pek tutulmayan filmlerdir. recep ivedik, dabbe gibi kaliteli(!) filmler varken arka planda kalmıştır. konuları daha çok günlük yaşama, yalnızlığa dayalı filmlerdir.
şöyle ki; özlem duymuş bir kişi, söz konusu kişiyi bulduğunda bir şey ısmarlamak zorunda hisseder kendini. karşı taraf da, muhabbet amaçlı teklifi kabul eder. mesela bir cafeye gidilir. örnek diyalog;
- ne içersin? türk kahvesi içer misin?
- yok kardeşim sağ ol, içmem ben bir şey. kahveye alerjim var zaten.
- ee tamam, çay iç.
- yok akşam biraz fazla kaçırdık zaten. bayattır, dokunur.
- oh yarasın. tamam o zaman soda söylüyorum sana, limonlusundan.
seçenekler bitmez, uzar gider, su ile kapanır bu mevzu.
mükemmel bir ikilidir fakat kısır döngüye neden olur. biradan içer turşudan yersiniz. bira veya turşu bitene kadar devam eder bu. en sonunda lalalaylaaaay diye kalkılır masadan.
sözde, yüzde yüz tutma garantisinin olduğu 25 veya 15 oranlık maçları 500-1000 lira karşılığında size satıyorlar. buna inanan arkadaşlarım da var üstelik. ciddi ciddi söylüyorlar, gel satın alalım diye.
mantıklı düşünüldüğünde aslında yalan olduğu ortada. 25 ve 15 oranlık kombine yapıp 1000 misli oynasalar, bunu 2 hafta daha katlayıp yapsalar deli paralar kaldırırlar. neden 3-5 kişiye muhtaç kalsınlar, kendilerini deşifre etsinler ki.
yazarların, bu anı görmeden ölmek istemiyorum dediği, hayatlarının fotoğrafı bir nevi.
çoğu erkek, erkek çocuğu ister. bu yüzdendir ki erkek adamın erkek çocuğu olur lafı vardır. ben bir erkek olarak erkek çocukları hep piç, daha kibar olarak fırlama bulmuşumdur. kız çocuklarını ise daha şeker, daha sevilesi bulmuşumdur. birinin erkek çocuğu olur, babası da hemen ortalık yerde göster amcalara pipini der hemen. böyle iğrenç bir şey olabilir mi? çocuğun serçe parmağı boyundaki sikiyle prim yapmaya çalışıyor. neyse. bunlardan niye bahsettim bilmiyorum ama silmek de istemedim.
hiçbir zaman illa ki güzel, topuklu ayakkabı giyen bi karım olsun istemedim. kendine bakan, şeker biri olsun istemişimdir.
velhasıl, benim hayatımda görmek istediğim kare, kucağındaki kızımla bana doğru sevgiyle, güler yüzle gelen karım. bu kareyi görmeden ölmek istemiyorum.
sigarayı bırakmanın bir çok güzel yanı vardır. sağlıklı yaşama, maddiyatın güçlenmesi, duman kokusundan kurtulma vb. ama en güzel yanı günlerce ayrı kaldıktan sonra sigaranın tekrar ateşlenmesidir.
edit: 1 hafta sonra alınan paketten, bir sigara içilip paket camdan aşağıya atılmıştır. yaşandı ve bitti.
bir soyun kanı olmasın varsın
damarlarımızdan akan
içimizde şu deli rüzgar bir havadan
bu yağmurla cömert, bu güneşle sıcak
gönlümüzden bahar dolusu kopsun
iyilikler, hasretler kucak kucak bir havadan
bu sudan, bu tattandır ikimizde de günah
bütün içkiler gibi, zararı kadar leziz
bir iklimin meyvasından koparılmış bir içkidir
bütün bu kötülüklerimiz
aramızda bir mavi sihir
bir sıcak, sımsıcak bir deniz
kıyısında birbirinden de güzel iki kardeş milletiz
türkçenin ferah gönlünce küfretmiş,
olmuşuz kanlı bıçaklı
gene de sevdadır içimizde, bir havadan
önce bir kahkaha çalınır kulağına
sonra rum şiveli türkçeler
o, boğazdan bahseder; sen rakıyı hatırlarsın
kardeş olduğunu sıla derdine düşünce anlarsın