kendimi dışarıdan alıp içeri koyduğum bir zor zamanda
çünkü daha inmek güç
inanmak asla derken kimsenin kışına
belki de hayret ve puslu o yüze yüzümü astığım bir ilk an
hatta korkunç bir telaş
bir mükemmel uçurumla vardım yanıma:
işte şöyle kara bir baht: oralı değilim
işte böyle kusursuz bir suç: aslında yanlıştır buralı sayılmam
sevmekle hiç, kendimle alakam az bir zamanda
anlaşılmaz o humma, özürlü bir vefayla kaldım ayakta
annemin kaza, babamın bela döktürdüğü o kurşun için
oraya buraya değil, yedi farzla vardım yanına;
işte şu yüzden: artık her sabah çabucak uyanıyorum
işte bu yüzden: yetimim, yetimim diyebilmek için sana
kahra atlas, kedere itibar olduğum o gün
çünkü dışarıyla hiç, kendimle çabuk anlaştığım bir gün
bağlandım yüzüyle yüzümü bir yetim gibi seven sabrıma
bağlandım beni dışarıdan edip içeri alan manaya
işte şuna korkunç çalıştım:
neden gidince hiç, hep dönünce uğramışım yanıma
işte şunu korkunç düşündüm:
kime denir yetim, velhasılondan başka kimdir kendine bela
işin dramını yapmak istemiyorum ama yaşım olmuş 24 ben o yükü kaldıralı çok olmuş. babamı kaybettiğimde o gözlerde gördüğüm saniyelik acıma duygusunu bir türlü anlamam sonrasında gelen aylar hatta belki yıllarca sürecek şefkat , hoşgörü. hiçbir zaman babamı kaybetmiş olduğumu söylemek istemedim bu insanlara. kullanıyormuşum gibi geldi durumumu hala öyle geliyor. burada bile bahsetmek istemiyordum ama gizli kalmış kimlik ve sonuçta her entry için bana artı vermek gibi bir dertleri olmayacağını bildiğim için rahat rahat söylüyorum ;
yetimim , yetim olduğum için beni oyunlara almayan çocuğun olaydan 9 yıl sonra babasını kaybedince ilk özür dilediği insanım. baba diye kimseye sarılmadım , merak ettiğim olmadı mı ? oldu. ergenliğimi 31 çekmek yerine babamın fotoğraflarına sarılıp uyuyarak geçirdim. sıkıntı yok , yumuşamada olmadı. aşırı derecede normal bir insan oldum. dizilerde iyi/kötü/ilgili/ilgisiz babalar öldüğünde hep ağladım. yine olsa yine ağlarım dün kardeş payının son 2 bölümünü izledim ağladım. duygusallığını ezikliğini güçlülüğünü taş yürekliliğini kişinin içinde yaşaması gerektiğine inandığım durum. prim yapmak için kullanan her kimi gördüysem ağır konuştum kalbini kırdım durumumu bilmiyor olmaları hep aşırı tepki göstermelerinin ardından öğrendiklerinde ağızları açık aptal aptal bakışlarını gösterdi bana. gelip özür dilediler özür dilenmeyi seven bir insan olmamı onlara , güçlülüğümü babama ; o olmadığında dayanacak bir tek ben olduğumu hatırlatmasına borçluyum.
Bir adam, bir yetimin ayağına batan dikeni çıkarmış.
O adam öldükten sonra, Meşhur sufi sadreddin hocendi, onu rüyasında görmüş. Adam cennette geziniyor ve şöyle diyormuş: "Bir diken yüzünden bana ne güller açıldı."
Sadi Şirazi, yetimliği ve yetimlere nasıl davranılması gerektiğini şöyle açıklar:
"Bir yetimi, boynu bükük, üzüntülü gördüğün zaman, onun karşısında kendi evladını öpme.
Babam beni kucağına aldığı zaman, kendimi, taçlı bir hükümdar zannederdim. Vücuduma bir sinek konsaydı, babam evde bulunanları azarlar, paylardı.
Bugün ise, öyle bir durumdayım ki, düşmanlar beni esir alsa kurtaracak bir kimsem yok.
Ben yetimlerin derdini bilir onların hallerinden anlarım, babam vefat ettiği zaman, henüz küçük bir çocuktum.
babası vefat etmiş çocuk.
geçen küçük bir kız çocuğu geldi 5 yaşlarında, babası vefat. annesine şöyle diyormuş; anne keşke kimse bilmese babamın öldüğünü, hiçkimse bilmese... anladımki babasız olmaktan utanç duyuyor, diğer çocukların babası varken kendisinin babası olmamasını utanç kaynağı olarak algılıyor. evet, içekapanık duruyor zaten. o bir yetim... cansın ciğersin be yetim, sen babasızsın ve yeri dolmaz asla o babanın ama sen bizim toplumumuzda özel bir yere sahipsin, sen peygamber gibi yetimsin. kaderin getirdiği bir sünnet üzeresin.
--spoiler--
kolsuz, ayaksız, kanatsız kalmış bir kuştur yetim. ağlar, yanaklarında kurur gözyaşı. acıkır, midesinin konserini dinler kendisi. duvar diplerinde çizer, yalnızlığın resmini. boynu bükük olmayı en iyi onlar bilir.
masumiyet en çok onlara yakışır.
şefkate en çok onların ihtiyacı vardır.
zemheride sevgisizliktir onları üşüten; soğuk değil.
işte öyledir yetim
arkadaşlarının arasında arkadaşsız; kalabalıkların içinde yalnız
böyle bir yetimi buldunuz, gördünüz mahallenizde, sokağınızda, sınıfınızda, okulunuzda.
evinize, sofranıza çağırıp sıcak bir çorba içirdiniz ona.
iyilik kanatlarınızın altına aldınız onu, kalp sıcaklığıyla ısıttınız yanaklarını.
yalnızlık sarayının billur odalarından çekip alarak oradan kurtardınız onu.
müjdeler olsun size!
ne mutlu size!
işte bir muştu size!
sahabe efendilerimizden ibn-i abbas (ra) anlatıyor:
allah resûlü (sas) buyurdu ki:
- kim müslümanlar arasından bir yetim alarak yiyeceğinden ve içeceğinden yedirirse, affedilmez bir günah işlememişse, allah onu mutlaka cennete koyacaktır.
böyle güzel bir işi yapmışsanız müjdeler olsun size!
ne mutlu size!
akrabalarınıza, komşunuza, annenize, babanıza, konu komşunuza, hısım akrabanıza bir gül gibi sunulacak bir haber işte.
siz de olabilirdiniz gözyaşıyla üşüyen.
siz de olabilirdiniz bayramın anlamını unutan; hatta hiç bilmeyen.
biliyorsanız şükredin.
biliyorsanız aralayın cennetin kapısını.
aralayın kapılarınızı sıcak sofralarınızda bir yetimi ağırlamak için.
o zaman efendimiz (sas)in yukarıda söylediğimiz sözleri bir müjde olacaktır.
böylesi bir sevaba nail olmak için adım atmamışsanız, hâlâ fırsatınız var demektir.
yetimler, garipler, kimsesizler sizi bekliyor bir yerlerde.
biricik yeğenimin de sahip olduğu sıfattır. kendisinin bir çok yetimden daha şanslı olduğunu düşündüğüm bir yanı vardır. o da 7 adet kendisini inanılmaz çok seven dayıya sahip olmasıdır.
(bkz: hz.muhammed(sav))'ın (bkz: hadis-i şerif)ine göre kim kendinden veya başkasından bir yetimin bakımını üstlenirse (bkz: cennet)te o nur yüzlü peygamberin yanında oturacaktır.