bugün

(bkz: egzistansiyalizm)
Fransız varoluşçuluğudur, absürdtür, saçmadır, sartredır hiçbir önemi yok. Yaşadığını bildiğin her an acı duyuyorsun ve bundan kaçamazsın. Uyku var ya uyku,varoluşçuluğun tek placebosu. Tüketimcilik de olmasa biz ne yapardık! Okul olmasa nasıl unuturduk bu acıyı! Anlamsız sorumlulukların rutini olmasa ne halt ederdik!

Eylemek istemiyorum, düşün yakamdan!
bi bunlar bide nihilistler gibi yazı yazabilirseniz çok kişiyi tavlarsınız. ciddi diyorum, bunların o kasvetli sözleri milleti kendinden geçiriyor. bakın çok enteresan, ulan hayat çok anlamsız diyen benim anadolu nihilistti amcam neden karizmatik bir hal alamıyor? sonuçta aynı şeyi söylüyor.
Özgürlükçü seçimler doğrultusunda bireyi toplumun üzerinde tutan yirminci yy edebi/felsefik akım.
Unutulmuş delikanlılığın, özellikle sorumluluk kavramının insanlığa bu sefer cinsiyet ayırt edilmeden hatırlatılmış biçimi.
Dünyayı var olma sancısı ekseninde yönlendiren felsefi göreciliktir.

(bkz: http://m.uludagsozluk.com/e/35498307/)
yıl olmuş 2017 hala varoluşçuluk üzerinden ekmek yemeye çalışanlar var..

düşmez arkadaşlar düşmez.
insanların önce var olduğuna sonradan öz kazandıklarına inanırlar bu yüzden varoluş özden önce gelir derler. insanın varoluşuna bu yüzden bir anlam yüklemezler. tipik kafirler işte.
Ateist mi yoksa teist grupta mıymış? Önce onu sor.
ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da, özellikle Fransa’da ortaya çıkan, varlığın, varoluşun özden, içerikten önce geldiğini, yani insanın önce var olduğunu, daha sonra tutum ve davranışlarıyla, eylemleriyle kendini sürekli olarak yarattığını, biçimlendirdiğini öne süren, insan ne ise o değil, ne olmuşsa odur diyen felsefe ve yazın akımı, öğretisi.
Jean Paul Sartre ın başını çektiği ve peşinden Simone de Beauvoir gibi nice insanı taktığı akımdır. He Andre Gide yi de unutmamalı. Bir de Albert Camus.

Andre Gide'nin Dar Kapı isimli romanını ve Albert Camus'nün Veba isimli romanı. Varoluşçuluğun başarılı derecede edebiyat eserine aktarılmış olduğunu görürsünüz. Yalnızca dikkat kesilin okurken.
görsel
1900'lü yılların rönesansıdır bir nevi efendim ortaya çıkışı ve edebi düşünceye yansıması.
(bkz: varoşçuluk)

Bi de böyle birşey vardır.
bireyin deneyimini, ve bu deneyimin tekilliğini ve biricikliğini insan doğasını anlamanın temeli olarak gören, ayrıca insanın özgür olduğu ve davranışlarından sorumlu olduğunu öne süren bir felsefe akımıdır. belirlenimciliğe belli bir ölçüde karşı tutumdadır.

hülasa; En önemli temsilcileri Martin Heidegger, Karl Jaspers, Jean-Paul Sartre, Gabriel Marcel ve Maurice Merleau-Ponty olmuştur. Felsefi bakımdan temelleri ise bunlardan önce üstad Nietzsche ve Sören Aabye Kierkegaard gibi büyük filozoflar tarafından atılmıştır.
https://video13.uludagsoz...es/video/302/5/166735.mp4
Aslında varoluşçuluk diyince herkesin aklına ilk olarak sartre gelir, fakat bu varolsculuğun temellerini atan, bu akımı ilk olarak yeryüzüne sunan kişi dostoyevskidir. Sartre ise egzistansiyalizmi derinlemesine ele alıp, hemen hemen her kitabında varoluşçuluk üzerinde durmuştur. Dostoyevski sartreye göre daha yüzeysel işlemiştir bu akımı. O yüzden varoluşçuluk diyince hemen sarte diyorlar. Dostoyevskinin de çok alin teri vardır bu akımda. Dostoyevskiyi unutmayalım.
"Ya herkes bizim gibi yaparsa" sorumluluğu taşır. Bundan dolayı insan sadece kendinden değil tüm insanlıktan sorumludur. Kendisine şunu sorar "yaptığım bu eylemde haklı mıyım? Tüm bunlar doğru mu?" bunları sorar çünkü her karar sadece insanın kendisini değil, diğer tüm insanları da etkileyecektir. Bu yüzden varoluşçular "insan insanın geleceğidir" der.

Bir başka konu ise varoluş insana seçme hakkı tanır. Hatta tanımaz, onu buna mecbur bırakır. insan özgür olmak zorunda kalacaktır! Buna mahkumdur ve el değmemiş bir gelecek onu bekleyecektir. Bu geleceği yaratacak olan ise kendi kararlarıdır.
Iste simdi o ünlü söze gelmiş oluyoruz: varoluş özden önce gelir.
insan bir "hiç" iken artık "bir şey" olacaktır.

Sözün özü varoluşçuluk bir bunalım ya da depresyon değil; yaşama yön veren ve insanı kucaklayan bir felsefi akımdır. insana seçme olanağı tanır ve kendisin istediği gibi olmasına fırsat verir.

Hail sartre ve Heidegger ulan!
antik yunandan sonra 20 asır unutulan bir sorunun 19 yy'da yeniden ele alınması sonucu yeniden ortaya çıkan ekol.
J. P. Sartre, K. Jaspers, M. Heidegger, S. Kierkegaard ve G. Marcel gibi üstadlar tarafından savunulmuş olan çağdaş felsefe akımı.
varoluşçuluk denince akla birçok isim gelir. Ama tabii ki (bkz: fyodor mihailoviç dostoyevski)
süreç felsefesi-tümel realizm=varoluşçuluk.

edit:özcü varoluşçuluk
bir bu bir de şeker kız candy ömrümü yedi.
en iyisi hiç bulaşmamak.
14 yaşında benimsediğim ergen ideolojisi.
Ergenleri eglendiren düşünce. Çabuk çıkın şu buhrandan.