bugün

buram buram kierkegaard kokan bir georges bataille eseridir. kaygı kavramı'nı okuduktan sonra daha çok anlam bulur. hatta başka türlü anlamak zordur.
(bkz: impossible)
uzun zamandır izlediğim en iyi gerilim filmi. adeta sinirleriniz bozuluyor, bir kaç sahnede gözlerinizi yada kulaklarınızı kapama ihtiyacı hissediyorsunuz. ama gereksiz bir gerilim değil film bunun hakkını veriyor. iyilik yapmak, aile bağları ve tsunami etrafında dönen şahane bir film. ayrıca kader olgusu büyük yer tutuyor filmde.

ewan mcgregor ve naomi watss elbetteki güzel oynamışlar, çocuk oyuncular filmi parlatan isimler olmuş. tom holland cidden çok iyi ama en çok bayıldıklarım samuel joslin ve aşırı sevimlilikten ısırmak istediğim Oaklee Pendergast. bu iki ufaklık az rolle çok fazla duygu aktarıyorlar.
tüm felaket filmlerinden nefret edenlere benim gibi önerdiğim filmdir. zira tsunami felaketinin gelişini öyle anlık veriyor ve üstüne sonrasını, arama çalışmalarını öylesine güzel irdeliyor ki dramı ve mutluluğu dibine kadar yaşıyorsunuz. bir filmde bir adamın karısına kavuşmasına veya çocukların o birbirlerine sarıldıkları sahnede sanki ben kaybetmişim de sarılmışım hissini uyandırdı bende. çok nadir filmde hissetmişimdir böyle duyguları. ve bu filmde de çok net bir şekilde izleyiciye aktarılmış. ayrıca naomi watts'in en iyi kadın oyuncu dalında oscar'a adaylık getiren film olmuştur.
2013 oscar jürisi tarafından büyük bir haksızlığa uğramış, fazlasıyla başarılı bir film. oscar da tek dalda değil en az 5 alanda birden yarışması gerekirken saçma sapan sebeplerden dolayı bu duruma maruz bırakılmış. fırsat yaratın ve bu filmi izleyin.

--spoiler--

üç kardeşin aynı anda birbirlerine koştuğu sahnede resmen yıkıldım. naomi watts oyunculuk konusunda artık sınırları aşıyor. Ewan McGregor' ı oyuncu olarak normal bulurdum ama telefonla konuşma sahnesinde kestiği rolden sonra büyük haksızlık yaptığımı düşündüm.

--spoiler--
vahşet, kan vb sahnelerin bol olduğu filmmiş.
bugün eğer 2 saat boyunca klavye çalışırsam, kendimi ödüllendirmek için izleyeceğim. umarım obsesif birinin etkilenmeyeceği bir filmdir.
Yorumuma başlamadan önce uyarayım. Aman canım basit bir felaket filmi deyip normal bir film beklemeyin. Kişilerin psikolojilerini etkileyecek ve durduk yere canınızı sıkacak bir film. Ben o kadar korku filmi izlemiş biri olarak bu kadar gerildiğimi hiç hatırlamıyorum. Bunda filmin gerçek bir hikayeden beyazperdeye uyarlanmasında etkisi büyük. Yaşananların gerçek (daha ağır şartlarda) olduğunu bilmek insana yetiyor da artıyor. Filmde gördüğümüz 1-2 ayrıntı dışında herşey tam olarak gerçek. Şunu da bilmenizi isterim ki filmde bir kere bile cgi teknolojisi kullanılmamış. O kadar kısa sürede izlediğimiz dalgaların kıyıya vurma sahnesi tam 1 yılda çekilip, hazırlanmış. Kısacası ortada büyük bir emek var önce bunun farkında olmak gerek..

Filmin biraz psikolojik yönünü ele alalım. Buna da öncelikle sahnelerden başlayalım. Nefesimin kesildiği sahneler oldu. Kusma sahneleri (normal bir kusmadan bahsetmiyorum), vücudun bazı bölgelerinin kesildiği sahneler, hastane ortamı, bağırışlar vs. gerim gerim gerilirsiniz. Bunun yanında bir de ağlarsınız ki sormayın gitsin. Tsunami anını ve sonrasında yaşanan olayları yoğun bir şekilde işlemiş yapım. Sanki biraz konuya erkenden dalış yapmış gibi gözükse de filmin tadını daha fazla alıyorsunuz. Su altı çekimleri de çok güzeldi ayrıyetten..

Oyunculuklardan bahsedecek olursak Naomi Watts her rolünde olduğu gibi mükemmel iş çıkarmış. Tüm film yatsa bile yine adından en fazla söz ettiren isim. Ewan McGregor fazla ön planda değil. Çocuk oyuncuların hepsi başarılı. Valla takdir ettim.. Hele Lucas yok mu adamı duman eder. Ayrıca o Daniel ne tatlı lan öyle..

Tekrar söylüyorum yaşananların hepsinin gerçek olduğunu bilin ve öyle izleyin. Son zamanlarda izlediğim en iyi dram filmi. Gerilim filmi desek daha doğru olur herhalde. Kısır geçen 2012 senesinin ilaçlarından biri adeta. Mutlaka izleyin, izletin.
insanı darmaduman eden psikolojik analizlerin çok iyi yapıldığı bir film. Hatta filmden öte anınız gibi. Yaşanarak izlenen nadir filmlerdendir.

Filmi izledikten sonraki duygu karmaşasına deyinmek istiyorum. izlediğim için mutlu olduğum, aynı anda da acaip derecede pişmanlık duyduğum bir film. Bir filmden bu kadar etkilenmeyi beklemezdim açıkçası. Hani bir yerde felaket olsa uçarak giderim gibi hissettirdi.

Herkesin izlemesi gereken bir film. Sakın kaçırmayın.

Not: hala kendime gelemedim.
Kesinlikle diğer doğal felaket filmlerinden farklı. Çünkü yaşananlar gerçek çünkü kahrolası yönetmen çok kaliteli bir film çıkarmış. Tüyleriniz diken diken içiniz buz gibi oluyor bazı karelerde bir film için bu kadar fazla diyorsunuz. Kesinlikle izlemeli.
zaman geçirmek için bile seyredemedim. lucas mıydı neydi o oğlanın da meme takıntısı bi yere bağlanmadı. neden bir felaket filminde anlamsızca yer buldu hele o ağaçtaki dikiz sahnesi bi yere bağlanmadı da.
bu akşam tv' de ilk mottosuyla show tv'de yayınlanacak film. kardeşlerin kavuşma anı adamın .mına koyan sahnelerden biridir.
gerçek bir hikaye, heyecanlı bir film. izlemeye değer.
bir felaketi ve sonrasını işleyen klişe amerikan filmlerinden farklı bir senaryo ve kurguya sahip iç burkan bir film. ailesi olanlara tesiri daha fazla olacağı muhakkak.
naomi wattsın oscarı alamamış olması ise yine bir klişeye kurban gitmiş olmasıdır.
--spoiler--

o telefonu veren adam da ailesine kavuşmalıydı.

--spoiler--
Sözde bir duyarlılıkla çekilip, insanların yaşadığı acıların pazarlanarak satıldığı bu film, hiç değilse samimi olarak günahının bedelini ödeyebilirdi. Fakat yönetmen böyle bir girişimde dahi bulunmayarak, üstüne bir de ırkçılıkta dibi bularak aslında filmini çektiği konu hakkında duygusal olarak hiçbir şey hissetmediğini ispatlamış!
Eleştirinin tümü: http://sinemahzen.com/lo-imposible/
bana haruki murakami nin imkansızın şarkısı adlı romanını hatırlatan bir kelime. bir de mission impossible vardı sahi, o ayrı.
filme konu olan ailenin galada ki fotoğrafı.

görsel
ne zaman izlesem gözlerimin dolduğu inanılmaz aşırı güzel film..