artık biricik sözlüğümüzde olmayan karşim. kendisi buralardan başı dik, onurlu bir şekilde gitmesini bilmiştir. atara atar, gidere gider bir bağcılar çocuğu olduğu kadar, gülüşü de düşmanlara korku niteliğindeydi. nasıl üzgün olduğumu tarif edemem.
şaka lan. hiç de üzülmedim. kendisine kıl oluyordum uzun zamandır zira. oh, iyi ki gitmiş. .d
'net aleminden dost mu kazanılırmış lan' düsturunu şiar eylemiş bana kapağın sağlamını takan, bünyemde böyle bir aydınlanma olsun, efenime söylim bir feng shui olsun yaratmış çok düzgün bir adamdır bu. artık olaylara farklı bakıyor, ormanlarda bayırlarda hunharca sekiyorum.
çoğu zaman 'hep' kelimesi başına eklenerek kullanılagelen yakınma öbekçiği. söylenilen kişi eğer bir de konuşkan bir insan olmayıp üstüne bir de çekingen ise eyvah eyvah! böğründen dübürüne doğru ılgıt ılgıt gelen baskı unsurunu hissedip 'akım derken bokum deme' eşiğinde sıcak kumlardan serin sulara atlar. sıçmalardan sıçma beğen sonra.
kimi zaman arkadaşı teselli amacıyla da kullanılan tümcelerden biri. hatunlardan yüzü gülmemiş arkadaşa "benimkilerden daha güzel bir hatun bulacaksın olm, takma kafana yaa ;(" deyu devam eder gider. biraz bu yaşamda bi halta sahip olamayıp, öteki yaşamda kral olacağı vaat edilen kimselere yapılan muameleyle benzerlikler arz eder. oysa ki gerçekler hep acıdır bi tanem. ahı.
Çocuk olmanın getirdiği doğal fotosentez ile taksi zillerine basıp kaçmak. bir dayak yeme dürtüsü.
Bir grup gerzek zile basar , koşarak bir ağaç gövdesinin yahut olay mahallini iyi gören bir noktaya konuşlanılır.
Dayağa susamış üç tane zibidi , günlerden bir gün yine böyle bir olayı gerçekleştirmek adına zile basar ve kaçarak uzaklaşır. Taksi gelir. Biraz bekleyip etrafına bakan taksici amca , elleri kollarını ileri geri oynatmak suretiylen ebeveynlerin ruhuna temiz sıfatlar kazandırır. Çok eğlenen bu üç gencimiz bir daha yapmaya karar verirler. Ve yine aynı olaylar ceyran eder. Hızını alamayan işbu enerjik gençler "bi daha lan, bi daha" diyerek o butona yine basarlar. Basmayın olm işte ne basıyorsunuz , yürüyün gidin evinize. Ama yook! illa o dayak yenecek. Fakat bu sefer durumda bir gariplik vardır. Çünkü taksinin yerinde yel bile esmemektedir. Ne gelen vardır ne de giden. Birden arkadan bir atlama sesi duyulur. Hemen akabinde de hem koşan , hem de "şimdi sevdim sizi" gibi tam anlaşılamayan (olayın heyecanıyla normal tabi) bir cümle eşliğinde elinde kalınca bir odunla (ayıklarken gürgen olduğu farkedilmiştir) üste üste gelen bıyıklı , göbekli , göğsü bir hayli kıllı bir dayı. Yapılan hata şudur; sote mekanının taksi durağını gördüğünü hesaba katamamak.
Sonra mı?
Zibidiler ayrı kutuplara kaçmak suretiylen olay yerinden uzaklaşır. Biri hariç. O biri günün talihlisidir. Günün talihli kişisine ise taksiciye hizmetini vermek yakışır.
Hayatımın her döneminde böyle talihliydim işte. Ne gam.
dolmuşta para vermeyen odunlanası tipler yüzü suyu hürmetine yer yer buhran mekanına da dönebilen araç.
- Para üstü alamayan , parasını gönderemeyen var mı?
Hadi bakalım. Zil çaldı , ders başlıyor. ilkten kimsede ses yok.
Parasını gönderemeyen kısmı epey vurgulu çıkıyor o gırtlaktan. Ve yaklaşık 16 saniye sonra şu cümleye dönüşüyor :
- Parasını gönderemeyen var mı?
Yine ses yok.
- Kardeşim bakın bir kişi eksik! Parasını göndermeyen var mı?
Nihayetinde şoför kızmaya başlıyor haklı olarak. Arkaya dönerek önce milleti şöylelemesine bir süzüyor. Yüzüklü serçe parmağıyla vitesi 3'e ittirdikten sonra , yüksek tonla kendi kendine söyleniyor :
- Şerefsiz. Delikanlı gibi param yok de , canımı ye!
Tabi bir de işin diğer boyutu var. Bu laflar sözler arasında dolmuş ahalisini bir düşünce alıyor ki sormayın.
- Sağdaki süzme vermedi herhalde.
- Öndeki taş abla olabilir mi?
- Yok yok kesin şu çocuk.
- Aynadan bana mı bakıyor lan şoför? Yok canım ne bakıcak , ben verdiğime göre rahat olmalıyım.
Şimdi o kadar enteresan bir durum ki, gereksiz bir şekilde insan kendinden bile şüphe duyabiliyor o ambiyansta. Kasılıyorsun ister istemez.
Bir süre sonra gerginlik ardı boşalma yaşanıyor.
- Kardeşim tamam yüzde yüz haklısın da verenleri hoyratça töhmet altına itiveriyorsun. Olmuyor yani.
Şoför de kendi haklılığınca bir şeyler söylüyor ve gerginlik dolmuştan inene kadar bir şekilde devam ediyor.
O haysiyetsiz ise hiçbir zaman ortaya çıkmıyor. Çıkmaz lan tabi , mal mı.
Giderek toplu taşıma araçlarından soğuyorum. insanlardan da. Issız bir adaya düşüp, yanıma bu ıssız ada sorunsalını bulanı alasım geliyor.
herhangi bir zenciylen aynı ortamda soyunulup giyinilmesi * sonucunda bünyenin içsel haykırış yöntemi. Haydar Dümen'e sıkça sorulan "küçük mü" minvalindeki sorular boşuna değil elbet.
mekanı cennet olsun , böyle zeki sezer modeli sarı saçlı bir abimizdi kendisi . bej rengi favori bellemiş , şortunu hiç çıkartmamıştı **. hayvanları haddinden fazla kurcaladı ; öldü.
sadece güzel ayaklı bağyanların katılması gereken kumpanya. Bunun için eleme mi yaparlar ne yaparlar artık bilemiyorum , ama yapsınlar lütfen rica edicem. Ötesini vücüdüm kabullenmiyor , ağlıyorum kuytu köşelerde.
Bir çok prodüksiyon gördük. Kimileri bir grup arızayı eve topladı , taraflar yarattı , üzerlerinden para kazandı. Hayatlar kararmış , kararmamış çok da umurlarında değildi. Geride kalan, eve girişte zaten kafası güzel bir grup canlının iyice delirmesi , izleyicilerin manyak ötesi davranışları sonucu ucubik kimselerin ilah (haşa) ilan edilmesi , yarışmayı dünzenleyenlerin ceplerinin dolması..
Böyle de bitmedi hadise. Öyle ya, gerçek hazzı yakalamak kolay değildi ; her zaman daha fazlası.
Kaynanaları da gördük. Rezillik katlanarak devam ediyordu. Bu sefer karşımıza yukarda bahsi geçen rahatsız davranışların üstüne bir de örf ve ananelerimizin alanen çiğnenmesi çıkıyordu. Ve fakat dümen aynıydı ; taraf yarat , parayı kazan.
Şimdi söyleyiverin bu naciz bedene ; parayı gabilemek niyetiyle taraflar yaratan , insanları birbirine düşüren , halkı galeyana getiren bu kimseler mi suçlu , yoksa tüm bu dümenleri bilerek yada bilmeyerek ortama balıklama atlayan (ki bilerek atlaması kadar da salak bir durum yok) , insanları ilah ilan eden , kontörler saçan bizler mi suçluyuz ?
Türevleri oldu ; olacaktır. Sadece hayatlarıyla oynanan suretler değişecek , kuklacılar asla değişmeyecektir. Halk ise aynı yöntemle yolunacaktır.
rock station çerçevesinde geldiği ankara'da , konser öncesi tunalı d&r'da imza günü düzenlemiş kişilik. Firmasal sebeplerle imza olayına girdiği aşikar. yoksa "şöyle bir imza dağıtayım hayranlarıma hacım" , "ne oldum ben böyle yarabbel" modunda olmayan bi herif ; senden benden biri. Hep böyle mütevazı kal dostum hayko.
meslekleriyle paralel olarak yüksek disiplin insanlarıdır. "Dikkat" çığlığından sonra insanlar kalkar , elinde çantasıyla milli güvenlik örtmeni gelir. Ama ne geliş. "2.Ramses mi geliyor ulan" diyiverir kendi kendine insan evladı ilk denemesinde. toplu hazır ola geçme sekansına bazı kişiler riayet etmeyebilir. Bilmediklerinden olsa gerek. Ya da ne bileyim , gıcıklık olsun diyedir. Doğru ya, alışmadık dötte don durmaz. Katı cezaların etkisiyle ya seve seve ya da seve seve * alışılınır. elbet Zaman her şeyin ilacıdır. Askerlik öncesi etüt gibi bir şeydir.
iş adamı. Anadolu holding ve Net Holding gibi şirketlerde önemli görevler üstlendikten sonra görevinden ayrılıp, Net holding zamanı arkadaşlarıyla beraber kurduğu yatırım şirketinin başına geçmiştir. ağustos 2000'de, Megavizyon'un yüzde 63'lük hissesini alarak ilk atılımını gerçekleştirmiştir.
dünyanın en kötü kokularından birini meydane çıkaran eylemsi. saatler gecenin körünü gösteriyor ve yakılan işbu sigara , stoktaki son sigaranız ise "allah'ım sana geliyorum" diye evin içinde fır dönmek , saçları yolmak son derece olasıdır.
isyan bayrağını fora eden susuz ankara'lıların , belediye binası önünde protestolara başladığı kurum yahut kuruluştur bu. yakın bir tarihte , yine protesto amaçlı toplanmış öfkeli bir kalabalığın "şlak şlak" diye ses çıkarmak suretiyle * eylem yapması olasıdır , şaşılmayasıdır.