geçmişin ağırlığı altında yaşamak bazen fazla yoruyor. bıraktığım izlerin hafızamda yer etmiş siluetleri gözümde canlandığında, “ben buydum,” diyorum. “şimdi başka biriyim.” değişimin sağlı sollu kroşeleri karşısında şekillenen benliğim, kaybolup giden çocukluğum… bilmiyorum. zamanın üzerimdeki etkisi hakkında hissettiklerimi dile getirebilseydim, kendimle daha kolay yüzleşirdim belki. ama soyut “safsataların” arasında kaybolmuş, derin duygular içinde bocalamaya devam ediyorum.
sokak müzisyenlerine çok özenmişimdir sürekli.. onların müziklerini icra ederken yüzlerinde sevdikleri şeyi yapmanın mutluluğunu görürdüm hep. istanbul'da bulunduğum dönemde özellikle kadıköy ve istiklal'deki müzisyenleri çoğunlukla es geçmez hem katkıda bulunur hem dinlerdim. hatta çoğu zaman ulan kap gel bağlamayı karış aralarına demişimdir içimden. ölmeden bunu yapacağım bir kerecik. evet aynen böyle düşünüyorum an itibariyle.
daha 2 buçuk saat önceye kadar 5 gün boyunda hiç numaralı gözlüklerimi takmayacağım, hatta bu sebeple araba bile sürmeyeceğim, bilgisayar ekranına uzun süreli bakmayacağım diye sözler verdim, yeminler ettim kendime.
sonra da eve geldim, hemen bilgisayarımı açıp şu saate kadar çılgın gibi proje taslağı yazdım.
gözlüklerim kavanoz dibi olduğunda tekrar döneceğim, azıcık daha kaldı. yazmam lazım.