Öyle asayiş değil direkt terörle mücadele şubesinden geliyorlar kağıdı veriyorlar eline.
Sonra ifade vermeye gidiyorsun.
Tabii önce bilişim suçları şubesi tespitini yapıyor. Sonra terörle mücadeleye bildiriyor. Er geç geliyor.
Dört yıl sonra geldi arkadaşa.
Aman dikkat diyorum!
mesela türkiye cumhuriyetinin en az yarısına 'çapulcular' demek bu kanuna girer mi? ya da 'akıllı olun yüzde elliyi evde zor tutuyorum' demek? mesela biri çıkıp 'afedersiniz ermeni' dese bu da bu kanuna göre suçmudur?
idlib'de yaşanan saldırı sonrasında verdiğimiz şehitlerin üzüntüsüne reaksiyon olarak verdiğimiz bütün tepkileri sosyal medyada toplayıp bu kanun üzerinden işleme alıyorlar eleştiri olup olmamasına bakmaksızın.
Üşenmedim sizler için uzun uzun yazdım/ hazırladım. Umarım faydası olur.
MADDE METNi
(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir telikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezaladırılır.
Suçun Daha Ağır Cezayı Gerektiren Nitelikli Unsuru
TCK MDD 218’ de düzenlenmiştir. TCK MDD 216’ yı da içerisine alan “Kamu Barışına Karşı Suçlar’ın” tamamının ortak hükmüdür.
TCK MDD 218: Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar arttırılır.
KORUNAN HUKUKi DEĞER
Bu suç tipinde korunan hukuki değer “Suçun işlenmesiyle, toplumun çeşitli katmanları arasında ortaya çıkabilecek kin ve düşmanlık duygularının doğmasının önlenmesidir.” ki zaten suçun bulunduğu bölümün başlığı da “kamu barışına karşı suçlar”dır. Buradan da anlaşılacağı üzere kamu barışı korunmak istenmiştir.
SUÇUN UNSURLARI
1. Tipiklik
Bu suç bakımından işlenen fiilin tipik sayılabilmesi (işlenen fiilin, kanunda belirtilen suç kalıbına uyması) için aleni tahrikin: Din farklılığı gözetlilerek işlenmesi bakımından farklı dinlere mensup; ırk farklılığı bakımından farklı ırklara mensup; sınıf farklılığı bakımından farklı sınıflara mensup; mezhep farklılığı bakımından farklı mezheplere mensup; bölge farklılığı bakımından işlenmesi için ise farklı bölgelere mensup halk kesimlerini birbirlerine karşı kin ve düşmanlığa sevk edecek şekilde yapılması gerekir. Madde metninin ilk fıkrasından da anlaşılacağı üzere halk kesimlerinde bulunması aranan özellikler özellikle belirtilmiştir.
işbu sebeple suçun oluşması için, tahrik edilen ve tahrike maruz kalan grupların mutlaka madde metninde sayılan özelliklere sahip olmaları gerekir. Bu sebeple sosyal sınıf, ırki din, mezhep veya bölge farklılığı gözetilmeden farklı düşüncelere veya ideolojilere mensup halk kesimlerinin birbirlerine karşı tahrik edilmesi inceleme konusu suçu oluşturmaz.
Örneğin, zayıfları şişmanlara karşı, siyah zeytin sevenleri yeşil zeytin sevenlere karşı veyahut spor yapanları spor yapmayanlara karşı kin ve düşmanlığa tahrik etmek TCK 216 suçunu oluşturmaz.
Yine aynı halk kesimi içerisindekileri birbirlerine karşı etmek de bu suçu oluşturmaz, örneğin işçi sınıfının bir kısmını yine işçi sınıfının bir kısmına karşı tahrik etmek ilgili suç bakımından tipik değildir ve haliyle inceleme konusu suçu oluşturmaz.
Örneğin, 5 vakit namaz kılan Müslümanları, namaz kılmayan Müslümanlara karşı tahrik etmek bu suçu oluşturmaz. Zira madde metninde tek tek sayılan farklı; din, mezhep, bölge, sosyal sınıf, ırk söz konusu değildir. Fakat islam dinine mensup kimseleri, Hıristiyanlık dinine mensup kimselere karşı tahrik etmek bu suçu oluşturur, zira ortada farklı bir din vardır.
Aynı şekilde, sol ideolojiye sahip kimseleri sağ ideolojiye sahip kimselere karşı tahrik etmek de bu suçu oluşturmaz. Zira madde metninde “ideoloji” kavramı yer almamaktadır. Fakat işçileri(alt sosyal sınıf, işçi sınıfı), patronlara(egemen sınıf) karşı tahrik etmek bu suçu oluşturur.
Ek olarak salt bunların var olması yeterli değildir. Bunlara uyan tahrik sonucunda; kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlike ortaya çıkmalıdır.
Bu tehlike halk kesimleri arasında olmalıdır. Bir halk kesimini; bir kurum, kuruluş, yapı, devlet tüzel kişisi ve benzerine karşı tahrik etmek bu suçu oluşturmaz. Örneğin, halkın bir kesimini Türk Tarih Kurumu’na veya Uludağ Sözlük’ e veya Cumhuriyet Gazetesi’ ne veya Türkiye Cumhuriyeti Devletine veya Donald Trump’ a karşı tahrik etmek bu suçu oluşturmaz. Zira bunlar halk kesimi değildir. Şartları varsa hakaret suçu elbette ayrıca söz konusu olabilir.
2. Maddi Unsurlar
A. Fiil
Bu suçta ceza normunun yasakladığı fiil, “ kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” dir. Bu tahrik sayılan farklı özelliklere sahip halk kesimleri arasında kin ve düşmanlık aşılamaya veya mevcut kin ve düşmanlığı devam ettirmeye yönelik olmalıdır.
Tahrik fiili alenen işlenmiş olmalıdır.
Alenen kavramına ilişkin kesin bir tanım bulunmamaktadır. Zannımca “doğrudan doğruya geniş bir şahıs kitlesi tarafından algılanabilecek hareketler” tarifi doğru olacaktır. Fakat algılanabilmesi şarttır da diyemeyiz, herkesin algılama imkanının mevcut olduğu bir umumi yerde yapılması da aleniyete işaret eder. Yine aynı şekilde kalabalık sayıda kimselere ulaşabilecek vasıtaların kullanımı da aleniyete işaret eder.
Suç aleni tahrikin yapılmasıyla tamamlanır, tahrik edilenlerin fiili algılamış olmaları aranmaz. Hareketin öğrenilebilir olması yeterlidir, suç o anda oluşur.
Suç, sırf hareket suçu olduğundan suçun tamamlanması için, tarhik edilenlerde, hareketi algıladıktan sonra ayrıca kin ve nefret duygularının oluşması aranmaz.
B. Fail
Madde metnine göre fail; “Belirli farklı özelliklere sahip halkın bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse” olarak gösterilmiştir. Bu nedenle fail, ceza sorumluluğu olan herhangi bir şahıs olabilir.
C. Mağdur
TCK MDD 216/1 fıkrasındaki özellikleri taşıyan, diğer kesimin tahrik olduğu kesimdir. Örneğin, işçi sınıfı, egemen sınıfa karşı tahrik edilmişse mağdur egemen sınıftır.
Eğer bu halk kesimleri birbirlerine karşı şiddet eylemlerine başlarsa, diğer şartlarda sağlanıyorsa TCK 214 suçu meydana gelir.
D. Konu
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunun konusu, bölüm başlığında da vurgulandığı üzere, kamu barışıdır. Yukarıda da bahsettiğim üzere “Korunan Hukuki Değer”de “Kamu Barışı”dır.
Bilindiği üzere suçun işlenmesi konuya ya bir zarar verir ya da onu tehlikeye uğratır. Bu itibarla suç tipinde belirtilen hareketin yönelik olduğu konunun, hareketten etkileniş derecesine ve şekline göre suçlar; tehlike suçları ve zarar suçları olarak ikiye ayrılır. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu, bu ayrım bakımından tehlike suçudur. Tehlike suçları ise “Somut Tehlike Suçları” ve “Soyut Tehlike Suçları” olarak ikiye ayrılmaktadır.
Madde metninden ve gerekçesinden ise somut tehlike suçu olduğunu çıkarmak mümkündür.
3. Manevi Unsurlar
TCK MDD 216/1’ de yer alan suç kasten işlenebilir, taksirle işlenen şekli cezalandırılamaz.
Kasten işlenen suçlar kural olarak hem doğrudan (doğrudan kastla) hem de olası kastla işlenebilir. Kanuni tanımında “bilerek, bildiği halde” gibi ifadelere yer verilmiş olan suçlar sadece doğrudan kastla işlenebilir.
işbu yüzünden bu suç hem doğrudan (doğrudan kastla) hem de muthemel (olası kastla) işlenebilir.
Doğrudan kast, suçun kanuni tanımında yer alan maddi unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Şu halde bu suçun bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi halinde doğrudan kast hali vuku bulur.
Olası kast durumunda ise kişi, maddi unsurların somut olayda gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle fail unsurların meydana gelmesini, yasaklanan fiilin gerçekleşmesini kabullenmektedir.
Amaç ve saik, bazı tanımlarda suçun temel şekli bakımından aranan bir unsurdur. Bu suç tipi için failin belirli bir saikle hareket edip etmemesi suçun oluşması bakımından önemli değildir, zira 216/1 de belirli bir saikle hareket etmesi aranmamaktadır.
4. Hukuka Aykırılık Unsuru
Bu suç tipiyle ilgili olarak hukuka aykırılığı kaldıran unsurlardan (hukuka uygunluk sebeplerinden) en önemlisi “düşünce özgürlüğü”dür. Düşünce özgürlüğünün sınırları içerisinde yer alan ifadeler bu suç için hukuka aykırılığı ortadan kaldırır.
Böyle bir durumda bir hakkın icrası kapsamında hukuka uygunluk sebebi söz konusu olur.
Ayrıca bakınız: Anayasamızın 25. ve 26. maddeleri ve AiHS’in 9. ve 10. maddeleri.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKiLLERi
1. Teşebbüs
Kin ve düşmanlığa alenen tahrik suçu, sırf hareket suçu niteliğindedir. Suçun oluşması için maddi anlamda bir neticenin ortaya çıkması aranmaz.
Aleniyet bu suçta unsur olduğu için suçun oluşma anı, aleniyete verilecek anlama göre tayin edilecektir.
Bu suç teşebbüse elverişli değildir.
2. iştirak
Bu suç bir kişi tarafından işlenebileceği gibi, birden çok kimse tarafından da işlenebilir. Bu sebeple, bu suç iştirak bakımından farklı bir özellik göstermez.
3. içtima
Failin, kin ve düşmanlık içeren sözleri, suç işlemeye doğrudan tahrik (TCK mdd 214) teşkil edecek ifadelerde içerebilir. Böyle bir durumda diğer şartları da bulunmak kaydıyla failin fikri içtima (TCK mdd 44) kuralları çerçevesinde cezası daha ağır olan maddeden sorumlu tutulması gerekir.
Bu suç, şartları mevcut olmak kaydıyla müteselsilen de işlenebilir.
Fail bu suç ile birlikte başka bir suç da işlerse, bu durumdan şartları varsa fikri içtima yoksa gerçek içtima kuralları uygulanarak fail cezalandırılır.
SORUŞTURMA USULÜ
Bu suça bakmakla görevli mahkeme, Asliye Ceza Mahkemeleridir.
Suç, sivil şahıslarca veya görevleriyle ilgisi olmaksızın kamu görevlileri tarafından işlenirse, soruşturma ve kovuşturma re’sen yapılır.
Görev sebebiyle kamu görevlisi tarafından işlenirse, soruşturma 4483 sayılı Kanun hükümleri gereğince yürütülür.
ARTUK, GÖKÇEN, YENiDÜNYA' nın ders kitabı olarak okutulan ortak eserinden büyük oranda faydalanılmıştır.
cumhurbaşkanına hakaret suçunun cezası ilgili maddede açıklanmaktadır. sorun şu ki ceza kanununda cumhurbaşkanına hakaret suçu olmamalıdır. çünkü bu kişiler temsil ettikleri makam nedeniyle eleştirilebilir bir iş yapmaktadırlar. daha önce başvurusu yapıldı kişiliğe yapılan hakaret vb. şeklinde değerlendirilmelidir.
ülkemizde oldukça sık uygulanan yasa. mesela bir sureyi yahut arapça bir hikmet kitabını türkçe'ye çevirip şiirleştirenler, islamcı ise yasa kesinlikle uygulanmaz. fakat mesela martin luther misali halkı din adamlarının zincirinden kurtarmak isteyen bir reformcu ise, hem tck 216 devreye girer, hem de dava sürerken araba kazası geçirir, yahut intihar eder. aynı şekilde, "ateistlerin amk", "faşist türkler" diyenler hiçbir şekilde ceza almazlar, gel gör ki, "ülkede islamcı faşizm aldı başını gidiyor", "kürtlerin önemli kısmı pkk ile içiçe" dersen tck 216'yı yersin.
ülkemizde bundan ceza alanların iddia ediyorum yüzde 90ı aihm'ye başvurursa davayı düşürür, kol gibi de tazminat alır. nefret suçu diye bir şey olabilir mi lan, şaka mısınız siz.
özetle türkiye'nin tabi olduğu avrupa birliği hukuk normlarına aykırı yasa maddesi. gücü yeten burdan aldığı cezayı aihm'de bozdurur çatır çatır tazminatını da alır.
sözlük yazarlarının karşıtlığının alehine bir başlık açıldığında entryleri saydırdığı, kendi düşüncesi alehine bir başlık açıldığı zaman tehdit niteliğinde kullandığı su götürmez gerçeklikte ki ceza kanunu.
madde 216. (1) halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması hâlinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- suçun oluşumu bakımından bir grubun bir gruba karşı kin ve düşmanlığa tahrik edilmesi gerekir.
- bu suç neticesi harekete bitişik suçlardan olup neticenin ortaya çıkması aranmaz.
- bir düşüncenin söz veya herhangi bir surette ifadesi fiil niteliği taşıdığından sözle yapılan bu telkinler de fiildir.
- birinci fıkrada tanımlanan ''halkı kin ve düşmanlığa tahrik'' suçu, hukuk devleti olma standardı yüksek olan birçok ülkenin ceza kanunların da yer almaktadır. hiçbir devlet, vatandaşları arasında, muayyen özelliklere sahip bir kesimin diğer kesim aleyhine kin ve düşmanlığa, öç almayı gerektirecek şiddetli nefrete yönlendirmesine seyirci kalamaz.
öte yandan çağdaş dünyada, gelişmenin dinamiği olarak düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kabul edilmektedir. bu bağlamda; kişilerin düşündüklerini hür bir ortamda söyleyebilmeleri, demokratik toplumun varlığı için zaruri sayılan unsurlardandır. söz konusu suç tanımı, bu düşünceler dikkate alınarak yapılmıştır..
suçu oluşturan tahrik, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır. fail subjektif olarak da bu amacı gütmeli, halk kesimini kin ve nefrete tahrik etmelidir. bu kapsamda salt yüz çevirme, soyut bir ret veya saygısızlık ifade eden bir davranışta bulunma veya bu yönde sözler sarfetme, suçun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. fiilin suç teşkil etmesi için bunların ötesinde, ağır ve yoğun bir tarzda kin ve düşmanlığa tahrikin var olması gerekir. failin fiili, adet ve şahıs olarak muayyen olmayan toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmalıdır.
kin, öç almayı gerektirecek şiddetli düşmanlık hareketlerin zeminini oluşturan psikolojik bir hâl; düşmanlık ise, husumet beslenen konuya karşı düşünerek, tasarlayarak zarar vermeye, onu mağlup etmeye yönelmiş kin duygusu olarak da tanımlanabilir. şu hâlde kin ve düşmanlık; husumet beslenen konuya karşı tasarlayarak zarar vermeye, öç almayı gerektirecek şiddette nefret duymaya yönelik hareketlerin zemini oluşturan psikolojik bir hâl olarak açıklanabilir.
fıkra metninde; fiilin kamu güvenliğini tehlikeye düşürecek biçimde yapılması arandığı için, suç; soyut tehlike suçu olmaktan çıkarılmış, somut tehlike suçu hâline getirilmiştir. bu suretle, çağdaş hukuktaki soyut tehlike suçlarını azaltma yönündeki eğilim dikkate alınmış, temel hak ve hürriyetlerin kullanım alanı genişletilmiştir. bu düzenleme sayesinde "kin ve düşmanlık" ibaresinin anlamı da dikkate alındığında sadece "şiddet içeren ya da şiddeti tavsiye eden tahrikler" madde kapsamında değerlendirilebilecektir.
söz konusu suçun oluşması için, kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak varlığı gereklidir. bu tehlike, somut bir tehlikedir. bu somut tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlerken failin söz ve davranışlarının neden olduğu tehlike neticesinin gerçekleşmesi gerekir. hâkim, kullanılan ifadeler dolayısıyla bu tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini, dayanak noktalarını göstermek suretiyle belirleyecektir. bu kapsamda, kişinin söz ve davranışlarının kamu güvenliğini bozma açısından yakın bir tehlike oluşturduğunun tespit edilmesi gerekir. kişinin söz ve davranışlarının, halkın bir kesimi üzerinde tahrik konusu fiillerin işleneceği hususunda duyulan endişeyi haklı kılacak bir etki oluşturması gerekir. ifade özgürlüğü ile bu tip tehlike suçları arasında açık ve mevcut tehlike kriterinin var olması gerekir. buna göre, yapılan konuşma veya öne sürülen düşünceler toplum açısından açık ve mevcut bir tehlike oluşturduğu takdirde yasaklanabilmekte, keza böyle bir tehlikenin varlığı somut olarak, açıkça tespit edilmedikçe söz konusu suçtan dolayı cezalandırma yoluna gidilemez.
maddenin ikinci fıkrasında halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge bakımından farklı bir kesiminin alenen aşağılanması suç sayılmıştır. suçun oluşması için fıkrada belirtilen özelliklere sahip ve halkın bir kesimini oluşturan gayrimuayyen sayıdaki kişilerin aşağılanması, tahkir edilmesi gerekir. bu fıkrada, kamu barışını korumak amacıyla halk kesimlerinin alenen aşağılanması, suç olarak tanımlanmıştır.
maddenin üçüncü fıkrasında bir halk kesiminin benimsediği dinî değerlerin alenen aşağılanması, suç hâline getirilmiştir. fiilin cezalandırılabilmesi için, kamu barışını bozmaya elverişli olması gerekir. (tam metin gerekçe)
ekşi sözlük kullanıcılarının, (113 adet oldukları söyleniyor) şüpheli olarak ifadeye çağrılırken, haklarında isnad edilen suçun (Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama) maddesi.
şimdi "hukuki değerlendirmeye kafası basan, göt sahibi" kişileri merak ediyorum ne yapacaklar. ekşi de yapılınca sıra bu taraflara da gelecek süpheniz olmasın.
bir günde yüzbinlere varan okuyucusuyla sözlükler, ulusal kanalların çoğundan daha fazla takip ediliyor. iki arkadaşın muhabbeti değil bu. kahvede konuştuklarınla da bir değil. gizli isimler arkasından sövüp sayarak rahatlama ortamları hiç değil. "ip adreslerini ekşi sözlük vermişmiş" isterse vermesin bakalım.
burada sözüm ne ekşi, ne ulu, ne de başka bir internet ortamına. bunları kullanarak hakaretler yağdıran zavallı insanlara. her suçun bir bedeli vardır. eğer hukuk zemininde çözülmezse, gerçekten çok daha acı sonuçlar doğurabilir. bir an önce bu üfürükten adamlar kendilerine gelmelidir. insanları öfkelendirmeye, değerlerini aşağılamaya kimsenin hakkı yok.
düşünce özgürlüğü - hakaret ayrımını bilmeyenlere söyleceğim yok zaten.
deniyor ki; "vay efendim alevilere, ermenilere, kürtlere de hakaretler ediliyor. hatta ateistlere ağza alınmayacak sözler söyleniyor. izmirlilere söylenenler tek başına yeter zaten. bakın bakın şu şu başlıklar açılmış"
kesinlikle mesele islam dini ve peygamberi ile sınırlı değil. kime yapılıyorsa bu hakaretler, aynı işlem bu suçu yapanlara da uygulanmalı. fakat, son zamanlarda saldırılar bu yönde yoğunlaşıyor. sözlük moderasyonları "mum söndü" benzeri iftiralarla alakalı ima dahi yapılsa başlıkla birlikte yazarları patır patır döküyor. fakat, hz muhammed sas e gelince düşünce özgürlüğüne sarılıyorlar. (#12135428) böyle bir yazıyı, "böyle küfredenler de var" şeklinde sözlüğe yazabilen yetkililer var. kişiselleştirmek istemiyorum. ben de, sen de o da çok kişi bu hataya düşebilir. hatta, bu başlığa yazdıklarımdan sonra daha önce açtığım ateist sote, ateist tava, ateist buğulama * benzeri başlıklar soruldu. ya kardeşim suçsa yazdıklarım buyurun beni de çağırsınlar ifade vermeye. mizah başka bir şey, eleştirmek başka bir şey, hakaret-küfür başka bir şey. kişiselleşmesin istiyorum ama tekrar edeyim, ateist arkadaşlardan ne külbastı, ne yahni, ne ayvalık tostu olmaz. ben sadece takıldım, şaka yaptım. kimseyi yakacak, pişirecek, özellikle de yiyecek değilim. sana göre sığ olabilir ama benim okuyup okuyup güldüğüm şeyler oldu bunlar. neyse ben sen o dan çıkarsak, gerçekten insanların inancıyla, mezhebiyle, rengiyle uğraşılması kadar aşağılık bir şey olamaz. ve bu suç, kişisel de olamaz. topluma karşı işlenmiştir, işlenmektedir ve gereği yapılmalıdır. benim gönlümden geçen ceza, bu yazarların içeri tıkılması kesinlikle değildir. sadece kendilerine gelsinler, sabaha kadar eleştiri vs yazsınlar ama hakaret noktasında kendilerini frenlesinler isterim. ve lütfen canlarını seviyorlarsa, keçi leblebilerini sokaklara dökmesinler, çok feci paketlerler adamı, demedi de demeyin.
bu kadar takılmaması gereken maddedir.
burada havlayan tek bir babayiğit ne yarın savcılığa gidecek göt sahibidir, nede konuyu anlayacak ve hukuki değerlendirmede bulanacak kafa sahibidir.
Cevap verememenin ezikliğini küfrederek de gideremeyen bünyenin, dayak yiyen çocuk gibi çaresiz ve ezikçe, gidip babasına ağlayarak şikayet etmesi kadar küçük düşürücü, namertçe, delikanlılık formatına aykırı, ergenlikte takılıp kalmış başlık.
Birinci fıkrada tanımlanan "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçu, hukuk devleti olma standardı yüksek olan birçok ülkenin Ceza Kanunlarında yer almaktadır.
Hiçbir devlet, vatandaşları arasında, muayyen özelliklere sahip bir kesiminin diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa, öç almayı gerektirecek şiddetli nefrete yönlendirilmesine seyirci kalamaz.
Öte yandan çağdaş dünyada, gelişmenin temel dinamiği olarak düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kabul edilmektedir.
Bu bağlamda; kişilerin düşündüklerini hür bir ortamda söyleyebilmeleri, demokratik toplumun varlığı için zaruri sayılan unsurlardandır.
Söz konusu suç tanımı, bu düşünceler dikkate alınarak yapılmıştır.
Suçu oluşturan "tahrik", soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır.
Fail sübjektif olarak da bu amacı gütmeli, halk kesimini kin ve nefrete tahrik etmelidir.
Bu kapsamda salt yüz çevirme, soyut bir ret veya saygısızlık ifade eden bir davranışta bulunma veya bu yönde sözler sarfetme, suçun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir.
Fiilin suç teşkil etmesi için bunların ötesinde, ağır ve yoğun bir tarzda kin ve düşmanlığa tahrikin var olması gerekir. Failin fiili, adet ve şahıs olarak muayyen olmayan toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmalıdır.
Kin, "öç almayı gerektirecek şiddetli düşmanlık hareketlerin zeminini oluşturan psikolojik bir hâl", düşmanlık ise, "husumet beslenen konuya karşı düşünerek, tasarlayarak zarar vermeye, onu mağlup etmeye yönelmiş kin duygusu" olarak da tanımlanabilir.
Şu hâlde kin ve düşmanlık; "husumet beslenen konuya karşı tasarlayarak zarar vermeye, öç almayı gerektirecek şiddette nefret duymaya yönelik hareketlerin zemini oluşturan psikolojik bir hâl" olarak açıklanabilir.
Fıkra metninde; fiilin kamu güvenliğini tehlikeye düşürecek biçimde yapılması arandığı için, suç; soyut tehlike suçu olmaktan çıkarılmış, somut tehlike suçu hâline getirilmiştir.
Bu suretle, çağdaş hukuktaki soyut tehlike suçlarını azaltma yönündeki eğilim dikkate alınmış, temel hak ve hürriyetlerin kullanım alanı genişletilmiştir.
Bu düzenleme sayesinde "kin ve düşmanlık" ibaresinin anlamı da dikkate alındığında sadece "şiddet içeren ya da şiddetitavsiye eden tahrikler" madde kapsamında değerlendirilebilecektir.
Söz konusu suçun oluşması için, kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak varlığı gereklidir ki uludağ sözlük'te yazdıklarımız ne kamu güvenliğini tehdit etmekte, ne de somut şiddet içermektedir sevgili yobaz arkadaşlar...
bir somut tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlerken failin söz ve davranışlarının neden olduğu tehlike neticesinin gerçekleşmesi gerekir.
Hakim, kullanılan ifadeler dolayısıyla bu tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini, dayanak noktalarını göstermek suretiyle belirleyecektir.(tabii yapacağınız şikayeti savcı kaale alıp mahkeme de kabul ederse)
Bu kapsamda, kişinin söz ve davranışlarının kamu güvenliğini bozma açısından yakın bir tehlike oluşturduğunun tespit edilmesi gerekir.
Kişinin söz ve davranışlarının, halkın bir kesimi üzerinde tahrik konusu fiillerin işleneceği hususunda duyulan endişeyi haklı kılacak bir etki oluşturması gerekir. ifade özgürlüğü ile bu tip tehlike suçları arasında "açık ve mevcut tehlike" kriterinin var olması gerekir.
Buna göre, yapılan konuşma veya öne sürülen düşünceler toplum açısından açık ve mevcut bir tehlike oluşturduğu takdirde yasaklanabilmekte, keza böyle bir tehlikenin varlığı somut olarak, açıkça tespit edilmedikçe söz konusu suçtan dolayı cezalandırma yoluna gidilemez.
Maddenin ikinci fıkrasında, halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge bakımından farklı bir kesiminin alenen aşağılanması suç sayılmıştır.
Suçun oluşması için fıkrada belirtilen özelliklere sahip ve halkın bir kesimini oluşturan gayrimuayyen sayıdaki kişilerin aşağılanması, tahkir edilmesi gerekir. Bu fıkrada, kamu barışını korumak amacıyla halk kesimlerinin alenen aşağılanması, suç olarak tanımlanmıştır.
Maddenin üçüncü fıkrasında bir halk kesiminin benimsediği dinî değerlerin alenen aşağılanması, suç hâline getirilmiştir. Fiilin cezalandırılabilmesi için, "kamu barışını bozmaya elverişli" olması gerekir.
yani sözün özü zaten kanunca suç sayılan bir olgu uludağ sözlük formatına göre silinmekte, sözlük hukuk sorumluları gereken tedbirleri almaktadır.
böyle desteksiz ve cahilce atıp tutarak sözlük yazarlarının ifade özgürlüklerine "gem vurma" taktikleri bir yere kadar geçerli olabilir, ama aklı selim, az biraz hukuk bilgisi olan herhangi bir yazar da bu oyunu bozar...
ha gidin yine de ekran çıktıları alıp savcılıklara müracat edin. sizin için gayet hoş bir tecrübe olacaktır.
anayasamız der ki; yüz kızartıcı suç işleyen ve disiplin cezası almış olanlar vekil, vekil adayı olamaz ve parlamentoda hiç bir statü ile yer alamaz.
malum bu 312. madde sayın başbakanımzın aktif siyasi aktiviteler yürüttüğü eski partisindeyken yaptığı faaliyetlerden dolayı değil başbakan olmasına imkan tanımak vekil olarak dahi meclise girmesine izin vermiyordu.
sonra bir varmış bir yokmuş hesabı, sayın cumhurbaşkanımız abdullah gül başbakan olduğu, kabinesini oluşturduğu ilk hafta bu yasanın iptali için yüce divana başvurdu ve yasayı son hali -ki manidardır konusunun inanclar olması- inançlara hakaret suçlarıyla tema oluşturulmuş yeni halini yarattı ve o zamanın yüz kızartıcı suçlusu sayılan recep tayyip erdoğanını, yeninin suçsuz sabıkası temiz başbakan adayı ilan etti ve yasanın resmi gazetede yürürlüğe girdiğinin ilanının ardından 2 ay içersinde başbakanlık koltuğuna oturttu.
sözlüğün, sadece kendi siyasi emelleri yönünde ve aynen türk basını gibi tek sesli olmasını amaç edinen, bu nedenle özgür düşünceyi tehditle ve etik olmayan şekilde bastırma yolunda yasalarla korkutma konulu başlık (bkz: dokunanı yakarım)
üşenmeyip tek tek tek aldığım ve alacağım ekran görüntülerini savcılığa verdikten sonra, sözlük kafirlerinin hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olacakları kanun maddesi.
sizi kanun manun değil de, ne paklar biliyorum aslında. size vakit lazım. işte o yazar müsveddeleri diyecek bir platform lazım.