Adana (842)
Adiyaman (11)
Afyon (95)
Aksaray (285)
Amasya (32)
Ankara (1772)
Antalya (183)
Artvin (10)
Aydin (1746)
Balikesir (2779)
Bartin (254)
Bayburt (21)
Bilecik (854)
Bingöl (8)
Bitlis (59)
Bolu (1405)
Burdur (606)
Bursa (3737)
çankiri (972)
çanakkale (1788)
çorum (1333)
Denizli (2195)
Diyarbakir (49)
Edirne (858)
Elaziğ (159)
Erzincan (282)
Erzurum (109)
Eskişehir (843)
Gaziantep (502)
Giresun (114)
Gümüşhane (39)
Hatay (283)
Içel (1218)
Isparta (55)
Istanbul (1648)
Izmir (1720)
Kahramanmaraş (213)
Karaman (455)
Kars (1)
Kastamonu (2425)
Kayseri (771)
Kirikkale (232)
Kirklareli (366)
Kirşehir (448)
Kocaeli (583)
Konya (2488)
Kütahya (1487)
Malatya (141)
Manisa (2174)
Mardin (7)
Muğla (671)
Muş (7)
Nevşehir (525)
Niğde (509)
Ordu (56)
Rize (71)
Sakarya (526)
Samsun (44)
Siirt (40)
Sinop (1488)
Sivas (25)
Tekirdağ (646)
Tokat (47)
Trabzon (155)
Tunceli (30)
Urfa (383)
Uşak (818)
Van (36)
Yozgat (661)
Zonguldak (753).
kim bu vatan uğruna olmaz ki feda
şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda...
onlar eğer söz konu vatansa gerisi teferruttır diyen ölümsüz kahramanlar.
onlar vatan için namus için din için hayatların feda etmiş kınalı kuzular.
onlar tüm dünyaya karşı göğsünü siper etmiş aslan parçaları.
onlar bu milletin asla unutmayacağı ve minnetle anacağı fedakar ruhlar.
ruhları şad olsun.
tabi çanakkale şehitleri yazılırken sadece şu anki türkiye sınırları içindekilerin yazılmaması, osmanlı coğrafyasının çok çeşitli yerlerinden gelerek toprağa düşmüş bu büyük insanların hepsine türk olsun olmasın saygının sunulması gerekir.
dünümüzü, bugünümüzü ve yarınımızı borçlu olduğumuz, keşke layık olabilseydik dediğimiz atalarımız. minnet ve saygıyla andığımız, emanetlerine ne acıdır ki sahip çıkamadıklarımız.
öyle büyüksün ki canın kurtarıyor tevhidi
bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi...
sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
gömelim gel seni tarihe desen sığmazsın.
herbiri adına binlerce sayfalık destan yazsak bile haklarını veremeyeceğimiz dünyada bu kadar şanlı, bile bile arzu ile şehit olmaya giden başka bir asker yoktur. varlığımızın sebebi orada kefensiz yatan kahramanlardır. ruhları şad olsun.
içlerinde anafartalar ve kirte muharebesinde yer almış dedeleriminde bulunduğu, vatan uğruna neler yapılabileceğini insanlığa gösteren kahramanların mertebesidir çanakkalede şehit olmak.
vatan toprağının bütünlüğünü, imanını, namusunu, sancağını ve tüm değerlerini canı pahasına müdafaa ederken toprağa düşmüş gencecik canlarımızdır onlar. düşman birliklerine mensup, canlarını yitiren askerlere de koyun açan kutsal çanakkale topraklarının gerçek sahipleri. vatan size ilelebet minnettardır.
allah bizi bir daha böyle bir felaketle karsılastırmasın ki ;canlarımız boylece ölüp yitmesin. Canım şehitlerimize ve halen burada şimdi de vatanın doğusunda ölen aslanlarımıza Allah rahmet etsin.
mehmet akif in bir şiiri.
--spoiler--
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı!"
Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,
Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat îman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i ilâhî o metîn istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkîf edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedî'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
işte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, islâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
--spoiler--
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
p.s:su sozlukte anlamsız bir suru konu icn yuzlerce entry varken, canakkale sehitleri hakkında bu kadar az entry olması ayrı bir keder oldu bugun bana.
her seferinde dolanıp dolaşılıp yalan yanlış bir fotoğrafla (hani şu 1917'de fotoğrafı çekilen iki çocuk - çanakkale savaşı bile bitmiş) mertebeleri yükseltilmeye çalışılan kişilerdir. onlar zaten şehitlik mertebesine ulaşmışken bizim yalan fotoğraflarla onları daha çok acındırarak şereflendirmeye çalışmamız komik kaçıyor.
şehitler ölmez, vatan bölünmez söylemleri çalınacak yine kulaklara slayt gösterileri dolaşacak posta kutularında, gazetelerde manşet yanında yer alan haberler, tv belgeselleri ile anılacaklar.o günden bu yana geçen zamana bakacak olsak vatan şimdi kıymetsiz ticari satılık olmuş, gencecik bedenler şehitler ne yazıktır ki hala kıymetsiz ne yüzümüz var ki o canlarını hiçe sayan vatan toprakları için kanını son damlasına kadar akıtmış sağ kalma şansı varken belki silah arkadaşını ateş altında yalnız bırakamamış şehitliğe gönüllü razı gelmiş askerlerimizi anmaya, topla tüfekle can alınarak, can verilerek savunulmuş bu toprakları korumak şimdi öylesi zor değil masabaşında alınacak doğru kararlar, politika, ülke menfaatine yapılmiş işbirlikleri, yatırımlar yetecekken korumaya yapamıyorsak hissettiğimiz halde vatan dediğimiz ülke dediğimiz toprağın altımızdan kayışını eli kolu bağlı duruyorsak anarken yüzü ak bazılarının kemikleri toprak üstünde şehitlerimizi utançtan kahrolmalıyız, yüzlerimizi yere eğmeliyiz.
yaklaşık olarak 250bin kadar olan yiğitlerdir. sadece 18 martlarda akıllara gelenlerdir. günün herhangi bir saatinde onlar üç beş şiiri okunur. çeşitli videolar paylaışılır. ya da duygu e-mailler gönderilir. hepsi bundan ibarettir. diğer günler kimsenin aklına bile gelmez. akıllarına gelmez yedikleri her lokmada onların payı olduğu. onlar orda şehit olmasa bizim babalarımızın bile belli olmayacığını. zaten bunlar başka günlerde birlerinin kafasından geçseydi daha başka olurdu ortalık. daha çok vatanını seven insanlar yönetirdi buraları. daha mantıklı insalar daha mantıklı işler için uğraşırdı ortalıkta...
zaten çanakkale ile ilgili girilen entry lerin büyük kısmının 18 martta olmasından kolayca anlaşılmaktadır.