daha önce methini çok duyduğum ama iki gün önce alıp okumaya fırsat bulabildiğim canan tan ın unutulmayacak kitaplarından biri bence. yazarın da dediği gibi herkesin kendinden birşeyler bulabileceği kadar gerçekçi. henüz 140. sayfasındayım ve sonunu çok merak ediyorum. hatta şuanda burda vakit geçirerek kitabıma ihanet ettiğimi düşünüyorum. ***
ayrıca kitapta bursa'ya yapılan bi gezi anlatılıyor. garip ama bursayı özlemişim. *
'Biliyorum, imkânsız aşk bu! Ama hükmedemiyorum kendime...'
'Çünkü, Yüreğim Seni Çok Sevdi! ..'
'Yüreğim seni çok sevdi
o yürek talan
o yürek yangın yeri
o yürek seni istiyor
bir tek seni...' (CANAN TAN)
eline, yüreğine ve kalemine sağlık canan tan'ın kitap harika ve onu yaşayarak okumayı başarırsan bi okadar daha doyumsuz oluyor hani ''herkesin kendinden bir şeyler bulabilileceği kadar gerçek...''diyor ya aynen öyle mutlaka kitap listenize taşımalısınız....
canan tan' ın insanın içine işlediği, öyleki en ruhsuz insanı bile ağlatmadan sona eriştirmeği son romanıdır.
--spoiler--
Sevgilinizden yeni ayrıldıysanız ve özellikle de ayrılmak zorunda kaldıysanız asla okumayın...
--spoiler--
--spoiler--
Romanı okurken "ah be aslı" dersiniz, koş işte sevdiğin adama hiçbir şeyi düşünmeden; ne sen onsuz olabiliyorsun ne de o sensiz olabiliyor dersiniz; ama aslı bunu yapmaz, bir daha o kadar sevilemeyeceğini bildiği halde yapmaz bunu ;zaman zaman kızarsınız aslı' ya, ruhsuzlukla ya da murat' ı aslında sevmemekle suçlarsınız onu; ama aslında onun yerinde siz olsanız, bilirsiniz ki siz de aynı şeyi yapardınız ya da yapmışsınızdır belki de.. "aşk, bazen gitmesini de bilmektir." zira; bu yüzden de öfkeniz çabuk söner aslı' ya karşı... sevmişsinizdir ve de sevilmişinizdir ama araya yol girmiştir ayrılmak zorunda kalmışsınızdır ya da yine sevip sevilmişinizdir ama bu sefer de aileniz /ailesi karşı çıkmıştır ve yine ayrılmak zorunda kalmışsınızdır...işte bunların hepsi aynı romanda birleştirilip okuyucuya sunulmuştur.
--spoiler--
--spoiler--
gerçi burdaki murat karakteri ne kadar gerçekçidir, tartışılır tabi *
--spoiler--
Aslında romanın konusuna Yeşilçam filmlerinden bi aşinalık vardır; fakat yazar, konuyu öyle bir işler ki bir yerlerde mutlaka içinizi sızlatan bir sırrınıza dokundurmadan sonlandırmaz romanı...merakla sona erişmek istersiniz ve sona gelindiğinde, kitaba dönüp şöyle bir baktığınızda içinizi burkan sırlarınızı açığa çıkaran sayfalarda mutlaka bikaç gözyaşının oluşturduğu kabarcıklarla karşılaşırsınız...
bir insanın yaşadıgı gelgitleri,vazgeçmenin ya da vazgeçmek zorunda olmanın verdigi acıya zamanı ilaç edip yaşamaya devam etmeye çalışmasını,özlemlere ve mesafelere emanet edilmiş bir aşkın geride kalan yaşanmışlıklarını ya da yaşanamamışlıklarını anlatan güzel bir roman.
eroinle dans ve piraye gibi ele aldıkları konularla büyüleyen iki canan tan yapıtının üstüne berbat gelen, gerçekten berbat roman. doğru düzgün bir kurgu yok ki güzel bir son olsun. anlatım fazla sade, konu fazla bayağı.
bir hafta öncesinde pirayeyi okumuş biri olarak, canan tan'ın zaman zaman benzerden öte aynı olaylara yer vermesi sebebiyle yüzümü buruşturan kitap. mesela iki hikayede de kızlarımızın tevfik fikret şiirleriyle tav olduğunu görmekteyiz. iki kitapta da kız başarılı, güzel, sosyetik, dediğim dedik ve sol görüşlü; erkek ise zengin, güçlü, yakışıklı, aileye son derece bağlı ve ailesi ve aşkı arasında kalmış durumda. farklı olan piraye de evlilik olması. yüreğimseni çok sevdide abartı çok fazla. aslı'nın hemen hemen hiç zaafı yok, mükemmel, her tuttuğunu koparıyor *, her işi rast gidiyor. yani insanı sinir ediyor bu kız *. piraye daha insancıl bir öykü. diyeceğim şudur ki piraye yi okuduysanız bu kitabı okumayın ya da zaman geçsin aradan öyle okuyun. ne kadar sinir olsam da bu öyküye son dakika golüyle insanı hıçkırıklara boğuveriyor..
okurken yüreğimin daralmasına sebep olan ama yarım bırakmayı sevmediğimden okuduğum! romandır.ben tavsiye etmem.tek sevdiğim şey turgut uyar şiirine yer vermesiydi. (bkz: sibernetik)
canan tan'in son kitabı. "aslı ile murat'ın istanbul-bursa-amerika üçgeninde yaşadıkları destansı aşkın öyküsü... herkesin kendinden bir şey bulabileceği kadar gerçek" diyor yazar tanıtım yazısında. gerçekten de herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği, soluksuz okuyacağı, akıcı ve üniversite aşkını anlatan bir kitap.
bir insanın doğrularının ve inatlarının hayatını nasıl zehir edebileceğinin anlatıldığı, piraye'den sonra canan tan'ın yine inceden sızlattığı romanı. piraye romanı kadar boş vaktini doldursun diye yazılmamıştır. karakterlerin daha derin incelenmesi, tasvirlerin zenginliği göz önüne alınırsa, piraye den çok daha zengin ve okunabilir bir kitaptır.
özellikle nazım hikmet hayyam gibi üstadların şiirlerinin aralara bezendirilmesi kitabı daha da can alıcı kılıyor... lakin o sonu yok mu!
kim demiş haram nedir bilmez hayyam
ben haramla helali karıştırmam
seninle içilen her şarap helaldir
sensiz içilen su bile haram
hayyam
bırak bütün insanlar seni tanısın; ama hiç kimse seni tam olarak tanımasın. insanlar sığ yerini gördükleri dereyi kolay geçerler.