bolca geri dönüp bakmaya başlamakla selamlar insanı. ne çok şey yaşanmış, ne çok yer görülmüştür. insanın yaşadıklarına dair üzüntülerinde ve sevinçlerinde müthiş bir huzur vardır aslında yaşanmıştır sonuçta. peki ya yaşanamayanlar... o gece o kızı öpseydin belki çok farklı olucaktı herşey, başka bir anda ben bırakıyorum demeseydin çok farklı bir hayat çizgin olacaktı. bir insana yapılmış en büyük terbiyesizliğin aslında ona bir yaşam hakkı vermek olduğunu daha iyi anlar insan yaşlandıkça. ne kadar zengin olursan ol, ne kadar hayatından memnun olursan ol; yaşanmadığı için sonunun nereye varacağı merak edilen o kadar çok şey var ki...
kötüdür.
bazen kendiniz adına değilde, başkasının adına bile üzüldüğünüz olur...
bi bakmışsınız gençlik heyecanlarıyla dolup taşan, abilerini örnek alan, gözlerinin için gülen, sempatiklik kumkuması insan gitmiş, yerine evli barklı, ağır başlı, kilo almış biri gelmiş...
bu konudan çok muzdaribim evet. kendim yaşlansam bu kadar kadar kafaya takmazdım heralde... ah şu ünlü sevgim...
yaş 15 "lan 28 kere yaptım"
yaş 25 "lan 8 kere yaptım"
yaş 35 "lan 3 kere yaptım"
yaş 45 "lan 0,5-1 arası yaptım"
yaş 55 "biraz zorlarsam sanki yaparım amk"
yaş 65 "bizden geçti artık"
Eski resimlere bakıyorum. Yaşlanmak ne zor işmiş be abi. Gün geçtikçe geri dönemediğim anılarım çoğalıyor. Hele dostlar kendi yollarına dağılınca daha bir zor oluyor. Ne bacaklarının hantallaşması, ne göz kenarlarındaki kırışıklıklar, en zoru bu sanırım; Geri dönemediğin anıların çoğalması. Ve bunun üstüne tam Bülent ortaçgil den "Değirmenler"i dinlemenin zamanıdır. Ve tabi Nihat behram ın "Hayat berbat S*kimden nişan alın" sözünü aklından çıkarmadan dinlemenin zamanı.
çok güzel bişi.. ilk defa yaşadığım dönemi , yaşarken farkediyorum..
yaşlanma semptomları şunlar :
.yemek masasını kurmadan önce , hazır olsun diye çay demlemek
.dana eti yağlı olur , evdekilerin tansiyonu çıkar diye kasapla et pazarlığına girmek
.16 17 yaşındayken girmek için tanıdık gereken ve korka korka nüfus cüzdanı gösterilen yerlerde , artık sesi kadar ne kadar inceltirsen incelt nüfus kağıdı sorulmaması
.çayı demli ve şekersiz içmek
.önceden ben hippocampusla ilgili çalışcam başka bişi sikseler yapmam derken , okul bitmeye yakın ay ya dur ben hem çalışma imkanı çok hem de nöbeti az olan bi bölüm yazıyım demek
.kuzenleri mcdonalds götürünce , eskiden bişi olmasın diye girilen mcdonaldsın oyuncaklı kısmına girmeye yeltelenmeye , etraftaki manidar bakışlardan sonra çekinmek
.kardeşi gezmeye götürünce arkadaşlarıyla , başka masada bi dergi alıp oturmak , zira kendisi beni istemiyo artık
.kendini eskiden ; papatyalı tokalar , turuncu hırkalar , kedili kolyeler , kukuletalı şapkaları taksimde avnazurda terkosta fellik fellik ararken görmeye alışmışken bi anda mudodan , yargıcıdan kotondan "yaşa uygun abartısız giysiler" seçerken bulmak
.yemek yaparken ağır olmasın diye zeytinyağı kullanmak
.semizotu , bezelye , bamya gibi otsal ve yeşil yemekleri gayri ihtiyarı yemek ve daha trajediyi bundan da hoşlanmak
.her cuma gidilen taksim kafelerinin önünden geçerken , ben nası bütün istiklali taa eminönünden gelip turluyomuşum diye düşünmek
.gidilen mekanların hep aynı olması o kadar ki , bi süre sonra içeceği bile sormaya gerek duymuyolar
.arkadaşların sevgililerini değil , eşlerini anlatmaları. milletin tayini filan çıkıyo en çok da buna şaşırıyorum tayin ne lan ???
. doğumgünleri hediyelerinin ücretlerinin artması eskiden cadı şapkası hediye gelirken bana bi anda , gömlekler bileziklere döndü olay.
. iyice kemikleşen arkadaş çevresi.. eğer çok gezen ya da hayatına yeni insanları kolay alan biri değilseniz , çevreniz 25te belli.. lise arkadaşları, ilkokul arkadaşları , okul arkadaşları , işten tanıdıklar , aile dostları..
. komşular eskiden , annem evde yok feriha teyze diyince şıpıdık terlikleriyle usul usul evlerine geri dönerken , artık bi çay koy da içelim nası oralar diye , size misafir gelmeleri.
.ayrı eve çıkmak.. hem de baya gerçek bi ev yani fırını olan kettleı elektriği suyu filan sizin üstünüze olan. çok ilginç bişi.. ilk faturamı ibreti alem olsun diye saklıyorum..
.pazarları evden çıkmamamak.
.eskiden parmaklarımdan uzantılar çıkacak sms atmaktan diye korkarken , bi anda mesaj yazarken tuşların küçük gelmesi akabinde , sikerim ya dur bi arıyım şunu demek.
.insanların hitap şeklindeki değişim.. çocukken anneme babama torba taşımak için yardıma çıkardım bana tatlı kız filan derdi pazarcılar , şimdi abla bakla lazım mı diyolar.. hem abla hem bakla çifte kavrulmuş yaşlılık..
.eskiden gizlice evin önüne gelip serserilik yapan "çocuk"ların yerini yavaş yavaş , aileyle "hayırlı bi iş" konuşmaya gelen "adam"ların alması..
. iş aramak !!! yaşayacak yer aramak !!! araba almak için evrak toplamak !!! eş seçmek !!!
en kötüsünü en sona bıraktım , eskiden her karara karışan "şöyle yap bak döverim seni " diyen ailenin , artık "sen daha doğrusunu bilirsin yavrum" demesi.. yani kimse elini taşın altına koymak istemiyo..
ama kötü bişi diil.. hayaller filan küçülmüyo.. hayat bitmiyo yani.. sadece , neyin hayal neyin gerçek olduğu konusunda gerçeklere ayıyo insan.. sorumluluk artıyo tabii ama özgürlük de artıyo..
eskiden dandik içkilerle , iğrenç yemeklerle , kimileri için 3 kuruş etmeyen sevgililerle harcanan beden daha mühim oluyo.. insan değerleniyo kendi gözünde yani.. sonra tabii çocukluğunu özlediği için , gidiyo çocuk yapıyo onunla avunuyo.. süper bi sistem tuttum bunu
yaşlanmak bazıları için, geçen yılların ardından boş boş bakmaktır ardında hiç bir şey bırakamadan.
dünyaya bir şeyler bırakabilenlerse binlerce yıl genç kalır.
fatif sultan mehmet kaç yaşında derseniz, herkesin aklında hala 21 vardır.
Her insanın başına gelecek olan durum. Engelleyecek bir ilaç üretilmedi henüz. Zamanı durdurabilecek bir güç yok. Tadını çıkarmak gerek. Ne demiş Kenan Doğulu " Her yaşın ayrı bir güzelliği var , en güzel çağımdayım "
yolun yarısına çok yaklaşmışken hissedilmeye başlayan ve zamanın su misali akmasına sebebiyet veren durumdur. beklenecek bir şeyler olmadığını kavradığın anda başlar işin esası yaşlılık. söylenecek hiçbir şey olmamasına karşın hep konuştuğunda bilki yaşlanıyorsun.