türk sineması

    106.
  1. türk sineması hakkında artık şöyle düşünüyorum; Yeni Türk sinemacıları, çok iyi Amerikan filmleri yapıyorlar.

    Yeşilçam gerçekten, tarihte ve kötü televizyon kanallarının gündüz programlarında kalmış bir ceset.

    Yeni kuşak, reklam sektöründe de aldığı teknik eğitimle, kamera kullanmayı, dekupaj ve montaj yapmayı öğrenmiş. Filtreyi öğrenmiş. Sesi, ışığı öğrenmiş. Tempoyu, ritmi öğrenmiş. Mustafa Altıoklar filmleri hariç, oyuncu seçmeyi ve yönetmeyi de öğrenmiş.

    Çok açık seçik iddia ediyorum: Bu çocukların çektiği "B serisi" filmleri hiçbir Amerikan filminden daha aşağı kalmıyor.

    Gecekondu çemişlerinin parasını almaya yönelik "faşo" film ve dizileri bile iyi çekiliyor...

    Birtakım şekilsiz morukların birtakım fıstık gibi genç kızları cayır cayır kestikleri "teen slash" denilen "yeniyetme korkusu" filmleri bile yapılıyor ve de iyi yapılıyor ha...

    Fakat iş "A serisine" gelince, orada cortluyorlar.

    Sanat filmi niyetine çektikleri;

    ya "istanbul hamamlarında ve Tellak Cengiz'in kollarında öz benliğini bulan" italyan yumuşaklarını anlatan filmler,

    ya da "küçük birer Orhan Pamuk olabilmek amacıyla" kaçak PKK militanlarının "sorunlarını irdeleyen" filmler.

    azıcık içerik arayınca da kimlik bunalımı ve uyuşturucu kıskacında kalmış "Alamancı sanatçılarımıza' dönmek zorunda kalıyoruz...

    Haa, bir de "üvey babasının" etkisi altında kalıp solculuk yapmaya heves edenler ve filmlerini iki seksen yatıranlar tabii...

    Çok iyi "zanaatkar" var, büyük sanatçı yok.

    Çünkü kafalarının içinde bir şey yok.

    Çünkü "politikasız" büyüdüler. Hepsi Amerikan çocuğu oldu. Amerikan sanatçıları gibi, söyleyecek laf bulamıyorlar, işi esnaflığa döküyorlar.

    Örneğin memleket kum gibi eşcinsel sanatçı kaynıyor, fakat bir tek Petro Almodovar çıkaramadık anasını satayım!

    "Hoş ve boş" çocuklar bunlar, eserleri de "hoş ve boş" kalıyor.

    Dönüp, son yirmi yılda müthiş bir patlama yapan ispanyol sinemasına baksalar ve kaç korku filminin yanı sıra ispanya iç Savaşı'nı şu ya da bu yönüyle ele alan kaç da tarihi film yapıldığını görseler örneğin...

    Azıcık okusalar, azıcık ayakları yere ve Türkiye'ye bassa... Vurup geçecekler, geçemiyorlar, kalıyorlar. tam patlama yapacak gibi oluyorlar bir bakıyorsun ellerini yüzlerine bulaştırmış oluyorlar.

    Ama çıkacak. Ben umutluyum. Bu kuşaktan değilse bile, bir sonraki kuşaktan mutlaka çıkacaktır...
    5 ...
  2. 22.
  3. yalandan bir canlanma moduna giren, fekat kısa sürede yeni bir açmazla karşılaşan sinemamız. hala çağa ayak uydurmaya çalışılmakta. velâkin, o havayı yakalamak için önce niteliği artırmak gerekir.

    niteliği artırmak derken, cem-i cümle birleşip "haydi gelin hep beraber almodovar'a özenelim. dur biraz da haneke katalım üstüne. olmadı yeni-eski dalgalardan alırız bir tutam. bak tarkovski'yi unuttum. onu da ilave ettik mi, al sana mükemmel bir film." çekelim demiyorum elbette. bu ülke insanı bu tip şeylere uzaktır çünkü. ya gerçekçi olacaksın, ya da gerçekle dalga geçeceksin. ha, kişisel filmini yap, dursun bi kenarda. ama sürekli de aynı zihinsel oyunları, aynı ruhsal çıkmazları didikleyip didikleyip çıkarma karşımıza. daha bizden ol, her zaman da bizim senden olmamızı bekleme. biz seyirciler kolay sıkılırız çünkü.
    ayrıca, ben tarkovski'yi zaten izlemişim. bi daha neden aynı depreşimleri senle yaşayayım? değil mi canım?
    niteliği özgünleşerek, öze ayna tutarak artıracaksın. özü kendinle sınırlamayacaksın. genele yayacaksın. ortalığı mustafa altıoklar'a neyin bırakmayaksın. aman diyim...
    4 ...
  4. 88.
  5. keşke bugün de senin annen bir melekti yavrum denebilecek kadar sanat kaygısı gütseydi. türk sineması artık hiç yoktan kötü filmler ortaya çıkarabilseydi. insanın sıkıla sıkıla da olsa izleyebileceği bir yapıt ortaya koysalardı da doya doya izleseydik dediğimdir.

    sırf üç beş senede bir, eli sikinde dolaşmadan film yapabilen bir senaristin, bir yönetmenin filmi çıkacak da izleyeceğiz diye hala türk sineması diye beni direten alaturka modernlik anlayışım sağolsun. sinema gişelerinde vizyondaki beş türk filminden garanti dört tanesi komedi türündeyse, en ciddiyetli olan romantik dram filminde bile aralara izleyiciyi güldürmeye yönelik saçma sapan diyaloglar, tam türk tipi denebilecek aptalca espriler sıkıştırılıyorsa hala, sinema bitmiş demektir. halk için sanat amacına ulaşmıştır.

    halk için olunca böyle oluyormuş yahu dimi. böyle bir ülkede halka yönelik sanatın anlamı budur. gerçi onu da yapmıyorlar doğru ya. afişler biz bu insanları nasıl güldürürüz de salonu doldururuz diye bas bas bağırıyor. bir sinemaya gidince insan pazara girmiş gibi hissediyor kendini. bir taraftan domates, bir taraftan patlıcan sesleri. türk sinemasının da artık pazar yerinden farkı pek kalmamış. teknoloji tarafında beyinleri uyuşturulmuş hayatının en anlamlı dakikalarını instagram resimleriyle avmlerden burger kinglere koşarak geçiren ey nesil. türk sineması sizin eserinizdir.

    ve işte tüm bunlar hayatın bir dramıdır.
    3 ...
  6. 25.
  7. gün geçtikçe kötüye giden bir sektör. türkiye de o kadar cok olay var ki sinemaya aktarılabilecek, ya korkudan ya da gişe isteğinden dolayı bunlar değerlendirilmiyor.

    devrim arabaları, güz sancısı gibi filmler tarihi olayları yorumluyorlar çok şukela ama bundan ileriye gidilmiyor.

    son yıllarda doğu sorununa cok inildi ama onlar da kendini tekrar ediyor gibi.

    60lı 70li yıllarda yaşanan öğrenci olayları, 80lerde yaşanan darbe o kadar cok malzeme cıkartabilir ki senaristlere nedense kullanmıyorlar.

    ondan sonra recep ivedik gibi adamlara gülmeye çalışıyoruz. kemal sunal filmlerine hala gülüyorsak, hala izliyorsak toplumsal olaylara göndermeler yaptığı içindir. koyam da tur at için değildir.
    3 ...
  8. 99.
  9. 55-80 arasında sağlammış. *
    fakat banu alkan filmleri, ahu tuğba filmleri,arabesk filmleri, emrah filmleri, nuri alço filmleri vs yüzünden düşüşe geçmiştir.
    90'larda ise sevda demirel ve hande ataizi filmleri hakimmiş. *
    90'ların sonunda erkan can, uğur yücel, şener şen, özkan uğur, cem yılmaz ve cem davran gibilerle toparlanmıştır.
    2000'lerde yapmış.
    2010'larda ise idare eder konumda kalmıştır.
    yine de eski havasını bulamamıştır. *
    3 ...
  10. 93.
  11. Bir çok yönden eksik yanları olan sinemadır.
    3 ...
  12. 126.
  13. 113.
  14. son zamanlarda düşüşe geçen sinemadır. Karadenizliler artık kimseye komik gelmiyor mesela. internet fenomenleri ellerini çeksinler ayrıca.

    koca bir çöplük haline gelmeye başlayan sinemadır. oysa 90 sonrası ve 2000 başlarında ne de güzel yükselişe geçmişti.
    3 ...
  15. 18.
  16. bizden başkaları için bir muamma olan sinemadır. bizim de pek anladığımız söylenemez ama. öyledir bu kıvır zıvır. misal ver koçum misal diyorsanız veririm elbette! şu bahçede çocuğu top oynarken mavi plastik leğende çamaşır yıkayan cefakar, çilekeş ve fedakar türk kadını imgesini bilirsiniz hepiniz. sinema yönetmenlerimiz bayılırlar bunlara. kadıncağızın hasbelkader baldırı göründü diye tecavüzcü coşkunun gadrine uğramasını bir yabancı anlayamaz. kültürel, bilimsel aletler ve avadanlıklar toplumların bilinçaltlarını da yansıtır. sözgelimi ben, "pilli bir alet icat edip kıçıma sokmayı" hiç düşünmedim. bilinçaltları öyle adamların. ya seninki? e efendim biz aslında öyle değiliz, salon beyefendileriyiz biz de şu cahil cühela kafir takımı bizi yanlış anlıyor. lan dallama, böyle filmler üretiyorsun ondan sonra da çıkıp biz böyle degiliz diye ciyaklayıp duruyorsun. olacak iş değil!
    3 ...
  17. 2.
  18. sinema yazarı değilim. iyi bir izleyici de değilim. lakin, bildiğim birşey var;

    70 ,li yılların gerisine düşmüş bir sektördür; şu anki haliyle, zira; 70li yıllarda çevrilen filmleri hala izleyebiliyor/gülebiliyor/ağlayabiliyor

    ez cümle duygulanabiliyoruz. bir de 2 sene önceden aklımızda ne var diye soracak olsam kendi kendime bir iki isimden başka; hiçbirşey yok.

    yakalayan tekrar izlesin; ordaydım belgeselinde halit akçatepe hababam sınıfı filmlerinin arka planını anlatıyordu. neden gerilediğinin de ipuçları vardı o sohbette.

    ha bir de unutmadan; hababam sınıfı filmlerinden birinde ( kaçıncı anımsamıyorum. anımsayan mesaj atarsa yazarım) halit akçatepe ve 2 hababamlı ekose etekler giymiş şarkı söylüyorlardı; ve o zamanki medya ayağa kalkıp da '' vayyy erkekkk etek giydi'' veyahut anlı şanlı erkekkk köşecilerimiz '' etek giyilir mi'' konulu yazılar yazmamış/sinemacılar tartışmamışlardı.

    demem o ki; bu coğrafya geriye gitmiş. sineması da tiyatrosu da geriye gitmiş.

    kafalar mı? e zaten sanat denen şey onunla yapılıyor be anam. memeyle, popoyla değil.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük