en son yunanlı dostu theodorakis'in kendisine yazdığı mektubu köşe yazarı olduğu gazetede haber olarak yayınlanmasına izin vererek başkalarının etik anlayışını sorgulamasında ne kadar haklı olduğunu düşündürten yazar...
Uluslararası üne sahip sanatçı Zülfü Livaneli'nin konuğu olarak Türkiye'ye gelen Theodorakis , Ege'nin iki yakasında barış rüzgarları estirdi. ...
TRT Theodorakis'i Türkiye'ye çağıran sanatçı Zülfü Livaneli'nin değil sesini duyurmak, görüntüsünü bile ekranlara yansıtmamak için büyük özen gösteriyor. Oysa Atina televizyonu Livaneli'nin konserini canlı yayın olarak veriyor.
Livaneli'ye bütün Batı televizyonları açık, Türk televizyonu ise yasaktır.
...
Dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olarak, bu onuru, evrensel kültür okyanuslarında ulusal kültürümüz ile paylaşmak istiyor muyuz, istemiyor muyuz?
Gidin sorun Paris'te...Roma'da...Berlin'de...New York'ta...Madrid'te...Dünyanın neresinde olursa olsun sorun bakalım, Türk sanatçısı kim? Yazarı kim? Ressamı kim? Bestecisi kim?
Ozanların ozanı Nazım Hikmet'in dediği gibi "Türküler söylendikçe Türk diliyle / Seni seviyorum gülüm dendikçe, Türk diliyle/ Türk diliyle gülünüp, Türk diliyle ağıtlar yakıldıkça" böyle insanlar hep anılacak...
Yasak konulsa da, TRT ekranları kapansa da halk okuyacak, halk dinleyecek, halk sevecek, halk izleyecek bu sanatçıları!
12 mart darbesi döneminde "uçak kaçırma" bahanesiyle içeri alınmak istenen sanatçı. emri alan yüzbaşı suçlama yapacak herhangi bir kanıt, en ufak bir bahÂne bulamayınca komutana bu durumu bildirir, komutandan aldığı yanıt "sen savaşa girmeden kaybettiğini söylüyorsun" olur.
yapılan sorgulamada livaneli'ye uçağı neden kaçırdığı sorulur, o da "yetişemedim kaçırdım" der. "bu ne biçim cevap" diye tepki alınca da "böyle soruya böyle cevap" der ve bu suçlamanın komikliğinden bahseder.
faşist dönemlerde ezilmesi istenen "o" insanlardandır livaneli...
bugün konuk olduğu şeffaf oda programında, bugüne kadar hayranlık duyduğum sanatçı kişiliği, insancıllığı ve birçok övgüye değer niteliği yanında, konulara esprili yaklaşımıyla sohbetinin de doyulmaz olduğunu gördüğüm, adam gibi adam sözünü sonuna kadar hakeden, mütevazi değer.
ajda pekkan'la birlikte yaptığı karlı kayın ormanı düeti ile bir kez daha takdirimi kazanan, şarkıların kimsenin tekelinde olmadığını bir kez daha bizlere gözteren usta sanatçı.
abdullah gül ile iki gün önce yaptığı görüşme sonrası, gazetecilerin yorumlarını sormaları üzerine, akp ve sol kanatla ilgili aşağıdaki fikirleri sunmuş kişidir:
"...Bütün güçlerin bir partide toplanması, demokrasinin çalışmasını engelleyici bir şey. Cumhurbaşkanlığı, Meclis Başkanlığı, Başbakanlığın, Meclis çoğunluğunun tek partide toplanması, tüm dünyadaki demokrasilerde aykırı bir deneyim. Bu kadar yetkinin tek partide toplanması, sistemin tıkanması, ülkenin kamplaşması sonucunu doğurabilir. Bütün suçu AKP'de aramamak, diğer partilerin güçsüzlüğünde aramak lazım. Solcu, laik, yüzünün Batı'ya dönük olduğunu söyleyen partilerin bu kadar bölük pörçük durumda olması, meydanı AKP'ye bırakmasının sorumlusunu da kendileri tutamayız, (Niye bu kadar güçlüsünüz) diye soramayız..."
gercek bir aydındır.gazi mahallesi olaylarında yasar kemal le birlikte panzerin uzerine cıkıp insanları yatıstırmaya calısan,ölüm oruclarının basladıgı donemde yazdıgı yazılarla insanları bilgilendiren gercek sosyal demokrattır.
kendisinin entellektüel olduğu SAVı koca bir kandıramacadan ibarettir. . livaneli yıllar içerisinde medyanın şişirdiği ve gazladığı çapsız bir balondur. fikir adamı değildir, duruş sahibi değildir, tutarlı değildir. onun solculuğu içi boşaltılmış bir kapitalizm yamasıdır. köşe yazıları tamamen içi boş, okusan da olur okumasan da kabilinden karalamalardır. bu güne değin ardını doldurduğu tek fikri arka plana sahip olmadan sabun köpüğü uçurmaya devam etmektedir.
ayrıca sesi kötüdür.. detonedir. tok sesle heceleyerek şarkı söylemeyi tarz zannedenler sanatından dem vurur. zamanında fikret kızılok'tan bu sebeple tarihi bir ayar da yemiştir. şarkıları güzeldir ama sesi değil..
her şeyden önce kesinlikle tarz sahibi biridir. şarkılarında duyguyu dinleyiceye öyle yoğun yaşatır ki, sesi güzel mi diye düşünmek insanın aklına gelmez. fikir adamı ,şarkıcı, besteci, yazar, politikacı ve hatta daha çoğudur. zamanında star tv'nin onu karalama çalışmalarıyla başlayan silsile, ankara'daki yüzbinlerce kişinin dinlediği konseri ekranlara taşımamakla devam etmiştir. yani esasında biraz medya mağdurudur. Aynı zamanda alçakgönüllüğüyle insanları kendisine hayran bırakmayı yaşamının her döneminde başarmıştır.
21 mayıs 2007'de izmirgündoğdu meydanı'nda miting atmosferinden çıkmak istemeyen onbinlerce izmirliyle muhteşem bir konser vermiş, birkaç gün sonra vatan gazetesi'nde izmir'e "şu izmir deli etti beni, divane etti" başlıklı bir teşekkür mektubu kaleme almıştır.
1994 mahalli seçimleri'nde* shp'den istanbul büyükşehir belediye başkanlığı'na aday olmuştur. o zaman star televizyonu, livaneli aleyhine yoğun bir propaganda başlatmış, ve hemen hemen her gün tv den "zülfü livaneli türk ordusu'na hakaret ediyor. bir şarkısında -uzatmalı itin biri- diyor" cümlelerini söylemişler ve livaneli'ye büyük oy kaybettirmişlerdi. şöyle-böyle 13 yıl geçmiş aradan. zaman ne çabuk geçiyor.
3 aylık maaşın ödeme günü olan 15 Temmuz ile seçimin yapılacağı 22 Temmuz arasındaki bir haftalık mesai için 25 bin YTL almayı "içine sindiremeyen" milletvekili.
bugün kaleme aldığı yazısıyla; deniz baykal'ı bir hayli sıkıntıya sokacağa benzeyen sanatçı, gazeteci ve eski milletvekili. peki deniz baykal ölmediği sürece o koltuğu bırakabilir mi, orası da bir hayli merak konusudur.