''hakiki kahraman kendi alınyazısı adına çarpışır ve ölür, bir inanç uğruna değil. ''
bu cümle aklıma şunu getirdi.fil vakasında ebrehe ve ordusu gelir kabe'yi yıkmaya. mekke şehrini idare eden abdulmuttalip dikilir karşısına ve ebrehe'den yağmalanmış olan 100 devesini geri ister. ebrehe sinirlenir ve ''ben kabeyi yıkmaya geliyorum sizse benden develerinizi mi istiyorsunuz ? '' diye karşılık verir. abdulmuttalip ise ''ben develerin sahibiyim,kabeyi sahibi korur '' der.
şimdiki müslümanlar olsa heralde abdülmuttalip'i mürted ilan ederlerdi diye düşünüyorum.
Diyeceğim odur ki alınyazınız için çarpışın inancınız için değil.malumunuz inançları için çarpışanlar tahribatı onarılamaz zararlar veriyor.
bir aydan fazladır elimde. üstüne pek çok kitap okudum ama bu çok farklı. sadece iki cümle okumak bile insanı cok sarsıyor. sadece düşünmek isteyen insanların okuması gerektiğini düşünüyorum. Daha ilk sayfalarında Kant, Schopenhauer, Nietzsche gibi filozoflara yakın görüşleri hissedebiliyorsunuz. Bu üç filozof zaten yeterince sarsıcıyken bir de bunların harmanı çok sert oluyor.
Oturup roman gibi okunacak gibi değil. Okurken yaşamanız gereken bir kitap. ilk sayfalarını sesli bir şekilde okuyarak arkadaşlarımla münakaşa etmiştim. Tartıştığımız düşünceler gerçekten kafa yorucu ve değer yargılarımızı alaşağı ediyordu. Tekrar aynı ortamda olmak istiyorum..Ah virus!
-mahluklar arasında, sadece insan sürekli bir tiksinti uyandırabilir. bir hayvanın yarattığı iğrenme geçicidir, düşüncemizde hiç olgunlaşmaz; oysa hemcinslerimiz düşünüşümüze musallat olurlar, dünyadan kopukluk mekanizmamıza sızarak itiraz ve katılmama sistemimizi teyit ederler.
- kendini ortadan kaldırmayı hiç tasarlamamış; ipin, kurşunun, zehirin ya da denizin yardımına başvurabileceğini hiç hissetmemiş kişi. aşağılık bir kürek mahkllmudur; ya da evrenin leşi üzerinde sürünen bir solucan. .. bu dünya elimizden her şeyi alabilir, bize her şeyi yasaklayabilir, ama kendimizi yok etmemizi engellemeye kimsenin gücü yetmez.
ince bir kitap olsa da sindire sindire okumak için çok yavaş ilerliyorum.
Zaferler ve yenilgiler, adı kader olan bilinmez bir yasaya göre birbirini izlerler; kader, felsefi olarak yoksun kaldığımızda, şu dünyadaki ya da herhangi bir yerdeki ikametimiz bize çözümsüz, maruz kalınacak bir lanet gibi saçma, ya da hak edilmemiş göründüğünde başvurduğumuz sözcüktür.. Kader- mağluplar terminolojisinin gözde sözcüğü...
KENDiNi iMHA ETMENiN KAYNAKLARI
Omuzlarımızın ve düşüncelerimizin üzerinde ağır yüklerle bir hapishanede doğmuşuz; kesip atma imkânı bizi bir sonraki gün yeniden başlamaya teşvik etmese, tek bir günün bile sonunu getiremezdik... Bu dünyanın prangaları ve solunmaz havası her şeyi elimizden alır, kendimizi öldürme özgürlüğü hariç; bu özgürlük de, bunaltıcı ağırlıkların üstesinden gelen bir kuvvet ve gurur verir bize.
Kitapta olan kelimeler ve katıldığım kelimeler bunlar.
Düşündüklerimi düşünmüş, yaptığım şeye benzer şey yapmış birisi var bu kitapta, bu kitabı yazan kişi de.
Felsefe ile ilgilenen, gelenekleri ve toplumsal yargıları aşmış, kapsamlı,geniș ve karmaşık düşünebilen kişi kendisini görebilir bu kitapta.
en sevdiğim kitaplardan biri. kurgusal olmayan bir kitap için bunu söylemek çok zor benim için.
ateist manifesto olabilecek başlıkları bölümleri var ama tanrı düşüncesini olgunlaştıran bölümleri de var. şu an kitabı arkadaşıma verdiğim için örneklendiremiyorum.
cioran inanılmaz çarpıcı bir metin ortaya koymuş. mental olarak sağlam hissetmediğiniz bir zamanda okumamalısınız. hatta çarpıcı demek az kalır tokatlayıcı.
ezberden söyleyeceğim aklıma kazınmış çok pasajı var, şu da hamlet'in kafatası sahnesini hatırlatıyor his olarak:
"giysi bizimle hiçlik arasına girer. vücudunuza bir aynada bakın, ölümlü olduğunuzu anlayacaksınız. parmaklarınızı kaburga kemiklerinizin üzerinde bir mandoline dokunur gibi gezdirin: mezara ne kadar yakın olduğunuzu göreceksiniz. giyimli olduğumuz içindir ki ölümsüzlükle böbürleniriz. bir kravat takıldığında nasıl ölünebilir?
bir şapka taktığınızda ana karnında günler geçirdiğiniz ya da solucanların yağlarınızı tıka basa yiyecekleri kimin aklına gelir?"