görülemeyen ancak inanılan tanrı karakterini görünür hale getirmek için görülen her varlıkla beraber tanrı karakterini de eşbedenleştiren islam alt teorisi.
edit:girme ihtiyacı hissettim... tasavvuf belli kesimde böyle görülürken. kendini ehli tasavvuf olarak gören başka bir kesimde de tam tersi bunu reddetme, Tanrı ve yaratılanın birbirinden vücut olarak ta tamamen ayrı olduğu vardır.
tasavvuf deyince aklıma bugün isimleri gelir eskilerden yunus emre mevlana gibi isimler 2020 de ise en genç ve yakında patlayacak bir isim gelir aklıma Emrullah Çuha.
hz. peygamber’in sohbetinde bulunanlara sahâbe, sahâbenin sohbetinde bulunanlara tâbiîn, onların sohbetinde bulunanlara tebeu’t-tâbiîn gibi unvanlar verilmiş, daha sonra dinin hükümlerine büyük bir dikkatle riayet edenlere “âbid” ve “zâhid”, zamanla ortaya çıkan bid‘atlara karşı ehl-i sünnet seçkinlerinin her an Allah’la birlikte olma ve gafletten sakınma gayretlerine ıı. (vııı.) yüzyıldan itibaren tasavvuf denilmiştir
"tasavvuf bir haldir. yaradanla arandaki derin bağdır. bir ritüeldir. belli bir zeka, sorgulama ve
karakter gerektirir.
tasavvuf: islamı, kuran-ı kerim'i, allah'ın öğütlerini ödül-çıkar-menfaat olarak görmekten ziyade, gerçek anlamda yaradanı anlamaya ve içselleştirmeye yönelik bir yaklaşımdır."
korkunun yerine sevgiyi koymaktır.
(bkz: gel gel ne olursan ol yine de gel) gibi kucaklayıcı bir sözün "kafirler, münafıklar" sözlerini dillerine pelesenk etmişlerce yerilmesi doğaldır.
Hint dinlerinden islama kopyalanmış bir ton ibadet içerir. Sesli bir biçimde tanrının adını tekrarlamak mantra denilen şeyin aynıdır. Bir arada ritmik hareketler de aynı biçimdedir. Liderlerin kutsal, tanrılara yakın görülmesi de budur. Allah dostu zırvalığı da buradan gelir.
"anadolu'nun islamlaşma sürecinde tasavvuf inancının etkisi büyük olmuştur. tasavvuf düşüncesi; yaratılan her şeyi yaratandan ötürü sevmek, maneviyata daha çok önem vermek, dünyadaki zevklere ve nefse tutsak olmamak, karşılıklı sevgi ve dostluk kurmak esaslarına dayanmaktadır. bu süreçte tasavvuf inancını benimseyen (mutasavvuf- sufi) ve bu alanda eserler veren sufi vs alimlerin de etkisi oldukça fazladır.
bu alimler içinde önde gelen isimler de şu şekildedir:
el kaide, ışid ve el- nusra ile gerçek islamla ancak tanışmış anadolu müslümanlarının bir anlamda yaşadıkları şeydi. osmanlı nasıl olmuşsa tasavvuf ve bektaşiliği benimsemişti. günümüzde laik cumhuriyet değerlerinden uzaklaşıldıkça daha bağnaz islami anlayış bunun yerini aldı.
tasavvuf yolu edep yoludur. Hacı Bektaş hazretleri kapısına gelen herkese yolunu özetliyor, "Eline, diline, beline!.." diyordu. Bu kelimelerin ilk harflerini kullanarak "edeb" diyordu.
tasavvuf bizim anladığımız şiirsel, edebi dindarlıkla ilintili bir akım değil. farklı nesnelere, farklı olaylara, konulara çok acayip manalar yükleyen gizemciler. kendi aralarında tutarlı sabit bi fikir akımı da değil. nasıl diyim, gizem sevenlere verilen bi isim gibi, onların ayrı ayrı öne sürdüğü tezlerin toplu argümanı.
normal bi dindardan; bugün sobaya attığın odun, aslında benim bir kolumdu. geçen sene toprağa damlayan kanım, etim büyüdü ağaç oldu,
lafı duyulmaz. ama tasavvufcular tam bir sürprizler yumağı.
bugün batılı bilim adamlarının yıldız tozları argümanını yüz yıllar önce bizimkiler savunmuş. tüm tabiatla %80'lere varan genetik akrabalığımız var.
ebu hanzala isimli IŞiD'li zannedilen veya o bahaneyle tutuklanan aksiyon insanı için tasavvuf mürcielikle birlikte islam alemini yok etmiştir. ikisi birbiriyle bağlantılıdır. tasavvufun batini yönünü zaten sünni tarikatler de pek tutmaz