Şekerli kolye vardı hatırlayan çıkar mı bilmiyorum.
Yenilebilen jöleler vardı, cino vardı, peki vardı, turbo sakız vardı, bumbo vardı, kalp şeklinde dondurma vardı çilekli, ha bir de hala var gerçi de hüptrik.
Geçmişi özledim...
Yaz akşamlarında o yazda bir defa babam bizi parka götürürdü. Parkta kilitli metal dolapların içinde, Kemal sunal filmi oynatılan televizyonlar vardı. O gürültüde boğucu bir sesle o filmleri izlerken bize ısmarlanan gazozu içmek, çocukken en sevdiğim şeydi.
Günde en az iki kinder sürpriz yerdim. Mahalledeki arkadaşlarla leğende beyblade tokuşturmayı ve taso oynamayı oldukça severdim. Sokağımızdaki kimi yıkık binalara girip içinde dolaşmak da güzel olurdu.
Sokakta voleybol oynamak, ortada sıçan oynamak, tombiribiç dediğimiz bir oyun vardı bir de tabiki "istop" oyununa bayılırdım. Kısacası tum gün oyun oynar sonra bizim bahçedeki çeşmeye ağzımı dayar doyasıya su içerdim.
Horoz şekerim (keşke bitmeseydi)
Toybox(acaba içinden ne oyuncak çıkacak)
Haribo altın ayıcık (eskiden daha güzeldi)
Çitos(biz her cipse bunu derdik içinden taso çıkıyordu).
tatiller ve 302 otobuslerle uzun seyahatler. hele en on siradaki koltuklardan birinde yer alinmissaaa... kaymakli ekmek kadayifi olurdu benim icin. ve tabii bu seyahatlerde kurulan yolculuk dostluklari.
Çocukken kaldığım odanın hemen yanında büyük bi tane ağaç vardı. Hergün kuş cıvıltılarıyla uyanırdım. Güne hep öyle başlıyodum.
Çok seviyodum ya böyle ölümüne uyuyup sabah erkenden dinç uyanmayı.
Şimdi 15 saat de uyusam hep uykum var.