alper potuk'un ibretlik bir kırmızı kart gördüğü maçtır. şöyle ki;
nasıl bir maçta, nasıl bir kırmızı kart gösterilmemelidirin,
nasıl maç yönetilmemelidirin,
isabetsiz bir faul girişiminin ardından nasıl sakatlanmış numarası yapılmamalıdırın,
orta sahada, geride adam varken, takım eksik ve süre uzunken, nasıl ve neden faul yapılmaması gerektiğinin,
kısa bir özetidir. alper potuk'tan ziyade eyyamın kralını yapan hakeme de yuh olsun diyorum. bu tip skora sahip maçlarda, ancak bu kadar kötü bir refleks ile maç yönetilebilir. ben daha önce benzer bir durumda bu kadar çok kırmızı çıkaran bir hakem neredeyse hatırlamıyor gibiyim. olan fenerbahçe'ye oldu. galatasaraylı bir türk olarak derin üzüntü içerisindeyim.
hız anlamında yenilikler getirdiği söylenen altyapı segmenti. ancak şöyle bir örnek ile açıklarsak, durumun aslında çok da büyük bir değişimi, şimdilik yaratmayacağı anlaşılabilir:
diyelim ki 100 kilometrelik bir hedef mesafe için, saatte 10 km/saat hız ile ileriyorsunuz. bir anda arabanız canlanıyor ve hızınız 100 km/saat olarak güncelleniyor (sakın duyurulan hızlara-1 filmi 10 saniyede indireceksiniz gibi-inanmayın. bu örnekte de, oldukça afaki bir sayı verilmiştir.)
güncellenen 100 km/saat hızınız ile katedilmesi gereken mesafeyi 10 kat daha hızlı alıyorsunuz. ancak bir şeyi atlıyoruz. bu yolda trafik yok mu? var. o zaman trafiğe, 10 km/saat olan araca nazaran 10 kat daha hızlı gireceksiniz anlamına geliyor bu. ve o da ne? trafikte şöyle bir kural var. trafik ışıkları tam 1 aylık sürelerle renk değiştiriyor. en nihayetinde trafiği açıcı ara ve ana hat bağlantısı yollar yapılmadıkça, o trafik 10 km/saat hızındaki araca kadar uzayabilir. böylece yavaş veya hızlı gitmenin hiçbir manası kalmayacaktır. sözün özü, yolda hızlı gitmek değil, yoldaki engel ve sistematiğin çözülmüş olması gerekmektedir. isterseniz hız sınırını 500 km/saat yapın. alınacak tepki şu olacaktır: "yol kalmadı ki gidecek, ne yapayım ben kaç milyonluk arabayı".
not: belirtmekte fayda var. altyapı hizmetlerinde ilgili yapılanma tamamlanmadan, "tamamlandığı" algısı yaratıldığına dair oluşturulan iddialar ve bu iddialara ilişkin uyarılar yerini bulmuş. başta vodafone olmak üzere, bütün operatörler, reklamlarında siyah bant üzerine beyaz puntolar ile "4.5 g teknolojisi 1 nisan 2016 itibarıyla kullanılabilecektir." benzeri ifadeleri kullanmaya başladılar. aslında bu değişimin çıkış noktası için önemle şu girdimdeki linkleri inceleyebilirsiniz: #31570737
hakkında yaklaşık bir ay evvel "durdurma kararı" alınmış reklamcılık faaliyeti. ancak çok televizyon izleyemediğimden ötürü doğruluğu hakkında kesin yorum yapamayacağım.
"filmin son sahnesi ve cümlesini yahu şöyle bir şey yapsalar süper olur" dememin ardından aynen yapıldığını görünce hayran kaldım.
2005 yapımı the ring 2'de, naomi watts tarafından samara karakterine fimin sonunda söylenmiş olan; "i'm not your f... mommy", bu filmde de kendini benzer bir sahne ile tekrarlamış. gerilim ve korku sinemasına ilgi duyanların çok beğeneceğini tahmin ediyorum.
edit: the ring 2 için, 2002 tarihli yazmışım. tekrar okuyunca fark ettim. "the ring" 2002 yapımıdır. "the ring 2" ise 2005 yapımıdır.
özellikle nba maçlarında ve bazı eğlence programlarında sıklıkla karşılaşılan esprili soru, gönderme. tam böyle olmasa da farklı tipte sorulduğuna da rastlanılmıştır.
bu gece, tv8 ekranlarında da yayınlanan golden state warriors ve oklahoma city thunder maçı'nın canlı yayını esnasında, seyircilerden bir hanımefendiyi seçerek sordular yine.
anlamı, "doğumda mı ayrıldınız? bu nasıl bir benzerlik" şeklindedir. ilgili kişiye, "kayıp kardeşini bulduk" göndermesi yapılarak esprili bir soru yöneltilmesinden ibarettir. benzer eğlence programlarında kiss cam isimli ve yine seyircilerin seçilerek, ekrana yansıtıldığı bir başka uygulama da vardır. içerikleri farklı olsa da sistem ve uygulamaları itibarıyla aynıdırlar.
yayının sahibi trt'nin neden fenerbahçe'nin ismini "fb" yerine, "fen" olarak yazdığını bir türlü anlayamadığım maç olmaktadır. umarım, ajax'a atfen kullanılan kısaltma olan "ajx" ile eş dursun diye yapılmamıştır.
not: bir galatasaraylı olarak fenerbahçe'ye başarılar dilerim.
osmanoğlu hanedanı süresince, türk işçisinin sanatsal özellik gerektiren işlerden ve yapıtlardan mahrum kalması kabul edilebilir bir olgu değildir. Ancak ne yazık ki, bu gerçek göz ardı edilemez. türk işçileri, hanedanın siyasi kararları dolayısıyla, tarım ve hayvancılıkta uzman hale getirilmiş; ne yazıktır ki mimari, maden işleme ve benzeri sanatsal tasarımdan uzak kalmıştır. bunu doğrudan osmanlı imparatorluğu'nun kendisine bağlamak pek doğru olmasa da, cumhuriyetin kuruluş dönemi incelendiğinde, yurda dönen türk evlatlarının niteliksiz işçiler olduğu görülmektedir. tarlada sıcağın tam ortasında çalışan binlerce türk işçisi, yurda geldiğinde sanatsal hiçbir işlemi yerine getiremeyeceğini gördüğü gibi, aynı zamanda alım-satıma dayalı ticari faaliyetlerin de gayrimüslim tebaanın elinde olmasıyla şaşkına dönmüştür. pek tabi anadolu coğrafyasında zenginleşmiş türk ticaret ehilleri de mevcuttur. ancak oransal açıdan bakıldığında sanatsal iş ve tasarıma dayalı türk çalışmaları görememekteyiz. görülenleri de az olarak pekala niteyelebiliriz.
yıllar boyunca bir imparatorluğun tüm yükünü çekmiş bu aziz milletin, bu işçi ve haklı milletin neden hiç özgün mimarisi yok veya neden kendi öz tasarım duygusu yoktur şeklinde hayıflanılmamalıdır. zira türk işçileri, imparatorluğun rahat etmesi adına tarlasını ekip biçmiştir. askere gitmiştir. onyıllarca devletine hizmet etmiştir türk işçisi.
türk bağımsızlığının en önemli temellerinden biridir türk işçisi. vatanı, namusu, kardeşi, babası, annesi için durmadan çalışır, çalışır, çalışır... millet sağolsun, vatan sağolsun der. çok zorluklar çekmiştir, hudut boylarında. düşmanla burun buruna gelmiştir.
açlık, savaş, borç...
tüm işçiler cefakardır ama, işte bu yüzden, türk işçisi daha bir acı doludur bana göre.
rakiplerinin hızlı ve zengin şartlarda ilgili teknolojik ve sosyolojik gelişmeleri kaydettiğini unutmaması gereken aydınlık nesildir. kullandıkları materyallerin yerine hızlı biçimde yeni ve özgün araçlar eklemeli ve gelişimini ilerletmelidir. zira, yıllar sonra günümüzün teknolojik açıdan ilerlemiş ve sağlam enformasyona sahip gençlerinin önüne üretken olmayan bir başka nesil daha çıkacaktır.
birçok milletin bilinen mevcut tarihinden daha eski bir tarihe dayanan atalarının izinden gitmeli, yenilikçi olmalı, üretken olmalı, başkasının değil kendi sisteminin çalışanı olmalıdır.
eleştirileri mevcut sisteme değil kendi akıllarına yöneltmelidir. zira eleştirilen sistem dahi ne kadar acıdır ki, kendi kurduğu sistem değildir. bu gençliğin ömrü uzun olsun. ömrü uzun olsun ki, milletinin yıllar sonraki teknolojik ve sosyolojik gelişmeler dolayısıyla olumsuz etkilenebileceği durumların önüne geçsin.
türk genci bilgisayar üretsin. telefon üretsin. fotoğraf makinesi üretsin. televizyon üretsin. ama sıfırdan üretsin. ana sanayisiyle, yan sanayisiyle, küçük ve büyük tüm işletmeleriyle, ama öncelikle birlik ve beraberliğiyle, çalışarak üretsin. bu topraklar en iyisini hakediyor.
türkler, tarih boyunca yaşadıkları zorlu dönemlerin üstesinden, yine kendi içlerinden çıkardıkları öz evlatları vasıtasıyla gelmeyi bilmişlerdir. işte bu öz evlatlardan biridir atatürk. esarete karşı, bağımsızlık mücadelesini yüzyıllar boyunca sürdürmüş bir milletin en net örneğidir atatürk. öğretmeni, işçisi, avukatı, doktoru, askeri ve tüm ulusuyla birlikte, bir milletin tarih önünde emperyalizme karşı duruşunun adıdır atatürk. devrimdir. emperyalist işgalindeki müslüman ülkelerine bir ışıktır. rabbimin, türk milletini karanlığa terk etmeyişinin kanıtıdır. en zor zamanda, bir halkın çığlığının dinmesi için, rabbim tarafından vesile edilendir.
dün izlediğim ve aslıda konu ile ilgili bağlantılı filmler arasında iyi olarak da adlandırabildiğim bir film. filmin konusu itibariyle ne söylenirse, hangi benzer film örnek olarak verilirse(kaldı ki bu konuya çok güzel örnekleri var) spoiler kıvamına geçeceğini düşünüyorum. film içerik itibariyle, konunun dışında bulunan aksiyon sahneleriyle geçmekte. anlatılması gereken hikayenin ne olduğunu son 20 dakikada çok net anlayabiliyorsunuz. ya da diğer bir deyişle, başka bir hikaye beklentisi içindeyken aslında çok basit ve düz bir sonuç bizi bekliyor.
bir iki oyuncu dışında, tamamen gerçek izlenimini yaratan oyunculuk kurgusu da fena değil. oyuncular, bütçe-senaryo ikilisi açısından bakıldığında gayet başarılı iş çıkarmışlar. imdb puanı, şahsi görüşüm olarak olması gerektiğinden düşük.
özetle found footage türünü sevenler için izlenebilir bir filmdir.
sinemada son 5 senelik süre içerisinde özellikle kendisine yer edinmiş bir tür. kelime manasıyla bulunmuş kayıt anlamına gelen bu türde, karakterler başlarından geçen olayları kaydederler ve daha sonra başka bir ekip bu kayıtları bulur. genel itibariyle bu filmler birbirleriyle bağlantısız kayıtlar ile sergilenebileceği gibi aynı zamanda belirli bir süreyi temsilen bir sıra da oluşturabilirler.
bazı iyi bilinen örnekleri olarak aşağıdakileri sıralayabiliriz:
şampiyonlar ligi'ne güzel bir kura ile başlangıç yapan takımım.
geçen gün televizyon kanallarının birinde borussia dortmund çıkarsa işimiz zor tarzı yorumlar yapıldı. şüphesiz ki ben de buna katılıyorum. manchester united ile birlikte dortmund'un olması işi son derece zora sokacaktı. son takım çekilirken; cannovaro'nun uğuru sayesinde cluj'un çıktığı sırada geriye kalan takımın borussia dortmund olduğunu görmemle birlikte derin bir nefes aldım.
umarım, avrupa'da kalan tek türk takımı olan galatasarayımız, şampiyonada başarıyı yakalar.
an itibariyle trt'den dinlediğim spor toto süper lig 19. hafta maçıdır. fakat galatasaray'ın attığı golü anlamam tamamen kendi çabalarımla olmuştur. spiker öyle bir gol yorumu yaptı ki sanki top taca gitmiştir. anlayamadım.
hate train merak edilen mission metallica videolarının başında çalan intronun müthiş son halidir. kanımca birçok metallica videosunda geçen ara ve giriş şarkılarına burada cevap olarak görülebilir.
keşke albüme de konsaymış dedirten şarkılar bütünüdür aynı zamanda.
edit: küçük bir ekleme yapalım. hell and black piyasada daha önce hellbound adıyla bulunmaktaydı. youtube takipçileri bilirler.
edit2: Just A Bullet Away ise holy revolver adıyla bir kısmı biliniyordu. yine nefis bir düzenlemeyle sunulmuş.
lou reed ve metallica'nın ortak albümleri lulu'nun 8. parçasıdır.
sözleri:
Little dog who cant get in
Moaning at the bed side
Moaning from each limb
Little dog who cant get in
Can only cry but
Can not swim
Pony legs, little trot
Little dog has to wait a lot
The bigger dog has got his spot
And elbowed him away
Listen to him barking
Listen to him call
Little dog dont have much at all
A puny body and a tiny dick
A little dog can make you sick
If you got the money you can go to the top
The female dog dont care what you got
As long as you can raise that
Little doggie face to a cold hearted pussy
You could have a taste
A taste of what the big dog got
A taste of what the big dog got
The little dog with the one hundred dollar spot
Can run his tongue over the hot in trot
Hot in trot
Run his tongue over the hot in trot
Money can do anything
Money can do anything
Money can do anything
Tell me what you want
My small dog, he want what I got
Wants to run his tongue over my hot spot
Pathetic little dog
Pathetic little dog
The little man follows his nose
Counts his fingers and his toes
He still got those
Pathetic little dog
Pathetic little dog
Following his nose
But it needs my money to buy
Im an up while youre a down
I am an up while youre a down
The spring and the will follow me around
While you sniff your shit in the wind
Sniff your shit in the wind
Money can do anything
Money can do anything
Tell me what it is you want
Just tell me what it is you want
Im an up while youre a down
The spring and the will follow me around
Tell me what it is you want
Tell me what it is you want
You sniff your shit in the wind
Follow me around
Pathetic little dog
Pathetic little dog
Pathetic little dog
lou reed ve metallica'nın ortak albümleri lulu'nun 10. parçasıdır.
albümün en uzun(19:29) şarkısıdır.
sözleri:
Would you come to me
If I was half drowning
An arm above the last wave
Would you come to me
Would you pull me up
Would the effort really hurt you
Is it unfair to ask you
To help pull me up
The window broke the silence of the matches
The smoke effortlessly floating
Pull me up
Would you be my lord and savior
Pull me up by my hair
Now would you kiss me, on my lips
Burning fever burning on my forehead
The brain that once was listening now
Shoots out its tiresome message
Wont you pull me up
Scalding, my dead father
Has the motor and hes driving towards
An island of lost souls
Sunny, a monkey then to monkey
I will teach you meanness, fear and blindness
No social redeeming kindness
Or oh, state of grace
Would you pull me up
Would you drop the mental bullet
Would you pull me by the arm up
Would you still kiss my lips
Hiccup, the dream is over
Get the coffee, turn the lights on
Say hello to junior dad
The greatest disappointment
Age withered him and changed him
Into junior dad
Psychic savagery
The greatest disappointment
The greatest disappointment
Age withered him and changed him
Into junior dad
lou reed ve metallica'nın ortak albümleri lulu'nun 7. parçasıdır.
sözleri:
Frustration
In my lexicon of hate
I see you with your portraiture
Does he love you?
Does he love you too?
The brush strokes
Kiss your breasts and toes
I cry icicles in my stein
The heartbeats flutter
With an abnormal rhythm
The pain shoots through my body
A sword between my thighs
I wish that I could kill you
But I too love your eyes
Youre feeling less whore but you stimulate
The hatred smolders in your eyes
Id drop to my knees in a second
To salivate in your thighs
But all I do is fall over
I dont have the strength I once had
In you and your prickless lover
And his easel in his eyes
I feel the pain creep up my leg
Blood runs from my nose
I puke my guts out at your feet
Youre more man than I
To be dead to have no feeling
To be dry and spermless like a girl
I want so much to hurt you
I want so much to hurt you
I want so much to hurt you
Marry me
I want you as my wife
Spermless like a girl
More man than I
More man than I
Frustration
In my lexicon of hate
Youre feeling less like a whore but you
Stimulate
All I do is fall over
I dont have the strength I once had
All I do is fall over
I dont have the strength I once had
I want you so much to hurt you
I want so much to hurt you
I want so much to hurt you
I want you as a wife
Frustration is my lexicon of hate
Frustration is my lexicon of hate
Fru fru frustration, my lexicon of hate
I cry icicles
Heartbeats flutter
Abnormal rhythm
I wish that I could kill you
But I too love your eyes
I want you as my wife
I want you as my wife
Spermless like a girl
Lucky in feeling
More man than I
Marry me, marry me, marry me
I want you as a wife
Spermless like a girl
Puking my guts at your feet
More man than I
Fru fru fru frustration
Frustration
lou reed ve metallica'nın ortak albümleri lulu'nun 4. parçasıdır.
sözleri:
Im built like you are
I have a dress and a train
Your snake cold lips
Make a harsh straight line
That echoes through my brain
Youre perfect
Let me lift a glass high
Let me follow in your footsteps
Let me follow in your sigh
Let me follow in your sigh
Im a woman who likes men
But this is something else
Ive never felt such stirrings
I feel like I
Was someone else
I wish youd tie me up and beat me
Crush me like a kick
A bleeding strap across my back
Some blood that you could kiss
Oh kiss away, oh kiss away
I wish there was a strap of blood
That you could kiss away
I wish there was a strap of blood
That you could kiss away
Tie me with a scarf and jewels
Put a bloody gag to my teeth
I beg you to degrade me
Is there waste that I could eat
I am a secret lover
I am your little girl
Please spit into my mouth
Im forever in your swirl
Youre heartless and I love that
You have no use of me
But I open the sticks, sticky legs I bear
And then insert a fist, an arm
Some lost appendage
Please open me I beg
You are my goliath
You are my goliath
And I am mistress dread
lou reed ve metallica'nın ortak albümleri lulu'nun 5. parçasıdır.
sözleri:
You cant put a butterfly in a jar
If the efforts too high no matter who you are
You cant catch the moon, or the sun or the stars
It doesnt matter who you are
Iced honey
Now me Ive tried a million tricks
To make life cold and make it stick
Not running heat that flames then out
But the proud piece of ice that always floats
Iced honey
If I cant trap a butterfly or a bee
If I cant keep my heart where I want it to be
If no matter how much soul and heart
I put to the wood
If a flaming heart is not that good
Iced honey
If you cant put a butterfly in a jar
If violence mars your final hour
If you make others feel like jam
Poured on a piece of charbroiled lamb
If its all mixed up and you cannot shout
And your oxygen starts to run out
If your final gasp has the recipe wrong
And instead of hello you say so long
If your energy starts to leak out
And people wonder what youre all about
A heartbreaker with an unattached heart
The story of love gives them all a start
And me, Ive always been this way
Not by choice, just this way
I cant put my honey pot in a jar
Or a heart or a fist of some young boy
If you cant put a butterfly in a jar
No wonder no need to wonder where you are
It might seem like hell, the River Styx
Your affection never sticks
No matter what you say, no matter what you do
A butterfly heart flies right past you
Theres nothing to say, nothing to do
See if the ice will melt for you
Iced honey
lou reed ve metallica'nın ortak albümleri lulu'nun 3. parçasıdır.
sözleri:
If I pump out blood in the sunshine
Oil on the wheel
That is blasted and busted away
A nail or a little piece of glass
A little piece of glass
A little piece of glass
Swarming like bees over the air
Off the pump off the thing
The blood that Im pumping away
Like bees over the air
Off the pump
Off the thing
The blood that Im pumping away
Off the pump
Off the thing
The blood that Im pumping away
If I pump blood in the sunshine
And you wear a leather box with azaleas
And I pump more blood
And it seeps through my skin
Will you adore the river
The stream, the trickle
The tributary of my heart
As I pump more blood
And it seeps through my skin
Will you adore the river
The stream, the trickle
The tributary of my heart
If Im pumping blood
Like a common state worker
If I waggle my ass like a dark prostitute
Would you think less of me
And my coagulating heart
Waggle my ass like a dark prostitute
Coagulating heart
Pumping blood
Would you top me off
Would you top me off as I deepen a curtsy
While you yell out, mercy;
We grow apart
Would you rip and cut me
Use a knife on me
Be shocked at the boldness
The coldness of this little heart
Tied up in leather
Would you take the measure
Of the blood that I pump
In the manic confusion of love
Supreme violation
Supreme violation
Oh, ah, ah, ah Jack I beseech you;
Oh Jack I beseech you;
Supreme violation
Blood in the foyer
The bathroom
The tea room
The kitchen, with her knives splayed
I will swallow your sharpest cutter
Like a colored mans dick
Blood spurting from me
Oh Jack, Jack I beseech
Jack, I beseech you, I beseech
In the end it was an ordinary heart
Oh Jack I beseech you
As I scream out my pain
In the end it was an ordinary heart
In the end, in the end, in the end
It was an ordinary heart
Jack, Jack, Jack, Jack, Jack I beseech you;
Supreme violation . . . Oh
Jack, Jack, Jack I beseech you
I call out your name
Blood in the foyer, the bathroom,
The tea room, the kitchen
And knives splayed
I swallow your sharpest cutter
Like a colored mans dick
Blood spurting from me
Blood spurting from me
ülkedeki çoğunluk gibi, klasik bir devlet lisesinden mezun oldum. ve şöyle söyleyebilirim ki liseye kadar gördüğümüz din eğitiminde tüm dinlere yer verildi. okulumun diğer okullardan bir farkı yok. fakat bu noktada sanırım hoca faktörü de öne çıkıyor. ne mutlu ki öğrenim boyunca 4 farklı din hocasından ders aldık. hepsi de mükemmeldiler.ve ne sorulursa sorulsun eşit hakta cevaplamaya çlışıyorlardı. tamam geneli için söylemek pek doğru olmayabilir. yani her meslekte farklı kişi tipleri mevcuttur. belki de benim şansımdır dediğim gibi.
fakat değinmek istediğim bir diğer nokta, bizim avrupa ve diğer hristiyan ülkelerden ayrıldığımız çok önemli bir husus var. çoğunluğunu katoliklerin oluşturduğu hristiyan ülke camiasının yine çok büyük kısmının(dikkat edin çok büyük bir kısmı diyorum) anayasalarında laiklik terimi bulunmamaktadır. bunun yerine resmi lider yapıları millete aktarılarak kiliseden ayrılmışlardır. ancak eğitim konusunda böyle bir konu tam olarak bulunmamaktadır. tıpkı bizdeki imam hatip liselerinin benzerleri onlarda da var. fakat onlardan mezun olunca sadece papaz, rahip, peder * olmaları gibi kısıtları yoktur. bu nokta da laik olmadıklarının göstergesidir. bununla birlikte inanılmaz iyi din eğitimi vermektedirler.
bizim okullarda okutulan din konusunda biraz dar kaldığımızı düşünüyorum. yani çoğu okuldaki arkadaşlarımdan duyduklarıma göre sadece dua ezberlemek, namaz kılmayı öğrenmek gibi fonksiyonlar yapılıyor ki bunların da temeline inilmiyordu. genel olarak yaptığım araştırmalar ve kendi birikimim doğrultusunda söyleyebilirim ki ahlak, islam temeli, değişmez yapılar(dua, namaz şekli) iyi anlatılmaya çalışılıyor; fakat eksik olarak anlatılıyor. hele ki 1517-1924 arasında yüzyıllarca islamın bayraktarlığını yapan bir ülkede. yani konu sadece islama odalanıyor. halbuki konu bu kadar basit değildir. bu sürede halifelik etkileri vs gibi konular genelde tarih derslerinde ve orada da kısıtlı olarak anlatılıyor.
şüphesiz inanın ya da inanmayın kitaplar arasında en demokratik(neye göre, kime göre?) kitabın bizimkisi olduğu düşünülürse bunlara bağlı anlatılacak çok şey olduğundan adım gibi eminim.
ama bu konu özellikle türk topraklarında hassas bir konudur. bu doğrultuda defalarca düşünülmesi ve konunun tekrar tekrar işlenmesi gereklidir. ve geniş kapsamlı, bol bilgi ve anlatım içerikli olarak zenginleştirilmelidir.
sadece belirli kitlelerce sahiplenilmeye çalışılan bayram. halbuki din-siyaset ikilisinden sıyrılıp geniş planda bakılmalıdır. 87 * yıldan beri gel-gitlerle de olsa ülkemizde resmi olarak kutlanmaktadır. peki niye? çünkü belirli bir kesime mensupların bayramı değil, işçilerinin hepsinin bayramıdır. alın terinin kutlanmasıdır.
"vatanını" ve "milletini" seven tüm türk işçilerinin bayramı kutlu olsun.
üstüne yapılan eleştirileri okuduktan sonra -tamamen objektif bakmaya çalışarak- biraz evvel izlemeyi bitirdiğim film.
konu kısa bir araştırma yaparsanız anlayacağınız gibi uzaylı-insan mücadele filmi. fakat filmin asli odak noktasının uzaylıların istilası değil, istiladan sonraki insan davranışları olduğunu düşünüyorum. eğer bir bol aksiyon veya izdiham tarzı beklentiyle izlerseniz hayal kırıklığı yaşamanız muhtemel. zaten olumsuz eleştirilerin de altında bu yatmakta. yani konuyla ilintili olarak yapılmış onlarca filmden sonra bir de böyle bir tarz, pek de izleyici kitlesine kendisini kolay adapte ettiremeyebilir. ama gerek senaryo gerekse bu senaryoya bağlı dozunda aksiyon filmin limitlerini dengede tutmuşa benziyor. zaten film bir noktadan sonra uzay-insan ilişkisinden tamamen kopup; romantik-gerilime dönüyor. fakat yine gerilimden üst düzey bir beklenti içine girmemekte fayda var. oyunculuklar açısından gayet iyi bulduğumu da belirtmek isterim.
düşük bütçe vs (15000 dolar rakamı ortalıkta dolanıyor. Uluslararası forumlarda da pek net bir detay bulamadım) lafları biraz hikaye gibi geldi. ancak sağlam 10 kişilik editing-animating-modelling-compositing-matching ekibi ile de gayet yapılabiliritesi var gibi görünüyor. Ancak ülke içindeki ortamı nasıl organize edersiniz bu rakamlara o kısmını bilemem. tabi bu kısım pazarlama tekniği de olmuş olabilir. neyse asıl konumuza dönelim. oyunculuk gayet iyi. yani ne bekleniyor bilmiyorum ki. gayet doğal bir oyun sergilemiş başrolünden figürasyonuna kadar herkes.
ayrıca film uzaylı yapıları itibariyle on numara iş yapmıştır. her filmde eli kolu kafası gözü ağzı burnu olan "dünya dışı varlık"lardan gına geldi. bu da artı bir not.
filmin son karesinden sonra 2-3 saniyelik boşlukta kaldım. ama "haydaaa ne oluyor" boşluğu değildi. izleyenler ve bu tarzda yazılmış, bu tipte çekilmiş filmleri sevenler filmin sonunu mutlaka beğeneceklerdir diye umuyorum.