evrenin bir mıknatıs gibi ''mutluyum'' düşüncenizi daha çok mutluluğa,''şanssızım'' düşüncenizi daha çok şanssızlığa dönüştürerek size geri yansıtan devasa bir ayna gibi çalıştığını anlatan prensip.aynı zamanda bir nil günkitabı.
(bkz: the secret)
bir fizikçi olmama rağmen halen anlam veremediğim yasa. yanlış anlamayın newton'unkine değil şu nil gün'ün savunduğu yasaya anlam veremiyorum. düşünüyorum düşünüyorum, çekiyorum çekiyorum gelmiyor. pozitif düşünüyorum negatif oluyor. negatif düşününce yine negatif oluyor. ne bu ya.
''Bu alemde olabilecek her bir olay için, misal aleminde sayısız ihtimaller uyur. Siz ağzınızdan çıkardığınız lakırdılarla o ihtimalleri uyandırırsınız. Güzel kelimeler söyleyin ki güzel ihtimaller uyansın.''
Düşünürlere göre; Yeryüzünde varolan canlı cansız her varlığın bir çekimi olması. kişinin düşünceleri ise yeryüzündeki en büyük çekimdir. çekim yasası düşüncelerinizi yönlendirdiğiniz varlığa frekanslar şeklinde iletir ve onu size çeker. ne istediğinizi önemsemez, sadece düşüncelerde yoğunlaşır.
örnek vermek gerekirse;
rejim yapan bir insan, kilolarına odaklanır. ufacık bir kaçamakta kilo alıcam endişesine kapılır. aslında isteği kilo almamaktır lakin kilo alacağını düşündüğü için sırra (çekim yasasına) göre kilo alır.
kafanızdan geçen düşüncelere dikkat etmeli ve doğru frekanslar yollamalısınız. kitaba göre * dünyadaki tüm paranın %96 sının sadece dünya nüfusunun %1 lik kısmına ait olması tesadüf değil. çekim yasasını bilerek ya da bilmeyerek uygulayan %1 lik kısım, bu sır sayesinde zengin...
elbette ki çekim yasası ile ilgili tek kitap the secret değil. malum herkesin bildiği üzere popüleritesi sayesinde çekim yasasını milyonlarca insana ulaştırmıştır... fakat the secret dışında bu yasa üzerine yüzlerce araştırma kitabı da bulunmaktadır.
benzer benzeri çeker buna karşılık, değişik olanlar birbirini iter. hatta benzer, benzeri ile güçlenir. yani yoğunlaşır. bunu, piyangodan da biliriz. bir tuşuna basıldığında, aynı akortlu telleri de titreşime başlarken, başka bir frekansa ayarlanmış diğer teller hareketsiz kalır. düşüncelerimiz de belli bir frekansta titreşen enerjidir. yani biz, her ne düşünürsek, aynı titreşimleri harekete geçiririz.
bu tabii tersine de işler. orada, dışarıda düşüncelerimizle aynı frekans da titreşen herşey, bizi de harekete geçirir. düşüncelerimiz, kendine benzeyenlerin hepsini kendine çeken, görünmez bir mıknatıs gibidir. neden zaten çok şeyi olanlara, daha çok şey gelir? çünkü öyle düşünürler. çünkü düşünce dünyalarında başka birşey mevcut değildir. çünkü zenginliğe ait titreşimlerde yaşarlar.
başarı, başarıyı çeker; mutsuzluk daha çok mutsuzluğu.
eğer aşıksak, aşktaki mutluluğumuza paralel olarak, diğer herşey de yolunda gider. tabii zira dünyaya pozitif gözlerle bakarız. pozitif düşünceler, pozitif bir dünya yaratır. o zaman herşeyi becerebiliriz. kullandığımız cümleler artık: çok mutluyum bütün dünya elimin altında herşey yolunda şeklindedir.
ve gerçektende, dünya elimizin altındadır, zira evren, tüm bu cümleleri yakalar ve işleme sokar.
Geçenlerde gene ilginç ama güzel bir olay geldi başıma.
Artık bir yandan farkındayım olumlu düşünmenin falan filan. Sofranın başına geçtik ailecek akşam yemeğini yemekteyiz birden aklıma bir şey takıldı kardeşimin kaç gündür aramadığını düşündüm. sonra ortaya attım bunu.
Sonra babam sağımdan heyecanla kükredi bir aslan gibi " hhaaaa bende bunu diyecektim tam" dedi. Sonra annemde bende içimden geçirmiştim dedi. O an bir şeyler fena halde olmaya başladı. Enteresandı.