Martin Garrix 18 yaşında, dünya üzerinde bütün büyük festivallerde bulundu. iyi bir müzik şirketiyle anlaşma yaptı ve çok iyi bir sponsorluk aldı. şuan kendine ait 20 milyon euro'luk bir villası ve jeti var. Nedeniyse Almanya'da sanatın hangi alanında olursa olsun uğraşan insanlara büyük destekler verilmesi.
Ben? Ahmet Kaya Öztürk. 20 yaşındayım ve hala üniversite kazanıp 2.500 milyar maaşla lanet hayatımı onların yaptığı müzikleri dinleyerek mutlu görünme, eğleniyor gibi yapma çabasıyla geçirip boktan bir ölümü hak etmek için yaşıyorum.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü bizim ülkede ne olursanız olun veya neye değer verirseniz verin sizi siklemiyorlar, üstüne eziyorlar. Çünkü burası Türkiye. Çünkü burada insanlar hala lgbt'yi, baş örtüsünü, kürtajı, atanmayı, iş bulmayı, para kazanmayı, benzinin fiyatını, üniversiteye nasıl girerim diye düşünüyor. Tabi başka ülkeden gelenler (-suriyeliler pat diye sınavsız girerken-) benim abim, kardeşim, arkadaşım dirsek çürütüyor, psikolojik sorunlar çekip psikologları kendine yol yapıyor.
Şu sözlüğü 10 dakika gezen birisinin çok rahat yanıtlayacağı soru. Kimi gavattır der, kimisi orospudur der. Alayınız malsınız. Ben de gruba dahil oldum amk.
fatih dönemine kadar gelen (bkz: akılcılık)temelli (bkz: maturidilik) anlayışının yerine yavuz sultan selim döneminde (bkz: sezgicilik) temelli (bkz: eşarilik) anlayışına geçilmesi ile
araştırma,geliştirme fikriyatının mustafa kemal atatürk'e kadar silinip atılmasıdır.
gazi ve sonrası kısa bir dönem sonrası da ilim ve irfan yolculuğumuz yörüngesinde gitmiş,uçak sanayii gibi bir teknolojide dahi söz sahibi olabilmiştik. (bkz: ilk uçak fabrikasının kapatılması)
ve daha sonraları da abd destekli neo-capital düzende üretim merkezli (bkz: köy enstitüleri)'nin kapatılması ve son olarak da (bkz: fulbright anlaşması)ile de eğitim ve bilim dünyasından,dolayısı ile modern ve egemen dünyadan koparılıp atıldık.
tabii bir de bu olayın karşı tarafı var ki özetle (bkz: ortaçağ)gibi bir karanlık çağ ile dibe vurmuş,osmanlı ve islam dünyasının fetihleri ile ticarette kafakola alınmış batının önce ticari amaçlı ve krallıklara bağlı coğrafi keşifler yoluyla bir cansuyu bulması,daha sonraları artan toplumsal huzursuzluklar yüzünden bağnaz düşüncenin merkezi kilisenin,(mecburen) krallıklar tarafından,yöneten sınıfından tasfiyesi ile 2.aşama olan (bkz: rönesans ve hareketleri)'ne geçilmiştir.bu dönemde oluşan özgür düşünce ortamı ile bilim,sanat ve felsefe yeniden ele alınmış ve adını modern denilen,kendi takvimlerimizde "yakın çağ"olarak adlandırdığımız bir döneme girilmiştir.oluşan bu iklimde gelişen silah sanayii,antik yunan felsefesinin içinde tezahür eden"birey için devlet"- ki bizde de (bkz: insanı yaşat ki devlet yaşasın) benzer bir düsturdur-yaklaşımı demokrasi temelli yönetim krallık,lordluk,arşadükalık,derebeylik(bizdeki ağalık) rejimlerini sarsmıştır.finali de (bkz: fransız ihtilâli) ile yapılmıştır.
yine bu çağda oluşan bir rekabet ortamı ve düşünce iklimi ile çok sayıda buluş ile (bkz: aydınlanma çağı) zirve yapmış artık işler fikriyattan fiiliyata dönmüştür. (bkz: sanayi devrimi)dediğimiz bu aktif dönemde güçlenen devletler diğer devletlere üstünlük mücadelesine girmiş bir nevi (bkz: delikli demir çıkmış mertlik bozulmuştur). imparatorluklar parçalanmış hammadde ihtiyacı ile dünyada (bkz: kolonicilik) devamı olan (bkz: emperyalizm) doğmuştur.
osmanlı ve islam dünyası geriye bakmaktan,olayı kavrayamamış en son da (bkz: hasta adam) pozisyonunu almıştır.nu topraklar için çok büyük şans olan m.kemal'e de düşünce dünyasında sahip çıkamamış ve bugün bulunmakta olduğumuz (bkz: ikinci dünya ülkesi) (bkz: gelişmekte olan ülke) konumunu almışız.
korkum, yakın bir gelecekte bize biçilen rolün (bkz: sevr)'de de olduğu gibi edilgen bir yapıya evrileceği.suriye,ırak,libya,afganistan,iran,mısır vb...son kale türkiye.
gelelim eğitime:
bir eğitimcinin türk eğitiminden beklentileri.....
''ilerleme'' ve ''gelişmişlik'' düzeyini sahip oldukları-ithal-nesnelerle ilişkilendiren,günlük kullandığı kelime sayısı ve dağarcığı sms ve tweet boyutlarında olan nesil....kayıp nesildir!!! tez elden ''sıfırlamalı'' bildiklerini unutturmalı,maddeye değil manaya,nicelik değil niteliğe,söze değil öze yönelik ''eğitim modeli geliştirilmelidir''
bunun içinde başlıca çerçeve;1-nitelik 2-uygulamalı bilgi 3-disiplin 4-kalıcılık 5-bilim ve üretime koşulsuz destek 6-üniversitelerin fikriyat ve katma değer gelişimi.7-topluma uygunluk 8-kitap ve öğrenme sevgisi
1-ders sayısı arttırılma saçmalığından vazgeçilmeli(ideali 5 saat artı 2 saat seçmeli uygulama,yabancı dil,spor,edebiyat vs)
2-teorik bilgileri öğrenciye oldukça az vermeli;bunun yanında görev ve sorumluluğu arttırarak ''balık tutma''hedefine baş koyulmalıdır.
3-öğrenci olmanın ''boş beleş olmadığı''ders geçme ve diploma almanın pahalı;almamanın ise çok daha pahalı olduğunu aşikar eden bir sisteme evrilmek gerektiği kavranılmalıdır.
4-öğretmenler ve tüm eğitim camiasının fikirlerine göre(uygulanabilirlik ve bilimsellik süzgecinden geçirdikten sonra)sistem yeniden ve artık yıllarca, ufak tefek değişiklikler dışında yama yapma gereği duyulmamayacak bir kalıcılığa ulaştırılmalıdır
5-taklitçilikden uzak,üretime değer veren,ortaya bir katma değer koyan herkesin önü açılmalı(örneğin bir köylü silah yapar seri üretime geçemez çünkü devlet sahip çıkmaz,yabancıya fikri satar biz de gider 5 katına alırız vb)
6-üniversiteleri nasıl gidildiğinden çok üniversitelerde neler tasarlanıyor,ne fikirler(biz de fikir değince siyasi kavramlar gelmesi de geri kalmışlığın göstergesi)üretiliyor dünya'da saygınlıkda neredeler(ilk 500e bile çoğu zaman giremiyoruz) ona bakmalıyız....-----üniversite sayısını arttırarak ''yüksek lise''tahsilinin yolunu açtık....nitelik yerlerde....-----
7-ezbercilikten olabildiğince kaçınılmalıdır;örneğin iyi bir hukukçu hukuk kurallarına en iyi ezberleğen değil topulumun değer yargıları ve kamu vicdanına göre hukuk çerçevesinde olay ve lgulara yaklaşabilendir(o yüzden gelişmiş bir çok ülkede kamu vicdanı sebebi ile juri veya gelenekler etrafında hukuk kuralları işler)...japonya'dan ''toplam kalite''yönetimini getirir dayarsan.....zırttt der sistem çünkü uzakdoğu ile hiçbir kültürel veya fiziksel anatomik benzerlik bulunmamaktadır...o halde kendi değer yargılarımıza göre ne çok sert ne de uygulanabilirliği olmayan''disiplin''leri örnek almalı fakat bir sentez oluşturabilmeiliyiz.
8-kesinlikle ve kesinlikle okuma alışkanlığı ve öğrenme sevgisini tüm topluma kazandırmalıyız,belki de en önemlisi bu dünya'da nüfusa oranla kitap okuma oranı inanılmaz düşük:((
allah'ın ilk emri oku:ikre bismi rabbike;yaratan allah'ın adıyla okudur....dinimizde ve toplumsal genlerimizde bilim ve öğrenme isteğine çok fazla sayıda gönderme ve tavsiye vardır.....dilerim türk toplumu olarak nasibimizi alırız.
tek sebebi ülkenin yakasına sülük gibi yapışan ve her olumlu gelişmede laiklik elden gidiyor, cumhuriyet yıkılıyor, şeriat geliyor gibi basmakalıp ve içiboş dedikoları ortaya atarak ülkenin yerinde saymasına katıkada bulunan cehapedir.
ülkenin geride kalaması için elinden gelen herşeyi yapmışlardır. her darbenin bizi 20-30 yıl geriye götürdüğü gibi. ve bunlara her zaman chp medyası önayak olup, gerekli ortamı onlar hazırlamışlardır. ordu göreve diyip, cumhuriyet mitinleri düzenleyen ve bu millete dinini, dilini, kültürünü unutturmaya çalışan şu katliam müessesi ch varya o işte bu üleknin geride kalamasının tek sebebi.
bu kadar deri bir konuyu oturup enine boyuna incelemek için yüzlerce kaynak kullanmak, tarih, sosyoloji, psikoloji vs gibi alanlara hakim olmak gerekmekte. ancak türkiyenin inanılmaz derecede geri kalmış olmasının en büyük sebeplerinden birinin anadolu insanının cahilliği olduğunu düşünüyorum. anadoludaki bu geriliğe tarihsel bakış açısıyla bir çok neden bağlanabilmekle beraber esas neden ermeni soykırımı, varlık vergisi ve 6-7 eylül olaylarıyla bu ülkedeki ermeni ve rum nüfusun büyük ölçüde temizlenmiş olmasıdır. istanbul'daki bozukluğun üzerinde durmuyorum, anadoludan bahsediyorum. bu olaylar öncesinde anadolu şehirlerinde bulunan okul, tiyatro, kütüphane sayılarını incelemek bile yeterli.