bugün
- hangi süper güce sahip olmak isterdiniz14
- bu gece intihar edeceğim32
- kocaeli de ders basan veli8
- ali koç10
- allah neye benzer14
- ilkokuldaki sevgilinizle yaptığınız çılgınlıklar12
- düğün yapmak akıl dışıdır10
- okan buruk'un rakiplerine küfür etmesi22
- fenerbahçe30
- icardi190512
- albay kemal13
- fenerbahçe taraftarı13
- fenerbahçe 38 de 38 yapsa olacaklar10
- anın görüntüsü10
- bütün pitbullar uyutulmalı17
- son 22 yılın özeti12
- akp döneminde kürtlerin asimile olması9
- sinovac mı biontech mı12
- hadise'nin külotla marş söylemesi26
- sözlük yazarlarına acı ama gerçek bir şey söyle9
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni8
- kulaklığını paylaşan erkek cuckold mudur8
- keyiflenmek için ne yapıyorsun9
- fettullah gülen'in ölmesi18
- kılıçdaroğlu'nun yeniden aday olacağım demesi19
- ateist ve deistler bunu açıklasın12
- karısının onlyfans açmasına izin veren erkek11
- sözlük abazanları kız bulduğu zaman olacaklar8
- galatasaray29
- allah intikam sahibidir15
- fenerbahçe amblemindeki ot11
- kur an çevirisi yapmanın haram olması34
- mauro icardi23
- ülkemde başı açık tavuk is te mi yo rum8
- fransız kızın üzerine işeyen göçmen15
- dilan dere ile evlenmek11
- müslümanların anadili arapçadır13
- sevgiliyle uyumak13
- kadın vücudunun olağanüstü bir tasarım olması8
- emre belözoğlu15
- sözlüğün en iyi yazarı olmak11
- mert hakan yandaş16
- abberrline9
- 2023 2024 sezonu süper lig şampiyonu galatasaray17
- israil'in refahta sivil çadırlarını vurmasi27
- fenerbahçe'nin gs'nin balonunu patlatmış olması20
- astrolog meral güven20
- galatasaray ın verilmeyen penaltısı9
- hamas9
- para bok huzur yok10
Güneş ülkesi ütopyası ölmedi yüzyıllardır ve ölmeyecek bu gidişle.
insanlığın gelecek tasavvuru antik çağdan 20. yüzyıla kadar edebiyatta iyimser ütopyalar yaratmıştı. 20. yüzyılın başından itibaren ise ütopya karşıtı eserler
(distopyalar) çıktı ortaya...
O güne dek ufkunda yeryüzü cennetleri hayal eden insanoğlu ilk kez istikbalde karanlık bulutlar görmeye başlamıştı.
Tommaso Campanella, ütopyaların en ünlüsü sayılan eseri "Güneş Ülkesi"ni geçen binyılın ortalarında yazdı.
Aydınlık beyinli bu filozofu tarih, insanlığın en karanlık çağına elçi tayin etmişti adeta... "Ben doğacak yeni sabahların çan sesiyim" diyordu.
Avrupa engizisyon ve sefaletin pençesinde kıvranırken, yoksullukla bağnazlığın her buluşmasında olduğu gibi yine ilk hedef "düşünce" olmuştu.
Akademinin ve kitabın lanetlendiği o çağda özgürlük meşalesiyle ayağa kalktı Campanella... Kör inançlara, yerleşik düşüncelere kafa tuttu. Felsefenin din baskısından kurtulması gerektiğini savundu.
Çünkü felsefe aklın ürünüydü, din ise imanın peşindeydi. Bu görüşleri nedeniyle Cizvitlerce sapkınlık ve büyücülükle suçlandı. O da yoksulları ezen krallara ve işkenceci yobazlara karşı ahaliyi ayaklanmaya çağırdı. Ne var ki ayaklanma başlamadan bastırıldı. Campanella ise kaçmak üzere anlaştığı Türk gemisine binmek üzereyken yakalandı.
Atıldığı hapishanede günlerce korkunç işkenceler gördü, işkencecileri onu öldü sanarak bir çukura attılar. Nice sonra dirilip mahkeme huzuruna çıkarıldı. Yargıçlar, savunduğu fikirleri nereden öğrendiğini sordular:
"Bunları öğrenmek için sizin içtiğiniz şarapların 10 misli kandil yağı harcadım" diye cevap verdi.
Kiliseye meydan okumak ve halkı ayaklanmaya kışkırtmak suçlarından hapse mahkûm edildi. Ne af istedi, ne insaf... Sadece kâğıt ve kalem...
insanlığı yüzyıllar boyu aydınlatacak "Güneş Ülkesi"ni, karanlığın en koyu zindanlarında yazdı.
"Güneş Ülkesi"ni Türkçe'ye çeviren Vedat Günyol'a göre bu kitap, "insanoğlunun mutlu bir yaşama kavuşma isteklerinin en temiziyle yazılmış eserlerin başında gelir."
Burada, günün birinde gerçekleşeceğini düşündüğü toplum modelini ortaya koyar Campanella... Ona göre bütün kötülüklerin ve haksızlıkların kaynağı, insanların bencilliği ve mülkiyet hırsıdır. isa, bütün insanların yeryüzünden ortaklaşa yararlanmalarını istediği halde, mal mülk tutkusu töreyi paramparça etmiştir. Oysa "Güneş Ülkesi"nde kimse kimsenin hakkını yemez, çünkü herkes havariler gibi yiyeceğini ortak sofradan yer... Kitabın son sözü şudur: "Bizim düzenimiz, havarice bir düzendir, ortak yaşamı zevke değil, karşılıklı saygıya dayanmaktadır."
"Mutlu bir çağ olduysa eskiden / Niçin olmasın yeniden..."
Campanella'nın hapis hayatı 27 yıl sürdü. 1626'da ispanya kralı ölünce serbest kaldı. Üç yıl sonra da "çanın çaldığı yeni sabahları" göremeden öldü.
"Güneş Ülkesi" ölümünden 14 yıl sonra, 1643'te yayımlandı.
insanlık, Campanella'nın müjdelediği "eşit, adil ve özgür" bir toplum idealinin çan sesleriyle yüzyıllar boyu koştu durdu düşe kalka...
Bugün çağlar ötesinden kafamızı kaldırıp insanlığın o büyük koşusuna baktığımızda kimimiz barışa açılan dev bir kapı görüyoruz, kimimiz ise şiddetin kör kuyusunu... Teleskoplarımız gezegenimizin istikbalinde, kimimize puslu bir gökkube gösteriyor, kimimize rengarenk bir gökkuşağı...
Lakin ışık şurada:
Bunca yüzyılda ne yaparlarsa yapsınlar, bir "güneş ülkesi" tahayyülünü silemediler hafızalarımızdan...
Ebedi barış düşümüzü öldüremediler.
"Altın çağ"da özgür ve adil bir hayat ideali, bütün kıyamet tellalarına rağmen hâlâ yaşıyor... yaşayacak.
insanlık için hiç de az umut değildir bu..
can dündar
insanlığın gelecek tasavvuru antik çağdan 20. yüzyıla kadar edebiyatta iyimser ütopyalar yaratmıştı. 20. yüzyılın başından itibaren ise ütopya karşıtı eserler
(distopyalar) çıktı ortaya...
O güne dek ufkunda yeryüzü cennetleri hayal eden insanoğlu ilk kez istikbalde karanlık bulutlar görmeye başlamıştı.
Tommaso Campanella, ütopyaların en ünlüsü sayılan eseri "Güneş Ülkesi"ni geçen binyılın ortalarında yazdı.
Aydınlık beyinli bu filozofu tarih, insanlığın en karanlık çağına elçi tayin etmişti adeta... "Ben doğacak yeni sabahların çan sesiyim" diyordu.
Avrupa engizisyon ve sefaletin pençesinde kıvranırken, yoksullukla bağnazlığın her buluşmasında olduğu gibi yine ilk hedef "düşünce" olmuştu.
Akademinin ve kitabın lanetlendiği o çağda özgürlük meşalesiyle ayağa kalktı Campanella... Kör inançlara, yerleşik düşüncelere kafa tuttu. Felsefenin din baskısından kurtulması gerektiğini savundu.
Çünkü felsefe aklın ürünüydü, din ise imanın peşindeydi. Bu görüşleri nedeniyle Cizvitlerce sapkınlık ve büyücülükle suçlandı. O da yoksulları ezen krallara ve işkenceci yobazlara karşı ahaliyi ayaklanmaya çağırdı. Ne var ki ayaklanma başlamadan bastırıldı. Campanella ise kaçmak üzere anlaştığı Türk gemisine binmek üzereyken yakalandı.
Atıldığı hapishanede günlerce korkunç işkenceler gördü, işkencecileri onu öldü sanarak bir çukura attılar. Nice sonra dirilip mahkeme huzuruna çıkarıldı. Yargıçlar, savunduğu fikirleri nereden öğrendiğini sordular:
"Bunları öğrenmek için sizin içtiğiniz şarapların 10 misli kandil yağı harcadım" diye cevap verdi.
Kiliseye meydan okumak ve halkı ayaklanmaya kışkırtmak suçlarından hapse mahkûm edildi. Ne af istedi, ne insaf... Sadece kâğıt ve kalem...
insanlığı yüzyıllar boyu aydınlatacak "Güneş Ülkesi"ni, karanlığın en koyu zindanlarında yazdı.
"Güneş Ülkesi"ni Türkçe'ye çeviren Vedat Günyol'a göre bu kitap, "insanoğlunun mutlu bir yaşama kavuşma isteklerinin en temiziyle yazılmış eserlerin başında gelir."
Burada, günün birinde gerçekleşeceğini düşündüğü toplum modelini ortaya koyar Campanella... Ona göre bütün kötülüklerin ve haksızlıkların kaynağı, insanların bencilliği ve mülkiyet hırsıdır. isa, bütün insanların yeryüzünden ortaklaşa yararlanmalarını istediği halde, mal mülk tutkusu töreyi paramparça etmiştir. Oysa "Güneş Ülkesi"nde kimse kimsenin hakkını yemez, çünkü herkes havariler gibi yiyeceğini ortak sofradan yer... Kitabın son sözü şudur: "Bizim düzenimiz, havarice bir düzendir, ortak yaşamı zevke değil, karşılıklı saygıya dayanmaktadır."
"Mutlu bir çağ olduysa eskiden / Niçin olmasın yeniden..."
Campanella'nın hapis hayatı 27 yıl sürdü. 1626'da ispanya kralı ölünce serbest kaldı. Üç yıl sonra da "çanın çaldığı yeni sabahları" göremeden öldü.
"Güneş Ülkesi" ölümünden 14 yıl sonra, 1643'te yayımlandı.
insanlık, Campanella'nın müjdelediği "eşit, adil ve özgür" bir toplum idealinin çan sesleriyle yüzyıllar boyu koştu durdu düşe kalka...
Bugün çağlar ötesinden kafamızı kaldırıp insanlığın o büyük koşusuna baktığımızda kimimiz barışa açılan dev bir kapı görüyoruz, kimimiz ise şiddetin kör kuyusunu... Teleskoplarımız gezegenimizin istikbalinde, kimimize puslu bir gökkube gösteriyor, kimimize rengarenk bir gökkuşağı...
Lakin ışık şurada:
Bunca yüzyılda ne yaparlarsa yapsınlar, bir "güneş ülkesi" tahayyülünü silemediler hafızalarımızdan...
Ebedi barış düşümüzü öldüremediler.
"Altın çağ"da özgür ve adil bir hayat ideali, bütün kıyamet tellalarına rağmen hâlâ yaşıyor... yaşayacak.
insanlık için hiç de az umut değildir bu..
can dündar
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar