Kemal Sunal'ın üzerine "şaban" etiketi öylesine yapışmıştır ki bu tarz filmlerini ve de bu filmlerdeki üst düzey oyunculuğunu her nedense kimse görmez. Ya da görmek istemez. Mesela düttürü dünya filminde de döktürmüştü oyunculuğunu. keza polizei filminde de çok iyiydi. neyse bu filme dönecek olursak bence zamanının oldukça ötesinde bir filmdir. mevzu bahis sinema olduğundan zevkler kişiden kişiye değişse de bana göre iyi bir film gerçekçi olmalıdır ve bu film de olabildiğine gerçekçidir. hatta filmle ilgili bir yorum görmüştüm ve orda "sanki gizli kamera ile gercek hayati cekmisler" diyordu birisi. son olarak yaman okay ve kerem yılmazer' de oldukça iyi iş çıkarmışlar.
ihtilal olmuş Özal Başbakan toplum kabuk değiştiriyor.
kapitalist düzenin çarkları yavaş yavaş işlemeye başlamış.
Arabesk furyası. Köşeyi dönme çabası. oralet.
Amerikan malı reklamların hayatımıza girişi. Lee cooper kotlar.
Döviz ticareti serbestleşmiş. KDV alabilmek için hayali ihracatın başlaması.
iki yüzlülük. Borçlu esnaf. Villaları ucuza kapatan gemisini yürüten uyanıklar.
Beyaz eşyaların yaygınlaşması. Renkli TV’ler. Atari.
Eleştirdiği adamın yerine geçince aynı şekilde davranan, çalışanına it gibi davranan iki yüzlü riyakar çaycı Yoksul.
Saatçide kadının bacaklarına bakıp aşağıda dinci esnafla cehennem muhabbeti yapan münafık Yoksul efendi.
Gece olunca zamlı çay satan yolunu her şekilde bulan Yoksul.
Çaycı Yoksulda vücut bulan tüm çıkarcı ve menfaatini düşünenen yurdum insanı.
Dönem filmi olarak yurdun röntgenini çeken bir başyapıt.
ihtilal olmuş Özal Başbakan toplum kabuk değiştiriyor kapitalist düzenin çarkları yavaş yavaş işlemeye başlamış. Arabesk furyası... Köşeyi dönme çabası... oralet.. Amerikan malı reklamların hayatımıza girişi.... Lee cooper kotlar... Döviz ticareti serbestleşmiş... KDV alabilmek için hayali ihracatın başlaması... iki yüzlülük.... Borçlu esnaf... Villaları ucuza kapatan gemisini yürüten uyanıklar .... Beyaz eşyaların yaygınlaşması... Renkli TV’ler... Atari... Eleştirdiği adamın yerine geçince aynı şekilde davranan, çalışanına it gibi davranan iki yüzlü riyakar çaycı Yoksul....Saatçide kadının bacaklarına bakıp aşağıda dinci esnafla cehennem muhabbeti yapan münafık Yoksul efendi... Gece olunca zamlı çay satan yolunu her şekilde bulan Yoksul...Çaycı Yoksulda vücut bulan tüm çıkarcı ve menfaatini düşünenen yurdum insanı... Dönem filmi olarak yurdun röntgenini çeken bir başyapıt...
filmin başında 1986 senesinin eminönü, sirkeci ve tahminimce tahtakale taraflarında akan hayatı gösteren 2 dakika 16 saniyelik bir kısım vardır. bazen açar sadece bu 2 dakika 16 saniyelik kısmı izlerim. manyak bir ruh hastası mıyım, hayır. yani galiba.
hep oscar'lı filmleri yazacak değiliz ya? biraz da bize özel, geçmiş zamandan güzel filmleri yazmak gerek. bizzat bizi anlatan, bize dair filmleri yazmak gerek. şu başyapıtı, yüz tane oscar'lı filme değişmem.
gerek türk sineması'na, gerek yeşilçam'a , gerek zeki ökten'e, gerek kemal sunal'a olan saygımdan ötürü, bu bilgisiz, cahil halimle filmi eleştirmeye kalkışmayacağım. tüm bu sebeplerden dolayı, inanilmaz romantik yaklaşacağım konuya ve tek bir cümle ile özetlemeye çalışacağım derdimi: yoksul, izlediğim en özel, en güzel zeki ökten filmi.
ayrıca, bir iki küçük de not düşmek istiyorum. genç zeki demirkubuz'u ilk kez kamera karşısında görüyoruz bu filmde, ilk oyunculuk deneyimiymiş. son olarak, filmin ortalarında bir sahnede, izzet altınmeşe'den başına döndüğüm adlı türküyü duyuyoruz. her izlediğimde mutlaka gözlerim dolar.
bir yoksul iki düttürü dünya ahh eski filmler içimizden birileri yaşadığımız gerçek hayat ve zorluklar. şimdi herkese bakıyorum adam asgari ücret alıyor villa da oturacak holdingi olacak manken gibi kızlar üff var mı böyle hayat ya da zengin kız fakir oğlan, ensest ilişki, kadının cinsel obje gibi gösteren saçma diziler ge filmler, belden aşşağı senaryolar.
Filmin başında arabesk parçalar eşliğinde istanbul'un çeşitli işportacılarını, insanların koşuşturmacalarını ve trafikten, araçlardan kesitlerin gösterildiği kısım ayrı bir hoşuma gidiyor.
Diğer bir adı ile fakirdir.Nevşehir yada Sinop(anımsayamadım)Köylerinde gırgır olsun diye sözüm ona iktidarsız erkeğe takılan lakabdır.
-Gel yoksul otur şöyle (chorus nihahaha)
-ne bağırıyon olum millet var yoksul sensin
Gibi.
Kemal sunal iyi oyuncu değil, hep aynı tiplemeyi yapiyor diyenlere efsane bir performansla adeta cevap verdigi ve de hiç sıkılmadan defalarca izledigim super bir film.
filmde izleyiciye ilk olarak verilmek istenen şey, vahşi kapitalizmin insanları neye çevirdiği konusu olabilir. benim bahsettiğim şey ise filmde gizli olarak duruyor. o yüzden ilk olarak solcu kafasıyla izlememek gerek dedim.
objektif bir değerlendirme yapınca filmin içine sırıtıyor girişimciliğin ve serbest piyasanın ehemmiyeti. yönetmeni bu mesajı vermek istemiş olsun veya olmasın. bunun tartışmasını yapmıyorum. bu filmde bu mesaj var demek istiyorum. ezberci olmamak lazım. şimdi ismini hatırlayamadım ama kemal sunalın bir kaç filmi daha var böyle sistem eleştirisi yaparken içinde yine girişimciliğin önemini barındıran.. ismini bulursam editlerim.
cidden hayran kaldım arkadaş ya, şu yaşıma kadar ilk defa bir filmden zıt anlam çıkaran insan görüyorum, hayır normalde böyle insanlara anlatırdım aa hiç öyle düşünmedim felan derlerdi, bu arkadaş filmi kapitalist propaganda filmi sanıyor, muhtemelen kafasındaki Kemal Sunal anaplı bir liberal..
yukarıdaki solcu arkadaşı ciddiye almayın. film gayet de serbest piyasanın başarısını anlatıyor. anlamamak için ancak solcu olmanız gerekir açık ve net.
filmleri solcu kafasıyla izlerseniz "aneliz" kasmaya çalışıp saçmalamanız yüksek ihtimaldir.
edit: filmdeki iki yüzlülük, hukuksuzluk kapitalizm eleştirisi değil vahşi kapitalizmin eleştirisidir. bu ayrımı dahi bilmeyip de "aneliz" kasmayın gözünüzü seveyim. liberalizmde bireyin özgürlüğü kadar hukuk üstünlüğü de önemlidir. hukukun üstün tutulmadığı yerde vahşi kapitalizm peydah olur. filmdeki hukuksuzluk, hak yeme gibi konular da vahşi kapitalizme girer ve bunlar eleştirilmiştir filmde.
yukarıdaki lümpen arkadaş hemen kapitalizmi ve liberal cepheyi savunur vaziyete geçmiş, hayır filmi bir yere çekmek istiyorsun anladık da bari düzgün analiz etseydin de bu kadar uzun yazı yazdırmak zorunda bırakmasaydın beni.
filmde bahsedilen olay, küçük burjuva iken üstü olan patron tarafından ezilen başrolün, kendisi patron durumuna geçtiğinde eski patronu gibi olması durumudur.
yani burda Maksim gorki'nin bahsettiği ''küçük burjuva bencilliği'' söz konusudur.
mobilde olduğum için bunu uzun uzun anlatmak istemiyorum internetten bu makaleyi rahatlıkla bulabilirsin, olmadı ben anlatırım bilgisayara geçtiğimde.
buradaki sınıfsal tahlilde anlatılan küçük burjuva bencilliği olmakla beraber dönemin anap hükümetinin liberalizm politikasına da eleştiri vardır, bakarsan filmde herkes kısa yoldan zengin olma peşine düşmüş bu uğurda ikiyüzlülük, rüşvet, kavgalar bitmek bilmemiş.
filmden anlaşılması gereken nettir, Kemal Sunal'ın böyle toplumsal bilinç uyandıran filmlerde rol alması bilinen gerçek iken farklı anlam çıkarmaya çalışmak gerçekten körlük olur.
bu film genelde kapitalist düzenin eleştiri olarak lanse edilse de kazın ayağı öyle değildir. bu film aslında liberalizmin, müteşebbisin ne kadar önemli olduğunu gösterir.
işçi olan ve sürekli eziklenen, hor görülen yoksul, en sonunda paradan para kazanan ( ki paradan para kazanmak da kapitalizmin dinamiğidir) kerim beyle bir olup patron oluyor ve kendini sürekli ezen patronunu şutluyor.. bu da ancak serbest piyasa ekonomisiyle mümkün olur.