Yine Metrodayım. 4'lü koltukların birinde ben oturuyorum, diğer üçünde üç kız arkadaş oturuyor. Bu kızlar Vodafone müşteri hizmetlerinde çalışıyorlarmış:
-Nasıl göt ettim ama o yavşak müşteriyi. ihihi. ihihi.
-kız valla Kerem bey duyarsa fırçalar seni.
-o mal önce gözlüğündeki pilavı temizlesin ihihi. Dün Aylin hanım'ı süzerek yürürken kapıya çarptı, sonra hiçbir şey olmamış gibi gitti. Ama ben yakaladım. ihihi.
Ben müşteri hizmetlerinde gerçek insanların çalıştığını hiç düşünmemiştim, yıkıldım şu an. sadece bilgisayarın ve beynimizin bir oyunu sanıyordum o konuşmaları. Şu an yanımda oturan kız da benim telefona odaklanmış, size bu yazdığımı okuyor. Bu yaptığı hiç hoş değil. Çünkü ben sizlere Minesotalı fahişelerin çekiciliğinden bahsedecektim ama o bakıyor diye bahsedemiyorum. Haha, şimdi bakmıyor ama benim anlatma hevesim kalmadı.
Onun haricinde direksiyon bende olacak uzun yolda. Eğer bende değilse de uyumalıyım, 6 takla atan arabanın içinden sağ çıkınca böyle triballer yaşanabiliyor.
Sabahattin Ali bir yerden bir yere gitmenin acısını şu sözleriyle belirtmiş; "insan alıştığı, güzel bulduğu, kendine yakın bulduğu yerlerden ayrılırken sanki vücudunun bir kısmını orada bırakıyormuş gibi üzülür."
O ilk andaki yola çıkma hissi harekete geçmenin verdiği mutluluk bazen tatilin kendinden bile daha güzel olabilir. Sabaha karşı yapılan akdeniz yolculukları özlendi
iki bira içtim,
Sonra pek de kısa olmayan bir yolculuğa çıktım bu akşam.
sevdiğim bir şarkıyı açtım, kulaklıklar son ses.
Yolculuk hele de gece yapılan; tuhaf bir hüzün veriyor insana. Sakinleşmek, dinginleşmek..