanıyıp bilip sevdikleri bu olağanüstü güzel çocuk abhimanyu'nun cesedine bakıp üzülmüşlerdir ve bu ölüm üstüne yaptıkları muazzam saldırıyı sonlandırıp ordugahlarına çekilmişlerdir. aslında abhimanyu üstlendiği bu muazzam görevi yerine getirmiş büyülü çemberi kendi canı pahasına durdurmayı başarmıştır.
tam bir uçuş parçasıdır, bu da sözlerin türkçesi :
sevgisi üzeriine yağıyor bir meltem yumuşaklığıyla
onun nefesini dinliyorum, denizdeki dalgalann sesini andınyor
tümüyle onu düşünüyordum, kavrularak heyecan ve arzuyla ,
karanlığa fırlatılıyorduk, yanıyordu dünya
sözünü geri alabilir, belki bir gün geri alır
bu yüzden gözlüyorum onu, yalan söylüyorum ona,
sözler veriyorum yerine getiremediğim
sonra duyuyorum onun yükselen kahkahasını, derinlerden yükselen
ve zorluyorum onu kanıtlaması için sevgisini bana, alabileceğim her şeyi alıyorum
ve sınıra itiyorum onu, görmek için sözünde durup durmayacağını
sözünü geri alabilir, belki bir gün geri alır
artık farkına vardım uyarıların, dört bir yandan haykıran
kolaydı aldırmamak onlara ve tanrı biliyor ki denedim
tüm kandırmacaları, yalanlara dönüştü doğrulanm
teklikeyi göremez ya da denizin yükselişini duyamaz olacak kadar
sözünü geri alabilir, bir gün geri alacak
piyanist filminden yıllar önce ince kırmızı hat filminde izlemiştim ilk kez kendisini ve korkak titrek bir askerdi ki bence piyanist'deki oyunculuğu buradaki performansının yanında sönük kalıyordu.
ölümün ve doğumun ne derece iç içe geçtiğini, sonsuz bir bilinmeyen içinde durmadan değişen ve dönüşen tek bir varlığın atomik önemsiz bir zerresi olduğumuzu olağanüstü berraklıkla açıklar...
er ryan'a verilmiş yüksek düzeyden bir cevaptır. terrence malick ve oyuncuları amerikan sinemasının yüzakı olmuşlar ve "biz de varız, ve işte buradayız !" demişlerdir bu filmle birlikte. filmin kadrosu devlerle doludur öyle ki johnny depp ve brad pitt bu filmde oynayabilmek için ne kadar istekli olsalar da kadroya alınmamışlardır, brad pitt o zamandan sonra başka filmlerde çok iyi iş çıkarttıktan sonra ancak 2011'de ustanın başka bir filminde rol alabilmiştir. oyuncuların bazıları şunlardır: nick nolte jim caviezel sean penn john cusack adrien brody george clooney woody harrelson elias costeas john travolta
film özünde batı uygarlığının 2. büyük paylaşım savaşında askerlerin büyük bir oyunun kurbanı olduklarını, gerçek savaşın doğada durmadan devam ettiğini ve başka türlü bir uygarlığın doğanın muhteşem savaşı içinde barış ve sevgiyle kurulabileceğini anlatmaktır.
filmdeki kahramanların hepsi birer anti kahramandır.
edit. eksi oy veren arkadaş sanırım babası 2. dünya savaşında şehit düşmüş amerikan askeri olsa gerek öyleyse onu anlayışla karşılıyorum ama yok öyle değil de filmi beğenmediği için eksi oy vermişse şayet nedenini açıklaması için bekliyorum...
felsefe öğretmeni ve sinema tarihinde çok özel bir yere sahip yönetmendir. "ince kırmızı hat" filminde oynamak isteyen johnny depp ve brad pitt'e filmde rol vermemiştir, film hepsi kendi çapında dev olan oyuncularla doludur ve adeta bir şölendir... neyse ki son filminde brad pitt rol almayı başarabilmştir sean penn ile birlikte...
üstadın kendine özgü bir tarzı vardır algıyı özellikle zaman-mekan duyumunu olabildiğince esnetmeye çalışır ki bunu da bence çok iyi başarır, parça parça esneyip uzamış olgular sonunda yerli yerine oturur.
bir zamanlar her mevsim de ayrı bir güzel olan bahçesini seyrederken şömine başında şarap içebileceğiniz harika bir yerdi, otele dönüştükten sonra bir kez gittim ama o eski havadan eser yoktu...
muhteşem kurgulanmış bir karakterdir. cücedir ve eksikliğinin tamamen bilincinde olup bununla barışıktır. tüm o curcunada en aklı başında karakter olup profesyonelliğin doruklarındadır.
bu arada bu karakteri canlandıran peter dinklage'e de 10 üzerinden 9 veriyorum.
bir kadın aynı anda nasıl bu kadar harika bir sese, karaktere, yeteneğe ve aynı anda böyle bir güzelliğe sahip olabilir diye düşündürür önce ama dinledikçe anlarsınız ki o bir tanrıçadır...
bugün ölümünün ardından sırma saçlı ve badem gözlü olduğunu öğrendiğimiz apple kurucusu. yazılanlara üstün körü baktığımda bazılarının "deha" ve "hayatımızı değiştiren kişi" olarak bahsetmesi enteresan. adam deha falan değildi burası açık ve daha da açık olanı yaşamımızı değiştirecek bir şey yapmadı yani ben hiç iphone kullanmadım ve kullanan arkadaşlara bakıyorum da yaşamlarını öyle aman aman değiştirmiş falan değil. bill gates falan deseler anlarım çünkü onun sayesinde bilgisayarlar geniş kitlelerinkullanımına açıldı gerçi windows yokken de dos ortamında pc kullanabiliyorduk ama yine de bill gates bu konuda devrim niteliğinde işler yaptı hakkını yemeyelim lakin bunu da babasının hayrına yapmadı tüm bu teknolojiyi kullanarak para kazanan zengin herifler hepsi de köşeyi dönmek için yaptı ve başardılar da. aferin hepsine.
neyse konumuz steve jobs, bill gates değil... bu merhuma bir de şu açıdan bakmakta fayda var :
yanlış bir sanıdır zira kapitalizmde köleler işçilerden çok daha maliyetli olduğundan kapitalizm kölelikten çok daha iğrençleşebilen bir sosyo-ekonomik sistemdir. Abd'deki iç savaşın da temel nedeni budu çünkü güney eyaletlerinde üretim kölelere dayanırken kuzeyde işçi sınıfına dayanmaktaydı ve yeni gelişen kapitalizme daha çok işçi gerekiyordu, köle değil çünkü maliyet ve verimlilik açısından bakıldığında köleler işçilere göre çok daha yüksek bir maliyetti. bunun en net örneklerinden biri de abd'nin maden kasabalarıydı, bu kasabalarda sadece madende çalışan işçiler yaşardı ve maden şirketleri işçilere kendi bastıkları şirkete ait bir para ile maaş ödemesi yapardı yani tüm ülkede geçerli olan para birimiyle ödeme yapmaz bu "madenci parası" denen parayı kullanırdı işçi maaşları için ve bu maaşlar sadece yine aynı şirkete ait kasabadaki markette geçerliydi ve ücretler de ancak hayatta kalmalarına yetecek kadardı.
rant ve finansa dayalı yüksek bir geliriniz varsa türkiye ekonomisi sizin için zaten iyidir ve iyi olmaya devam edecektir,devir sizin devriniz sefasını sürün derim ama yok işçi sınıfına mensup biriyseniz o halde bu inancınız boş bir inançtır, bir an önce gerçekğe uyanıp harcamalarınızı olabildiğince kısıtlayıp mümkün olduğunca tasarruf yapmaya çalışın derim. bu arada akp'ye gönülden bağlı kardeşlerimiz sakın alınıp "üühhhüüüü sen akp'yi kötülemek için böyle söylüyorsun..." zırıldamalarına başlamasınlar zira türk ekonomisi global ekonomiye eklemlenmiş olup ekonominin seyrinde akp'nin bir etkisi yoktur, olamaz çünkü böyle bir deliliğe akp kalkıştığında bilin ki akp'nin gitme vakti çoktan gelmiştir ve gidiyordur.
istanbul ve bursa'dakiler öküzün önde gidenleridir ki bursa'da bir gün bu heriflerin öküzlüklerine isyan eden 2-3 kişi bu şoförlerden birini otobüsten indirip evire çevire dövmüşlerdi...
yanlış bir sanıdır zira beşiktaş kendisini çok sıkacağından epeyce zorlanacaktır. stoke özellikle ilk golün girişinde ama sonrasında beşiktaş'ta olaydan zevk almaya bakacağından epeyce gollü geçebilecek karşılaşma olacaktır. yıldırım demirören acaba stoke city'nin kalecisini satın almaya çalışmış mıdır o da ayrı konudur tabii ama orası türkiye değil...
içinde olduğu son dönemi "tekelci finans" kapitalizmidir ve finans sektöründe son yıllarda oluşmuş aşırı sermaye yoğunluğu yüzünden devasa bir krize girmiştir ki bütün kapitalist ülkeler sistemi kurtarabilmek, varolan sömürü düzenini devam ettirebilmek için kıçlarını yırtmaktadırlar...
