tugay kerimoglu'nun rol adlığı reklamdır. adam yıllardır prömiyır liyüg'de oynuyor, kerimoglu olacak tabi.
reklamda tugay abi'miz vodafone'un 3g teknolojisinin güzellikleri, ayrıntıları anlatılmıyor. sahada gömlekle top oynayarak, brave heart saçlarıyla bize ingiltere'nin ne kadar da modern, aşmış olduğunu gösteriyor köyüne mektup gönderen rafet el roman'ın ovv memo'su gibi.
şöyle bir anım var, bi gün gidiyorum metroda. ama bizim istanbul metorusu nere, bu bizim bilekbörn metrosu neree. adamlar aşmış, advanced technology diyorlar. medeni insanlar, kimse kimsenin sırasını gasp etmiyor. sorun olursa hemen insanlar uyarıyorlar. öyle bizdeki gibi kapışma, kavga da yok. bir piliiz'le medenice tatlıya bağlıyorlar.
işte indim metrodan, jilet gibi bir sir, baktım posta kutusunun üstüne laptop'u koymuş internete giriyor. abov dedim, o ne layn. şimdi bilmeyenler varsa, laptop taşınabilir bilgisayardır, bunla internete girersin. adama dedim (vurgulu, aristokrat ingilizce) vayırlıs'la kablonun olmadığı yerde how do you do birader?. sir de vodafone dedi. vay dedim a.k. adamlardaki teknolojiye bak yaaa. biz internete girene kadar modem diiit dit diiit diye ağlardı, hey gidi.
her zamanki ingiliz beyefendisi kibarlığımla 'bana bunu biraz açıklar mısınız piliz, how it is?' diye sordum. dedi modem vasıtası ilen internete giriyorum. vayy lan dedim, elalemin uğraştığı işlere bak. adamlar aşmış aga, bi kere medeni insanlar, sir'ü görmeniz lazım bir kibar, bir biritiş beyefendisi.
sonradan polis götürdü onu gerçi, posta kutusunu meşgul ediyormuş. medeniyet abi, medeniyet işte.
uygar adamlar ya. bu modem kafeteryalarda kullanabiliyooo, otobüslerde kullanabiliyoo. parklarda kullanılıyooo. otobüs dedim burda öyle sıra mıra, ayakta beklemek de yok. sanayi devrimi ile çözmüşler onları, iki katlı hemi de. yav ne diyeyim ki, ingiltere'nin gözünü seveyim, vayırlıs(vurgulu, aristokrat ingilizce) var, modem var, sir'ler var. akşamları da 5 çayımı içiyorum, sarı saçlarımla çok mutluyum.
dış ses: tugay zaten konuya hakimdi, biz son durumu anlattık. (loto tutturmuş adam mutluluğu edasıyla)
ben: aga tugay 10 senedir ingiltere'de, biz niye bu kadar geç haberdar olduk son durumdan? (yurdum insanı)
dış ses: takma kafana, anı yaşa! (olanca mutluluğuyla)
zülfü abi: eeeyy özgüürrlüüükkk...
çok hızlı edit: başlık önceden açıldıysa gençler bi el atın da bi zahmet şu entariyi taşıyalım.
mantık hatası içeren bir reklamdır ya da ben salağım.
tugay reklam boyunca metrodaki sörden bahseder fakat bahsi geçen meymenetsiz sör posta kutusunun üzerinde leptopuyla haşır neşir olmaktadır. diğer örnekler de yanılmıyorsam restoran, araba, otobüs ve parkta görülmektedir. hani lan metro? yanlış hatırlıyor da olabilirim ama söylenenlerden biri eksikti hacı.
gıcık ötesi vodafone reklamı. yok sörün teki itfaiye bacasının üstüne tünemiş sözlüğe giriyormuş da yok yedek kulübesindeki arkadaşları ısınırken facebook'ta farmville oynuyormuş da.. tugaaaay, numara yapma be olm?
"... dedik ki bak tugay, güzel kardeşim. buralar ingiltereye benzemez. youtube filan girmeyeceksin. dikkatli olacaksın. bi de kota diye bişey var, ilk başta garip gelebilir ama zamanla alışırsın." şeklinde devam edecek gibi gelir bana nedensiz.
yedek kulübesinde bile gördüm cümlesinde geçen gördüm sözcüğünün ne anlama geldiği anlaşılmayan reklam. hani bağlandım felan dese neyse de, gördüm ne lan.