Garip bir şekilde sevdiğim eylem. Yorulduğum günler sanki hayat adına daha çok şey yapmışım gibi geliyor. Bana verilen bedeni ve zihni son raddesine kadar kullandığım düşüncesi, yorgunluk adı verilen fiziksel veya mental yıpranmayı anlamlı kılıyor.
--spoiler--
Yorgunluk sadece fiziksel değil, duygusal olarak da yaşanır. Yani karşınızdaki sizi ne kadar çok severse sevsin bir süre sonra yorulacaktır.
--spoiler--
Çok yoğun mesleki bir çalışma gününün ardından, -ayaklarımı uzatıp, telefonu bile açmadan kendimden başka kimseyi düşünmeden, keyfe keyf katan, rakımın her yudumunun tadını çıkararak içeceğim, kitap bile okumayacağım bir gece geçirerek üstümden başımdan atacağım duygudur.- dersin.
Bir bakmışsın, bir kitabın bir cümlesine takılı kalmış beynin, kendini yemekte.
Ona telefon eder, buna ulaşır, internette keskelalaka sayfalara bakar, çözüm ararsın.
Sabah olmuştur.
Bırak dinlenmeyi Uyumamışsındır ama, çözümü bulmuşsundur.
Ve öyle hissedersin ki kendini; dünyadaki ilk günün gibi, öyle zindesindir.
psikolojiniz iyi değilse üzerinizden atamayacağınız hep hava durumlarına başlayacağınız durum.
+kendimi iyi hissetmiyorum.
-cnm havalar çok kötü bu bende hiç iyi değilim ya dün zaten kavga ettik berkcanla.
Şu sıralar kemiklerime kadar hissettiğim hâl. Hem zihinsel hem fiziksel.
Dışarıda insanlar 'n'oldu bir problemin var sanki?' Diye sormasın isteğiyle pür neşe, gülücük saçıyorum etrafa. Saçma saçma konuşan insanların kulağıma gürültü gibi gelen seslerini dinleyip eve gidince baş ağrılarıyla boğuşuyorum. Gözlerim yanıyor, kulaklarım uğulduyor.
Hayatımı meşgul kılma çabasıyla koşturduğum kurslarsa bedenimde sağlam yer bırakmıyor. Şehir curcunası seven ben, yolda sokakta insan görmeye dayanamaz oldum.
Çözüm irlanda'ya yerleşmek sanırım. Yeşille, doğayla kardeş kardeş yaşamak.
3. sınıf (bkz: harita mühendisliği) öğrencisi olarak yaz stajı için çalıştığım şirket tarafından saatlerce +40 derece sıcaklıkta çalıştırıldıktan sonra düştüğüm harap hale verilen addır.
2 ay böyleymiş iyi ya seneye mühendis olup keyfini sürecem
Rengini zaman nehrinde yüzerken yitirmiş, artık neredeyse şeffaf, o bal rengi gözlerinin kalbinde derin bir karanlık var...
Tenine zamanın kazıdıgı o kurak yollar, sanki soğuk birer mezar gibiler... her geçen gün biraz daha derinleşip biraz daha belirginleşiyorlar.
Ellerin... ilk ölümü verirken farkettigim o güzel ellerin. yaşlı bir ağacın gövdesinden farkları yok artık.
Yıllardır hayatın seni hazırladığı o soğuk yolculuğa hazır gibisin, sen konuşmasan bile ben duyuyorum, sen aglamasan bile göz yaşların boğuyor beni... Gözyaşlarımızın yarattığı o denizde Yalnız yüzecek kadar gücüm yok ki benim.
aylardır üzerinize gün doğması ile daha fazla hissedilendir.
en çok bu saatlerde hissettirir kendisini.
yaptığınız işin getirisi ne kadar iyi olursa olsun yorgunluk ağırdır.
bazen memuriyete özeniyorum.