bugün

insanın bu dünyaya gelerek kendini gerçekleştirdiğini ifade eden, jaspers, kierkegaard, sartre, camus hatta nihilist olarak bilinse de belli bir süre sonraki çalışmalarıyla nietzsche gibi ünlü filozofların yanı sıra andre gide, buzzati, cioran gibi yazarların da temsil ettiği felsefe akımı.
oldukça basit ve çocukça düşünüldüğünde dahi yaşamın en ufak bir anlamı yoktur. her şey ona kattığımız anlamla ilgilidir.
zupa ego'nun ilkel versusu. uzak akrabası da diyebiliriz.
Meali :
(bkz: sikeyim ben böyle aşkın ızdırabını).
karl jaspers' in '' felsefe yolda yürümektir '', soren kierkegaard'ın denizle birleşip uzayan çimenlik örnekleri ile yorumladığı felsefi akım.
özgülük içinde, tanımsız olmaktır. her akım gibi tamamlanmamış olsa da cazibesi yüksektir.
Varoluşçuluk 4 temel fikri savunur:
1- Varoluş her zaman tek ve bireyseldir. Bu görüş bilinç, tin, us ve düşünceye öncelik veren idealizm biçimlerinin karşıtıdır.
2- Varoluş, öncelikle varoluş sorununu içinde taşır ve dolayısıyla varlık’ın anlamının araştırılmasını da içerir.
3- Varoluş insanın içinden bir tanesini seçebileceği bir olanaklar bütünüdür. Bu görüş her türlü gerekirciliğin karşıtıdır.
4-insanın önündeki olanaklar bütünü öteki insanlarla ve nesnelerle ilişkilerinden oluştuğundan varoluş her zaman bir “dünyada var olma”dır. Bir başka deyişle insan her zaman seçimini sınırlayan ve koşullandıran somut tarihsel bir durum içindedir.
içindekileri kendime uygun bulmadığım kitaptır. Absurde ekolden yanayım.
Ergenleri eglendiren düşünce. Çabuk çıkın şu buhrandan.
14 yaşında benimsediğim ergen ideolojisi.
bir bu bir de şeker kız candy ömrümü yedi.
en iyisi hiç bulaşmamak.
süreç felsefesi-tümel realizm=varoluşçuluk.

edit:özcü varoluşçuluk
varoluşçuluk denince akla birçok isim gelir. Ama tabii ki (bkz: fyodor mihailoviç dostoyevski)
J. P. Sartre, K. Jaspers, M. Heidegger, S. Kierkegaard ve G. Marcel gibi üstadlar tarafından savunulmuş olan çağdaş felsefe akımı.
antik yunandan sonra 20 asır unutulan bir sorunun 19 yy'da yeniden ele alınması sonucu yeniden ortaya çıkan ekol.
"Ya herkes bizim gibi yaparsa" sorumluluğu taşır. Bundan dolayı insan sadece kendinden değil tüm insanlıktan sorumludur. Kendisine şunu sorar "yaptığım bu eylemde haklı mıyım? Tüm bunlar doğru mu?" bunları sorar çünkü her karar sadece insanın kendisini değil, diğer tüm insanları da etkileyecektir. Bu yüzden varoluşçular "insan insanın geleceğidir" der.

Bir başka konu ise varoluş insana seçme hakkı tanır. Hatta tanımaz, onu buna mecbur bırakır. insan özgür olmak zorunda kalacaktır! Buna mahkumdur ve el değmemiş bir gelecek onu bekleyecektir. Bu geleceği yaratacak olan ise kendi kararlarıdır.
Iste simdi o ünlü söze gelmiş oluyoruz: varoluş özden önce gelir.
insan bir "hiç" iken artık "bir şey" olacaktır.

Sözün özü varoluşçuluk bir bunalım ya da depresyon değil; yaşama yön veren ve insanı kucaklayan bir felsefi akımdır. insana seçme olanağı tanır ve kendisin istediği gibi olmasına fırsat verir.

Hail sartre ve Heidegger ulan!
Aslında varoluşçuluk diyince herkesin aklına ilk olarak sartre gelir, fakat bu varolsculuğun temellerini atan, bu akımı ilk olarak yeryüzüne sunan kişi dostoyevskidir. Sartre ise egzistansiyalizmi derinlemesine ele alıp, hemen hemen her kitabında varoluşçuluk üzerinde durmuştur. Dostoyevski sartreye göre daha yüzeysel işlemiştir bu akımı. O yüzden varoluşçuluk diyince hemen sarte diyorlar. Dostoyevskinin de çok alin teri vardır bu akımda. Dostoyevskiyi unutmayalım.
https://video13.uludagsoz...es/video/302/5/166735.mp4
bireyin deneyimini, ve bu deneyimin tekilliğini ve biricikliğini insan doğasını anlamanın temeli olarak gören, ayrıca insanın özgür olduğu ve davranışlarından sorumlu olduğunu öne süren bir felsefe akımıdır. belirlenimciliğe belli bir ölçüde karşı tutumdadır.

hülasa; En önemli temsilcileri Martin Heidegger, Karl Jaspers, Jean-Paul Sartre, Gabriel Marcel ve Maurice Merleau-Ponty olmuştur. Felsefi bakımdan temelleri ise bunlardan önce üstad Nietzsche ve Sören Aabye Kierkegaard gibi büyük filozoflar tarafından atılmıştır.
(bkz: varoşçuluk)

Bi de böyle birşey vardır.
1900'lü yılların rönesansıdır bir nevi efendim ortaya çıkışı ve edebi düşünceye yansıması.
görsel
Jean Paul Sartre ın başını çektiği ve peşinden Simone de Beauvoir gibi nice insanı taktığı akımdır. He Andre Gide yi de unutmamalı. Bir de Albert Camus.

Andre Gide'nin Dar Kapı isimli romanını ve Albert Camus'nün Veba isimli romanı. Varoluşçuluğun başarılı derecede edebiyat eserine aktarılmış olduğunu görürsünüz. Yalnızca dikkat kesilin okurken.
ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da, özellikle Fransa’da ortaya çıkan, varlığın, varoluşun özden, içerikten önce geldiğini, yani insanın önce var olduğunu, daha sonra tutum ve davranışlarıyla, eylemleriyle kendini sürekli olarak yarattığını, biçimlendirdiğini öne süren, insan ne ise o değil, ne olmuşsa odur diyen felsefe ve yazın akımı, öğretisi.
Ateist mi yoksa teist grupta mıymış? Önce onu sor.