Akşamüstüne doğru, kış vakti;
Bir hasta odasının penceresinde;
Yalnız bende değil yalnızlık hali;
Deniz de karanlık, gökyüzü de;
Bir acayip, kuşların hâli.
Bakma fakirmişim, kimsesizmişim;
Akşam üstüne doğru, kış vakti
Benim de sevdalar geçti başımdan.
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
Zamanla anlıyor insan dünyayı.
Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
Kötülükten gayri?
Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.
son yudumlayalı kaç zaman geçti bilinmez..
ak suyumu içmeden geçen ömrüm belki çoğalır,,
son vukuatında bayram gibiydi o günüm
içtikçe çoğalır, gözlerim dolar..
niye bulamadım sebebi bilinmez..
Hatıralar,
Bana onu hatırlatmayın artık yeter!
O lacivert göklerden süzülen kar tanelerini,
Ayın soyunmuş gökteki altın gibi rengini,
içimi serinleten sevinçlerle dolu rüzgarları,
durun, Hatırlatmayın bana o günleri, beni.
Yeter, söylettirmeyin bana o hüzün dolu şarkıları.
Bir denizin mavisini görmeyeli yıllar oldu
Tıpkı sesini duymayalı yıllar olduğu gibi
Ya da bir kuş sesini inceden
Göremiyoruz, gözlerinin tonunu sindirmeden
Üşüyoruz, gökyüzünün solduğu günler
Sesine, sesine... serf kaldım.
Hayır Juliet arayamazdım!
Kaybettim yine;
Ne yazık ki Hemingway iddiayı kazandı
Mutlu son konusunda haklıydı.
Gelemem artık beni bırak
aklımın saldırılarıyla kuşatıldım.
Götüremezsin beni buralardan, deneme sakın!
Denersen bil ki sen de yanarsın...
Anlat öyleyse sen bana,
neden bu kale yıkılmak bilmiyor bir türlü?
Neden düşmanın zehirli oku gelip de bulmuyor yüreğimi?
Kendime karşı taarruza geçeceğim yok başka yolu.
Ne sevmesi? Sevmek mi? Faydası yok.
Bilmiyorum artık korkudan daha güçlü bir şeyi.
Öfke doluyum kendime hem bu yüzden
Şimdi Düşmanca bir el olacağım kendime
Şefkatini çaresiz bırakacak ölçüde zalim
ey özgürlüğe açılan kapının anahtarı!
Çık oradan, adın saklandığın yere yakışmıyor,
Çık oradan ve yayıl ellerime, güç ver bana!
şu yapraksız dallarda sallanmak şenliğim olsun!
Damlı damlı darılar
Kertenkele kovalar
Kertenkele bulamazsa
Gerdanını ovalar
Ovalarken kan tutar
Tülbentini kurular
Yoldan geçen ey yolcu
Durmaz ama durular
Bencileyin Rüstem Dayı
Dünya malı dünyada
Dalına mukayyet ol
Mala vurma rüyada
Rüyalar gerçek olsa
Somyada halvet olmaz
Uzun zaman oldu görmeyeli, değişmişsin bir hayli / Ne dudak kıvrımlarındaki tebessümden ne de gözlerindeki limoni ışıltıdan eser kalmış; dağılmış saçlarındaki meltem yeli / Karşımda duruyor şimdi; altın saçlı, ela gözlü küçük kız ve ellerini avucuna sakladığı yitik annesi / Çöktüm yüreğim üstüne şimdi; savurdum yalnızlığa yamalı kaderimi...
gözler vardı söylediklerimizi yalanlayan
ve sözler vardı gözlediklerimize yalan katan.
gözlerimiz ,sözlerimizle çeliştikçe arttı bu durum.
acaba sözler miydi yalan olan ya da gözler miydi
yalan sözleri doğuran ?
Yatak yaram,
Dökülen meme ucum,
Hepsinde sen,
Hepsinde sana aktığımın acı izi.
Zihinler birer historiyografi,
Bir kaos düzenleyecisi, beyhude.
inan hiç istemedim
Hiç ilerime bakmadım yavrum
Ağzın mememle konuşurken.
Lakin karanlıktı, rutubet kokuyordu odalar.
Her bir önlük çürük beden taşıyordu
Biraz da ondan olmalıydı suratıma
Mütematidiyen çarpan karayel.
Çizecek kuş yoktu gökyüzünde duvara,
Olsaydı da derman yoktu,
-Eklemim çığırtkan, ah ben ne haldeyim.
Ananın tanrısı yoktu yavrum,
Olduğu vakit de sevmedi hiç onu,
Ondan ayrılırken son bir kez çalım mı atmıştı yoksa, - yarattığım, yarattığına yenilecek, katî.
Ben,..
Kuyruk sokumum bilmezsin bilirim ki çok acıyor yavrum,
Kuru mememe dokunuyorum senin hatıranı getirmek için,
Gerçeğin hayalinden korkutucu.
Bunu hep yapıyorsun.
Ucunda bekliyorsun yaşamımın,
Ucundan düşüp gitmemi bekliyorsun.
Ve ben yine mememi tutuyorum.