bugün

askerlik vazifesinin yerine getirilmesidir. kaçmayalım, kaçanları ispiyonlayalım.
sadece türk halkı tarafından borç sayılan şeydir askerlik. o yüzden devletine ve vatanına sadakatı bir borç bilmiş türk insanı askerliğe vatan borcu demiştir.
Türkiye'den başka hiçbir ülkede olmayan ve Türklerden başka hiç bir millet tarafından anlaşılamayan askerlik hizmetidir.Dünyada evladını davul-zurna eşlliğinde gerektiğinde ölmek için askere gönderen tek millet olan Türklerin nasum borcu olarak gördüğü kavramdır.
kanuna dayalı bir borçtur.
türkiye'de, erkeklerin ödediği bir tür baş vergisidir
yakında ödeyeceğim borç.
20 yaşını* doldurmuş olan ve biikmiş parası olmayan her türk gencinin vade farksız 6 ya da 15 ayda; çeşitli koşullara uygun olup peşin ödemek isteyenlerin ise 26 günde ödediği borç türüdür.
vatandaş değil kul olunan ülkemizde bu da bir borç bilinir.neyse daha fazla yazıp halkı askerlikten soğutmak etiketiyle yaftalanıp enselenmeyelim.hem sözlüğün kapatılması konusu da var daha.
(bkz: namus borcu)
ödenecektir, kaçış yoktur da, insan, bu ülke bana ne verdi ki borcunu ödüyorum? gibi düşüncelere kapılmadan da edemiyor.
(bkz: #4733437)
internete her ay en az 30 milyon ödediğimiz için borçluyuz dimi bu vatana. ya da sokakta aç kalıp, hasta hasta yatanları gördüğümüz için borçluyuz dimi ? şimdi aradan bir kaç kişi şunu diyecek eminim; yediğin yemek, içtiğin su ne lan peki ? ee işte burada benim görüşüm; bu nimetlerin bana allah'ın verdiği, yani bana bu canı veren varlığın verdiği nimetler. ben bunun için allah'a şükrediyorum, vatana değil.

gidip vatan borcu diye mayına basarak veyahut karakol da otururken füze yiyerek ölemem. o kadar salak değilim kusura bakmayın.

edit: ha ölen kişiler tabi salak değildir yanlış anlaşılmasın. onlar şehittir gururdur. sadece yukarıda ki şeyleri askere gitmeden evvel düşünmeyen kişi salaktır.
olmayan borçtur.

geçeceksin onu.

isteyen kendini borçlu hisseder, isteyen hissetmez. senin tek zorunluluğun/sorumluluğun yaşadığın ülkenin kanunlarına uymak, iyi bir vatandaş olmak, kimseye zarar vermemektir.

askerlik mi "borç"?

mesela (şahsi konuşmam gerekirse) elimde olsa askere gitmezdim.*

unutma, gönüllü olarak borç altına girmediğin sürece kimseye borçlu değilsin.

hükümetlerin kafana soktuğu gereksiz derecede ideolojik saçmalar da sen değilsin.

"vatan borcu"ymuş.

hadi ordan.
her doğan çocuk daha ilk başta üç mü beş mi dolar borçla doğuyor ya, ha işte odur.
anne karnında borca sokulduğumuzun, en belirgin örneği.

vatan sevgisi eşit değildir vatan borcu. herkes *vatanını sever. zaten sağcılarla, solcuların tek kesişme noktası budur neredeyse. ama sen bu sevgiyi alıp, ''madem vatanını seviyorsun, e okulda okumuyorsun. hadi gel o zaman askere'' diye kullanırsan, olmaz o iş.

alakasız konulara gireceğim ama *; eskisi gibi değil hayat. sen kendince bir hesap yapıp, hayata atılmaya çalışan insanları borçlu çıkartıp zorla askere alırsan, verim alamazsın ne psikolojik olarak ne de fiziksel olarak.
eskiden liseyi bitiren öğretmen oluyormuş, üniversiteyi bitirenler ise ilah zaten. işsizlik oranı çok yüksek değil, nüfus az. bir nevi askerden döndüğünde işin garanti. ancak artık, askerliğini yapıp gelmeni bekleyebilecek ahmet abi'nin yeri yok. artık mr and mrs brown ltd şti aş var. bu brown'larda, senin 1.5-2 sene askerliğini yapıp geri gelip çalışmanı bekleyemez.
yıllarca okul okuyorsun, bitirip hayata tutunman lazım bir an önce. tam kafanda gelecek için planlar kurarken, evine bir mektup geliyor ''pis kafa hadi gel anam askere''. haydaa. okulunu bitirmişsin, kafan harıl harıl çalışıyor, tüm bilgilerin taze, bunları bir yerde kullanman, verimli olman gerekiyor. ama olmaz ''sen türk gencisin, aslansın kaplansın, askere gel. biz seni bir kalıba sokup, hayata salarız''. yaa abi ben aslan kaplan filan değildim yahu.
kafanda '' tanjant, kotanjant, fizibilite, iş, verimlilik'' gibi şeyler geçerken; birden kendini, hülya avşar posterinin karşısında mastürbasyon yaparken buluyorsun. çünkü sen, ''sen'' değilsin artık. oradaki binlerce kişiden sadece birisin. ölsen, ''zayiat'' olarak kayıtlara geçeceksin lan, mal gibi. saçların herkesle aynı, sakalların aynı, kıyafetin aynı, düşüncelerin bile aynı; hülya avşar ve bacakları. *
askere gitmek için can atan, binlerce belki de milyonlarca insan var. bunları alsana askere, sana gerçekten verimli olsunlar. diğer adamdan verim alamazsın ki sen, sadece psikolojisini bozarsın. hayata 1-0 yenik atarsın onu. illa bir borçtur tutturduysan, askerliği istemeyen adamları da başka yerlerde, başka projelerde kullan.
askerliği reddetmek için, bir ton mantıklı sebep var. illa vatan haini olunması gerekmez yani. üniforma fobisi olan birçok insan var.* bu insan ''hayy ağzına sıçayım yaa'' nidalarıyla askere gelse ne olur, gelmese ne olur. tatmin mi olacaksın, o herif gece 3-5 nöbetinde tek başına bekleyince. ne faydası olur bu adamın sana.

bu noktada vicdani ret hakkı devreye giriyor. ancak bu hakkını kullanmaya cesaret edebilirsen; ya vatan haini ilan edilirsin, ya da pembe tezkere almış bu muhabbetlerine maruz kalırsın. vicdani ret hakkın da bir nevi iptal yani. sike sike asker olacaksın demiş sana bu ülke, sen doğmadan yıllar önce.
askerliktir ve nitekim şereftir.
çok agır olan borçtur çünkü bu memlekette dogan her bebek imf, bilmemne bankası gibi sömürü gruplarına bilmem kaç bin dolar borçla dogmaktadır ve bu borç yaşadıkça hiç azalmamakta hatta artmaktadır. bu borcun tek sebebi ise sadece bu vatanda dogmuş olmak türk olmaktır.
devletin bizden askerlikle ödememizi beklediği şey. ama ben öyle olduğuna inanmıyorum. vatan borcu; askerlikle ödenmez. vatan borcu ölmekle ödenmez. vatan borcu sakat kalmakla ödenemez. vatan borcu öldürmekle ödenmez. eğer benim ölmeme rağmen sonuç değişmeyecekse, şerefsiz pkk gerilla savaşına bir şekilde devam edecekse, ben ölümümü nasıl sizlere helal edeyim? benim ideallerim var, hayallerim var. bilim yapmak istiyorum, öğrenciler yetiştirmek istiyorum vatana borcumu yaşayarak, yaşatarak ödemek istiyorum. ölerek öldürerek vatan borcu ödememizi isteyen bir devleti aklım almıyor. korkuyorum.
bana kalsa iyi eğitim almak, ilimle bilimle içli dışlı olmak, farklılıkları kabul edebilmek, barış yolunda adımlar atabilmek ve ülkenin başına şuanki insanlar gibi insanlar getirmemektir. ama bana kalmıyor tabii.
bizde bir laf vardır; "devlet baba" deriz her zaman. devlet babalık yapar milletine, halkı borçlu hisseder kendini. ama tabii devlet babalık yaparsa...
bu vatan borcu bu nedenle, neye dayanılarak, ne sebeple tahakkuk ettiği anlaşılamayan borçtur. devlet babalık vazifesini yerine getirmektemidir ki halkına karşı, halk vatan borcunu kabul eylesin?
1998 senesinde üzerime düşen kısmı hakkari-şemdinli'nin dağlarında mahsup edilmiştir. gün itibari ile hiçbir şekilde hakkım helal değildir.
devletin elini cebimize sokup tahsil ettiği borçtur. tirink diye 15 ay.

bir allaha can borcumuz kaldı.
komutanlara çay getirilmesi ve yere düşen yaprakların temizlenmesi ile ödenen borç. çayların demli olmasına dikkat edin. vatan sağ olsun.
bazı gerizekalıların yok çay götürcem, yok izmarit toplayacam, yok paşaya şöför olacam; böyle askerlik, borç mu olur diye kendini tatmin ettikleri, vatan borcuna ve askerliğe bok atmak sureti ile karalamaya çalıştıkları olay.
lan evinde baban sigara al dediğinde koşa koşa alırsın da, iş yerinde olur ya patron ya da müdür git şunu yap dediğinde eşek gibi yaparsın da askerde yapınca mı batıyor.
türkiye'de insanların oğullarını askere davul zurnayla yollamasını, evlatları ölünce vatan sağolsun demesini hazmedememiş insanların sevmediği borçtur vatan borcu. türkiye'de yaşayan bir erkeksen, türkiye cumhuriyeti vatandaşı olmak için kimlik sahibi olmanın yetmeyeceğini anlaman gerekir. gerçi anlamasan da gideceksin tabi. gerçi bence de istemeyen gitmemelidir. çünkü gitmesi sakıncalıdır. gerektiğinde canını vermeyecek insanın askerde olması fayda değil zarar verecektir.
tüm borçlarını kredi çekerek ödemiş kişilerin bedelli çıksada buna da kredi çekip ödesek dedikleri borçtur.