Afrasyab
158 (çikita muz)
yedinci nesil yazar 2 takipçi 21.50 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    beşar tayyip esad

    1.
  1. hükümetine ve antidemokratik uygulamalara daha fazla tahammül edemeyip isyan eden halkın ayaklanmasını polis barbarlığı ve gaz bombasıyla bastırmaya çalışan sömürge valisidir.

    ironiye bakınız ki daha iki gün önceki konuşmasında muhaliflerle çatışan suriye liderine itidal ve merhamet nasihat ediyor, masum halkın demokrasi taleplerini şiddet ve zorbalıkla bastırmaya çalıştığı için esadı lanetliyor, hatta bir meryem ana matemine bürünerek hümanizm martavalları okuyordu.

    yani şimdi de keserin sapı döndü mü sayın beşar tayyip esad demeyeceğiz de ne zaman diyeceğiz? haydi aslanım, muadiline neyi nasihat ediyorsan onu yap şimdi.. al ananı git
    1 ...
  2. balıkesirde isyan dalgası

    1.
  3. yıllardar ülkesinde olup bitenlere artık tahammülü kalmayan yurttaşların sabahın beşine kadar sürdürdüğü inatçı duruştur. her yaştan, her görüşten, her meslekten insanı "her yer taksim her yer direniş" sloganıyla birleştiren ve tabii ki gülen adam fethullahın polislerinin coplarıyla dağıtılmaya çalışılan halk hareketidir.

    ayrıca satılmış, sansürcü medya tarafından polise ve işyerlerine saldırı iftirasıyla lekelenmek istendiğini belirtmek gerek.
    1 ...
  4. kafamı çiğneyen bufalo toynakları

    1.
  5. şarapla başlayan saatler yerini votkaya bıraktı. herşey daha basit hale gelmeye başladı. ardından ızgara-rakı ikilisi sahne aldı. ip-kazık söküldükten sonra da minik serçe öpücükleriyle şımarttım birkaç bira şişesini. o saatlerde tuğçeyle tanıştım. yaklaşık 80 kilo civarında, 25 yaşlarında, eşinden boşanmış bir bayır gülü. acı çeken bir erkeğin manzarası her kadın için benzer bir anlam taşır; merhamet ve acımadan beslenen bir çeşit teselli arzusuyla yönelir kadın acı çeken erkeğe. sol memesinin üstündeki ağlayan melek dövmesini işte bu teselli ikramı sayesinde farkettim. tombul ellerinin arasına aldığı başımı memelerine bastırdı. binlerce bufalo sonsuz çayırda ufka akarken beynim toynakları altında ezildi. bekleme salonunda çiğnenip tükürüldükten sonra pabucunuza yapışan sakız kadar yavşaklaştı zihnim; kustu tadını, acısını ve posasını. tanrı bufaloları kutsasın, toynaklarını da.
    0 ...
  6. serçe parmağın ikinci boğumundan ısıran sivrisinek

    1.
  7. götünden kan alınası sivrisinektir. ısırığın verdiği acıyla kaşıntı arasında gidip gelen ızdırap sözle anlatılmaz.
    1 ...
  8. rennie ile kıtlama çay içmek

    1.
  9. mide rahatsızlığıyla şeker hastalığını birlikte taşıyanlar için önerilir. mentollü ve yapay glikozlu bir mide ilacı olan rennie dilin altına konur, şekersiz ve demli bir bardak çay afiyetle içilir. güzel olur. hoş olur.
    1 ...
  10. ya ne olacağıdı yarraam

    1.
  11. pek tabii durumlar karşısında bile olağanüstü birşey varmışcasına tepki gösterme eğiliminde olan ve ülkemizde azımsanamayacak bir kitleyi teşkil eden labunyaların ağzına sıvanabilecek cevaptır.

    örnek uygulama 1:

    + karısına bir fiske vurmamış kılıbık erkek
    - ya ne olacağıdı yarraam?

    örnek uygulama 2:

    + bir seyi elde edince kaybetme korkusunun baslamasi
    - ya ne olacağıdı yarraam?

    örnek uygulama 3:

    + atam sen rahat uyu biz ampulü söndürürüz
    - ya ne olacağıdı yarraam?

    örnek uygulama 4:

    + ramazan adındaki çocuğun oruç tutmaması
    - ya ne olacağıdı yarraam?

    örnek uygulama 5:

    + kafayı şakirtlerle bozmuş azgın laikçi teyzeler
    - ya ne olacağıdı yarraam?

    böyle uzar gider bu liste...
    1 ...
  12. türkiyedeki flamingo demokrasisi

    1.
  13. Bir asra yaklaşan cumhuriyet tecrübemiz kendi değerlerimizle barışık bir demokrasi kültürü üretmemiz için gereken birikimi henüz oluşturamadı. Bir kitabın basılmamış kopyalarının suç isnad edilerek toplatıldığı bir dönemde ileri demokrasiyle taçlanan Türkiye'de muhalif aydın, gazeteci, yazar, bürokrat ve generaller "terörist" ilan edilerek iddianameler oluşturulmadan mahkum ediliyorsa burada yine demokrasi kültürümüzü gözden geçirmemiz gerek. Karakollar basılıp pusular kurularak memleket çocukları katledilirken faillerin siyasi temsilcileri barış ve demokrasi nutukları atıyorsa yine sorgulanması gereken bir demokrasi gerçeği ortaya çıkıyor. Cumhuriyetin tüm birikimlerini bir diktatörlüğün hırsına teslim ederek kişisel çıkarlarımız ve gündelik hayatlarımızla oyalanmaya devam edecek miyiz yoksa yalnızca iktidar sahibinin elindeki kalkan olan don-fanila cumhuriyeti demokrasisini hor görecek sadeliği ve hoyratlığı ortaya koyabilecek miyiz? Artık düşünülmesi gereken başka şey kalmamıştır. Sokaklar anarşiyi çağırıyor.

    flamingo demokrasisi tanımı: türkiyedeki popülasyonu tükenen eğri boyunlu budala, şeker pembesi, kanatlı demokrasi.
    0 ...
  14. kurtuluşu siyasetçilerden bekleyen budala bünyeler

    1.
  15. sayısı fazla niteliği az olan zümredir. sivil kültürü ve yerinden yönetim anlayışını geliştirememiş ilkel topluluk. siyasete katılmayı hangi siyasetçinin daha az çaldığını (çalmayan kalmadığı için), hangisinin daha az yolsuzluk yaptığını (yolsuzluk yapmayan da yok), hangisinin daha az kadrolaştığını (ne tesadüf, bunu yapmayan da yok), ezcümle; hangisinin "daha az" şerefsiz olduğunu saptamaya çalışmak şeklinde yorumlayan ve "seninki hortumcu benimki düdükçü" mesabesinden öte siyaset üretemeyen yurdum insanlarıdır.

    mesafeleri cebimizde taşıdığımız iletişim çağında hiçbir merkezî ya da yerel yönetimin hayatın akışına uyum sağlayacak hızda ve tutarlılıkta bir reaksiyon mekanizması oluşturamayacağını kavrayamamış bu insanlar maalesef ülkemizde çoğunluğu oluşturuyor.
    0 ...
  16. ucuzlayan kavramlar ve seviyesizleşen yazarlar

    1.
  17. sözlükte uzun zaman önce başlayan ve son zamanlarda dayanılmaz bir hal alan laçkalaşmaya verdiğim isimdir. bir zamanlar komünist olmayan herkese faşist demek modaydı. bugünlerde ise çeşitli etnik zümrelere küfür kıyamet ithamlar düzmeyene terörist v.b. isimler veriliyor. bu kadar tahammülsüzlüğe ve despotluğa ben de tahammül edemiyorum. herhangi bir konuda entry girerken karşıt ya da farklı fikir sahiplerinin reddolunamayacak tezleri ve delilleri nedeniyle değil, isnad edilecek faşist, kömünist, ateist, şeriatçı, laikçi, hain, şerefsiz ilh.. gibi sataşmalar nedeniyle tedirgin olan tek yazar ben miyim?

    kendini bir çeşit Jeanne d'Arc mertebesinde gören ve bu vehimden aldığı hızla atatürk, birlik, dil, milli, askerî (bunlar istatistik kadar şaşmaz kriterlerdir) gibi kavramları sıkça kullanan her yazara faşist, melis, mal gibi yakıştırmalarda bulunan benjamin kastaryan,

    üçüncü sınıf ressamların tasarruf gayesiyle 3 renk çalıştığı muhayyel istanbulun fethi tablosu ve lokanta açılışlarında ekmek parası kazanma derdine boy gösteren makam fukarası mehteranın çaldığı hücum marşından müteşekkil videoyu dinlediğinde kendini ulubatlı hasan zanneden ve önüne geleni bu memleketi sevmeye ya da terketmeye zorlayan ve ismini şimdi hatırlayamadığım bir başka yazar iki ucun boklu değnekleri şeklinde ortadadır.

    son olarak, bütün gününü birilerini terörist, hain, şefersiz, faşist, ergenekoncu, laikçi (ne demekse) ilan etmeye ayıranlar için bir fon oluşturup emekliliklerini temin etmeyi öneriyorum.
    1 ...
  18. her iki yazardan birinin şakirt olması

    1.
  19. fethullah gülen, gülen cemaati, akp, rte ve benzer oluşumlarla ilgili hicivli entrylerime gelen yorumlar ve seri eksiler neticesinde farkına vardığım durumdur. ne hikmetse yüksek sesle dile getirmedikleri itirazlarını nokta atışı yaparcasına seri eksi ve küfür kıyamet özel mesajlarla yapan yazarların sayısı oldukça fazla. ayağımızın altından çekilen birşeyler var da haberimiz mi yok diyorum kendi kendime.

    edit: seri basıyolar pezevenkler. belki de bunun için bütçe ayırıp fırça bıyıklardan oluşan bi sözlük ekibi kurdu adamlar, he güllücan?
    1 ...
  20. belirlenmez önerme

    1.
  21. kendisi de, değillemesi de kanıtlanamayan önerme.
    0 ...
  22. prefabrik meclis

    1.
  23. mikromilliyetçi, bölücü, ayrılıkçı ve faşizan tutumların tavana vurduğu dönemde bir ülkeden kırk devlet çıkarmak ve bölgesel yönetimleri rejim ihraç edeceği uydular haline getirmek için canla başla çırpınan kapitalist dünyaya nevrotik bir tutkuyla hizmet etmek isteyen kabile şeflerinin ve yarıbuçuk aşiret reislerinin gecekondu tipi meclisleridir bunlar. kimin kucağına oturacağını şaşıran bu nevrotik reisler bölgesel değişimleri yalnızca halk iradesine dayanan bir özgürlük kıvılcımı şeklinde görmeye meyilli olduklarından osuruklarını gök gürültüsü, mide gurultularını devrim manifestosu zannederler. merakla bekliyoruz yeni gecekondu meclislerin nerelere kurulacağını ve neler olacağını..
    0 ...
  24. fırça bıyık kumaş pantolon sandalet ve çorap

    1.
  25. yeryüzünün en eksantrik ekibidir. cehennem gibi temmuz sıcağının altında tepeden tırnağa cemaat kokan fırça bıyık amcalarımız hakim yaka gömlekleri, terden kıçlarına yapışmış koyu renk kumaş pantolonları (mümkünse şöyle bol kesim, şalvar tipi) altına giydikleri sandaletler ve sandalet içindeki siyah naylon çoraplarıyla, bahsedilen fırça bıyık kumaş pantolon sandalet ve çorap beşlisini en güzel şekilde taşırlar. işe bir de buram buram kokan hacı miskini katarsanız o sıcağın etkisiyle apış arasında, naylon çoraplarda ve keten gömleğin koltukaltında hatrı sayılır miktarda biriken terin kokusuyla oluşan bulamaç insana insanlığını unutturan baş döndürücü deneyimler yaşatabilir, aklınızı başınızdan alabilir.

    Not: bu amcaların bir kısmı son siyasi gelişmelerden sonra hokka-dirhem takım elbiseler giyip 4X4 arabalarıyla sonradan görmeliğin ve bizim de hakkımızcılığın abide şahsiyetleri olarak saygınlığa kavuşmuşlardır, ekseriyetle müteahhittir.
    1 ...
  26. iktidardan tırsan moderasyon

    1.
  27. sözlükçülere karşı girişilen yasal tahkikatlar nedeniyle araplaşan moderasyon modelidir. hz. muhammed başlığına verdiğim (bkz: pedofili) şeklindeki entry'i "ağır hakaret ve küfür içerdiği" gerekçesiyle şikayet eden (ama önce nick altımda anneme fahişe deyip sonra götü yemediğinden olsa gerek editsiz olarak silen) yazarın gammazını haklı bularak entry'mi silen moderasyon olarak daha geniş bir tanım yapmak da mümkündür. şimdi şu hakaret meselesine de açıklık getirmek gerekecektir.

    çeşitli kaynaklarda pedofili için tanım:

    1) Pedofili ya da sübyancılık, yetişkin bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları cinsel açıdan çekici bulması ve onlara cinsel eğilim duymasına neden olan psikoseksüel rahatsızlık. Bu durumdan muzdarip kişilere pedofil ya da sübyancı denir.

    Sübyancılar -tipik olarak- yetişkin cinsel ilişkiden zevk almakta güçlük çekerler, özgüvenleri eksik olabilir ve çocuklarla ilişkiyi yetişkinlere nazaran daha az tehdit edici bulurlar. Sübyancının eğilimi karşıt cinse veya kendi cinsine olabilir. Sübyancıların büyük bir çoğunluğu erkektir ve bu durum kadınlarda çok nadir görülür.

    2) Yetişkin bir kimsenin aynı ya da karsı cinsiyetteki
    çocukları cinsel açıdan cekici bulmasi ve onlara cinsel eğilim duymasıdır.Bir davranışın pedofil olarak tanımlanabilmesi için cinsel içerik gerekir.Pedofilik eğilimler yetişkin bireyi çocuklara karşı cinsel suc işlemeye yol açabilecegi gibi sadece bir ilgi olarakta kalabilirler.

    Pedofilin seks objesi çocuktur.Genelde erkekler arasinda yaygin olmakla beraber
    kadin pedofil vakalari da vardir.Bu egilime sahip yetiskinler birincil olarak
    cocuklara karsi cinsel ve duygusal egilim icindedirler. Cocuklara karsi oksama,
    kucaklama, koklama, dokunma veya öpme gibi davranislar gösterirler.

    PEDOFILI HASTASININ, suclu mu yoksa hasta mi oldugu konusu
    tartisilmaktadir.Pedofilin tedavisinde, psikoanalitik ve davranisci teknikler
    [orgazmik tekrar kosullama-kapali duyarlastirma) kullanilmaktadir.

    Orgazmik tekrar kosullama ile pedofilin cinsel ilgisinin kendisine uygun olan
    objelere(yetiskin kadinlara) yöneltilmesi ve dürtülerinin istenildik bicimde
    sekillenmesine calisilir. Bu asamada istendik yönelimler olusturuldugunda,
    pedofilin davranisinin degistirilmesi asamasina yani kapali duyarlastirma
    sürecine gecilir.Kapali duyarlastirma da, pedofilin küçük kızlara cinsel
    uyarilma gosterdigi durumlarda bir itici uyaranla karsi karsiya
    birakilir.Zamanla bu itici uyarici pedofil egilimin gerilemesine yol acabilir.

    Peki Muhammed bu tanıma göre pedofili midir? Başka bir alıntıyla cevap verelim;

    "Aişe: (Yaşı kesin olarak 9 'dur) Ebu Bekr'in kızıdır. Muhammed kendisi ile nikahlandığında henüz 6 yaşındaydı, zifafa girdiğinde ise 9. Aişe başlı başına ayrı bir başlık konusudur, bu liste içinde detay bilgi vermeyeceğim ama bilahire ayrı olarak inceleyeceğim. Şimdilik Martin Lings (Ebubekir Siraceddin)'in Hz. Muhammed'in Hayatı kitabı s.142'den bir ufak bir aktarım yapıyorum : "Aişe (r.a.) şöyle anlatıyor : Ben arkadaşlarımla beraber bebeklerimle oynardım. O sırada Peyganber (s.a.v) gelirdi. Onu görünce arkadaşlarım kaçışırlardı. Fakat Peygamber (s.a.v) onları ben onlarla beraber olmak istediğim için geri getirirdi. Bazen onlar kaçmaya fırsat bulamadan: "Olduğunuz yerde kalın" derdi. Çocukları sevdiği ve kızlarıyla oynamaya alışık olduğu için bazen onlara katılıp oyun oynardı. Oyuncakların ve bebeklerin bir çok rolleri vardı. Aişe (r.a.) şöyle diyor: Bir gün ben oyuncaklarımla oynarken Peygamber (s.a.v) içeri girdi ve : "Ey Aişe bu hangi oyun ?" dedi. Ben "Süleyman'ın atları" dedim. O da bana güldü. Fakat bazen geldiğinde onları rahatsız etmemek için cübbesine bürünür beklerdi."

    Yukardaki tanım ve mevcut durum ışığında muhammed'de pedofili dersek yalan mı olur? ya da bunun küfür, hakaret içeren yanı nerdedir? bütün bunların cevabını herkes biliyor.. gün ışığında saklanbaç oynamayalım beyler... bırakın bu işleri

    alın bu kapakta iktidar yalaması hödükler için

    (bkz: pedofili muhammed)

    edit: bkz. ile verdiğim başlık araplarca silindi. siz yine de dediğimi unutmayın. herif düpedüz pedofili.
    3 ...
  28. yaran diye başlayan başlık açmak

    1.
  29. renk olsun, alternatif olsun diye türlü sersemliklerle süslenen konuşma şekillerini eleştiren yazarlarca bile yapılan zıpırlık. sokakta tencere tava satan zerzavatçının sırf dikkat uyandırmak için "geel ableaaamm" diye bağırması ya da flash t.v. skik haber bülteninin haber başlıklarını sürekli "şok şok şok" yaftalı oklu boklu zımbırtılarla süslemesi hep aynı minvaldeki anlayışın ürünü, aynı bokun lacivertidir. yaran hede yaran hödö... yarılın lan artık.. insan artıkları
    3 ...
  30. emniyet şeridinde makyaj yapan bayan sürücü

    ?.
  31. geçen gün edirnekapı-mecidiyeköy arasında trafiğin kilitlendiği sırada önce emniyet şeridine atlayan ardından freni kazıklayıp sürücü aynasını açarak makyaj yapmaya başlayan bayandır. nafile bir ümitle burdan kendisine sesleniyorum: allahtan kork vicdansız...
    0 ...
  32. sözlük polisi asabi yazarlar

    ?.
  33. son zamanlardaki artışlarıyla dikkatimi çeken yazarlardır... genelde bi amaca yönelik yazılan ve kantarın topuzunu kaçıran entrylere küfür kıyamet cevaplar yetiştiren kültür fukarası yazarları kastetmiyorum.. bu bahsettiklerim bambaşka bir güruh, öyle ki kimseye küfü pası dokunmayan, hedefi ya da maksadı olmayan süt liman başlıklara bile -vur kır parçala- tezahüratlarıyla saldırıp tahammülsüzlüklerini en çirkin şekilde gösteriyorlar.. 31 çekip rahatlamak dururken sırf eğlence için açılan başlıklarda vandallık yaparak rahatlamak öylece bir tercih meselesi değildir.. demokrasi de o kadar esnek bir oyuncak değildir.. istemiyorum bu polisleri sözlükte..

    (bkz: çok efkarlıyım sözlük)
    2 ...
  34. fethullahın kıçından ıstavroz çıkarması

    1.
  35. Bir Nihat genç fıkrasına konu olan ve beni kahkahalara boğan olaydır. aynı zamanda dışı yeşil içi kızıl olan köstebeklerin ağzı ile kıçı arasındaki münasebeti irdelemesi bakımından manidardır. söylemde islami bir cemaatin öncüsü olup da evangelist hıristiyan iktidarlara nasıl uşaklık edildiğini en güzel şekilde örnekleyen fıkra şöyledir;

    bir laz papa'ya gider ve;

    - papa efendi, siz neden ıstavroz çıkarırken böyle üçgen yapar gibi omuzlarınıza dokunuyorsunuz der

    papa;

    - isa çarmıha gerildiğinde aynı şekilde çivilenmişti. bu acıyı paylaştığımızın ifadesi olarak bu şekilde ıstavroz çıkarıyoruz diye cevap verir.

    bu cevapla yetinmeyen laz

    - peki isa çarmıha gerilmeyip kazığa oturtulsaydı kıçınızından mı ıstavroz çıkaracaktınız diye sorunca papa cevabı yapıştırır;

    "yakınta fethullah hoca türkiye'ye döneceği için pırpır etmeye başladı, döndüğünde onu izleyin, bi adam kıçından nasıl ıstavroz çıkarır anlarsınız.

    (bkz: içim yanıyor hafız)
    3 ...
  36. çok sarhoşken sevişme sırasında uyuyakalma

    ?.
  37. o kadar içtikten sonra neden sevişmeye ihtiyaç duyayım sorusunu akla getirir. yerinde bir sorudur.. öyle içtikten sonra neden sevişmeye gerek kalsın ki?
    0 ...
  38. ırkçılığın evrensel yemini

    ?.
  39. tüm dünyayı kan bayramlarına kavuşturan yıldırım ışıltılı çelik kılıçların duasıdır. varoluşun anlamsızlığına verilen en sade cevap, asırlar boyunca ırkçılık olmuştur. bir manowar şarkısı olan warriors of the world bu aksiyona marş olacak, biçilmiş kaftandır kanımca. genç ırkçıların yorumuna sunuyorum efendim.

    --spoiler--

    Savaşı yaşama hakkı elimizde, hepiniz için buradayız biz
    Şimdi çeliğinizin üzerindeki kanın asla kurumayacağına yemin edin
    Metal gökyüzünün altında durun ve dövüşün

    Kardeşlerim her tarafta
    Kaldırın ellerinizi havaya
    Savaşçıyız biz
    Dünyanın savaşçıları

    Çok düşmanımız var, fakat asla kazanamayacaklar
    Geri döneceğimizi söyledik ve işte tekrar buradayız
    Hepsine yıkım, ıstırap ve acı getirmek için
    Biz tanrıların çekiciyiz, yıldırım rüzgar ve yağmuruz biz

    işte orada korkuyla bekliyorlar, zayıf ellerinde kılıçlar
    Kral olmayı düşlüyorlar ama önce adam olmalılar
    Çağırıyorum onları ve bir yalan olan hayatlarına saldırıyorum
    Ve son saatlerinde günahlarını çıkaracaklar

    Kardeşlerim her tarafta
    Kaldırın ellerinizi havaya
    Savaşçıyız biz
    Dünyanın savaşçıları
    Gökyüzünden yıldırım gibi
    Savaşmak ve ölmeye yemin ettik
    Savaşçıyız biz
    Dünyanın savaşçıları

    --spoiler--
    0 ...
  40. nihilizm üzerine

    1.
  41. e. michel cioran tarafından kaleme alınmış tek kişilik bir kıyamet manifestosudur. varoluşa dair tüm çelişkileri ve bu anlamsızlıktan duyulan rahatsızlığı hiçbir felsefenin kalem erbabı bu kadar özlü şekilde ifade edememiş, böylesine içselleştirememiştir. artık o, insanlığın ve varlığın aklı acıtan bu çılgın manzarası karşısında öfkeden deliye dönüp, sırf kendisine beslediği nefretle, bizzat kendini çarmıha geren ve dünya varolduğu sürece ebedi bir sukünet ihtarı şeklinde hassas kalplerin mabedinde yerini alan utangaç bir şeytan gibidir. işte michel cioran budur.

    (bkz: kendini çarmıha gerdirmek)

    --spoiler--

    Bunlar beni hiç ilgilendirmiyor... Nihilist değilim... Öyle olduğum söylenebilir, ama bunun bir anlamı yok... Benim için boş bir formül bu... Basitleştirirsek, hiçlik ya da daha ziyade boşluk saplantım olduğu söylenebilir... Buna evet... Ama nihilist olduğum söylenemez... Çünkü alışılmış anlamıyla nihilist, az ya da çok siyasi art düşüncelerle ya da kim bilir hangi nedenlerle, her şeyi yere deviren bir tiptir...; Ama ben hiç de öyle değilim... Öyleyse benim metafizik anlamda nihilist olduğum söylenebilirdi... Ama bu bile hiçbir şeyi içermiyor... Kuşkucu terimini daha kolay kabulleniyorum her ne kadar sahte bir kuşkucu olsamda... Şöyle diyeyim: Hiçbir şeye inanmıyorum... Bir adım geri durduğumuzda, ormanı seyretmek için ağaçları bir kenara ittiğimizde, ağaçların değersizliğiyle karşı karşıya kalırız... Daha fazla geri geldiğimizde, ormanı tamamen önemsiz buluveririz... Aynısı bu ülke, yeryüzü, güneş sistemi ve galaksi içinde geçerlidir. Bu evren o denli geniştir ki, biz bir kum taneciğinden daha ufak kalırız. En büyük problemlerimiz bizle birlikte hiçliğe karışır. Biz basitçe, Tanrıların oyuncaklarıyız, yine de Tanrılar oyunlarına bizi layık görmüyorlar bile.. insan asla bir cevap bulamadı ve bulamayacaktır da... Yaşam sahip olduklarımızın tümüdür ama yine de o hiçtir... Gereksiz yere acı çekmeyelim. Kesin başarısızlıklar bazen yararlıdır. Onu karşılayın, sonra, hatta onu kutlayın. Yalnızlığımız güçlenecek ve pekişecektir. Kaçış tünellerimizden birkaçını kapatın sonunda kendi başınıza kalırsınız, şu an bir yaşama sahip olma beyhudeliği olan sınırlarımızı ve görevlerimizi sorgulamak için daha iyi bir yerdeyiz.Tanrının ölümü, hepimizi kandıran bir parıltıdır. Bizi terkedilmişlik içinde yüzdürür, Thales kadar eskiye ait sorular sormaya zorlar ve anlaşılamayan bir cehennem çukuru önünde başı dönen biri haline getirir. Bu sürgünlük teolojisine duyarsız kalırsak, hemen günlük rutinlerin sıkıntılarıyla yüz yüze geliriz... Kimim ben?... Gerçekten ben'im hangisi?... Uzun zamandır oldum olası bu dünyanın bana lazım olmadığının bilincindeyim, ne yapacağımı bilemiyorum. Boş bir manevi gurura kapılmanın ve artık varoluşumun bana bozulmuş ve çürümüş bir ilahi gibi görünmesinin nedeni sadece ve sadece budur!... Her birimiz, yalnızlığa karşı işlenen günah, yani insanlarla alışveriş tarafından yozlaştırılmaya yazgılı bir saflık dozuyla doğarız Zira her birimiz, kendimize hasredilmiş olmamak için elimizden geleni yaparız Bu durum mukadderatı değil düşmüşlük eğilimini andırır. Ellerimizi temiz ve kalplerimizi bozulmamış bir halde muhafaza etmekten acizdir; yabancıların terleriyle temas ederek kendimizi kirletiriz; tiksintiye aç ve baya hayran bir halde, toplu çirkefin içine gırtlağımıza kadar gömülürüz. Kutsal suyla dolu Ummanları düşlediğimizde, artık oraya dalmak için çok geç kalmışızdır. iliğimize, kemiğimize kadar kokuşmuş olmamız, o ummana dalıp boğulmamızı engeller. Dünya yalnızlığımızı bozmuştur. Ötekilerin üzerimizde bıraktığı izler silinmez bir hale gelir. Bu dünyada hiçbir şey kendi yerini bulmuş değildir, başta bizzat dünya olmak üzere... Öyleyse insan adaletsizliğini seyrederken hiç şaşırmamak gerekir. Toplumun düzenini reddetmek de kabul etmek de aynı şekilde abestir. Onun iyi ve kötü yönde değişimlerine, ümitsiz bir tutuculukla maruz kalmaya mecburuz; tıpkı doğuma, aşka, iklime ve ölüme maruz kaldığımız gibi... Hayat yasalarının başında çürüme gelir: Kendi kalıntılarımıza, cansız nesnelerin kendi kalıntılarına olduklarından daha yakınızdır. Onlardan önce pes ederiz ve yok edilmez gibi görünen yıldızların bakışları altında kaderimize doğru koşarız… Ama bizzat yıldızlar da, sadece yüreğimizin ciddiye aldığı, sonra da istihza noksanlığının kefaretini büyük acılarla ödediği bir evrenin içinde ufalanırlar. Her şey mümkündür yine de hiçbir şey mümkün değildir... Her şey mubahtır ama aynı zaman da hiçbir şey mubah değildir.Hangi taraftan gidersek gidelim o yol diğerlerinden daha iyi değildir. Bir şeyi başarsan da, başarmasan da, inancın olsa da, olmasa da, ağlasan da, sessiz kalsan da hepsi aynı kapıya çıkar. Her şey için bir açıklama var, yine de hiçbir şeyin bir açıklaması yok. Her şey hem gerçek, hem gerçek dışı, hem normal, hem de saçma, hem görkemli, hem sönük. Herhangi bir şeyden daha değerli başka bir şey yok, herhangi bir fikirden daha iyi başka bir fikir yok... Birinin üzüntüsüyle üzülmek, neşesiyle sevinmekte ne?... Mutsuzluğunu sev ve mutluluğundan iğren. Her şeyi birbirine karıştır. Tüm kazanımlar birer kayıp, tüm kayıplar birer kazanımdır... Neden sürekli kararlı bir tutum, anlaşılır fikirler ve anlamlı sözcükler beklenir ki?... Ben yerin yerin yüzeyinde sürünen milyonlarca insandan biriyim... Biri, başkası yok. Bu sıradanlık herhangi bir sonucu, herhangi bir davranışı ya da hareketi haklı çıkarır.Sefahat, iffet, intihar, iş, suç, tembellik ya da isyan. Bu yüzden her insan yaptığında haklı demektir.Arzu ettiğim her şeyi yapabilirim ve bu bir fark yaratmaz. Herhangi bir düşünce, akla esen herhangi bir heves uygulanabilir ya da uygulanamaz. Düşüncenin gerçekleşip, gerçekleşmemesi bile önemli değildir. Günün sonunda hiçbir şey olmamış gibi olacak. Cinayet işlesem de, hayatlar kurtarsam da hiç önemli değil, çünkü bütün hayatlar benim ki kadar önemsiz. Bu sayfada ki düşüncelerim sadece çiziktirmeler ve onların arkasında ki düşünceler, bomboş. Benim kadar önemsiz olan bir şeye nasıl anlam yükleyebilirim ki?... Kendime sayısız ilah uydurdum, her tarafta bir sürü sunak diktim ve bir Tanrı kalabalığı önünde diz çöktüm. Şimdi tapmaktan bezdim, payıma düşen sayıklama dozunu har vurup, harman savurdum. Nereden geldiğimi artık söyleyemem. Tapınaklarda inançsızım, sitelerde coşkusuzum, hem cinslerimin yanında meraksızım, yeryüzünde kesinliğim yok.Bana belirgin bir arzu verin ve dünyayı alt üst edeyim. Her sabah bana bir diriliş komedisini ve her akşam mezara giriş komedisini oynatan, ikisi arasında da can sıkıntısı kefeninin azabından başka hiçbir şey yaratmayan o fiiliyat utancından kurtarın beni. istemeyi düşlüyorum ve her istediğim bana paha biçilmez geliyor. Melankoli tarafından kemirilen bir Vandal gibi, bensiz ben, hedefsiz yol alıyorum bilmem hangi köşeye doğru. Terk edilmiş bir Tanrı, kendisi de tanrıtanımaz olan bir tanrı keşfetmek ve onun son şüphelerinin ve son mucizelerinin gölgesinde uykuya dalmak için. Hiçbir aklın hiçbir eleştirisi insanı dogmatik uykusundan uyandırmayacaktır. Hiçbir şey değilim, bu açık ama yıllarca bir şey olmak istedim. Bu arzuyu bastıramadım. Bu arzu var olduğu için var. O bunaltıyor beni ve egemenliği altına alıyor. Onu reddetmeme karşın onu geçmişe havale etmekte boşuna. O direniyor ve hırpalıyor. O hiçbir zaman doyurulmadan öylece dokunulmamış kaldı, buyruklarıma uymak istemiyor. Arzum ile ben arasında donup kalmış bir durumda, ne yapabilirim?... Şüpheyi yerkürenin derinliklerine kadar ekmek isterdim; onun maddeye nüfuz etmesini sağlamak, zihnin hiç girmediği yerde onun hükümranlığını kurmak ve varlıkların iliğine ulaşmadan önce de taşların huzurunu sarsmak, oraya güvensizliği ve yürek kusurlarını sokmak. Mimar olsam, Yıkıma bir tapınak inşa ederdim; Vaiz olsam, duanın gülünçlüğünü açığa vururdum; Kral olsam, başkaldırının amblemini dikerdim; insanlar gizliden gizliye birbirlerinden tiksinmeye heves ettiklerine göre, her tarafta kendine sadakatsizliği tahrik ederdim, masumiyeti hayrete düşürürdüm, kendine ihanet edenleri çoğaltırdım, kesinliklerin çürüme yerinde çoğunluğun kokuşup gitmesine engel olurdum;

    --spoiler--
    2 ...
  42. içinde bir trollün uç vermesi

    ?.
  43. son zamanlarda boş laf-ü güzafla dolup taşan sol frame'in keşaneliğinden aldığı cesaretle anlık bir ilhamın cesaretine sığınan yazar kişisinin birden trolleşmesi, zıvanadan çıkmasıdır. son zamanlarda sık rastlanan bir durum olması dikkatimden kaçmıyor. hayırlısı diyoruz.
    0 ...
  44. cahil yazarların ırkçılığa saldırması

    ?.
  45. savunmasız olana saldırmanın, akbaba karakterli olmanın en belirgin ifadesidir. kimse tarafından müdafaa edilemeyeceğine kanaat ettiğiniz bir değeri topluma yalaklanmak için eleştirirsiniz. bilseniz de hoş bilmeseniz de. nasılsa kimse çıkıp sen bi bok bilmiyosun demeyecek. o halde ırkçılıkla başla sövüp saymaya. meydan boş yiğidim, vur kır parçala, kahret ırkçıları.
    0 ...
  46. günün en kötü haberi

    1.
  47. herşeyin bombok olduğunu söylememe gerek yok, herkes böyle olduğunu biliyor. dolar sent kadar değersiz, bankalar batıyor. dükkan sahipleri tezgahın altında silah bulunduruyor. serseriler sokaklarda azıttı. ne yapacağını bilen kimse yok. ve nasıl biteceğini bilen de. havamız solunmayacak kadar kirli ve yemeklerimiz yenemeyecek kadar kötü. oturmuş televizyon izliyoruz ve haberler bize -bugün 15 cinayet ve 63 şiddetli suç meydana geldi- diyor. sanki herley normalmiş gibi! herşeyin boka sardığını biliyoruz, bundan bile beter; herkes çıldırmış! herkes heryerde çılgın gibi, bu yüzden dışarıya da çıkamıyoruz. evimizde oturuyoruz ve yaşadığımız dünya yavaşça küçülüyor. ve tek söylediğimiz; 'lütfen, bari bizi oturma odalarımızda rahat bırakın'. 'bana sadece tost makinamı, kaset çalarımı, porselen çaydanlığımı ve televizyonumu bırakın size hiçbirşey söylemem. lütfen bizi rahat bırakın.'

    ama ben sizi rahat bırakmayacağım. kızmanızı istiyorum. Protesto etmenizi istiyorum. isyan etmenizi istiyorum. milletvekillerinize yazmanızı istemiyorum çünkü onlara ne yazdıracağımı bilmiyorum. ekonomik kriz ya da enflasyon ya da iran ya da ruslar ya da sokaklardaki şiddet hakkında ne yapılacağını da bilmiyorum.

    tek bildiğim, öncelikle kızmanız gerektiği!

    şöyle demelisiniz : 'ben bir insanım, lanet olsun! hayatımın bir değeri var!
    1 ...
  48. metrobüs durağında sigara molası vermek

    1.
  49. her akşam eve dönerken hayalini kurduğum teşebbüstür. şehirler arası yollarda yolculuk ederken araduraklardaki kısa duraklamaları bile sigara molasına çeviren adamlar vardır. behemahal arka kapıdan atlanır, sigara zaten ağızda olduğundan avuç içinde siper edilmiş çakmak kolayalıkla ateşlenir. seri nefesler halinde içilen sigaranın tadı zehir gibi olmasına rağmen aldırış edilmez ve bir izmarit boyu kadar bile içilememiş olmasına rağmen muavinin ısrarları üzerine yere atılarak tekrar otobüse binilir.

    metrobüsle giderken de, farz-ı mahal bahçelievler durağında böyle yapsam, çok mu yadırganırım?
    1 ...
  50. geneleve gidip orgazm taklidi yapan adam

    1.
  51. kadın ve erkeğin yatakta yaşadığı klişelerden biri olarak orgazm taklidi, erkek için bir iç yarasıdır, utanç kaynağıdır. sahte çığlıklar ve inlemelerle avutulduğunu bilmesine rağmen uzak duramadığı yatağa fizyolojik bir metazori ile saplanmıştır. kadının muamelesi ise kabul edilemez bir durumdur. o halde cinsi gurura dokunan bu muameleye cevap vermek, erkek cinsinin boynu bükük kalmasına müsaade etmemek gerekir. bu yüzden geneleve gidilir, kısa süren pazarlık faslından sonra daha kısa sürecek olan sevişme kısmına geçilir. bu aşamada erkek sahteden inler, böğürür. böylece cinsinin alnındaki kara lekeyi temizlemiş olur. evet efendim.
    1 ...
  52. 7 ayla kurtulan tecavüzcüler

    1.
  53. --spoiler--
    Ayaşta kendisini kaçıran iki kişinin tecavüzüne uğrayan genç kadın, saldırganların kendi aralarında tartışmasından yararlanarak, öldürülmeden kaçmayı başardı.

    Olayı polise anlatan kadın Adli Tıpa sevk edildi. Vücudunda darp izleri bulunan kadına, Ankara Numune Hastanesi de ruh sağlığı bozulmuştur raporu verdi.

    Polis, yaptığı araştırmalar sonunda iki saldırganı yakaladı. Kadının vücudunda yapılan inceleme sonunda, saldırganlardan birinin sperm örneği bulundu.

    Delil yoğunluğu, saldırganların tutuklanmasını sağladı. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki davada ise bakanlığın aksi yöndeki bir genelgesine rağmen, mahkeme, mağdur kadının istanbul Adli Tıpta muayeneden geçirilmesine hükmetti.

    Yargıtaydan döner

    Avukatların, Rapor 2 yıldan önce gelmez itirazlarına rağmen, mahkeme, Karar, Yargıtaydan döner diyerek, kararında ısrarcı oldu. Dosya, istanbul Adli Tıp Kurumuna gönderildi.

    Önceki gün duruşmada bir tanık bu nedenle dinlenemedi. işlemlerin yürütülemeyeceğini göz önüne alan mahkeme, sanıkların tahliyesine karar verdi.

    Saldırganlar, duruşmadan ayrılırken avukatları da tehdit etti. 7 ay cezaevinde kalan saldırganlar kurtuldu. Duruşmaya giren avukatlar, cüppelerini çıkararak mahkemeyi protesto etti.
    --spoiler--

    toplumun kokuşmuşluğunu ve hukuk sistemimizin içler acısı manzarasını ortaya koyan utanç duyulası hukuk skandalıdır. özellikle cinayet ve ırza tasallut gibi konularda cezalar çok katı olmak zorundadır. türk türesinin tedbirleri yeteri ölçüde caydırıcıdır; tecavüzcünün başı kesilerek babasının boynuna asılır. bunu vahşice bulanlar, ortalığı velveleye verenler de çıkacaktır. kendilerine burada bir ödev düşüyor, bu duruma düşen genç kadın sizden biri olsaydı bu cezayı yine vahşice bulur muydunuz?
    28 ...
  54. türkiye de ırkçılık ve ırkçılar

    1.
  55. Herhangi bir açıklamaya girişmeden önce şu hususu belirtmek gerekir ki, burada verilen bilgiler ve öne sürülen fikirler kendi kişisel algımızla içselleştirdiğimiz ve kendimizce yorumladığımız bazı kavramları bu kaygan zeminden kurtarmak ve kavramları ortak bir algı üzerine inşa etmek için paylaşılmıştır. çünkü dil, her ne kadar en modern iletişim aracı olarak görülse de başta etimoloji ve psikoloji olmak üzere çoğu bilimin ortaya koyduğu verilere göre aslında tamamen özneldir. 'Denebilir ki her bireyin algısı, kavramları kendi iç dünyasında karşılık bulduğu deneyim ve çağrışımlarla ilintili kılar. işte bu bakımdan kavramlar ve kelimeler yalnızca bir -parola- olabilir. Öyleyse kelimeler, madde-insan ve insan-insan ilişkilerinde bir -idea- haline getirilmeli ve ancak bu şekilde kamulaşmalıdır' (ludwig wittgenstein, defterler, 1914).

    bu kısa bilginin ardından herkesin üzerine konuştuğu ve az önceki bilgiler ışığında, aslında yalnızca kendi a priorisini evrensel bir olgu şeklinde, savunduğu ya da kötülediği türk ırkçılığı meselesini konuşabiliriz. Sıkıcı olmaması için basit ve kısa ifadeler kullmak istiyorum. konuyu ayrıntılı şekilde araştırmak isteyenler bahsettiğim eserlere bakabilirler.

    1) ilk olarak bilinmesi gerekir ki, türkiye'de ırkçı hareket, muhatabı nazarında hep yanlış kesimler tarafından temsil edilmiş, söylemlerinde ırkçılığa muhalif gözüken kesimler (ülkü ocakları v.b.) ırkçılığa muhalefet eden zümrelerin eleştirilerinde referans olarak alınmıştır. halbuki ırkçılıkla suçlanan bu gruplar ne ırkçıdırlar, ne de bu konuyu kapsamlı şekilde işleyecek aksiyona sahiptirler. maksadım ülkücüleri ya da diğer milliyetçi grupları eleştirmek olmadığından bu konuyu uzatmak istemiyorum.

    2) türkkiye'de ırkçılığın tarihi, cumhuriyetin ilk yıllarına uzanan, pragmatik bir anlayıştan ziyade ülkenin kurucu-idari temellerini o güne dek denenen fakat sonuç vermeyen siyasi teşebbüslere alternatif olarak görülen değerler üzerine inşa etme çabasıyla başlar. bu çabanın pratik örneklerini orduda görmek mümkündür; 1942 yılına kadar türk silahlı kuvvetlerinin subay kadrosunu teşkil eden harbiye öğrencileri en az üç gömlek öteden aslen ve neslen türk olmak kaydıyla kabul edilmiş, attila ve mete han'dan beri devam eden prensip bu tarihe kadar değişikliğe uğramamıştır. günümüzde de başta fransa olmak üzere çoğu ülke, subay kadrosunu aynı esasa dayalı olarak teşkil eder. farklı kökene sahip askerleri farklı statüde ve ancak emir alan poziyonlarda değerlendirir. bunun örnekleri roma'da görülen lejyon uygulamalarından günümüze kadar değişmeden devam etmiştir.

    3) türkiye'de siyasi ırkçılık imparatorluk türkiyesi'nin son yıllarında ali suavi'nin gerçekleştirdiği çırağan sarayı baskınına uzanır. konuyla ilgili bilgilere internet üzerinden erişmek kolay olduğundan bunun da ayrıtılarına girmek istemiyorum.

    4) ırkçılığı bir aksiyon olarak yorumlayan ilk isim ziya gökalp, bunu doktriner esaslara bağlayan kişi ise tarihçi ve edebiyatçı hüseyin nihal atsız'dır.

    5) türk ırkçılığı, üstünlük esasına değil, üstünlük gayesine dayanır. 'genetik aktarım yoluyla mizaç ve şahsiyet gibi değerlerin de kısmen intikal ettiğini artık biliyor olsak dahi bireyin psikolojisini ve kişiliğini şekillendiren etkenler ağırlıklı olarak çevre faktörleridir' (gustav le bon, kitleler psikolojisi). bu sebeple bireyin etnik kökeni ne olursa olsun bu bir üstünlük sağlamaz. ancak kişisel tercihler, mensubiyet şuurunun tesiriyle şekilleneceğinden türk ırkına mensup olmayanlar devlet kademelerinde, eğitim-öğretim kadrosunda ve özellikle orduda bulunmamalıdır.

    6) türk ırkından gelmekle doğuştan kutsal ya da erdemli olunamayacağı gibi ülkede yaşayan tüm türkler kıymetli ya da değerli varlıklardır şeklinde bir algı kabul edilemez. açıkça kabul edilmelidir ki ülkedeki yağma, haksızlık, hırsızlık, cinayet ve daha pek çok aşağılık eylem ülkenin her kesiminden birey tarafından işlenmektedir. ülkemizdeki ırkçılar, bu rezalet ve sefalet tablosunun iyileşmesi için uygulanacak tedavinin türk türesi olduğunu savunan insanlardır. akıl almaz bir tüketim çılgınlığına dönüşen 21. yüzyıl'da insanımız daha fazla tüketmek ve daha fazlasına sahip olmak için alçalmakta ve alçaklıkta sınır tanımamaktadır. bu bakımdan, alçaklığı nispetinde şiddetli cezayı da köken ayırt etmeden uygulamalı ve sürüp giden ahlaksızlıklara ve başı bozukluğa, yozlaşmaya son vermelidir.

    7) türk ırkçılığı, köken olarak katı ahlakçılığa, antik türk kültürüne ve dayanışmayı esas alan sosyal nizama dayanır. bireycilik teşvik edilmekle birlikte bunun türkçülükteki yeri şahsiyetçiliktir. yani birey topluma kurban edilmez, bireyin toplum içindeki varlık gayesiyle kendini tanımlamasını gerekli kılar.

    8) din ve inanç meselesi konusunda türk ırkçılarının tavrı nettir: din, bireysel ve vicdani bir tabudur. tartışması yapılamaz, sınırlandırılamaz. öte yandan inanç, hukuk normlarında dikkate alınmakla birlikte asla bir anayasa olarak kabul edilemez. türk'ün anayasası türk türesidir. arkaik türk inancında evren tek bir tanrı yaratılmış ve insanoğlu ancak onun bir parçası olarak (efendisi ya da sahibi değil) yaratılmıştır. bundan ötesi bireyin vicdanı ve aklıyla karar vereceği bir meseledir.

    9) türk ırkçılığı aksiyoner bir tavırdır. ne komünizme, ne sosyalizme ne dinciliğe ne de başka herhangi bir ideolojiye karşı tepki olarak doğmuştur. çünkü türk ırkçılığı, türk milletinin, kendisini ulu ve yüksek kılan değerlere bağlı olarak yaşama gayesinden başka birşey değildir. bu bakımdan türeci ve teşkilatçı olan türkler, bahsedilen ideolojilerin ismi bilinmeyen çağlarda da ırkçı idiler. fakat bu, ırkçıların çeşitli fikir ve ideolojiler hakkında kanaat sahibi olmadığı anlamına gelmez. bugün için türkçülüğünen büyük düşmanı dünyayı giderek artan bir hızla aynılaştıran ve ahlakı değerleri çılgın bir materyalizm döngüsü içinde sönükleştiren kapitalizmdir. sermayeyi, bir sömürü aracı olarak kitlelerin hayatlarını modern bir köleliğe çevirmek için kullanan kapitalist ülkeler arasında ellbette ABD başta gelmektedir.

    Not: bu kısa bilgilerden sonra ırkçı türkler hakkında dile getirilen yorumların daha kabul edilebilir ve seviyeli olmasını temenni ediyorum. özellikle bazı yazarlar tarafından dile getirilen kimi şeyler ırkçılıkla alakasız hatta ırkçılığa ters olmasına rağmen sanki gerçekmiş gibi dile getirilmekte ve bu seviyesizler kendi vehimlerindeki ırkçılığı bizlere isnat ederek hakaretlerine dayanak oluşturmaktadır. böyle patavatsızlar her ortamda hakettikleri cevabı alacaklardır.
    1 ...
  56. nurculuk ve saidi kürdi

    1.
  57. üzerine çok tartışma yapılıyor olmasına şaştığım iki farklı olgudur. 1966 yılında nihal atsız'ın kaleme aldığı bir makaleden küçük bir kesitle konuyu basitleştireceğimi umuyorum.

    'Said-i Nursi denilen adam, eskiden Said-i Kürd-i diye bir takım risaleler yayınlayan, Türkçe bilmez, daha nokta ile virgülün nerede kullanılacağını bilmekten aciz, Şafi mezhebinden bir Kürttür. Mütareke yıllarında istanbul sokaklarında milli Kürt kılığı ile dolaşarak caka yapmıştır. Bu cakacı Kürt kendisine Bediüzzaman demekte, müridleri de bu adı bir övünçmüş gibi kullanarak şeyhlerini bu adla ululamaktadır. Bediüzzaman, 'zamanın harikası' demektir. Kürt Said cidden zamanın harikasıdır. Yirminci yüzyıl gibi bir zamanda bu bilgisizliği ve iptidailiği ile ortaya atılmakta gösterdiği pişkinlikle zamanın harikası, bundan daha fazla olarak da onbinlerce, belki yüzbinlerce Türk'ü ardına takmakta gösterdiği başarıyla gerçekten zamanın bir harikasıdır.

    Zamanın bu harikası, bu Kürt Said, aslında bir Kürt milliyetçisidir. Nasıl Moskofçular Türk milletini yıkmak için ortaya sosyal adalet ilkesiyle atılıyor, yoksulların davasını benimsemiş görünüyorlarsa, Kürt Said de ortaya Müslümanlık ve kardeşlik çığırtkanlığı ile çıkıyor. Kürtçülük davasını açıkça güdemiyeceği için, Türkçülüğü yıkacak ağuları Müslümanlık ve Nurculuk diye ileri sürüyor. Müritlerine veya kendi tabiriyle Risale-i Nur şakirtlerine evlenmeyi yasak ediyor. Çünkü evlenip çocuk sahibi olurlarsa, o çocukların kötü ve dinsiz olma ihtimali varmış. Tabi, dağdaki Kürdün bu büyük ve ilahi buyruktan haberi olamıyacağı için, o evlenecek ve Kürtler çoğalacak. Herkesin sözüne inanan saf Türkler ise, büyük mürşidin buyruğu ile evlenmiyecek, böylelikle Türk soyu azalacak ve Kürt Şeyh Said'in 1924'de yapamadığını, Kürt Molla Said (yani Bediüzzaman) kırk yıl sonra yapmış olacak.

    Kadını şeytanın askeri sayarak evlenmeyi yasak eden dinin, Zerdüşt dini olduğunu bilmeden koyu Müslümanlık adı altında bir nevi Mazdeizm yaptıklarının farkında olmayan bu beyinsizler sürüsüne ne demeli? Urfa'daki mezarının bir baş belası haline gelmemesi için, söylentilere göre, General Mucip Ataklı tarafından ortadan kaldırılmasından sonra, bu kaldırmaya inanmayarak Kürt Said'in oradan uçtuğuna inanacak kadar şuursuz olanlara ne denebilir? Milli talihsizlik, akıl hastanesi kliniklerinde yatması gerekenlerin halk arasında dolaşmasındadır. Ciddi tedbirler alınmazsa, bu dini cinayet daha yıllarca sürecektir.

    Nur risalesi (kendi tabirleriyle risale-i nur) denilen sayıklama kitapları pek çoktur. Beyni örümceklenmiş zavallılar bu sayıklamaları elle yazarak, yahut şapirografi veya taşbasmasıyla çoğaltarak onbinlerce satarlar. Bunu satmak için kasaba kasaba, köy köy dolaşan Nurcular vardır. Bunları satarak sevaba girerler. Sözde Türkçe olan bu sayıklama kitapları, Kürt hamalların fikir seviyesinde yazıldığı için, kimse birşey anlamaz. Anlamadığı için de, onda gizli hikmetler, yüksek gerçekler olduğu kuruntusuna kapılır.

    Bir zamanlar bu sayıklamalardan bana da bir tane yollamışlardı. Kendimi zorlayarak okuyabildiğim bir tanesinde, Kürt Said radyodan bahsediyor, dünyanın bir ucundan söylenen bir sözün kutudan duyulmasını kutudaki meleklerle açıklıyordu.

    işte, aşağı tabaka ile birlikte doktor, mühendis ve avukatın da şeyhi, piri olan, kendisinden 'efendi hazretleri' diye söz ettikleri Kürt Said'in seviyesi budur.

    Fizikten, titreşimden haberi olmayan, müsbet bilimin kıyısından dahi geçmeyen bir yobaz, radyo hakkında ancak bu kadar düşünür. Fakat bilgisizliğini de anlamaktan aciz olan o kara cahil, bu katmerli bilgisizliğine bakmadan, Türkler aleyhinde hüküm çıkarmaktan da geri kalmıyor. Nur risalelerinin birinde, Ye'cüc Me'cüc denen ve dünyayı yok edecek olan korkunç yaratıkların Özbek, Tatar ve Kırgız gibi akvam-ı vahşiyye (yani vahşi kavimler) olduğunu yazmıştı. Sevsinler medeni Kürdü!... Özbek, Kırgız ve Tatarlar arasında okuyup yazma nisbeti yüzde 90'dır ve aralarında atom bilginleri de olmak üzere her bilim dalında yüzlerce bilgin ve uzman bulunmaktadır.

    Kürt Said'in 1327 ( 1909 ) yılında, istanbul'da Vezir hanındaki ikbal-i Millet matbaasında basılmış bir eseri vardır. Adı: iki Mekteb-i Musibetin Şahadetnamesi Yahut Divan-i Harb-i Örfi ve Said-i Kürd-idir. Kendisinin Said-i Kürd-i Yani Kürt Said) olduğunu tastik ettiği bu eserde, eserin muharriri diye de kendisini Bediüzzaman diye taktim etmektedir. Eserin tâbii, yani editörü de 'Kürdizade Ahmed Ramiz' dir. yani dört başı mamur bir eser. Bu 48 sayfalık eserin 'hatime' kısmı (44-48. sayfalar) Kürt Said'iin içyüzünü göstermesi bakımından çok ilgi çekicidir. Bunun aynen alıyor ve ağdalı bir dille yazıldığı için açık Türkçeye çeviriyorum:

    Ebna-i cinsime burada birkaç söz söylemezsem, bence bahs natamam kalır. ( Soydaşlarıma burada birkaç söz söylemezsem, bence bahis eksik kalır.)
    Ey Asuriler ve Keyanilerin cihangirlik zamanından pişdar, kahraman askerleri olan arslan Kürtler!... Beşyüz sene yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa sahra-i vahşette vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir. Hikmet-i ilahi denilen makine-i alemin nizamı ve telgraf hattı gibi umum aleme mümted ve müteşa'ib kanun-i nuran-i ilahinin müessisi olan hikmet-i ilahi ufk-i ezelden engüşt-i kaderi kaldırmış, size emrediyor ki, tefrika ile katre katre müteferrik su gibi zayi olan hamiyet ve kuvvetinizi fikr-i milliyetle tevhit ve mezcederek zerratın cazibe-i cüz'iyyeleri gibi gibi bir cazibe-i umum-i milli teşkili ile Kürt gibi bir kütle-i azimi küre gibi tedvir ederek şems-i şevket-i islamiyye Osmaniyyenin mevkibinde bir kevgeb-i münevver gibi cazibesini ittiba ile muvazene ve aheng-i umumiyyeyi muhafaza ediniz. ( Ey Asurlular ve Ahemenidlerin cihangirlik zamanında, onların öncüleri ve kahraman askerleri olan arslan Kürtler! Beşyüz yıldır yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir. ilahi hikmet denilen alem makinesinin nizamı ve telgraf hattı gibi bütün aleme dalbudak salan Tanrı'nın nurlu kanununun kurucusu olan ilahi hikmet, ezel ufkundan kader parmağını kaldırmış size emrediyor ki: Ayrılık, gayrılıkla damla damla dağınık sular gibi boşa giden hamiyet ve kuvvetinizi milliyet fikriyle birleştirip kaynaştırarak zerrelerdeki küçük cazibelerden bir umumi ve milli cazibe teşkili ile Kürtler gibi büyük bir kütleyi dünya gibi döndürerek islam ve Osmanlı şevket güneşinin mevkibinde parlak bir yıldız gibi cazibesine uymakla muvazeneyi ve umumi ahengi muhafaza ediniz.)

    Görülüyor ki Kürt Said, zavallı Kürtlere eski Asur ve iran ordularının hayali öncülüğünü yaptıracak kadar koyu bir Kürt milliyetçisidir ve çapraşık acemi ifadesiyle Kürtleri Kürt milliyetçiliği etrafında birleşmeye çağırmaktadır. Bunun hiçbir tevili, tesfiri yoktur. Beyninde ve gönlünde kötü düşüncesi olmayanlar, bu açıklıktan sonra onun bir islamcı değil, bir Kürtçü olduğunu kabule mecburdur.'

    edüt: yapma şakird biz kardeşiz
    3 ...
  58. şutla beni zall reyiz

    1.
  59. kimi yazarların moderasyona ve özellikle zalla inatla, azimle sataşmasını açıklayan istektir. merakla bekliyoruz efendim.
    1 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük