bugün

ilk uzun metrajlı filmi uzak ihtimal 'le başarılı bir iş çıkarmış mahmut fazıl coşkun 'un 2011 sonlarında çıkması beklenen filmi.
yozgat 'ta yaşayan bir berber kalfasının kente gelen bir şarkıcıyla ilişkisine taşraya özgü ahlaki zeminden bakma eksenine ışık tutuyormuş film. beklemedeyiz.
senaryosunu tarık tufan'ın yazdığı ve mahmut fazıl coşkun'un yönetmenliğini yapacağı film.
filmde yozgat’ta yaşayan bir berber kalfasının şehre gelen bir şarkıcı ile yaşadığı ilişki ve anadolu’daki üzeri örtük ahlâk anlayışı konu edilecek.
tarık tufan yazıyorsa izlenir.
çekimleri 5 hafta sabah akşam sürmüş Yozgat'ı sinema çekimi ile tanıştırmış olan güzide insanlar topluluğu.
memleketimde geçen ilk film olacak heral de. kara mizah unsuru olarak kullanıldığı öngörülen filmde yozgat olmasının tek sebebi türkiye nin tam ortasında yer aldığı içindir.

ayrıca dramında- komedinin de rahatlıkla işlenebileceği bir yerdir yozgat çünkü ikiside bol bol mevcuttur.
yozgat'ta çekilmesi sebebi ile çok merak ettiğim film. izleyenler de genelde olumlu eleştiriler yapmış. yönetmen koltuğunda oturan mahmut fazıl coşkun da yanılmıyorsam ahmet hakan 'ın kardeşi.
bu hafta vizyona giren filmdir.
20. Adana Altın Koza Film Festivali'nde en iyi film ödülünü almış filmdir. tebrikler olsun.
görsel
yozgat isminin gelip geleceği son nokta.
istanbul film festivali, adana altın koza film festivali, varşova film festivalinden ödülle dönen mahmut fazıl coşkun filmi.

(bkz: http://www.yozgatblues.com)
Yakin zamanda gitmeti dusundugum film.
Yönetmenin ilk filmi Uzak ihtimal'i de beğenmiştim.Yine farklı bir senaryo var,bu sefer yönetmenliğinin üstüne koymuş.Ercan Kesal,Ayça Damgacı,Tansu Biçer ve Nadir Sarıbacak'ın üstün oyunculuk performansları da eklenince oldukça tatlı bir film çıkmış ortaya.Bana göre filmin en başarılı tarafı karakterleriydi.Hepsi de arayış içinde olan ve ilginç karakterlerdi.
hakkında bir eleştiri çıkmış: http://jiyan.org/2013/12/...iz-olsa-ayni-zeytinburnu/
ince esprilerini unutmayacağım film oldu.
filmden çıkmış o sürekli dönen şarkıyı mırıldanıyorken önümüzdeki çift bize dönüp kahkaha atarak "siz de mi yozgat blues izlediniz?" dedi. "çok mu belli ediyoruz" derken mutlu bir akşam diledik birbirimize ve yola devam ettik. sanırım bu diyalog da beni tavlayan bir unsur oldu.
filmi izleyin. özellikle adamın arabeskle mücadelesi ve her seferinde yenilmesi biraz size dokunacaktır.
kadınla iletişim kuramayan adamın neden böyle bir fedakarlık yaptığından henüz emin değilim ben aşk hissetmedim doğrusu. belki biraz adam da ait olma duygusu kendini gösterirken tökezledi diyebilirim.
Size ağzınız bir karış açık kalacak demiyorum fakat izleseniz fena olmaz diyorum. Filmi teknik yönde eleştirecek vasfım yok fakat bir peruğa anlam yüklenmiş ve bunu seyirci kafası karışmadan alımlayabiliyorsa ortada iyi bir anlatım var diyebiliriz.

https://www.youtube.com/watch?v=INcAX_F8PI4
ankara gordion'da vizyona girmesiyle beni şaşırtmış olan film. tek başıma izledim ama olsun, yine de bu da bir başarı.
Fragmanından anlaşılan pek bir konunun/olayın geçmediği inceden espirilerin göndermelerin yapıldığı tematik tarzı bir filmdir. son günlerde vizyona girmiştir.
yozgat'ın götünü kaldıran film. şimdi bu film çıkınca makatını silktiğimin yozgatlıları bir havalara girer işte hepimiz sanatçıyız falan filan.
Abartıldığı kadar yoktur. Sıradan bi sanat filmi bence.
güzel film. ercan kesal'ın oyunculuğuna ise diyecek yok.
sinematografisi, alt gürültü, genel plan, sıkışık kadraj, sinopsisten çekilebilirlik hali, tarzı, ses bandıydı, dekoruydu oyuncu derinliği falan pek öyle sanatsal bir yorum yapamayacağım ama yavaş durağan durdurabilen düşündüren, hissettiren bir film. işte bu hoşuma gitti. marvel karekterlerinin saniyesi boşa gitmeyen aksiyon sahnelerinden daha etkileyici ve gerçekçi. belki de zevk meselesidir ve ercan kesal küften sonra yine müthiş bir oyunculuk saygılar...
izlenesi bir türk filmi. konuşmalar bazen tam duyulamıyor, o da olsa daha keyifle izlenebilirdi. yalnız maddi bir getiri için değil, aynı zamanda ortamdan uzaklaşıp kafayı da dağıtmak için yozgat'a turneye gelen hayatı sorunlu bir (orta yaşlarda) ses sanatçısı ile onun peşine takılıp vokal yapmaya gelen bir kızın yozgat'taki macerasını konu alıyor. hikaye çok karmaşık değil, ama yurdumdaki yaşam tarzları ve sanatçı sorunsalları üzerine kafa yordurmayı başarıyor.
"radyocu(insan-ı)kamil" karakterinin bin bir değişik türüyle karşılaşmış biri olarak bolca tebessüm etmemi sağlamış filmdir.
uzun zamandır böylesi incelikte bir türk filmi izlememiştim.

--spoiler--

--spoiler--
"herkes şiir okuyabilir çok rahat. bir kere çok iyi şiir okuyabilmek için edebiyatı bilmen gerekiyor. yani çocukluğumdan beri şiir yazıyorum ben ve şairleri biliyorum. tevfik fikret’ ten tut orhan veli , mehmet akif , necip fazıl, nazım hikmet. nazım müthiş bir adam mesela. en son çıkan kitabı toplu şiirleri okudum inanılmaz etkiliyor beni .
sinopsisi ile küçük farklılıklar barındıran film:

Yetmişli yılların popüler şarkılarını söyleyen Yavuz (58) artık kariyerinde bir çöküş eşiğine düşmüş ve bir alışveriş merkezinin zemin katında, küçük bir ses sistemi eşliğinde, düzensiz aralıklarla müşterilere şarkılar söylemektedir. Bunun yanı sıra bir belediyenin düzenlediği ücretsiz müzik kursunda katılımcılara müzik dersleri vermektedir. Karısının ölümünden sonra iyice yalnızlaşmış ve sonrasında hiçbir kadınla ilişki yaşamamıştır.

Neşe (30),Yavuz’un belediye kursundan öğrencisidir. Marketlerde sucuk standında müşterilere sucuk tanıtımı yapmaktadır. Sesi güzel, müziğe ilgili bir kızdır. Ancak yoksulluk şartları gereği ucuz işlerde hayatını geçindirmeye çalışmaktadır.

Yavuz alışveriş merkezindeki idareciye daha düzenli ve sık aralıklarla şarkı söylemek istediğini iletir. Ancak olumsuz yanıt alır. Fakat bir gazinoda müzik grubu arandığı haberini alır. Elinde bir telefonla dışarı çıkar.

Türkiye’nin ortasında yer alan fakat her şeye uzak kalmış Yozgat’ta bir gazinoda kadın ve erkekten oluşan bir müzik grubu aranmaktadır. Yavuz, Neşe’ye birlikte gitmeyi teklif eder. Neşe’nin hayatında terk edemeyeceği hiçbir şey yoktur ve kabul eder teklifi. Yavuz ve Neşe, hayatlarındaki tüm umutsuzlukları bir kenara bırakarak, Yozgat’a doğru yol alırlar. Peki bu yeni ve tuhaf birliktelik nasıl devam edecektir? Hayatlarında ilk kez gittikleri bu taşra şehrinde nelerle karşılaşacaklardır?Yavuz ve Neşe Yozgat’ta teklif aldıkları gazinoda şarkı söylemeye başlarlar. Gazino patronu, eski gazino havasını değiştirip, modern bir hava yakalamak için istanbul’dan şarkıcı getirme fikrini bulmuştur. Bu arada gazinoda fiziksel bazı değişiklikler yapmıştır.

Neşe, tavırlarıyla Yavuz’un hayatına bir kadın sıcaklığı getirir. Bu sıcaklıkla Yavuz, hayatında bir heyecan duymaya başladığını hisseder. Yeni gittiği taşra şehrinde bir genç kadının ilgisini hissetmeye ve küçük de olsa karşılık vermeye başlamıştır.

ikili bir süre sonra Yozgat’ta yaşayan berberlik yapan Sabri’yle (30) tanışırlar. Sabri’nin hayatında iki amacı vardır; bir kızla evlenmek ve kendi kuaför dükkanını açmak. Ancak bugüne kadar görüştüğü kızlardan sürekli olumsuz yanıt alması Sabri’yi iyice umutsuz hale sokmuştur.

Sabri ile Neşe arasında bir ilişki gelişmeye başlar. Yavuz bu durumu fark ettiğinde içten içe endişeye düşmüştür. Neşe ile Sabri gün geçtikçe yakınlaşmaktadırlar.

Ancak asıl durumu zorlaştıran şey; çalıştıkları gazinoda işler çok kötü gittiği için patronun sadece haftada bir gün çıkabileceklerini ve ne yazık ki bu aralar para veremeyeceğini söylemesidir.

Peki Yavuz ne yapacak? Bir yandan Yozgat’taki gazinoda kötüleşen işler nedeniyle kovulma aşamasına gelmiştir, diğer yandan da Neşe, başka bir erkeğe doğru savrulmaktadır.

içinde harekete geçen aşkı ve yeni bir başlangıç umudunu kaybetmek tehlikesini yaşayan Yavuz ne yapacaktır? Neşe’nin dünyasına giren iki erkekten hangisini seçeceği, film boyunca izleyicinin merakını büyütecektir.
laga luga yapmayan,doğrudan meseleye giren, hayatın ve dönemin gerçeklerine bire bir uyan filmdir.

belki otoritelerin çok dikkate almayacağı bir film olacaktır ancak kendi kişisel listemde ilk on un içindedir.
fazla detay içermeyen diyaloglara sahip, yer yer konuşmalarda ses sıkıntısı bulunan bir film. başrolünde abdullah gül'ün oynaması ise ayrı bir detay; görsel
görsel

yer yer güldüren sahne ve diyalogları vardır.

izlemeniz için merak uyandıran bir diğer unsursa; filmdeki hiç bir karakteri sevmeyeceksiniz, insan biraz kendine yakın hisseder-benimser de bu filmde o yok.