acınmaktır. sevdiklerim tarafından acınmaktır özellikle. Canımı en çok acıtandır, kaç kere keşke buracıkta yerin dibine girsem dedirten durumdur. Bunun sebebini de o kadar çok düşündüm ki. Kimileri 'madem böyle bişey yapıyorlar zaten sevmiyorlardır' diyebilir ama sorunlu olan benim sanırım bu noktada. ne bileyim belki çokca önem verdiğimden, çok sevdiğimden, üzmekten korktuğumdan, elimden gelen her şeyi yapmak istediğimden veya acınmak, yalan gibi şeylere neden ihtiyaç duyulabileceğini anlayamadığımdan. Sık sık düşünüyorum da acaba bazı şeyleri abartıyor gibi mi geliyorum, çok mu sıkıyorum ki buna mağruz kaldım önceden.
Görmemek ya da bilmemek bazen daha iyidir. Ama neyi kaçırdığınızı gördüğünüz zaman çok acıtıyor insanı. Bir fırsat, aşk, iş teklifi ya da herhangi bir şey fark etmez...
hayat pahalı, sağlık hizmetleri leş, kimse çocuğunu devlet okuluna göndermek istemiyor, polise adalete güven yok herkes allah düşürmesin diyor, işsizlik almış başını gitmiş, toplumun ahlak (gerçek ahlak) yapısı çökmüş, çevre kirliliği, kuruyan göller, yaşanan afetler, trafik kurallarına uymayan magandalar, saygısız komşular..
bizim konuştuğumuz arda-berkay, kaşıkçı cinayeti, andımız.
andımızı tekrar yürürlüğe sokanlar ile buna karşı çıkanlar aynı kişiler. maksat millet gerçek gündemi konuşmasın. ben bunlara üzülüyorum sözlük.
Aslında olanlar değilde, olduğunu sandığımız şeyleri konuşuyor olmamız.
Aslında gerçek bir fikrimiz olmadığı, bize öğretilenleri gerçek sanıyor olmamız.
Aslında hepimizin sonunun aynı olacağını bildiğimiz halde, birbirimizi yiyor olmamız.
Üzüyor elbette, ama uyananlar olduğu gibi uyanmaya başlayanlarda çok, elbette uyuyanların neslinin tükenmeyecek olduğunu bilmek ve bu bilinçle yaşamakta üzüyor.