Geçen evde temizlik yaparken eski dergilerin arasında bunları buldum. Dergi 15 yıllık, ama çokomel kağıtları en az 20 yıllık. Çocukken ben biriktirmiştim bunları. Bütün alfabeyi tamamlayınca akülü araba hediye ediyorlardı. 20 yıldan fazla zaman geçmiş. Akülü arabam falan da olmadı. Ve en kötüsü de bu çocuk iyimserliğiminden eser kalmamış.
Çocukluk gitti, iyimserliği, iyi niyeti,saflığı bir derginin arasında saklanıyormuş.
Ben belki büyüdüm çay içecek yaşa geldim ama babam sormadan hep oralet söylerdi. Ne zaman oturduk "ne içiyosun" dedi, büyüdüğümü anladım. Şimdilerde çaydan sıkılıp oralet içtiğimde bir gerçek. Eskileri özledim heralde.
En güzel detaylar çizgi filmlerdir. Pazar günleri sabahın çok erken saatlerinde uyanıp herkes uyurken izlenen çizgi filmler çocukluğum en güzel, en özlenen anılarıdır.
Bisiklet sürmeyi tek başıma öğrendim küçükken. Öğrenirken o kadar çok düştüm ki her düşüşümü ve her düşüşün verdiği acıyı hatırlarım. Derken geçen gün bisiklet kullanırken saçma bir şekilde yine düştüm, düştükten sonraki o hissiyat, dizimde ve dirseğimde hissettiğim acı o kadar tanıdık geldi ki. Çocukluk işte... ama farkettim ki artık utanmıyorum düşmekten. Yaşlılık işte...
değişik bir perde vardı, çiçekli falan. Zamanında bedavamı dağıttılar bilmiyorum ama epeyce vardı. iki dakikadan uzun baktığınızda psikolojin bozuluyordu. Nedense aklıma o lanet perde geldi