bugün

çağan ırmak'ın yeni filmi.
Yapımcılığını Taff Pictures’ın yaptığı, hikayesini ve senaryosunu Çağan Irmak’ın kaleme aldığı, yönetmenliğini yine Çağan Irmak'ın üstlendiği mehmet günsur'un başrol oynadığı film.
"içinden şarkılar geçen film" olarak tanıtılıyor. hoş bir filme benziyor.
Çağan ırmak'ın başrollerini mehmet günsur, farah zeynep abdullah ve kerem bursin'in paylaştığı, kenan doğulu'nun müziklerini üstlendiği yeni filmi.

verilen ismin, projenin pazarlanmasında çok önemli bir payı olduğunu düşünen biri olarak filmin ismi (unutursam fısılda) çok hoşuma gitti.
Mehmet Günsür ve Kerem Bürsin'in 70'li yılların pop yıldızları Tarık ve Erhan'ı canlandıracağı Çağan Irmak'ın yeni filmi. Her iki oyuncunun da gerçek hayatta da müzikle ilgileniyor olmaları rollerinin haklarını vermelerini sağlamış. Farah Zeynep Abdullah'ın da rol aldığı film 29 Ekim'de vizyona girecek.
Fragmanında kerem bursinin kafasında kedi var ya yabanci oyuncular film icin 50 60 kilo aliyo yeri geldiginde turk sinemasinda oyuncular saclarini bile uzatmaktan yoksunlar keske bu laflarımı yedirse filmde ama nerde.
Bugün kerem bursine rağmen çağan ırmak hatırına izlenilmiş filmdir. Güzel buldum. salt dram barındırmıyor. Bazı sahnelerde salonca tebessüm ettik.
insanın gözünü kapatsalar ve mevcut oyuncu kadrosunu ona sıralasalar bu film hangi yönetmenin deseler birçok kişinin bu film çağan ırmak filmidir diyebileceği yeni bir çalışma. film iyi midir kötü müdür bilmem yalnız bu yönetmen benim için hala karanlıktakiler 'de kalmıştır söylemem de yarar var. birazcıkta mustafa hakkında her şey 'e takılmıştık döneminde. ama ahh şu karanlıktakiler yok mu...

neyse bu film gişe de iş yapar. gişe işini 7'sinden 70'ine herkese hitap etme eşiğini çağan iyi kıvırdı. kıvırmaya da devam ediyor anlaşılan.
"unutursam fısılda" çağan ırmak yine yapmış yapacağını. sizi gittiğinize pişman etmeyecek, geçmişe dair pek güzel şeyler hatırlatacak bir film olmuş. atmosfer şahaneydi. bence filmi farah zeynep ve ışıl yücesoy omuzlamış. diğer karakterlere gerçekten giremiyorsunuz. bir tek filmin sonunu baştan seyirciye vermesi can sıkıcıydı.. birde film boyunca ağzım açık "summer wine" çalacaklar diye bekledim... çalmadılar. güzel film gidin.
ismi itici film. isimden kaybediyor amk şimdi sinema salonları var ya ühüüüüüüüüüüüü. kız kaynıyordur. bi de kızların zoruyla gelmiş sevgilileri. yazık onlara.
[kat: türk fimleri]
[kat: çağan ırmak filmleri]
Güzel, etkileyici bir dönem filmi. Kıyafetler, şarkılar, oyunculuklar çok iyiydi. Aslında filmin başları pek hosuma gitmemisti ama özellikle son sahneleri ve finali harikaydı. Aşk, umut, müzik dolu bir filmdi. Hem güldüren hem ağlatan başarılı bir Çağan Irmak filmiydi.
kerem bürsin, farah zeynep abdullah, şehzade mustafa, şehzade mustafanın ilk halvete girdiği cariye kız ın başrollerini paylaştığı film.
"çağan artık sen film yapma" dediğim film. babam ve oğlumla bıraksaydın zirvede iyiydi. filmde yönetmenin izlerini bulmak keyiflidir. ama bu kadar gözümüzün içine sokma artık kardeşim. (kilitli oda, ege, hayaller vs.)
Şuan bu entryi sinemadan yazdığıma göre fazla yorum yapmaya gerek yok. Beğenmedim. Hatta bi ara içim geçmiş.
bu filmin müziklerine güzel diyenler, oluuum şarkı sözleri berbat ya hu. bildiğin kenan doğulu işte.nesini beğendiniz acep.
ışıl yücesoy,hümeyra ve mehmet günsür'ün harika oyunculuklarıyla güzel olmuş filmdir.yoksa senaryo yetersiz ama şu üç oyuncu için izlenir.
Çevremdeki olumlu tepkiler sonrası çok beklenti içinde olmadan gittiğim çağan ırmak filmi. Genel olarak başarılı buldum diyebilirim. Ne kadar kötü durumda olursak olalım çabalamak yerine hayıflanarak, yaşadığımız tek bir hayatın elimizden akıp gidebileceğini izleyenin yüzüne vuruyor çağan ırmak.
2 bucuk saatmis. Kim izleyecak amk.
Çağan ırmak'ın aşkı, aileyi, kardeşliği anlattığı muazzam bir film. kerem bursin'in oyunculuğu dışında her şeyi çok beğendim. Film müziklerini kenan Doğulu'nun yaptığını duyunca burun Kıvırmıştım ama o kadar dokunaklı sözleri ve ezgisi var ki anlatamam. Çok beğendim ben bu filmi. Yeniden izlerim.
izleyen herkesin kendine ağlayabilecek bir şey bulacağı film. çağan ırmak baba-oğul ile başlayan aile içi etkileşimlerine yenisini eklemiş. film çok hoş, kerem bürsin hariç.
türk sinemasına çağ atlatan çağan ırmak filmi.
bir Çağan Irmak efsanesi.
etkisinden uzun süre kurtulamayacağınız bir film sizleri bekliyor.
ilk 2 saat unutursam fısılda ne alaka filimle falan olacaksınız hatta 'abi her şey tamam da unutursam fısılda diye isim mi olur bu filme' diyenleriniz olacaktır (bkz: ben) fakat --filmin sonunda ağlıyacaksınız-- emin olun.
Çağan Irmak'ın 70'li yıllar ile günümüzü müzik kanalıyla buluşturan filmi.
Film için bir iki kelimelik bir tanım bulursak sanırım en doğrusu 'düşük yoğunluklu duygusal film' olur. Çağan Irmak'ın Babam ve Oğlum, Ulak, Dedemin insanları, Issız adam filmlerinden oldukça geride aslında. Nasıl diyeyim bir yemek olsa tuzu az katılmış ya da baharatı eksik diyebilirim, ama sunumu güzel tabi ki. iki Çağan Irmak geleneği bu filmde de devam ediyor. Nostalji ve geçmişiyle problemli tip. Ancak bu defa samimi olmadığından mıdır, çok tekrarlandığından mıdır bilmem ama tat vermiyor bu kesin. Zaten filmde öyle bir hava var ki Çağan Irmak da bir yerde sıkılıp senaryoyu sonlandırmış gibi. O tadı kendisi bile alamamış sanki.
Oyunculuklar ise inanılmaz düzeyde. Hümeyra, Farah zeynep abdullah, Mehmet günsur, ışıl Yücesoy, gözde çığacı ayrı ayrı başarılı. Özellikle Hanife (ışıl Yücesoy) ve hatice (Hümeyra) nın alevli bir şekilde tartıştıkları sahne adeta ders niteliğinde
Film ayrıca yetmişli yılların müziklerine ve yapımcılarına taklit, özgünlükten uzak olduğuna dair ince göndermelerde bulunuyor. Haksız da değil aslında günümüzde efsane diye nitelendirdiğimiz bir çok sanatçı o dönem yabancı şarkılara türkçe söz yazıp ünlenmiş kişiler.
Film bir mesaj vermek istiyor mu bilmiyorum ama bir mesaj vermek isterse o da hayallerimizi gerçekleştirmek için kesinlikle cesur olmak gerektiği olabilir.
Ha bir de müziklere değinelim. Şarkılar fena değil ama bir ıssız adam şarkıları değil elbette, çaldığında dinlenir evet ama filmden çıkar çıkmaz sağdan Soldan şarkıları aratacak kadar da sevilesi değil.
çağan ırmak filmlerine çok da bayılmayan biri olarak, beğendiğim film. hatta bence babam ve oğlumdan daha iyiydi. yorumları görünce biraz şaşırmadım değil. ben galiba anlamıyorum filmden diye düşünmeme sebep olmuştur.
marmaris'te sinemada dopdolu salon da izlediğim bir çağan ırmak filmi. ( bodrum'da kış uykusu'nu izlerken koskoca salon da sen ben bizim oğlandık, çağan ırmak her zamanki gibi dolu tribünler önünde)

aslında bu tanım bile çağan ırmak'a ait bir tarzın / üslubun artık iyiden iyiye oluştuğunu göze sokar nitelikte. peki neden böyle dedik? dilimiz döndüğünce yazalım. bir kere çağan ırmak köklerini eski türk filmlerinden alıyor, kendisi her ne kadar ömer lütfi akad isminden ve ağırlığından bahsetse de arzu film ekolüne dek götürebiliriz üslubu. yani o eski türk filmlerinin bilindik sıcaklığı var ya onun izini aile olgusu temelinde sürmekte. kimi diyebilir ben o dönemin filmlerinin sıcaklığını artık yeni türk sinemasında görmek istemiyorum. valla bu düşünceye de saygı duyulur da çağan ırmak artık bu konuda yani geniş kitlelerin bam teline dokunma konusunda eski türk sinemasına selam çakarak kendisini çoğu insana sevdirdi. tabii yaptığı işler derinlik mi yahut tribünlere fazla mı oynuyor veya evrensel hikayeler anlatmıyor mu? bunlar da ayrı ayrı cevaplanası hedeler...unutursam fısılda bu ülke insanları için yeterli bir hikayeyken avrupa'da kelebeğin rüyası gibi ilgi uyandırmayabilir. yani neresinden bakarsak bakalım çağan ırmak'ın işin şifresini çözdüğü kendi halkının beğenilerini keşfedeli çok olduğu bu uğur da sinemayı da bir araç olarak gördüğü ve ciddi manada işin gişesinde, ticaretinde olduğunu iddia edebiliriz. sanırım buna kendisi de itiraz etmez. ki prensesin uykusu 'nda bu haltı dillendirdiğini de net olarak biliyorum.

şimdi bu genel hatlarla değerlediğimiz çağan ırmak sinemasının akabinde unutursam fısılda'nın artı ve eksileri üzerine odaklanalım.

bir kere patlak mısır eşliğinde sinemayla kıyısından köşesinden ilgili her kuşaktan insanın bu filme gideceğini düşünenlerdenim. bazısı hüzünlenir, bazısı noksanlar bulur ama şu var iyi vakit geçirir efendim. yani ırmak'ın bu filmine gidilmeli. onun kasıtlı olarak derinlere girmeden yarattığı tempo da ve hızlılıkta keyifli vakit geçirme garantisi veriyor film. ve bunu en kolay yoldan müzikle ve yaşama dair kendi istediğini yapma ritüeli üzerinden yapıyor. film belki de iki jenerasyonu birleştirme görevi görürken genç ve tecrübeli oyuncuları bir arada gençlik ve yaşlılık argümanları üzerinden irdeleme şansı buluyoruz. ve açık ara ışıl yücesoy (abla), hümeyra (ayperi) ve köksal engür (erhan)'ü alıyor buluyorum kendimi. net abi oyun oynamaya çalışmakla hakikaten oynamak farklı şeyler. jenerasyon farkı üzerinden gerçek oyunculukları gösterdiği bir filme az da olsa vites büyüttürdüğü için ırmak'a teşekkürler. ki filmin en güzel sahnesi hümeyra ve ışıl'ın birbirlerini kıyasıya dövdükleri sahnedir nazarımda. hatta ayperi'nin geri dönüşü basit bir anlatım barındırsa dahi bu sahne hümeyra'yla gücüne güç katmıştır. iş müzik ve tutku olunca hümeyra kendi benliğini ifade etmekte zorlanmamış.

gelelim filmin büyük üç handikabına.

1) 68 kuşağı, 70'ler falan işin içine girmek zor. yani dönem portresi iyiden iyiye bir analize tabi tutulmamış. istanbul'a gelir gelmez üç kişinin polis tarafından kovalanmasıyla 70'leri resimlemiş olmuyorsun. evet istanbul'da değişen bir şey yok, fakat senin sinemanda da değişen bir şey yok. parodi tadında yüzeysel bir anlatım...zira bernardo bertolucci abimiz the dreamers'in son sahnesinde sokağı nasıl resimler? o anlatımsa bu nedir, bilemedim.

2) başarısız dönem portresi kadar filmin fazla hızlı akması ve deyim yerindeyse yüzeysel bir ayrılık hikayesiyle noktalanması. abi çok sevdin ve sevildin koptun istanbul'a tutku ve inanma temalı bir şekil de geldin sonra da sarhoşken atıştın bir daha da bir araya gelmedin çok büyük fikir ayrılıkları mı vardı peki? buralar hızlılığa esir oldu. tabii genel izleyici kitlesi bunu sorgular mı bilemiyorum da dikkatler ayperi'nin üzerindeydi tarık istediğini yapamıyorduyla geçiştirilemeyecek bir ayrılık hikayesi pardon fiyaskosu bu? üstelik adam alkollü... tartışma yüzeyselin hası, dibi.

3) unkapanı - plakçılar çarşısı kuyruk falan iyi de o dönem insanlar istediği müziği hem ülkemizde hem de dünyada daha rahat yapabiliyordu. zira bu ülke en büyük değerlerini barış manço'ları, erkin koray'ları, cem karaca'ları, selda bağcan'ları o dönem yarattı. neyin kuyruğu abi? şu olabilir 80 askeri darbesi sonrası köyden kente göçle bir kültürel ve ekonomik buhran yaşadık ya sazını, bağlamasını alan müzik yapıyorum diye taşı toprağı altın şehire koştu ya. iyi de bu dönem o dönem değil ki. 80'ler farklıydı ve film de çizilen portre 80'leri yansıtıyordu. lakin film 68 kuşağını, çiçek çocuklarını resimlediğini ifade ediyordu. işin bu kısmında yaratılan temel argüman ''istediğimiz müziği rockı bize yaptırmıyorlar edebiyatı'' sanki havada kalmış ve hızlılıkla bir parodiye dönüşmüş gibi.

sonuçta izleyin ben hala karanlıktakiler ve mustafa hakkında her şey 'le ansam da ırmak alıcısının dekoderini çözeli çok olmuş. ve bildiği yolda yürüyor, dolu tribünler önünde.

belki her yerde defalarca söylenmiştir de bir kere daha söylemekte yarar görmekteyim. sen ne mükemmel kadınsın be hümeyra!

edit: yönetmenin ömer lütfi akad sevgisine binaen vesikalı yarim sinemalarda...

10 üzerinden 7!