ntv de katıldığı neden programındaki mütevazi görüntüsü ile halk adamı kimliğini yansıtsa da,demokrasi adına doğru tespitlerde bulunsa da(ön seçim) dtplilerle omuzomuza verdikten sonra bir halt edemez,
hayal ediyorum, seçilecek olursa, türkiye'mize en çok yakışacak milletvekili- başbakan kişisi.. hayali bile güzel.
iktidarı parsellemiş, siyasetti tekelleştirmiş eski adayları ısıtıp ısıtıp önümüze koyanlardan kurtulmak istiyorsak,yeni bir ses yeni bir soluk ve tertemiz bir sayfa açmak istiyorsak, bilgisi ve donanımından zerre kadar şüphe etmememiz gereken,- kendisi iktisat doçenti, entelektüel, gerçek bir demokrat- öğretim görevlisidir.
oyum boşa gidecek diyenlere sormak lazım.
bugüne kadar verdiğiniz oylar boşa gitmedi mi?
- verin bu adama oyunuzu.bir dinleyin bir kulak verin. bu da mı değil ha bu da mı değil?.öyle ise kim?
"ben siyasetin siyasetçilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iş olduğuna inanarak 90'lı yıllardan beri kamu sendikalarında, derneklerde ve siyasi partilerde yer aldım. çünkü siyaset bir meslek değil, siyaset bir yaşam biçimi. bunun için yapılması gereken bir şey var, aşağıdan yukarı yurttaşın siyaset yapacağı kanalları açmak. bunun yolu ön seçimden geçiyor. ön seçim yapmayan siyasi partinin konuşma hakkı yok, delege sistemini kaldırmayan siyasi partinin konuşma hakkı yok, rotasyon yapmayan siyasi partinin konuşma hakkı yok. konuşma hakkı varsa da tepeden, egemen siyaset. şimdi türkiye'deki siyasetin amacı ne, halkı siyasetten uzak tutmak. siyasette siyasi parti olarak yer alırken bağımsız aday olarak girmemin nedeni sayın deniz baykal ve tayyip erdoğan yüzde 10 barajında anlaştılar, halkın iradesine ipotek koydular. biz bu yüzde 10 barajını onlara iadeli taahhütlü nasıl geri yollarız diye düşündük, bağımsız aday olarak meclise gireriz, türkiye işçi partisi'nden beri sosyalizmin bayrağı mecliste dalgalanmıyor, sosyalistler mecliste yer alır, toplumun vicdanı orada yer alır, bu bizim için çok anlamlıdır diye düşündük. bir dizi parti var, hepsinin başkanı farklı, adı farklı, adayları farklı ama en iyi 12 eylül rejimini ben savunurum, en iyi imf programını ben savunurum'un üzerinden bir tek kale maç oynanıyor. özel olarak tekrar genel başkanlığa ve siyasete dönmemin nedeni de tabii hrant dink benim çok yakın arkadaşımdı. hrant dink'in ölümünden sonra bu toplumsal vicdanını, siyasal vicdana yansıması gerektiğine inandım. şimdi ben üsküdar altunizade'de muhtarlar, çevreciler ve oradaki yerel inisiyatiflerin toplantısından apar topar buraya geldim. bütün amacımız işte bu kürsüyü oluşturmak. eğer bu kürsüyü oluşturabilirsek bu yüzde 10 barajla, yüzde 10 baraj rezaletiyle seçimlere girdiğimiz son seçim olacak. geçenlerde ermenistan'da seçim oldu, yüzde 5 barajı var. avrupa'da yüzde 5 barajının üstünde baraj yok. niye halkın iradesine ipotek koymak istiyoruz? niye halkın, bize ait olmayan oylarla, bir tür oy hırsızlığıyla parlamentoda yeralmak istiyoruz? düşünebiliyor musunuz, size ait olmayan oylarla haketmediğiniz oylarla parlamentoda milletvekili olacaksınız. yani temsilde adaletin altını oyacaksınız ve diyeceksiniz ki ben adaletten yanayım. dolayısıyla amacımız bu yalan rüzgarını bozmak. dolayısıyla siyasette yeni yüz, eski yüz, işte kaşarlanmış yüz, yüzsüzler falan meselesi değil, siyasette esas olan siyasettir, politikadır. yapmamız gereken iş de yurttaşın, mazlumların, mağdurların, ezilenlerin, sömürülenlerin kürsününü oluşturmak. kendi içinizdeki demokrasi yoksa, hiçbir yerde ön seçim yapmıyorsanız, bizim gibi yüzde 50 kadın kotası koymuyorsanız, rotasyon koymuyorsanız siyaset seyisten geliyor. bu seçimde seyisi mi seçeceğiz ya da biz at değiliz kardeşim. artık seyis istemiyoruz, kendi geleceğimizi kendimiz mi belirleyeceğiz? bence yol ayrımımız burada netleşiyor.
bütün toplumsal muhalefet örgütleri yani sol'un ortak adayı olarak birinci bölgede sendikalar, meslek örgütleri, alevi topluluğu, dernekler, yeşiller değişik renkler ve siyasi partilerin ortak bağımsız adayı olarak ortaya çıkıyorum. fakat siyasi partilerin bu süreçte kendi içlerinde çok büyük karışıklıklar oldu tabii. o yüzden onların detayını çok bilmiyorum ama biz ne yapıp edip, ikinci bölgede de birinci bölgede de istanbul'un 3 bölgesinde de çıkan bütün bağımsız adaylarımızı baskın oran hocamız da dahil olmak üzere meclise sokmaya çalışacağız. halen bunun şansı olduğunu düşünüyorum. eğer bunu gerçekleştirirsek türkiye işçi partisi'nde olduğu gibi 60'lı yıllarda meclisin kalitesi değişecek, politikaların yönelimi değişecek. yani o esas olan partilerin, değişik toplulukların kendi iç tartışmalarından ziyade kamuoyu vicdanını temsil edebilecek şahısları ortaya çıkarabilecek miyiz, ben çıkarttığımızı düşünüyorum.
bir merkezdir lafı gidiyor, o merkez komutanlığı hani anadolu'da bir laf vardır, götürürler merkeze sevdirirler herkese diye. o merkez komutanlığı 12 eylül rejimidir. şimdi ben anlamıyorum, bu memlekette herkes demokrasi ne kadar iyi diyor. peki niye halen 12 eylül rejimi var? niye halen yüzde 10 barajı var? niye halen genel başkanların merkezden aday ataması gayri ahlaki kabul edilmiyor? rejim dediğimiz mesele 12 eylül rejimidir. yani ben hakikaten bazı sorunları çözmekte güçlü çekiyorum. yargıtay cumhuriyet başsavcılığı diyor ki iki büyük partinin genel başkanına; tüzüğünüz antidemokratikleşti, bunu demokratikleştirin. yani liderlerin iki dudağı arasında siyaset şekilleniyor diyor. şimdi benim girdiğim birinci bölgede akp'nin başında sayın tayyip erdoğan var, chp'nin birinci sırasından ilhan kesici var sol adına. şimdi ne yapıp edip biz demokrasi ve özgürlükten yana bir siyasi irade ortaya koymamız gerekiyor bu yüzden. yani inanamıyorum nerede bakkallar, yok boyacılar siyasete girecek. siyasete girmeniz için siyasi partiler sizden milyarlarca lira para talep ediyor. paran varsa milletvekili adayı ol, paran varsa siyaset yap. şimdi buna itiraz etmediğimiz müddetçe zaten aşağıdan yukarı siyaset yapmak mümkün değil. hepimiz aynı apartmanda oturmuyoruz. kimisi sırça köşkte oturuyor, kimisi gecekondu'da oturuyor. şimdi hani kutup yıldızı falan dedik ya, kutup yıldızı duruyor, dünya dönüyor. duran ne, yolsuzluk dosyaları. hiç değişmemiş. duran ne, birleşmiş milletler insani yaşam endeksinde 92'nci sırada olmamız. dış borçlar vs. maddi hatalar. manevi hatayı düzeltemezsiniz, yani onların faturasını kim ödüyor? işte kamu çalışanı ödüyor, çiftçi ödüyor, emekçi ödüyor, emekli ödüyor. şimdi bizim burada yapmamız gereken iş tam da bu eli nasırlı olanların, paçası çamurlu olanların önüne kanalları açıp siyasete dahil olmasına imkan veriyor muyuz, vermiyor muyuz? şimdi baktığımızda bu yüzde 10 barajıyla seçime girmemizin kendisi antidemokratik bir zihniyet olduğunu gösteriyor. türkiye'de ne zaman siyaset krize girse hemen demokrasi ve hukuku askıya almaya başlıyoruz. baktık akp iktidarı hemen bir polis devletine geri dönmek, varolan reformları geri almak için hemen adım atmaya başladı. dolayısıyla bazen ben yani buradaki konuşmanın türkiye'de olup olmadığını anlamıyorum. bütün siyasi partiler demokrasiden yanaysa 12 eylül rejimi ve bu antidemokratik yapılanmayı merihliler, marslılar mı getiriyor? o zaman sözümüz neyse özümüz de aynı olmalı. sözde değil, özde bir demokrasiyi savunmalıyız. demokrasinin bölünmez bütünlüğünü savunmalıyız.
sonuçta baktığınızda bütün partiler 12 eylül hukuku ve rejimiyle uzlaşma halinde. bütün partilere baktığınızda imf programına diyad ediyorlar ve bütün partilere baktığınızda otoriter bir laiklik, devletin dini belirlemesi anlamına gelen laiklik karşısında 12 eylül rejimi laikliği karşısında işte alevi toplumundan tutun da çok geniş kesiminin zorunlu din dersleri kalksın, imam hatip liseleri, diyanet yani devletin dine inansızlığı, özgürlükçü, demokratik, laiklik olsun diyorlar kimse bu toplulukları dinlemiyor. bu toplulukların sözünün siyasete yansıması, bunun kürsününün oluşturulması bence öncelikli mesele. bunu yapmadığımız taktirde işte bir tür yurttan sesler korosu var. bu yurttan sesler korosunda değişik sesler var ama hepsi aynı şeyi söylüyor. en iyi imf programını ben uygularım, en iyi 12 eylül hukukunu ben gerçekleştiririm, merkez de ben olurum diyor. halbuki sol merkezi değil, varoşu örgütlemeli. sol ve siyaset, soluyla sağıyla sosyal hareketlere kendini açmalı."
"mehmet ağar'a karşı biz susurluk sonrası kampanyalar açtık. konuşursam bütün türkiye yıkılır. bir duvar şeyi çekersem bütün duvar yıkılır diyen mehmet ağar'a karşı biz kampanyalar açtık. yani bir tuğlayım çekersem duvar yıkılıp deyip statükoyu mu savunacaksınız, yoksa elinizin tersiyle berlin duvarında olduğu gibi tersten o duvarları yıkacak mısınız? meclisteki 251 adli suçlu var. insanlar şimdi meclise girmek istiyorlar ki o adli suçları dokunulmazlık altında korunabilsin. şimdi yurttaş buna evet mi diyecek, suça ortak mı olacak yoksa elinin tersiyle hayır mı diyecek? bizim temel meselemiz bu. bir kutup yıldızı da biliyorsunuz amerika bayrağında var, bir dizi bayrak var. temel mesele o yıldızlardan bir tanesi olmamamız meselesidir. ortadoğu'da abd'nin güdümünde bush'un bizim iyi çocuk dediği, bravo çok seviyorum dediği tayyip erdoğan'ların çizgisinin bizi nasıl bir felakete sürükleyeceğini görmektir. biliyor musunuz incirlik'ten kalkan uçaklar kaç bin sorti yaparak felluce'yi bombaladı? şimdi incirlik'in dördüncü gizli sözleşmesi yapılacak. hadi buyrun, incirlik'in sözleşmesini açık hale getirelim. şeffaflık diyoruz ya, demokrasi diyoruz ya kasr-ı şirin anlaşmasınrdan beri iran'la savaşmamışız. biz niye amerika'nın politikaları doğrultusunda iran'a müdahale edilecek bir ülke haline gelelim. işte bunları söylemek için türkiye'de vicdan sahibi insanların mutlaka mecliste olması gerekiyor.
...
yurttaş izliyor. bu oyunun bir parçası mı olacak ya da değiştirecek mi karar verecek. arada söylediğiniz bu koltuklarda daha önce hrant dink oturmuştu diye. mesela 301'nci maddenin değiştirilip demokratikleşme. mesela rakel başbakanlığa mektup yazdı, teftiş kurullarını devreye koyun dedi. o teftiş kurullarının içini boşaltanlar, kamusal denetime açık olacak mı? gelin bu mecliste milletvekili maaşlarını asgari ücrete endeksleyelim, buna evet diyor muyuz? işte yüzde 10 barajı nedeniyle yurttaşın yüzde 46'sı meclis dışında. bu keban barajı değil ki, siyaseten irade koymazsanız o baraj olduğu yerde koyuyor, kalıyor. bu doğrultuda tutum alacak mıyız? sınır tanımaz gazeteciler örgütü diyor ki; 92'nci sırada türkiye ifade özgürlüğü doğrultusunda. halen bu ifade özgürlüğünü engellemeye devam edecek miyiz? küreselleşmenin ihtiyaçları doğrultusunda siyaset şekilleniyor. işte tayyipler, baykallar, ilhan kesiciler ve bütün bu siyasete karşı aşağıdan yukarı, emekten yana, özgürlükten yana tutum alacak mıyız? bizim açımızdan bu bir ebzer bozma ve meclise tünel kazma meselesidir. eğer meclise tünel kazabilirsek bu ülkenin insanları nefes olur diye düşünüyoruz ama esas baraj türkiye'nin esas barajı askeri muhtıra gölgesinde seçime girilmesidir. askeri muhtıra gölgesinde türkiye'de ilk defa seçime giriliyor. probleminiz olduğu zaman imf'ye havale ediyorsunuz, sorunu çözmeye allah'a havale ediyorsunuz, sorunu çözmede askeriye havale ediyorsunuz, ahali havale geçiriyor. kendi sorunlarınızı kendiniz mi çözeceğiz yoksa siyaset mekanizması bir havale mekanizması olarak mı göreceğiz, bu tamamiyle yurttaşın, o kararsızların kararlı olmasına bağlıdır diye düşünüyorum.
şimdi herkes akp'yi eleştiriyor, niye? çünkü akp chp destekli anasold iktidarının yerine geldi. şimdi bize ne diyorlar? tekrar başa dönelim. tekrar başa dönerek biz akp'ye muhalefet oluşturabilir miyiz? yani imf programını uygulayarak, 12 eylül rejimini savunarak, vahdettin'in torunu olmuş adını ne koymuşun demişler, ertuğrul. vezir demiş ki; yine başa mı döndük. akp karşısında niye yine başa dönelim. ne akp, ne chp, özgürlükçü demokratik bir sol seçeneği hep birlikte inşaa edelim diyoruz."
bağımsız istanbul 1. bölge adayıdır. dtp adayı değildir, dtp' lilerin kendisini destekleyecekleri taahhüdü olduğundan böyle anlaşılmıştır. fakat kürt kökenli olmadığından dtp seçmeninden oy alamayacaktır.
seçilemeyecek bile olsa 22 temmuzda oyumu büyük bir gönül rahatlığıyla vereceğim siyasetçi demeye kıyamadığım bağımsız milletvekili adayı güzel insan.*
"Milliyetçi, Irkçı ve Gericilere Karşı Özgürlüğün ve Eşitliğin Sesi Olacağım:
Bütün siyasi partiler milliyetçilik yarışı yapıyor. Irkçı sözlerle her gün toplumu bölüyor, toplum içi çatışmaları körüklüyor. Toplumsal yaşamı dinsel anlayışlarla kuşatmaya çalışan akımlar da boş durmuyor. Bunların karşısında milliyetçi olmayan, ırkçılığa karşı duran, gericiliğe taviz vermeyen bir siyasete gerek var. insanlar arası eşitliği savunan, özgürlükçü bir laiklik anlayışından yana yeni bir ufuk, yeni bir ses gerek.
Söz veriyorum, o ses ben olacağım."
"12 Eylül rejimine karşı çıkmanın sesi olacağım:
12 Eylül 1980'de bu ülkeye bir deli gömleği giydirildi. Partiler iç demokrasiden yoksun halde liderlerin oyuncağı yapıldı. Seçim barajlarıyla halkın sesinin Meclis'e yansıması engellendi. Yasakçı Anayasa ve yasalarla özgürlükler kısıtlandı. Artık yeter, Türkiye 12 Eylül Anayasa'sından, yasalarından kurtulmalıdır. Bunun için siyasete yeni bir ufuk, yeni bir ses gerek.
Söz veriyorum, o ses ben olacağım."
bırakın kurtulmayı giderek artan oranda etkisine girdiğimiz, memleketin her zerresine işlemiş faşit 12 eylül rejimine, onun ideologlarına, şakşakçılarına, yalakalarına karşı meclise girebilirse eğer karşı durabilecek, alternatif bir yaşamın mümkün olduğunu haykırabilecek adam. ezberleri bozacaktır evet kuşkumuz yok. o kadar derinlere işlemişki resmi ideolojinin ezberleri söküp atmak elbetteki zor. ama birisi çıkıp artık böyle gitmez demeli. meclis çatısı altında artık bu 12 eylül artığı rejime lanet okunmalı. birisinin ağzına demokrasi lafı yakışmalı. bu sebeple seçilip meclis'e girmesi çok önemlidir. baskın oran'la beraber nerdeyse elli senedir söylemekten çekinilenlerin dile getirilmesi için bir dönüm noktası olacaktır. sahici sol ilk defa kendini meclis'te gösterecektir.
roj tv'nin ana haberlerinde, dtplilerle birlikte olan malum fotoğrafı her gün gösterilen insan. dtp'nin bağımsız adaylarına başarılar dileyen, aynı dilekleri de onlardan kendisine alan, öcalancılarla, en idüğü belirsiz dallamalarla kol kola gezen, olur olmadık her yerde sırıtan, kişiliksiz adam.
http://www.ufukuras.net adresinde her türlü seçim kampanyası takip edilebilecek olan istanbul 1. Bölge (Anadolu Yakası) Bağımsız milletvekili adayımız.
hiç geyik yapmadan dürüstçe söylemem gerekirse ben oyumu bu adama verceğim. neden? çünkü bu adam ve ekürisi baskın bey ortalara çıkmadan önce içinde bulunduğum jenerasyonun oy vermeme\verememe gibi bir problemi vardı.
hepimiz biliyoruz partilerin aslında kim ve ne olduğunu. hangisi gelirse gelsin bir fark olmayacak değil mi? doğru. hepimiz anladık bunu.
akp gelmesin diye chp ye oy verelim güruhundan da uzak kalmak isteyen adam ne yapar. ödp ye verir diyelim. e ödp girebilir mi giremez? balon üniversite solcusuyum diyorsan gider tkp ye verirsin. tkp girebilir mi? giremez.
bu adam bir bağımsız olarak ekürisi baskın bey ile bu kadar ilgi çektiğine göre bu adam tek başına girebilir en azından bir ses getirebilir mi? getiremez çok açık. oraya çıkar konuşur kendisini dinletemez ama en azından oyunuzun bir işe yaradığını o adamın o meclisten içeri girebildiğini anlarsınız. bu kadar basit.
yoksa şu anda ne ntv yi izliyorum ne de bu arkadaşı 5 dakika dan fazla dinlemişliğim vardır. bölgem elverişli ben de buna vereceğim. en azından benim konşutuğum gibi konuşan meydanlarda maymunluk yapmayan biri. kim desteklerse de desteklesin bana ne.
kimsenin hakkı gecmesin diye tum katilanlara oy vermeği dusundugum secimin bağimsiz adaylarindan. en azindan; chp dekilerin deniz baykal'a, akp dekilerin tayip erdoğan'a, dp dekilerin mehmet ağar'a vb. ...benzedikleri ve bir liderin emirini almamasi acisindan farkli gorunen kişi.
bir an için kapitalizm de yaşadığını unutup,küresel ısınmaya karşı bir şeyler yapabileceğini iddia edip,demokratik bir ülkenin kapitalizm de var olabileceğini düşünen ve yolsuzlukla mücadele bayrağını yükselteceğini söyleyen siyaset adamı.
genel başkanlıktan ayrılırken "bu ülkede seda sayanın neden bu kadar sevildiğini anladığım gün,tekrar siyasete döneceğim"diyen siyasetçi. tekrar döndüğüne göre anlamış olduğunu varsayarak,bizleri de aydınlatmasını beklemekteyim.
türk siyasetçisi çizgisinden uzak olması onun en temiz yanıdır fikrimce. bilgisine kültürüne saygı gösterilesi, üzerine titrenilesi bir insandır. türkiyenin değerlerindendir.
bu sizi ilgilendiriyor programında milliyetçilik için atıp tutarken okan bayulgenin ataturk ilkelerinde de milliyetçilik var demesi uzerine kelimenin tam anlamıyla apısıp kalıp sonra kaldıgı yerden devam eden ici bos konusan siyasetcidir.
ne yazık ki somut fikirler sunup tartışmak yerine, oy toplamak için biraz kürtleri, biraz eşcinselleri okşayıp yoklayan siyaset insanı.
düsürt olmak vs. ne yazık ki devlet adamı olmak için yeterli kriter değildir, bırakalım bu temiz, dürüst vs. küçük emrah muhabbetlerini. (dürüstlüğü de tartışılır ya) merak ediyorum bu adam meclise girerse ne gibi önergeler getirip sunacak. yoksa kendinden öncekiler gibi bankamatik memuru mu olacak göreceğiz seçilirse...
baskın oranla birlikte seçilmesi halinde mecliste geriye kalan 548 kişiden çok daha iyi performans göstereceklerine, kamuoyu oluşturacaklarına, emekçi, ezilen, dışlanan insanların sesi olacaklarına adım gibi eminim...
içi boş deniyor da merak ettim şimdiye kadar kaç milletvekili dinlediler ve kaçı ufuk uras la baskın oran kadar birikimli ve yetkin... heaa bi de içi dolunun kriteri ne kuzum?
bir takım insanlar tarafından kendisinden önergeler beklenilen siyasi.
550 milletvekili ne gibi önergeler getirdi. yada şöyle sorayım başkalarından beklemediğimiz önergeleri ufuk uras'tan niye bekliyoruz... Ufuk uras da mazot bedava olacak diye yalandan önergeler mi versin. 550 kişiyi seçmeden önce ne gibi önergeler getireceğini bilmeden oy verenler, bağımsızlardan bu tür istekleri isterlerse haksızlık yapılmış olacaktır.
550 milletvekilini say desek kimse 20 kişiden daha fazlasını sayamaz. çünkü 20 kişi yoktur belirleyici olan. kanımca ufuk uras meclise girerse iyi olacaktır. sadece ufuk uras değil yüzde onluk oy barajını aşamasa da seçimden belirli sayıda (mesela min 100 bin) oy almis her partiden bir yada iki kişi meclise girse daha süper olacaktır. böylece seçimler bağımsız gireceklerin sayısı azalacaktır hem de meclisimiz renklenecektir. Meclis de çok fazla bölünmeden daha demokratik olabilir kanımca.
somut bir öneride bulunmak yerine antitez olduğunu iddia ederek mağlup başlangıç yapan siyasi.
550 milletvekilinin getirdiği önergeler meclis kayıtlarından incelenebilir. "mazot bedava olacak" vs önerge değildir seçim vaadidir. öncelikle hukuki bir kavram olan önergenin anlamını bilmek gerekir eleştiri yapmadan önce.
verilen seçim vaadleri meclise girdikten sonra önergeye dönüşür, bunları çoğu insan bilmez, duymaz bile. ancak ve ancak kabul edilip oylamaya sunulduktan sonra yasalaşan önergeler, o da meclis tv izlenirse duyulabilir. yoksa her gün yüzlerce önerge verilmektedir mecliste. bunlar da (en azından) parti programında yapılan açıklamalar doğrultusunda verilir. bağımsız adaylar ise parti programları olmadığı için bunu açıklama olarak seçimden önce yerine getirirler.
ufuk uras en baştan da belirtildiği gibi somut öneri ve çözümler sunmak yerine, "şunun önüne geçeceğiz, bunun önüne geçeceğiz" gibisinden aynen akp'nin önceki seçimlerde, chp'nin bu seçimlerde yaptığına benzer belirsiz, havada kalan ve sadece halihazırda bulunanı değiştirme güdümlü vaadler sıralamaktadır.
e ufuk'cum geç önüne, biz de sevmiyoruz hükümeti ama öne geçince ne yapacaksın bir de onu bilsek, soran olduğunda şudur budur şeklinde cevaplayabilsek pek güzel olacak.
eleştirimiz sevdiğimiz içindir.