şeker toplamak için sokağa çıkan enver turan isimli bir çocuğun, bir uzman çavuş tarafından açılan ateş sonucu yaralanması olayıyla ilgili olarak Hakkari Valisi Muammer Türker tarafından yapılan açıklamayla varlığını hatırladığımız, aslında hiç unutmadığımız 'hak'(!)tır.
--spoiler--
Hakkari Valisi Muammer Türker, yaptığı açıklamada "Taşlı saldırıya maruz kalan uzman çavuş, aracından inerek kendini savunmak amacıyla silahıyla havaya ateş açıyor. Açılan ateş sonucu kafasına kurşun isabet eden kişi yaralandı" dedi. http://bianet.org/bianet/...ale-bir-cocuk-agir-yarali
--spoiler--
(bkz: Ceylan Önkol)
(bkz: Uğur Kaymaz)
(bkz: Rozerin Aksu)
(bkz: Mizgin Özbek)
Haşim Kutlu'nun Alevilik öğretisini konu aldığı kitaptır.
Haşim Kutlu kitabında "Kürt ya da Türk Alevilerin, ya da bugün kendisini bu başlık altından ifade edenlerin Müslüman olup olmadıklarını tartışmak oldukça geri bir tartışmadır" demektedir (s.397)
Sosyolog ismail Beşikçi'nin savunduğu tezdir. Beşikçi'ye göre "Aleviliğin, islamla, islamiyetle hiçbir ilişkisi yoktur. islamiyetten çok önceleri oluşmuş, Mezopotamya kökenli, Zerdüşt kökenli bir inançtır. islamiyetle, Müslümanlıkla, Dördüncü Halife Ali'yle, 12 imamlarla hiçbir ilişkisi, hiçbir bağı yoktur. Alevilerin, 12 imamlar adına, Ali adına yalvarış-yakarış içinde olması, dualar etmesi, kendisi olmamasının, kendisine empoze edilmiş bir ritüeli yaşıyor olmasının dikkate değer bir görüntüsüdür."
dur ihtarına uymadığı için polis tarafından vurularak öldürülmüş 17 yaşındaki ankaralı, çinçinli genç.
görgü tanıklarına göre, ayağından vurulduktan sonra yakalanan çankal, "soner'se kafasına sıkın" denildikten sonra öldürülmüştür. Çankal'ın öldürülmesiyle ilgili açıklama yapan emniyet müdürlüğü, bütün bu iddiaların üzerinden atlayarak, Çankal ve ailesinin sabıka kayıtlarının dökümünü yapmakla yetinmiştir.
bazı görgü tanıkları, Çankal'ın vurulmasının ardından, bölgede görev yapan ve Çankal'ın öldürülmesi olayında adı geçen bazı polislerin uyuşturucu satıcıların ellerinden aldıkları uyuşturucuları sattıklarını iddia etmişlerdir.
Çankal'ın adını dahi bilmeyen ya da bilmesine rağmen anmayan bazı uludağ sözlük yazarları ise olayı "geç kalınmış temizlik opereasyonu", "hak ettiyse güzel olan durum", "iyi etmişti polis", "öldürmek yerine kolu kesilseydi", "ellerine sağlık", "hakkın yerini bulması", "darısı diğer hırsızların başına" gibi gayri insani, gayri vicdani, gayri hukuki vb... biçimde yorumlamışlardır. Ürkütücüdür!..
Yunanistan ve isyan kelimelerinin harmanıdır.Alexandros Grigoropoulos'un polis kurşunuyla öldürülmesinin ardından 2008 Aralık ayında Yunanistan'da yaşanan başkaldırının adıdır.
Kilikya Ermenilerine yönelik 1909 Adana katliamının ardından, öldürülenlerin anısına yakılan ağıttır.
Ermenice ismi Adanayi Voghpe dir. Djvian Gasparyan'ın nefesinden ya da Karnig Sarkissian'ın sesinden dinlemek mümkündür. Ayrıca Kardeş Türküler tarafından da seslendirilmiştir.
Seden Gürel tarafından Sebebim Aşk ismiyle Türk popuna malzeme edilmişliği de vardır.
Prof. Dr. Fuat Ercan tarafından kaleme alınan ve http://www.mavidefter.org adresli internet sayfasında yayınlanan, keyifli bir yazı dizisidir. Müslüm Gürses'in rol aldığı kola reklamını marx'ın meta fetişizmi kavramını kullanarak analiz etmektedir.
uykusuz dergisinin 6 ağustos 2008 tarihli sayısında yayınlanan, yiğit özgür karikatürüdür.
--spoiler--
sevgili zenginler, ünlüler ve özenilecek türden hayat sürenler... merhaba... ben sizlerden artanlarla yaşayan biriyim. yemek istemediğiniz hormonlu kanserojen yiyecekleri yerim, içmediğiniz mikroplu suları içerim, uzak durmanız gereken sağlıksız sentetik kazakları giyerim... sevişmek istemediğiniz insanlarla sevişirim.. hatta size aşık olan ama sizin hoşlanmadığınız insanlarla evlenirim.. benimle öpüşürken sizi hayal etmelerine bile göz yumarım. yanlış anlamayın, şikayetçi değilim gerçekten sevebilirim o insanları, o yiyecekleri, içecekleri.. sizi de çok severim aslında. sadece yoruldum. birazcık da sıkıldım... görevimi yapamaz oldum. izninizle ayrılmak istiyorum. merak etmeyin sizin için iki oğlan büyüttüm. yokluğumu hissettirmeyecekler. ufak olan daha şimdidien tatsız tuzsuz domateslere bayılıyor kerata. gözlerinizden öperim
--spoiler--
ismet özel'e ait sözlerdir. 24 Nisan 2008 tarihli 32. Gün programında ismet Özel'in de katılımıyla tartışılacaktır.
Bunu diyen* sivas katliamının ardından yazdığı "sivas semalarında sırp tayyareleri uçacak mı?" başlıklı yazısında katliamı meşrulaştırmaya çalışmış, "Ya Müslüman Türkiye veya hiç" de demiştir.
Almanya, Bulgaristan, Kıbrıs yahut Türklerin azınlık olarak yaşadıkları herhangi bir coğrafyada Türklerin yaşam koşulları ya da hukuki statüleriyle ilgili bir kavram olarak kullanılmakla birlikte Türkiye'de yaşayan Türklerin, Kürt Sorunu paralelinde yaşadıkları toplumsal ve siyasal evrimi özetlemek için de kullanılan kavramdır.
tuzla tersanelerinde işlenen seri iş cinayetlerine karşı 27-28 şubat tarihlerinde gerçekleşen tersanelerde yaşam hakkı grevinde taşınan bir pankartta yazanlardır.
işçi sınıfı çok şık bir harekette bulunarak anlamım cuk diye taşın gediğine oturtmuştur. yaşasındır... hem de çok yaşasındır...
sezen aksu'nun 2008 yılı şubat ayında başlayan sınırötesi harekatın devam ettiği ve her an onlarca gencin yaşamını yitirdiği günlerde yazdığı antimilitarist şarkıdır.
27 Şubat 2008 tarihli taraf gazetesine manşet olmuştur.
"Dört kitap yazıyor, eşittir Tanrı'nın çocukları`" demektedir.
sözlerinin tamamı şöyledir:
Bu korkunç kuraklık
Boynu bükük buğday başakları
Bu çorak toprak, bu susuzluk
Tanrı'nın kuruyan gözyaşları
Bir büyük gözaltı hayatımız
Ölü çocuklar coğrafyasında
Kayıplar destanı hikayemiz
Melekler anaların dilsiz yasında
Bebeler ergen doğuyor
Ninniler kahramanlık masalları
Yaşayan bu kanlı haritada
Taşırken iki büklüm onca yası
Bu korkunç bataklık
Yutuyor körpe tomurcukları
Dört kitap yazıyor
Eşittir Tanrı'nın çocukları.
ölen insanlar için "etkisiz hale getirildi" diyen militarist toplum diliyle toplumsallaşmış ve bu sebeple insanlığından arınmış olanların psikolojisidir.
öyle işlemiştir ki bu hal ruhlarına her barış denildiğinde "pkk yi savunan insan"lardan bahsetme refleksini gösterirler. durup da bu memetler bu memolar niye ölüyor diye sormazlar.
kürt sorunu sınırın ötesinde değildir diyemezler.
25 yıldır süren savaş neyi çözdü ki bu operasyon çözsün de demezler.
zira onlar için savaş yoktur, terör vardır.
kürt sorunu yoktur terör sorunu vardır.
kürt yoktur, kart kurt vardır.
Hal böyle olunca arkası da gelir elbet:
yoksulluk da yoktur, gemicikler vardır.
Sosyal güvenlik yoktur, SSGSS vardır.
Hepimiz yoktur, tek millet vardır.
Alevi yoktur, mum söndü vardır.
Sivas katliamı yoktur, yaşasın sivas kıyamımızdır.
insanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
söz yalan söylüyorsa,
renk yalan söylüyorsa,
ses yalan söylüyorsa,
ellerinizden geçinen
ve ellerinizden başka her şey
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgân saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
Sınırötesine ölüme ve öldürmeye sürülenlerin trajedisinin özetidir.
TSK'nın 2008 Şubat ayında Kuzey Irak'a yönelik operasyonun 5. gününde gerçekleştiği iddia edilmektedir.
federal kurdistan bolgesi ifadesine muhtemel itirazlar için not:
Bu ifade sözlüğü ve yazarını hukuki yönden zor durumda bırakmaz. Bölgenin resmi adıdır. örneğin TRT haberlerinde böyle anılmaktadır. Türkiye tarafından tanınmaktadır hatta Türk mütahitler tarafından inşa edilmiştir, edilmektedir.
Önce, Kürt kaynakları operasyona katılan bir helikopterin gerillalar tarafından düşürüldüğünü duyurmuş, ancak bu haber TSK tarafından kabullenilmemişti.
Genelkurmay Başkanlığı'nın operasyonun 3. gününde yaptığı açıklamada ise "bir helikopterimiz, bilinmeyen bir nedenle, sınırımıza yakın bölgede kırıma uğramıştır. Helikopter, olay yerinde ilgili teknisyenler tarafından incelenmektedir." ifadesiyle anılmıştır. Roj TV ise "olay yerinde ilgili teknisyenler tarafından incelenen" helikopterin görüntülerini şu an itibariyle yayınlamaktadır.
Tuzla Dearsan tersanesinde işlenen seri cinayetlerin bugünki (12 Şubat 2008) kurbanıdır.
Çalışma ve Sosyal güvenlik bakanı bir hafta önce tersanelerdeki işçi ölümleriyle ilgili olarak işçi ve işveren örgütleriyle görüşmüş ve gerekli tedbirlerin alınacağını söylemişti.
bir kısmı malatya arguvan yöresinde yaşayan kürt aşiretidir. gani rüzgar şavata bu aşirettendir.
doğru mudur yanlış mıdır, her halükarda ayıptır, sıradan faşizm örneğidir ama at hırsızı diye de tanınırlar.
Yanıt: Yaratılışçıların bu iddialarının hiçbiri bilimsel olarak geçerli değildir. Çünkü pek çok geçiş fosili bulunduğu gibi, pek çok geçiş canlısı da mevcuttur. Yaratılışçılar, geçiş türleri hakkında son derece önyargılı ve cahilce davranmakta; işlerine gelmeyen bilgiyi de her zaman olduğu gibi çarpıtmaktadır. Öncelikle şunu belirtmekte yarar var: Geçiş türleri veya fosillerini bulamasaydık da, bu Evrim Kuramını geçersiz kılmazdı. Bugün Coelacanth gibi, Archaeopteryx gibi, Icthyostega gibi, Seymouria gibi geçiş fosillerine rastlıyorsak, bu sadece şanslı olmamızdan dolayıdır.
"Evrim Kuramına göre, yüzlerce ara geçiş formu fosilinin olması gerekir. Eksiksiz ve kompleks özellikleriyle 250 bin türün mükemmel şekilde korunmuş fosili bulunmuş; ara geçiş formuna asla rastlanmamıştır. Evrimciler kendi sınıfladıkları hayvan türleri arasında bir geçiş gösterememektedir. Balıklardan amfibiyenlere, amfibiyenlerden sürüngenlere, sürüngenlerden memelilere ya da kuşlara geçişi gösteren herhangi bir ara geçiş formu yoktur. Bu nedenle evrim geçersizdir; evrim kendi kendine olamaz, balıklar, sürüngenler, memeliler, kuşlar bir anda Tanrı tarafından belli bir tasarımla yaratılmışlardır." (Harun Yahya, Yaratılış Atlası 1, s.613; Yaratılış Atlası 2, s.24, 28)
Yanıt: Yaratılışçıların bu iddialarının hiçbiri bilimsel olarak geçerli değildir. Çünkü pek çok geçiş fosili bulunduğu gibi, pek çok geçiş canlısı da mevcuttur. Yaratılışçılar, geçiş türleri hakkında son derece önyargılı ve cahilce davranmakta; işlerine gelmeyen bilgiyi de her zaman olduğu gibi çarpıtmaktadır. Öncelikle şunu belirtmekte yarar var: Geçiş türleri veya fosillerini bulamasaydık da, bu Evrim Kuramını geçersiz kılmazdı. Bugün Coelacanth gibi, Archaeopteryx gibi, Icthyostega gibi, Seymouria gibi geçiş fosillerine rastlıyorsak, bu sadece şanslı olmamızdan dolayıdır.
Evrim Kuramı, fosilleşme olasılığı hakkında hiçbir şey söylemez. Fosilleşme olasılığı, fosilleşme süreci ile uğraşan bilim insanlarının ve jeologların üzerinde yorum yapacakları bir iştir ve bu yorum da, fosilleşme olasılığının genellikle çok düşük olduğu şeklindedir.
Yüz binler ya da milyonlarca yıl önce yaşadıktan sonra soyları tükenip yaşamdan çekilmiş canlıların kanıtlarını bugün bulup göstermek zordur. Çünkü canlılar öldükten kısa bir zaman sonra doğa tarafından "yok edilir". Bu yüzden böyle canlıların yaşadıkları, ancak fosil denilen günümüze dek oluşabilmiş kemik kalıntılarıyla belirlenebilir. Vücudun diğer parçalarına göre biraz geç de olsa, diğer parçalar gibi bu kemik kalıntıları da kısa zamanda yok olur. Ancak çok uygun koşullar olursa, söz konusu kalıntılar günümüze dek ulaşabilir. Örneğin buzullar, kayalar, derin tabakalar arasında sıkışıp kalmış ve bu yüzden de bozulup çürümeye uğramadan günümüze dek korunabilmiş bazı fosiller bulunabiliyor.
Ayrıca geçiş aşamaları her zaman kısa sürer. Bu durum toplumlarda da böyledir, doğada da. Bir durumdan başka bir duruma geçiş görece kısa bir zamanda gerçekleşir, sonra yine denge sağlanır. Dengenin yeniden bozulmasını gerektiren yeni bir durum ortaya çıkana dek bu kararlı denge durumu fazla bozulmadan varlığını uzun süre devam ettirir. Türlerin evriminde de aynı durum söz konusudur. Zaten az bulunan fosiller içinde, ara yaşam ya da geçiş formlarının fosil kayıtlarını bulmak bu yüzden daha zordur.
Buna rağmen geçiş canlılarının çoğu kaybolmasına karşın, her yıl yeni geçiş fosilleri bulunarak Evrim Kuramı biraz daha desteklenmektedir ve yeni fosiller bulunmaya devam edecektir. Son bulunan geçiş fosillerinden biri de, Nisan 2006'da Kanada'da buzullar arasından çıkarılmıştır. Canlıların sudan karaya geçtiklerini gösteren, balıkla dört ayaklı sürüngenler arasında yer alan, balık-sürüngen karışımı bir tür olan Tiktaalik roseae yapılan ölçümlere göre günümüzden 375 milyon yıl önce yaşamıştır. Fosilin ayrıntıların 6 Nisan 2006 tarihli Nature dergisinde uzun uzun anlatılıyor.
Ama Tiktaalik rosae, ara geçiş fosillerinin ilk örneği değildir. Bugüne dek bulunmuş ara geçiş fosillerinden bir kısmını sıralayalım. Balıktan hem su hem karada yaşayan amfibyumlara geçişi gösteren ara formlar: Tiktaalik rosae, Osteolepis, Eusthenopteron, Panderichthys, Elginerpeton, Obruschevichthys, Hynerpeton, Tulerpeton, Acanthostega, Ichthyosgtega, Pederpes finneyae ve Eryops; amfibyumlardan ilk sürüngenlere geçiş aşamasını gösteren: Proterogyrinus, Limnoscelis,Tseajaia, Solenodonsaurus, Hylonomus ve Paleothyris; dört ayaklı sürüngenlerden memelilere geçişi gösteren: Protoclepsydrops, Clepsydrops, Dimetrodon ve Procynosuchus; iki ayaklı sürüngenlerden kuşlara geçildiğini gösteren: Compsognathus, Protoavis, Pedopenna, Archeopteryx, Changchengornis, Confuciusornis ve Ichthyornis… "Yürüyen balina" da denilen Ambulocetus'u, ilk at türlerini, insan-primat ortak atadan insana geçişi gösteren çok sayıda ara geçiş türlerinin fosillerini, Ardipithecus, Australopithecus, Homo habilis, Homo erectus'u ve daha diğer pek çok ara form fosillerini saymayı gereksiz buluyoruz.
Evrim karşıtları, kendilerine ne kadar ara form gösterilirse gösterilsin kabul etmiyor. Tüysüz kuşlar, tüylü-gagalı sürüngenler, dört ayaklı balıklar, insan maymun karışımı canlıların kalıntıları onlara göre kanıt değildir. "Onlar ara geçiş formu değil, öylece yaratılmış, farklı türlerdir" deyip işin içinden çıkıyorlar.
Dr. Kenan Ateş'in, "Yaradılışçıların iddialarına kısa yanıtlar" (Bilim ve Gelecek, S.32) ve Dr. Ümit Sayın'ın "Yaratılışçıların iddiaları ve bilimin yanıtları -2" (Bilim ve Ütopya, S.89) başlıklı makalelerinden derlenmiştir.
bir Harun Yahya safsatasıdır. bilim ve gelecek dergisinin 38. sayısında hazırlanan Bilimin safsataya yanıtı isimli dosyada yanıtlanmıştır. Prof. Dr. Osman Gürel (Yasamın Kökeni adlı kitabından alınmıştır) tarafından kaleme alınan yanıtın tamamı aşağıdaki gibidir.
iddia: Termodinamiğin ikinci Yasası Evrim Kuramını geçersiz kılıyor Yanıt: 19. yüzyıldaki Sanayi Devrimi çağında, ısı makinelerinin verimini arttırma çabalarının ürünü olarak ortaya çıkan termodinamik bilimi, tümdengelimci kuruluşu ile doğadaki olayların ve süreçlerin olabilirlik koşullarını kimi yasalarla belirlemektedir. Bu bilim alanının ikinci Yasasıyla fiziğe getirdiği kavramlardan biri de, çevresiyle enerji alışverişi yapmayan, yalıtılmış sistemlerde yürüyen olaylarda her zaman artacağı kuralı getirilen ve enerjinin değersizleşme derecesini veren bir fonksiyon olarak tanımlanabilecek "entropi" kavramıdır.
Yanıt: 19. yüzyıldaki Sanayi Devrimi çağında, ısı makinelerinin verimini arttırma çabalarının ürünü olarak ortaya çıkan termodinamik bilimi, tümdengelimci kuruluşu ile doğadaki olayların ve süreçlerin olabilirlik koşullarını kimi yasalarla belirlemektedir. Bu bilim alanının ikinci Yasasıyla fiziğe getirdiği kavramlardan biri de, çevresiyle enerji alışverişi yapmayan, yalıtılmış sistemlerde yürüyen olaylarda her zaman artacağı kuralı getirilen ve enerjinin değersizleşme derecesini veren bir fonksiyon olarak tanımlanabilecek "entropi" kavramıdır.
Kendiliğinden yürüyen olaylarda entropi artar ve sistem dengeye ulaşınca en büyük değerini alır. Yaratılışçıların göz ardı ettikleri nokta, dünyanın yalıtılmış bir sistem olmadığıdır. Yeryüzü, güneşten sürekli enerji aldığı için açık bir sistemdir. Açık sistemlerde enerji ve entropinin değişme süreçleri yalıtık sistemlerdeki gibi değildir. Açık sistemde metabolizma sürecine sürekli olarak enerji girmesi, düzenliliğin ya da örgütlenmenin bir ölçüsü olan negentropiyi ya da negatif enerjiyi arttırır. Böylece entropi artışı, negentropi artışı ile karşılanabilir ve denge durumunda entropi değişmez olur. Dolayısıyla canlıların karmaşık moleküler oluşumu ile bölgesel entropi azalmaları göstermesi, termodinamiğe aykırı değildir. Ancak, tüm Güneş Sistemi incelenecek termodinamik sistem olarak seçilirse -ki o da evrenin geri kalanından yalıtılmış değildir- net entropi artışı söz konusu olabilir. Kaldı ki, geçen yüzyılın sonunda geliştirilen ve maddenin atomlu yapısını göz önüne alan istatistik termodinamik, çok sayıda parçacık içeren sistemlerde denge konumu çevresinde dalgalanmalar olacağını ve yerel entropi azalmaları görülebileceğini kanıtlamıştır.
Osman Gürel'in "Yaşamın Kökeni" (Pan Yayıncılık, Ekim 1999) adlı kitabından alınmıştır.