Şu an planet Türk'te yayınlanan efsane film.manav Halil ile sabihanın duru hikayesi.
--spoiler--
-Sabiha takma adın mı? -yok yalancı.takma olsa Sabiha mı olur?
--spoiler--
Gercekten Türk filmleri arasında özel bir yeri olan filmdir. Türkan şorayın bence oyunculuğunu en iyi gösterdiği filmdir. Halil ile sabiha'nın hikayesidir.
Bu arada vesika; hayat kadinlarına verilen özel bir kimliktir filme de adını vermiştir.
izzet günayın tam manasıyla kapı gibi olduğu yıllarda çekilmiş film. türkan sultan daha gençliğinin baharında ve saçları sarı. bu kadar sevip kavuşamayınca, çok eskiden rastlaşacaktık diyor sabiha. çok güzel ve sade bir ömer lütfi akad filmi.
Sabiha: Her birimiz yolumuza gitsek.
Halil: Yolumuz?
Sabiha: Öyle!
Halil: Birleşti biliyorum?
Sabiha: Yok. Birleşecek gibi değil. Seni tanıdıktan sonra anladım bunu. Senlen beraber olduktan sonra
Sevgi de yetmiyormuş. Çok eskiden rastlaşacaktık
'yaptığım filmlerde bir marazı göstermeye çalıştım ama o marazın reçetesini vermek benim işim değil diye düşündüm' diyen ömer lütfü akad'ın hüzünlü bir filmidir. maraz şuydu ki, halil evli bir erkekti ve sabiha'ya tutulmuştu, sabiha'da ona.. sabiha önce bilmedi, sonra yüzleşemedi, halil önce bildirmedi, sonra vazgeçemedi. kim daha çok üzüldü bu hikayede, kim daha çok sevdi, belki de hepsi. bu hikaye nasıl biterse bitsin birileri çok üzülecekti. 'bazen sevmek yetmiyor, gençken karşılaşacaktık' derken sabiha reçeteyi anlatmaya çalışıyordu belki de.
hepsi bi tarafa,
'Senden bana ne kaldı
Bir hatıradan başka
Bir daha geri dönmem
Yalan kattığın aşka
Kalbimi kıra kıra
Bıraktın bir hatıra
Günahını yalancı
Dudaklarında ara
Gözyaşların boşuna
Düşmem artık peşine
Yansın yüreğin yansın
Şimdi de bende sıra
Al götür sevgiline
Sevenin varsa yine
Aşkın bir zehir oldu
içimde dura dura'
1968 yapımı ömer lütfi akad başyapıtı. senaryo da öyküden uyarlama olup yarmıştır biraz. müzikler de öyledir.izzet günay , manav halil rolünde döktürürken, türkan şoray ablamız bilindiği üzere sabiha'nın ta kendisidir. iffetli, gururlu, güzel mi güzel lakin vesikalı... filmin kilit oyuncusu ayfer feray 'dır. onu da müjgan rolünde görürüz.
manav halil üç arkadaşıyla bilindik yerin uzağında bir yere (yani beyoğlu kimin oğlu'na) doğru eğlenmeye giderler. ve sabiha ile halil'in duygusal yakınlaşması filizlenir. sabiha o zamana dek kendisine hiç yaklaşılmadığı gibi yaklaşılması üzerine (yani belki de içlerdeki o farklı istek- ki filmde bunu söylüyor zaten/ bu ev sen geldiğinden beri farklılaştı falan diyor öncesiyle keskin bir kıyas oluyor)işi falan askıya alıyor bırakmaya yelteniyor. fakat burada mühim bir mesele ortaya çıkıyor. halil iki çocuklu evli birisidir. ve bu ifadelenmeyen mevzu filme noktayı dahi koydurur. iki tarafın çekinceleri, halil'in babasının olgunluğu ve özellikle müzikleriyle film son derece mükemmel ilerler. (şu müzikler demişken çağan ırmak ve ıssız adam farklı yoldan müziği ön plana alan yapısıyla 68'lere selam çakmıştır.)
kuşkusuz başyapıttır. tekrar tekrar izleme şerefine nail olunmalı türkan şoray 'ın güzelliği akıldan çıkmamalıdır. mübarek sophia loren sanki.
10 üzerinden 9!
geçenlerde kaybettiğimiz üstad- yönetmen Ömer lütfi akad'ın çektiği, izzet günay abimizin döktürdüğü , türkan ablamızın yuh be bu kadar mı güzel olunur diye düşündürdüğü filmdir.
çarpar. öyle bir filmdir. biz cahil cühela seksenler sonrası bebelerin izlediği yeşilçam filmleri genelde fakir genç , zengin kız, bir sürü bea , iş güç ama inanılmaz bir şekilde bağlanan mutlu sondur ya bu film öyle değil. sonu hüngür hüngür ağlatmasa da dudakların kenarını bir titretiyor , gözün biri doluyor , diğerinden damla dökülüyor. bir kaç damla çok değil. '' ne varsa eskilerde var huleyyn '' bu cümleyi de kurdum cidden ama gerçekten öyleydi. çok güzel bir filmdi. halil'in karısını sessiz sedasız terlikleri getirdi ya orası fena. bir de çocuk'' başımı okşadı babam kalacak mı acaba '' dedi ya , bittim.
bu arada yıllardır izlerim Türkan Şoray' ı daha böyle çarpılmadım onu izlerken. *