o mektup yazıldığında istanbul ingiliz işgali altındaydı ve daha bir yıl işgal altında kalacaktı. vahdettin şerefsizinin sarayı da gayet iyi korunuyordu. diğer taraftan tbmm tarafından saltanattan azledilmiş (daha doğrusu saltanat lağv edildiği için azledilmiş konuma düşmüş) ama hilafetten azledilmemişti. hakkında hiç bir resmi suçlama, yargılama, sürgün kararı veya tehdit yoktu. tbmm tarafından hala halife olarak tanınıyordu.
bu korkak yaratık, durum böyle olduğu halde, daha büyük taarruzun üstünden üç ay geçmeden kaçma gereği duymuştu!
sebep? ne bu acele? henüz kendisine bir suçlama bile yöneltilmemişken neyin korkusu?
işte osmanlı diye yere göğe koyamadığınız çürük, yoz sülalenin son padişahının hali budur... elinde kılıcı, savaşarak ölen son bizans imparatorunun binde biri kadar bile adam olamamıştır. bir de bunu kahraman sanan yobaz çıyanlar var ya, onlara ne desem bilemiyorum.
Vahdettin anlarında ankara hükümeti beni asacakti ben de o nedenle kaçmadım hicret ettim diye yazmış.
Mesele saltanat kaldırıldı diye idam edilip edilmeyeceği değil bana göre.
Olayları daha geriden okumaya başlarsak Osmanlı son döneminde hatta 1802 den sonra hep birilerinin koruması ile ayakta kalmaya çalışmış. Bu nedenle padişah ve sadrazamın ingiliz yanlısı olması gayet normal bir durum.
Padişah a göre zaten ülke de içinde yaşayan halk da onun malı. Yani o ne derse seve seve uymak zorundadır kendine göre de haklı çünkü 600 sene bu şekilde bir düzen vardı.
Bu adam hain değildi. Bunu uzun araştırmalarım sonucu buldum. Ne derseniz deyin, ne hakaretler ederseniz edin, bu işin içine girdiğinizde gerçekleri göreceksiniz. Ki gireceğinizi sanmıyorum, çünkisi hoşunuza gidiyor Osmanlıyı karalamak ve alçaltmak.
Gerçeklerden korkmayın. Yüzleşin ulen!
Vahidettin düşmanla sıcak ilişkiler içindeydi.
ingilizlerle utanç verici görüşmelerinin kaydı hem osmanlı arşivlerinde hem ingiliz kaynaklarında mevcut.
Türk halkı sevr'i uygulattırmayacağız diye savaşırken, padişah tepemize vursun diye ingilizleri üzerlerine sürmek için yol yapıyordu.
Bir tanesine bakalım:
Sakarya savaşı öncesi yıldız sarayında ingiliz yüksek komiseri sir horace rumbold'u kabul ediyor.
Komiser kral'ın ankara hükümetine karsı vahidettin'i desteklediğini belirten mesajı okuyor.
Vahidettin duygulanarak diyor ki:
Türkiye'nin bugünkü ıstırabından sorumlu olanlar nüfusun ancak yüzde onudur. ingiltere anadolu'daki savaşı neden durdurmuyor, anlamıyorum. Birkaç savas gemisini izmir'e, bir ikisini de karadeniz'e yollamanız, iki yanı da mantıklı olmaya zorlar.
vahdettin sadece harrington'a mektup yazmamıştır.
o dönem neredeyse ingiliz astsubaylarına bile mektup yazmış vahdettin.
gördüğü her ingiliz'e el açar olmuş, şefaat dilenmiş.
vahdettin'in mektup yazdığı diğer kişiler;
-ingiliz büyükelçisi horace rumbold.
-abd başkanı wilson'a iletilmek üzre paris büyükleçisi Coolidge'e.
-istanbul'daki ingiliz siyasi müşaviri t.b. hohler'e.
-ingiliz büyükelçiliği askeri ateşesi amiral john michael de robeck'e mektuplar yazmıştır.
koskoca devletin basi, yabanci bir generale "hayatimi kurtarin" diyor. ulan adam olan, oldugu yerde kalir, olene kadar mucadele eder. kaptanlar bile batan gemilerini terk etmezler.