Ud kelimesinin aslı Arapça dır: "sarısabır veya ödağacı" anlamındaki "el-oud'dan gelir.Tekne (gövde), göğüs (kapak), sap, burguluk ve teller olmak üzere beş esas elemandan meydana gelir.
Mutlu Torun, Samim Karaca, O.Nuri Özpekel, Coşkun Sabah, Yılmaz Yüksel, Teoman Önaldı, Bayram Coşkuner, Sedat Oytun, Yurdal Tokcan gibi birçok sanatçılarımız yaşayan ud üstadları olarak sayılır.
çoşkun sabah'ın elinden düşürmediği çalgı. eğer oturarak çalınmayacaksa bir ayak taburenin üstüne konur ve ud da bu taburenin üstündeki ayağa koyularak çalınır.
bati orkestralari nda hali hazirda mevcut bulunan ronesans topluluklarinda oud olarak bahsedilen - tadindan yenmeyen, acayip bir lutuf muamelesi gormesi gerektigine inandigim saz.
her turden esere cok farkli bir hava katan ve esasen tum marifeti ustteki iki telde * olan asil calgi.
Ud her ne kadar Araplara mal edilmek istenmişsede aslında bir Türk sazıdır, Araplar bizden alıp gövdesini (tekne) biraz daha büyütmüşlerdir. Daha sonra Avrupa milletleri alıp tekamül ettirip, lut'u yapmışlardır.
--spoiler-- http://www.turkmusikisi.com/calgilar/ud/ud.asp
--spoiler--
çalması gerçekten zevkli enstrüman. perdesiz olduğundan mütevellit duygusunu çok daha derinlerde barındırır. tek ses nota değil de böyle yayık yayık yani. uzun mızrapla çalınır.
"gönül telini titretmek" deyişinde bahsi geçen gönül teli'nin bulunduğu enstrumandır. öyle ki; muhteşem sesiyle dertli insanın içini temizler, eğer mutluyken denk gelirseniz de hüzne sürükler... başkadır...
ben gülüm bülbüller konup göçer dalımda
aşk dolu şarkılar söylerler her daim kulağıma
dinledikçe sarhoş olur tüm benliğim, sallanırım
budur tek dileğim, konsun yeter yapraklarıma
neyleyim ki, bahçıvan keserek dallarımı
inleyen bir saza dönüştürdü hemen beni
ne denli yanık çıkarsa sesim, artar güzelliğim
yapmaktayım sadece bülbülün öğrettiklerini