alfa romeo
847 (burmalı kadayıf)
altıncı nesil yazar 1 takipçi 40.70 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    hdpli vekilden bahçeli itirafı

    7.
  1. yalanın, dolanın, ırkçılığın ilanı olan itiraf. kapılar açılsaydı kürtler tükürükle ışid'i boağardı diyenler şimdi orada insana gerek yok diyorlar. yeterince insan var diyorlar. silaha ihtiyaç var diyor bu amcamda ama barzani de türkiye bize silah yardımı yaptı ve kobani yani ayn-el arab'a gönderdik diyor.
    her tarafınız iki yüzlü, her tarafınız yalan dolan.
    öncelikle işkence ile öldürülen çocukların, yakılan yıkılan kamu mallarının hesabını verin. bu paraların hdp ve bdp'ye yapılan devlet yardımından, yerel yönetimlere yapılan yardımlardan kesilmesi lazım.
    1 ...
  2. yasin börü

    41.
  3. ışid'den daha vahşi, daha insanlık düşmanı, daha hain bir grup tarafından kurban eti dağıtılırken işkence yapılarak öldürülen çocuk.
    pkklılar masal anlatmasın. ışidden hiçbir farkınız yok hatta daha betersiniz. fırsatını bulduğunuz anda nasıl insanlık dışı olduğunuzu biliyoruz. sözüm bu vahşilere inanan solculara. akıllı olun! bu adamlarla ışid arasında hiçbir fark yok!
    1 ...
  4. sözlükteki en güzel kadın yazarlar sıralı listesi

    11.
  5. men kadın değilem.

    0 ...
  6. yıldırım demirören

    1754.
  7. kobani de son saldırıda 70 ypg linin ölmesi

    8.
  8. win win durumudur. intihar saldırısı ve 70 pkk'lı...ayrıca kobani değil ayn al arab
    3 ...
  9. sevişmeyince mantıklı düşünemiyorum diyen kız

    16.
  10. 10 lira vermemek için evde yaş pasta yapan kadın

    62.
  11. sağlıksız, glikoz şuruplu pasta yerine içinde ne olduğunu bildiği pastayı çocuklarına yediren kadındır. ayrıca 10 tl'ye yaş pasta olmaz.
    0 ...
  12. ingilizce ye çevrilemeyecek türkçe sözler

    159.
  13. oussama assaidi

    27.
  14. sabri reiz varken gereksiz gibi gözüken transfer*.
    şaka bi yana inşallah youtube transferi değildir de adam gibi izlenir, kombine almayı düşündüğüm şu günlerde.
    3 ...
  15. manisalıların izmir ezikliği

    9.
  16. sabuncubeli yokuşuna kırgındır bu insanlar. çünkü o yokuş ayırır izmir'den, öyle düşünürler ama manisa'nın denizi yoktur, burayı kaçırırlar hep. tamam deniz denen şey mavi bir su kütlesi ama işte şehire nasıl bir hava katıyor namuzsuz.
    velhasıl manisalıların ezikliği bilinç altında şehirlerinde deniz olmaması ezikliğidir. izmir'e bu kadar yakın olup, izmir'in onda birisi kadar bile popüler olamamanın vermiş olduğu ezikliktir. ama kızları güzeldir bak, izmir kızlarından arta kalır yanları yoktur.
    1 ...
  17. selçuk inan ın sigara içmesi

    24.
  18. aynı resimde kepek sorunu olduğu da görülmektedir. olsundur, neşe'nin de kepek sorunu vardır.
    2 ...
  19. ey şuh i sertab

    4.
  20. çok beğendiğim sertab erener'in tsm albümü. neden çok beğendim? çünkü kayıt ve okuyuş çok temiz. gereksiz bağrışlar, iniş, çıkışlar yok. albümde tek rahatsız eden nokta şarkıların sıralamasında ki makamların uyumsuzluğu. onun dışında dediğim gibi gayet güzel bir albüm olmuş. münir nurettin selçuk ve öncesini seven birisi olarak beni memnun eden eski şarkılarda var albümde ama beni en çok etkileyen albüme ismini veren şarkının sertab erener'in babasının en sevdiği şarkılardan olması ve kızına bu şarkıdan esinlenerek sertab ismini vermesi. erener'in incelikler yüzünden klibi de beni daha ilk izleyişte acayip çarpmıştı. kaç sene öncesinden çok güzel kayıtlar vardı. sanatçı babası imiş sertab'ın babası. bize de sertab erener gibi çok güzel bir yorumcu bırakmış.
    velhasıl dinleyin, dinletin efendim bu albümü.
    2 ...
  21. yazarların alkolle tanışma yaşı

    65.
  22. 10-12 yaşlarında iken bir düğünde amcam içirmişti. tabi rakı idi ve belki de o yüzden rakı ile aram hiç hoş olmadı. çok acı ve kötü gelmişti tadı, sonrasında da hiç sevemedim, anason kokusunu ve rakının tadını.
    0 ...
  23. istesem sözlükte yarım saatte 3 erkek düşürürüm

    17.
  24. kendine güvensiz, ezik ve çirkin bir kız söylemi. yarım saatte, tek bir cümle ile bir tabur yazarı kapısına yığamayan hatun, bizim sözlükten değildir!
    1 ...
  25. yeni bir gün

    16.
  26. göğe selam albümünde, hayko cepkin'in mükemmel yorumladığı barış manço şarkısı. barış abinin, progressive rock dönemlerini ayrı severim ben. bu şarkısını da üniversitede, kasetten döndere döndere dinlerdik. gün oldu, mükemmel bir cover'ı yapıldı, şimdi hayko'dan loop'a alıp dinliyorum:

    gerçekler yaşam gibi
    ağır ağır önümden geçiyor
    yine de merhaba!

    ve bir damla yaştır göz pınarlarında barış abiyi, hayko'dan dinlemek...
    1 ...
  27. bülent ersoy lu pepsi reklamı

    30.
  28. bir reklam nasıl olmaz, bir marka imajı nasıl yerlerde süründürülür, rakip firmaya ajan sokarak iğrenç bir reklamın yönetim kurulundan geçmesi nasıl sağlanır gibi bilumum konulara ışık tutacak reklamcılık hadisesi.
    bazen diyoruz ya 90'lar iğrençti aslında, sanırım 2010larda çok hayırla yad edilmeyecek. michael jackson'dan bülent ersoy'a tersine bir evrim imajı, hayat ne tuhaf vapurlar filan, durumu...
    0 ...
  29. 95 yaşındaki adamı yargılayıp kahraman olmak

    31.
  30. hayat böyledir işte, sen vatanı kurtarıyorum modunda 17 yaşındaki çocuğun yaşını mahkeme kararı ile büyütüp idam edersin, adamın biri de gelir yine vatanı kurtarıyorum edasıyla 95 yaşında ki seni mahkemelerde süründürür. velhasıl 12 eylül fatihi rte'nin dediği gibi men dakka dukka*
    0 ...
  31. ayrılırken sevgiliye karne vermek

    6.
  32. rulo ve kurdeleli hali ile verilmesi tavsiye olunan aktivite. muhtemel değerlendirme listesi ise kanımca şu şekilde olur:

    performans: 7
    dayanıklılık: 5
    dinginlik: 6
    huzur: 5
    sosyallik: 8
    geçim: 5
    aile: 6
    arkadaş: 4
    değerlendirme: bu kadar berbat bir arkadaş grubun olmasa idi teşekkür belgesi ile ödüllendirilecektin. tüm çabalarıma rağmen o seviyesizlerle arana seviye koyamadın. daha iyisini yapabilirsin.

    ekleme: işbu notlar 10 üzerinden olmak üzere kafada hala kırıntılar bırakan eski sevgili gıyabında verilmiştir.
    0 ...
  33. volkan maça bıçakla çıkmış olamaz mı

    8.
  34. türk futbolunun burnunun neden boktan kurtulmadığının en güzel beyanı. bunun trabzonsporla da alakası yok, hemen her takımda bu durum böyle. ortalık çapsız, seviyesiz, söylediğinin nereye gideceğini düşünemeyen adamlarla dolu.

    ekleme: fenerbahçeli değilim!
    2 ...
  35. izmirli kız vs kürt kızı

    72.
  36. birisiyle tartışılır, diğeri ile tartışılmaz!
    2 ...
  37. game of thrones

    493.
  38. ikinci sezonu gayet güzel başlamış dizidir. öyle devamlı aksiyon olan diziden bi numara olmaz. önemli olan derinlemesine kişilik analizleridir, diyaloglardır, senaryodur, gerçek hayata benzer durum saptamalarıdır. bu dizi de bunların hepsi var ve gayette iyi. ekstra olarak da kimin ne olacağının belli olmaması durumu var. bir iki sahnede önemli karakterlerin ölecek olma ihtimali o kadar gerdi ki game of thrones bu yüzden güzel dedirtti.
    3 ...
  39. van gogh alive

    6.
  40. çocuklar ve güzel sanatlara meraklılar için güzel bir sergi. abdi ibrahim sağolsun bizi unutmamış, davetiye göndermiş. bizde taaa anadolu yakasından kalktıp geldik. davetiyede saat vardı, biz o vakitten önce gelmiştik. görevliler ise hayatlarında ilk defa davetiye görüyormuş gibi bize bakıyorlardı. dedim siz benim kim olduğumu biliyor musunuz, ben hollanda'da yaşarken van gogh museum benden sorulurdu. öyle demedim tabi ki, hatta hiçbir şey demedim. avrupa görmüş adamız nihayetinde, saatinde gelmeniz lazım deseler plan hemen hazır: galata kulesine çıkacağız, sonrasında karaköy'deki kamp malzemesi satan dükkanları gezip yani istanbul alive olup geri geleceğiz. neden sonra "tamam dediler, girebilirsiniz". görevli elimizde ki davetiyeleri, yırtmadan aldı. türk olduğumuz için hemen işkillendik, ulan saat 2'de kokteyl mi vardı acaba dedik, sanırım öyleydi ama kim takar abdi ibrahim'i deyip daldık içeri.
    ana salon gayet ferahtı ama orjinal bir tane bile tablo yoktu, olsundu, orjinalleri olsa bu kadar rahat foto çekemezdik. sonra girdik karanlık odaya. öncelikle reklamlardaki ile alakası yok ortamın. olay şu: çok güzel müzikler eşliğinde resimler duvarlara, yerlerdeki ekranlara yansıtılıyor. ha güzel mi, güzel. özellikle güzel sanatlar meraklıları ve çocuklar için bence kaçırılmaması gereken bir sergi. neyse iki tur izleyip, müziğe ve renklere doyup, çıktık.
    bilete vermediğimiz parayı da emeğe saygı diyerek hediyelik eşyalara yatırdık ve çocuklar gibi şen bir şekilde fatih'e kebap yemeye gittik!
    0 ...
  41. dövlet bıze yordım etsın

    22.
  42. imkan, iş, yollar, altyapı v.s. bakımından karadenizin doğudan eksiği var fazlası yoktur ama yine de karadenizden böyle bir seda duyamazsınız. misal turist ömer diye bağırsan ayhan ışığın arkasından dönüp bakmaz. bunlar garip şeyler işte sinema!
    0 ...
  43. halkların kardeşliği için bomba ve molotof atmak

    15.
  44. yumurta ve tavuk hikayesi değildir. senin bir derdin var diye masum halka saldıramazsın. saldırırsan, teröristsindir. kimse kıçından yumurtlamasın!
    1 ...
  45. halkların kardeşliği için bomba ve molotof atmak

    13.
  46. sol jargonu ağızlarında sakız yapan ve dibine kadar faşist/ırkçı bir kafaya sahip olan zerdüştlerin kendi içsellerinde normalleştirdikleri eylem. ayrıca bunu yapan şunları da yaptı*:

    (bkz: doğanın dirilişi olan nevruzda ağaç yakmak)
    (bkz: halkların kardeşliği için gencecik bir kızı yakmak)
    (bkz: kaçak elektrik kullanıp devlet bize bakmıyor demek)

    ekleme: demagojiye gerek yok aslında. masum halka atılan her türlü molotof, bomba, kurşun v.s. terör eylemidir! bunu savunanlarda terör destekçisidir*
    insan olmanın gereği bunu savunmaktır, bu çizginin gerisindekiler ancak kafa tasçılardır!
    0 ...
  47. basketbol topunun parmağa diklemesine çarpması

    84.
  48. o kadar basket oynadım halde bir şey olmadığı ama piknikte sadece birbirimize basket topu atarken sağ yüzük parmağımın kırıldığı olay. doktora gittim mi, gitmedim.
    parmak kaynadı mı tekrar, kaynadı.
    eskisi gibi sapa sağlam oldu mu? olmadı, halen ağrıyor arada ve ortası şiş. sol yüzük parmağıma tam uyan yüzük kırık olan bu sağ parmağıma kesinlikle olmuyor.
    0 ...
  49. karatay diyeti

    7.
  50. bir ayda dört kilo verdiğim yaşam tarzı. diyet değil bu kesinlikle. uzun uzun mu yazayım yoksa kısaca özet mi geçeyim bilemiyorum. işe kendi kilolarımla başlayayım. çocukluk, ergenlik ve üniversite hayatım zayıf bir çocuk/genç olarak geçti. çocukken yediğim kan iğnelerinin, içtiğim hulkların hattı-hesabı yoktu. hiç bir zaman en zayıf olmadım ama beni tarif ederlerken zayıf çocuk denirdi. lisede gene durum bu, üniversitede ise evden uzak kaldığım ve yemek kültürümün aileden aldığım kültür haricinde şekillendiği yerdi. iştahsız birisi olduğumu düşünürdüm ama üniversitede gördüm ki damak tadıma oldukça düşkün, seçici birisiyim. öncelikle tam bir et canavarıyım. et benim için su gibi bir şey. üniversitede bile harçlıklarımı biriktirir en iyi dönerci, kebapçılara giderdim. kız arkadaşlarımla giderdik ve ben kız arkadaşlara verdiğim sinema, şu bu gibi paralara bazen acısam da hiçbir zaman onlarla beraber yediğim yemeklere acımazdım. bolu'ya et yemeye giderdik, hiç üşenmeden. allah için burslarla felan harçlığımda çok iyiydi ve yiyip, içiyorduk.
    sonra balığı çok sevdiğimi gördüm ki evde sevmezdim ama işte kızarmasını sevmiyormuşum, bizde de hep kızartması olurdu. ama o kadar yemeğe rağmen kilo almıyordum ve bu bende acayip kompleks yapıyordu. şimdi düşününce dünyanın en mutlu insanı olmam gerekiyormuş aslında ama olmuyor işte, insan kendinde olmayanı istiyor hep. bir de benim yüzümün yapısı itibari ile ideal kilomda bile olsam zayıf gösteriyordum. neyse üniversite bitti ve ben çalışmaya başladım. işim gereği bir dönem 5 yıldızlı otellerde düşüp kalktım. tam bir cennetti benim gibi bekar birisi için. yediğim önümde...kıyafetlerim yıkanıp, ütüleniyor, her türlü sosyal aktivitem var ve ben yine hayvan gibi yiyorum. muhtemelen bunun neticesinde yıllar sonra zayıf birisi olmaktan çıktım ve ideal kiloma ulaştım. acayip yakışmıştı ve şimdi bile o fotoğraflarıma bakıyorum, özellikle deniz kenarında çekilenlere, baklavaları görüyorum ve iç çekiyorum. sanırım kilo ve gençlik olarak en iyi yıllarımdı. 3-5 yıl sürdü bu dönem ve ben bu şekilde gidecek sandım ama gitmedi maalesef. hafif ayva göbeği, yanlardan simit durumu başladı. ilk başlarda hiç aldırış etmedim, bir kaç kilodan ne olacaktı, ayrıca benim yapıp zayıftı, ne kadar yesem de kilo almıyordum ama işte vücut öyle işlemiyormuş. yaş ilerledikçe normal yurdum göbeği oturdu kaldı ve hayatımda ilk defa garipseyerek diyet yaptım ama hiç bir zaman bu kibrit kutusu diyetlerden hoşlanmadım; hiç bir zaman ilaçla veya saçma sapan yöntemlerle zayıflayacağıma inanmadım. sadece tatlıyı ve ekmeği azalttım hayatımdan. istediğim kiloya da hemencecik düştüm, hatta panik bile oldum, yine zayıf olacağım diye. ben panik oldukça yedim, yedikçe kilo aldım, sonra yemedim verdim, panik oldum, yedim aldım, sonra yemedim verdim, panik oldum, yemedim...
    bu döngüde yıllarca gitti ve yaş da ilerledikçe ilerledi, 30ları geçti. artık kilolar kalıcı olmuştu ve artık ben kilo sorunum olduğunu kabul etmeye başladım. çünkü son 3 yıldır alt* değerlerim de yüksek çıkıyordu. fakat lezzet işinden ve kendi çapımda gurmelikten asla vazgeçmedim. bu konuda da oldukça iddialıyım, küçük bir vedat milör'üm. etrafımdakiler bir yere gidecekleri zaman bana sorarlar nereye gidelim, ne yiyelim diye. özellikle anadolu yakası için gayet iddialıyım. benim bu durumum çok yemek yemek değil ama iyi ve kaliteli yemek. işte burası çok önemli. ben hiçbir zaman eti marketten almam, özel kasabım vardır, 10 km'de ötededir ve üşenmeden gider, gelirim. hatta alternatif kasaplarım vardır. sütü marketten almam, kendi inekleri olan, temiz güvenilir ablalardan alırım. yumurta, peynir, tereyağı...çayı özel alırım, çayın tadını bozduğu için şeker kullanmam. fakat en kötü alışkanlığım tatlı. baklava, yaş pasta...bunların iyisine dayanmak çok zor fakat glikoz şurubu kullanan hiç bir tatlıcıya uğramam.
    neyse uzatmayayım ben bu göbekle ne yapacağım derken canan karatay ile tanışmam kollestrol tartışması ile oldu ve benim hissiyatım ile vakıf olduğum bir çok şeyi bilimsel olarak savunuyordu canan hanım. ona göre suni yem yememiş, gezen hayvanların etleri gayet sağlıklı idi, yağlı tarafı bile yenebilirdi, köy tavukları, köy tereyağı gayet sağlıklı idi ve en önemlisi kolesterol vücut için faydalı idi. bunlar benim yıllarca savunduğum şeyler.
    karatay'a göre zararlı olan trans yağı idi ve ne yazık ki fabrikasyon, işlenmiş her gıda da trans yağı vardı. yani marketlerde ki hemen her gıdada. karatay'ı anlayabilmek için bence taş devri diyetini okumak gerekiyor öncelikle. ben özetle şunu söyleyeyim ki insan vücudu sonradan icat edilen, üretilen ve doğal olmayan gıdaları tüketmek üzere programlanmamıştır. insan vücudu doğal besinler için programlıdır. bu yüzden bu çağın en büyük hastalığı olan obeziteden kaçınmanın tek yolu taş devri yani bizim için köy gıdalarına dönüştür. ama işte köyde ne kadar doğal gıda kaldı. mesela satılmak için üretimi yapılan tüm elmalar ilaçlı ve suni gübreli. eğer doğal elma yemek istiyorsanız kendi haline ki ağaçlarda, kendi imkanları ile yetişen yamuk yumuk elmaları yemelisiniz. doğal un yok gibi bir şey çünkü hemen tüm unlar modern fabrikalarda işleniyor, eski usul değirmen yok. marketlerde ki gıdaların %99'u katkı maddeli, uzun süre dayansın diye. margarini bir ay dışarıya koyun, bozulmaz, öyle bir yağ işte.
    tüm bu işlenmiş gıda cenderesi ile çevrili metropol insanı bu diyeti, daha doğrusu bu yaşam biçimini nasıl kazanacak? işte çok zor bir konu. bu iş biraz merak ama daha çok da bilinçlenme ile alakalı bir durum. dinsel bir bilinç gibi belli bir seviyeye gelmeden karatay diyetini yapabilmeniz mümkün değil. onun dışında karbonhidrat ve şekeri kesinlikle bırakmalısınız. özellikle şeker tatlı zehir gerçektende.
    ben başlayalı bir ay oldu ve çok kolay bir ay geçirdim. öncelikle zaten biliçli idim, kitabı okuyunca iyice bilgilerim pekişti. sonrasında örnek günlük yemek menülerimi hazırladım ve buzdolabına astım. ilk gün pirzola ile başladım, yani diyet yapacaksın ama bunları yiyeceksin dedim nefsime, işe yaradı. bir hafta sonu pastırma aldım (ama sonra pişman oldum, kuşgönü en kaliteli pastırmayı alsam da kokuyosun maalesef). sabahları iki doğal köy yumurtamı yedim, doğal köy peynirimi, cevizimi, bademimi, üzüm kurumu yedim.
    mesela gün kurusunu bilmeyenler, gidipte sarı işlenmiş kayısı kurusunu alanlar bu diyeti yapamaz. yeşil mandalinaya garip garip bakanlar, halen margarin kullananlar bu diyeti yapamaz.
    en çok ise tatlı da zorlandım ve burada iki-üç kurtarıcım oldu. birincisi balıktan sonra yenen helva. ben köyden getirtiyorum ama koska'nın sade helvaları da çok taze. ikincisi gün kurusu ve son olarak üzüm kurusu. tatlı isteğini bastırıyor gerçektende.
    daha birinci ayımdayım ama gayet mutlu ve mesut bir şekilde, acıkmadan, aç kalmadan, et yiyerek kilo veriyorum. bu ne kadar devam eder bilemiyorum. özellikle dışarıda doğal ve istediğiniz şeyleri, menüye uygun şeyleri yemek cidden sıkıntı.
    ayrıca yürüyüşte yapamıyorum pek. kilo vermem durabilirde bu yüzden. yine de ben dayanabildiğim kadar gideceğim. bilgi isteyenlere özelden yazarım. ben herkese bu yaşam tarızını tavsiye ediyorum ama dediğim gibi öncelikle bilinçlenmek şart.
    7 ...
  51. kürtlerin taşlı eylemlerini durdurma yolları

    2.
  52. nokta operasyonlarla çok ciddi kayıplar veren örgütün çıkış yolu olarak yandaşlarını sokağa döküp, arap ülkeleri gibi iç savaş çıkartma derdinde olduğundan çok da fazla kasmaya gerek yoktur.
    1 ...
  53. leyla ile mecnun

    4525.
  54. başıma bir iş gelmeyecekse yavuz'un sevgilisinin ev arkadaşını çok beğendiğim dizi. kaç bölümdür dikkatimi çekiyordu da bu bölüm, pijamalarıyla felan sanki daha bir güzel olmuş.
    0 ...
  55. ağaçları yakan kürtler

    0.
  56. barışş ve demogggrassssiiiii adına bahar bayramında yani ağaçların yeniden doğuşunda katliam yapan kişiler.
    4 ...
  57. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük