John Curran'ın yönetip naomi watts ve edward norton'ın başrollerini paylaştığı 1920 yılında yazılmış bir roman uyarlamasıdır.bir an olsun sıkmayan hoş bir filmdir.
naomi watts uzun süre oynamamakta direnmiş diye duydum.
yer yer sıkan, gereksiz bir uzunluğa sahip film. edward norton yine usta oyunculuğuyla göz dolduruyor ama diğer filmlerinin yanında biraz sönük kalmış.
1920'lerde geçen bir aşk öyküsünü anlatan başrollerini Edward Norton ve Naomi Watts'ın paylaştığı aldatma cezalandırma başlıklı doğa huzur hepsi filmin içinde bulabileceğiniz güzellikteki karelerden oluşan John Curran filmi...
kesinlikle romantik dram severlerin izlemesi gereken bir film. filmi izlerken asla sıkmayan, kurgusuyla, manzarasıyla,oyunculuğun kalitesiyle ve müzikle sizi alıp götürüyor.
sadece müzikleri için dahi izlenebilecek bir film. boş zamanını hoş geçirmek isteyenler çok büyük umutlar bağlamadan rahatlıkla izleyebilir.
edward norton'ı sevenler ise kesinlikle kaçırmamalı, zira kendisi yine oyunculuğunu konuşturmuş. bu arada adam gün geçtikçe daha mı gençleşiyor yoksa bana mı öyle geliyor...
--spoiler--
gelelim filme... film, naomi watts ile başta sırf ailesinden uzaklaşmak için evlenip çin'e gitmeyi kabul ettiği edward norton'ın evlilikleri izleğinden kolera salgını gölgesinde yaşanan kabullenme ve bunun akabindeki aşık olma sürecine kadar uzanıyor.
--spoiler--
hoş bir akışı var filmin, bu akış duygusal bünyelerde sonda gözyaşı akışını tetikleyebilir. "bazen en uzun yolculuk iki insan arasındaki mesafedir" diyen film türkçeye duvak adıyla çevrilmiş. adından da sezilebileceği gibi esas mesela duvağı kaldırıp ardındakini görebilmek... ve bunu her şey için geç olmadan başarabilmek...
yüreğinize oturan sarsıcı bir dram ve aşk. watts da norton'da dört dörtlük oyunculuk sergilemiş. ayrıca atmosfer o kadar iyi yansıtılmışki filmin çin'de geçen bölümlerinde kendi kendinize allah'a şükür edip duruyorsunuz.
--spoiler--
watts'ın hamilelik belirtilerinde, ilk anda koleraya yakalandığını düşünüyorsunuz daha sonra edward norton'dan olmama ihtimalli bir çocuğa gebe kaldığını öğrenince keşke geberseydin diye iç geçiriyorsunuz.
--spoiler--
ayrıca filmde norton kocalık dersi vermiştir ayrı konu.
--spoiler--
(watts)- Beni hiç insan yerine koymuyor musun?
(norton)+ Hayır, kendimi koymuyorum.
- Neden?
+ Kendime bir kez seni sevmek için izin verdiğimden...
--spoiler--
müziklerini alexandre desplat'ın yaptığı şahane film.
neden mi şahane? çünkü bir filmde her şeyin bu kadar güzel ve uyumlu bir şekilde ilerlediği çok nadir görünmüştür.
"aşk filmidir bu mıh" deyip gitmek istememiş olmama rağmen kız arkadaşım tarafından "ama bak edward nortonoynuyo" gibi bir cümleyle ikna edilerek götürülmüştüm filme. iyi ki de izlemişim diyorum şimdi baktığımda.
norton'un kocalık ve oyunculuk dersi verdiği filmde aslında watts'ın oynadığı karakterden insanlar nefret ettiği için gölgede kalıyor büyük bir ihtimalle filmi izlerken. ancak bir karakterden nefret ediyorsanız filmde, bu durum o roldeki oyuncunun şahane bir iş çıkarttığını gösterir. filmin başından beri dönüp duran erik satie'nin gnossienne no.1'i ise manastırdaki akordu bozuk piyanoyla çalındığında insanı bi garip hale getirir ve sonrasında orjinal tondan düzgün bir piyanoyla çalınmış haline döner zaten müzik ve orda da ruhunuzu teslim edebilirsiniz. zaten sırf bu sahne yüzünden tatil boyunca kız arkadaşıma her gün gnossienne no.1 çalmak zorunda kalmıştım**
neticede şahane filmdir, bulursanız mutlaka izleyin!
Başrollerde Edward norton ve naomi watts'in olduğu muhteşem bir film. Koleranın neden olduğu inanılmaz bir dram ve birbirinden neredeyse nefret eden iki insanın bu dram içinde birbirlerine aşık olması harika bir dille anlatılıyor. Ayrıca yönetmen çin'in doğal güzellikleriyle bir görsel şölen sunuyor izleyiciye. Harika bir dram ve aynı zamanda harika bir aşk filmi.
sirf edward norton var diye izlenmeye baslanip, sonunda gercekten de güzel bulunan bir film.
konu kisir olsa da, oyunculuk ve arka plandaki muhtesem fon icin bile izlemeye degecek olan film.
hele bir de edward norton hayrani ise bünye, kacirilmamasi gereken film.
fight club ve the illusionist'ten sonra harika bir edward norton oyunculuğu daha.
izlerken sonu tahmin edilsede izlenmesi gereken film. ayrıca arka planlarda gerçekten harika insana keşke orda olsam dedirtiyor.
Edward Norton'un oyunculuğunu gösterdiği Naomi watts'ında mükemmel oynadığı harika bir film.
Açıkçası başlarda bu ne yaa ben bunu izlemem aman çok sıkıcı desemde, sonlara doğru filme öyle bir bağlanıyor ki insan.
--spoiler--
Hele ki kitty'nin walter a aşık olma süreci, ve walter'ın kitty'i yeniden sevme süreci mükemmeldi. hataların affı olmasını öne sürüyor aslında ki çok ama çok güzel. walter'ın ölümünden sonra, kitty'nin charlie'ye koyduğu postada işte budur dedirtiyor.
--spoiler--
mükemmel bir filmdi kısaca. kişi ömrü hayatında bir kez de olsa izlemeli bu filmi.
etkileyici bir film. sevmeden evlendiği eşini defalarca aldatan bir kadın sonradan eşinin sadakatini ve merhametini görünce eşine aşık olur. ama artık çok geçtir eşi görev başında kolera hastalığına yakalanır. kamyoncular boşuna tanısan seversini yazmamış.
"kaç dakika kaldıki" diye aklımdan geçirmediğim filmlerdendir. şiddetle önerilir. edward norton 10 numara oyunculuk sergilemiştir. filmin sonunda böyle aşk olmamalı denilecek filmdir. ağladım mı evet ağladım.
Edward norton karısına ben senden boşanırım ama adını hatırlayamadım karısını edward nortonu aldattığı adamın boşanması şartı ile kabul eder. Gerisi izleyen bilir, izlemeyenler de vardır diye yazmıyorum filmin tadı kaçmasın. Edward norton karısı geldiğinde merdivende bir bakışı vardır ki filmde aklımdan çıkmayan karelerden biriside oydu. Kısacası edward norton seven bir insanın izlemesi gerek filmlerdendir.