bazen doğaüstü olduğuna inanılmasa da açıklanamayan olaylardır. açıklayamadığım bir olay gelmişti benim de başıma.
bir gece odamda uzanırken bir arkadaşım geldi aklıma ve aradım. kısa bir konuşma yaptık. telefonu kapadıktan sonra abim girdi odaya ve bir şeyler aranmaya başladı. ben de uyuyor numarası yaptım doğal olarak. yoksa benim de ararken ona yardım etmemi isteyecekti büyük ihtimal. neyse bir iki dakika arandı ve çıktı. ama çıkarken ışığı açık unuttu. sinir oldum tabi. kalkıp kapatayım dedim ama bir üşengeçlik hasıl oldu tabi uykulu bünyede. sıcak yatağımdan kaldırmadım kıçımı. onun yerine umdum ki birazdan biri gelsin ve ışık açık kalmış deyip kapatsın. huzursuz huzursuz çektim yorganı başıma ki ışık gözlerimi rahatsız etmesin.
bu arada bir iki plan yaptım ertesi günle ilgili. dalmışım yani odaklanmışım düşüncelere. sonra bir farkettim yorganın altına ışık sızmıyor. kaldırdım baktım ışık kapalı. ulan dedim kim kapadı bu ışığı. ben niye duymadım? kapı da hala kapalı. acaba ben uykuya daldım da o arada biri gelip kapadı mı? telefonu kontrol ettim hemen, arkadaşımla konuşalı altı yedi dakika olmuş daha. uyumuş olamam. zaten ne düşündüğümü falan da net hatırlıyorum. bu ilginç olayın şokuyla üşengeçlik falan kalmadı tabi, kalktım baktım ışığı yakan düğme açık konumda mı kapalı mı. e kapalı... elektrik gitmemiş yani. zaten yan odadan televizyon sesi geliyor, gitmiş olamaz. gittim yan odaya, annemle abim televizyon seyrediyorlar. siz girdiniz mi benim odaya dedim. abim bir kere girmiş, onda da ışığı açık bırakıp çıktı zaten (uyuyor numarası yaptığımı itiraf edince celallendi biraz, insan abisine böyle mi yaparmış). babam desen horlama sesi geliyor arka odadan.
bir türlü açıklayamadık işte. sonra abim bu olayı sır kapısına göndermeye karar verdi. annemse temiz kalpli olduğuma hükmetti. ama ben bu teze itiraz ettim, tembel popomu kaldırmak zorunda kaldım zira. ne anladım ki bu işten. uykumun kaçtığıyla kaldım.
dün yaşadığım bir olayı aktarayım efenim, bakmayın böyle trt spikeri gibi konuştuğuma, altıma sıçıyorum.
bir öğrenci evimiz var, ellerinizden öper. ev arkadaşlarım daha tatilden dönmediği için yalnız kalıyorum, sınıf arkadaşlarımı arayıp çağırdım, takılırık evde dedim.(evde bikaç olay da oldu önceden, o yüzden tırstım aslında) herşey iyi güzel derken saat 04.00 sularında yattık ama hemen uyuyabılen bırı olmadıgım ıcın bıraz muzık dınleyeyım dedım.
neyse efenım 04.30 cıvarında odamın kapısı acıldı ve ıcerde yatan arkadaşlarımdan bırı ıcerı gırdı, ben de doğrulup noldu fatih dedim, çantamı arıyorum dedı geçiştirdi fakat elınde bıkac kagıt vardı yatagımın yanına gelıp uzandı daha sonra da cıktı gıttı, cıktıktan sonra kapalı olan bılgısayarımdan degısık sesler geldi, naptı bu salak fılan derken cıktım odadan, bizim eleman yatakta yatıyor.
çantayı napcan la sen dedim, adam resmen uykudan uyandı ve ne çantası olm salak mısın dedi ? haliyle kanım dondu fakat renk vermemeye çalışırken adamın harbıden uyuduğunu ve uykusunda oylesıne cevap verdıgını farkettım, 5 dk once odaya gırıp canta arayan adam küt diye uyuyamaz derken karşı tarafta yatan arkadaş, fatih dedi ama çok değişik bir ses tonuyla, uyandırdığım arkadaşım da bunu farkedince tırstı ve sabaha kadar uyumadık, en kötüsü ise sabah uyanan dıger arkadaşın, abi gece karabasan geldi konuştuklarınızı duydum ama konuşamadım demesiydi.
korkuyorum lan.
Final dönemi münasebetiyle gece ders çalışıyor gündüz uyuyordum. Telefonun çalması ile uyanmış bulundum. Saat akşam 8 idi. Amcam telefonda nerede olduğumu sorunca uyandığımı söylememe rağmen bana inanmadı. Sebebi ise aradığında ulaşamamış ve yurdu aramış yurt görevlisi ise saat 7de çıkış yaptığımı söylemiş. Malumunuz kyk yurtlarında çıkış parmak izi ile yapılıyor. Görevliye sordum durumu çıkış yapmışsın gel giriş yap dedi. Şimdi uyuduğum bir vakitte nasıl çıkış yaptım veya benim parmak izim benden hariç kim de var veya nasıl bir uyurgezerim.
Iki kis once narin ne kadar guzel bi meyve oldugunu sikca dusundugum ve facebookta fotografini paylasip ben nari cok seviyorum dememin ertesi gunu, aveadan nar tanelerinden olusan kalp icinde seni seviyorum mms i gelmesi
Saat gecenin 3ü, şehir bütün ihtişamıyla, ışıklarıyla karşımda, yan yola geçiyorum ve bir tumsekten geçiyorum arabayla. Arabanın on tekerlekleri tumsekten geçtiği anda şehrin bütün ışıkları sonuyor.
Çok çok dogaustu bi olaydi, daha üstü yok o derece.
ilkokul arkadaşımın profiline bakayım dedim birden aklıma geldi. girdim ve öldüğünü öğrendim. işin kötüsü birisi sürekli fotoğrafını değiştiriyor ve beni kalbinizde yaşatın yazıyor. çok korkunç...
takriben iki ay önce başıma gelmişti. her cuma üniversite hocalarının kurduğu bir platformda* konferans verilir. gece on birde çıktım oradan.(oraya bakan arkadaşıma yardım ettim ondan bu kadar geç) hızla ziraat bankasının atmsine gidiyorum oradan para çekip eve gidecem. hızla yürürken bir dönercinin yanından geçtim. önünde bir adam duruyordu. yaşlı üstü başı kirli, ben herhalde karnı aç bişeyler istiyor, ısmarlasam mı gibisinden düşünüyorum ama bi yandan da yürüyorum. neyse dedim. ziraat bankasının önüne gittim para çektim, hızla otobüs durağına yürümeye başladım. yürürken karşıdan biri yaklaştı. selam verdi, selam aldım. adam şu şu köyde oturuyorum. fakat yol param yok bana iki lira verir misin dedi. adama dikkatlice baktığımda dönercinin önündeki adam olduğunu farkettim. sonra parayı verdim devam ettim.
teknik olarak o adamın beni dönercinin önünden geçerken görmesi imkansızdı. bulunduğumuz yerde denk gelmemizde baya zor bi ihtimaldi. belki denendim, belki sıradan bir tesadüftü.
ormanda kamp kurduğumuz bir dönem, saat 04:30 suları, yanımda arkeolog lar var. yüksek bir tepe ye sis indi lan bir an da. hem de o inen sis, 10 saniye gibi bir süre de indi ve kayboldu birden. bu olay da da tırsmadım gerçi ama çok esrarengizdi, hala anlam veremiyorum, üzerinden neredeyse 6 ay geçti, toplamda 7 kişiydik, bu olayı gören 2 kişiydik. bilinçaltımızın bir oyunu olabilir miydi ? acaba, bilemiyorum. ama çok esrarengizdi lan. tepe hemen önümüzde 15 metre var ya da yok mesafe, ama yüksek bir tepe işte.
2-3 yıl kadar önce, bir yaz vakti ailecek yazlıktayız. o zamanlar babamın en sevdiği çocuğu olan tofaş marka doğanımızı alıp arkadaşlarla oranın üst taraflarında bir tepeye içmeye gidiyoruz. birkaç kişi daha katılıyor bize sonradan, kalabalığız, içip eğleniyoruz. tam sabahın dört buçuğunda araba yanmaya başlıyor alttan, muhtemelen kuru otlara atılan bir sigara yüzünden. hep birlikte güç bela söndürüyoruz arabayı, motordaki kablolar yanmış, kaporta falan kararmış. sabah 6 gibi eve dönüyorum. ne işi varsa o saatte babam avluda karşılıyor beni, dikilmiş bahçenin ortasına, eller arkada bağlı, üstünde atleti, altında çizgili pijamasıyla, benim yüzüm falan is içinde, üst baş rezil, kollarımda ufak yanıklar var ama o hiç bakmıyor bile yüzüme;
"baba" diyorum. bi yalanlar falan kıvırıcam ama fırsat vermeden "sus, içeri git" diyor gözlerini arabadan hiç ayırmadan. içeri giderken anneme sokuluyorum, "ne işi var ya bunun bu saatte ayakta" diye soruyorum, "ne bileyim oğlum, sabahın dört buçuğunda kalktı, içim yanıyor hanım dedi, bir daha da uyumadı, dikildi orda" diyor.
ulan diyorum aşka bak, adam telepatik bir bağ kurmuş arabayla, saniyesinde hissediyor. orda yanan ben olsaydım umrunda olmazdı adamın yeminle, devam ederdi horul horul uykusuna ama arabanın lastiği bile inse, kalkar sabah dörtte "nefesim kesiliyor hanım" diye.
geçen cuma bebeğim koltukta uyuyakaldı. etrafına yastıklardan bariyerleri yapıp diğer koltuğa uzandım ben de. uyuyakalmışım. sonra bir ağırlık bastı anlatamam. kalktım sanıyorum ama kalkamıyorum. koridoru falan görüyorum ama gözlerimi açamıyorum. dualar falan kendime geldim. iki dakika geçmedi bu sefer bebeğim "ıhh"lamaya başladı. kabus görüyordu sanırım. ama neden bilmem yerimden kalkmam için büyük efor sarf etmem gerekti yine, sanırım ağırlık gitmemişti. gittim oğlumun yanına uzandım, dua ettim, okşadım biraz, gözünü açtı. bir şey yok annem uyu dedim, tekrar uykuya daldı şükürler olsun.
garip bir şekilde korkmadım ama bir daha uyumadım da... karabasandı sanırım. ama oğluma gelmesin bir daha lütfen...
yeni doğum yapmış kuzeni ziyarete giderim. o koltukta uyuyordur, bebek hemen yanımda beşikte. kuzene dalar gözüm nedense, bir anda öcü gibi gözlerini açar, aniden kalkar beşiğe doğru bir hamle yapar. bebek annesi daha ona yaklaşmadan saniyeler önce bir cığlık atıp ağlamaya başlar.
çocuğu kucağına alıp okşamaya başlar, sakinleştirmeye çalışır.
ne oldu şimdi dercesine uzun süre onları seyrederim. anne ve çocuk arasındaki bağ sahiden garip.