bugün

bahçenizde bir gül olsam,
yazın açsam kışın solsam,
gelir beni yoklar mısınız?
ara sıra koklar mısınız?
Ağlayarak gelmişiz güldürmediler
Kardeşi kardeşe sevdirmediler
Gün gelir hak yerin bulur dediler
Müebbet yemiş mahkum gibiyim.

acı gerçekler böldü, tatlı rüyalarımı
Dost bildiklerim çeldi, sağlam adımlarımı
Kendime, doğru bildim yanlış, hatalarımı
Feleğin çemberinden geçmiş gibiyim.

Dalım yeşermeden bağım kurudu
Kadir bilmezlere boyun eğildi
Ruhum bedenime esir edildi
Daha doğmamışken ölmüş gibiyim.

Kalemim sırdaşım oldu, Kağıdım mendil
gözyaşım mürekkep oldu, isyanım, derdim
Dostum diyenlere nasıl güvendim
Çölde serap görmüş, koşar gibiyim.

aynada gördüğüm silüet de kim ?
Bu kadar kendime yabancı mıyım ?
Camdan kafeslere hapsolmuş ruhum,
Kanadım kırılmış uçar gibiyim.
Ne kadar yazarsan yaz,
Düşmez ki böyle..
Hoş geldin
beklemiyordum seni
hiç gelmezdin
dağınıklığını bağışla gönlümün
kırıklığını
yorgunum
güneşi uğurlamıştım az önce
bahar da ardından çıkmıştı
geceye dönmüştüm daha yeni
geç otur baş köşesine hüznümün
üşüdün mü
yakarım şimdi gözlerimi
açarım yüreğimin türküsünü
çay yapayım sana
aşk yeni bitti
yanına şiir koyayım
az da umut
içer miyiz ?
ulu sözlükte yazardım
akşamları cevizli sucuk yiyip azardım
sonra sözlükte entry yazardım

ahh komşu kızı melahat
bir kez verseydin kalbini
bu çirkin sözlük kızlarına bakarmıydım

ha entryme artı verdi
verecek diye sabah akşam
bildirimlere bakarmıydım

tabi sözlük kızlarına bakardım
çünkü hepten bekardım
birkez favlasaydın
üçkez havlardım

ama garibin yüzü gülür mü heç
vermez kalbini zilli sözlük kızı
kaldık bir kalıp hacı şakire.
AYRILIK TRENi

kapıyı yavaşça araladım,
ölüm sessizliğine saygısızlık etmeden,
yüreğimde kimsecikler yoktu,
aşkımız yerde kanlar içinde yatıyordu,
ihanetinin hançeri saplanmıştı,
seni seviyorum cümlesinin yüklemine,
ceset hala sıcak...
sadakat fazla uzağa gitmiş olamaz,
çabucak zihnimin kapılarını açtım,
bavula birkaç parça anı sıkıştırdım,
ikişer üçer indim mutluluk merdivenlerinden,
acelem var ayrılık trenine yetişmeliyim,
ömrümün son durağından,
pişmanlık taksisine atladım,
hayal kırıklığı garına vardığımda,
aşkmetre elvedayı gösteriyordu,
gözyaşlarımla ödedim bedelini,
üstü kalsın...
yalnızlık peronundan ızdırap vagonuna atladım,
acımadan kestiğin biletimde yazılı,
kendine iyi bak numaralı koltuğa oturdum,
saatler sensizliği vurduğunda,
tren bilinmezliğe hareket etti,
yanıma uğrayan seyyar satıcılar,
boş avuntular, yalancı mutluluklar satıyorlardı,
sahte gülümsemeler yanında promosyon...
hava kararırken tenim buz kesti,
yorgundum...
vagonun içindeki derin mezara uzandım,
o sırada...
azrail biletimi kontrole geldi,
onay verdi ölümüme,
tren sırat rayında ilerlerken...

(serdarortaçbestesi)
Herkesten daha mutlu yaşamalı hayatı
Bir bebek şaşkınlığıyla izlemeli olan biteni.
Bir çocuk merakıyla keşfetmeli her şeyi
Anne şevkati kadar kucak kucak sarmalı dünyayı.

Güneşe kör olana kadar bakmalı, suyu kana kana içmeliyim
Çiçeklerin kokusunu, Havayı, bayılana kadar çekmeliyim içime.
Yağmurda sırılsıklam olmalı, soğuktan tir tir titreyene kadar gömülmeliyim kara.
saçlarımı savurmalıyım dalga dalga denizlere, masmavi ufuklarda, dalmalıyım hayallere.

bebeğin ilk gülüşü kadar içten olmalı mutluluğum.
Kokladıkça uzaklaşmalıyım ölümden.
Yaşamın son nefesi kadar derinden hissetmeli hayatı.
Acı olan ne varsa boğulmalı gözyaşımla..
Sesin uysal bir kıyamet çağrısı,
Karşılıklı susalım,
Yoksa bir sur çalınır bana özel

Susalım,
Yoksa israfil gücenecek.
bugün yazdım. acele bir şekilde, eksiklikleri vardır.
serbest bir çalışma. üzerinde sıkıntılar vardır. sevabıyla günahıyla kabul buyurun...

(aşkın şarkısı) diğer adıyla (alacaklı gözler)

şarkılar var içimizde susarsak kimsenin haberi olmaz.
şarkı söylemeyenlerin kaderi unutulmaktır,
ben şarkılarımı söyleyememişsem ona...

söyle dedi söyle de duyayım sesini,
''inandırıcı bulmak isterim ezgilerini''
sevdiğinden özel çiçekler bekleyen kızlar gibi
mutlu edilmek istiyordu gözleri,
bir şarkıyla silmek istiyordu geçmişi
tahtına kurulup seyrine dalmak istiyordu,
yudum yudum içmek istiyordu
yalanlarla kirletilmemiş bir aşkı
alıcı olmak istiyordu, alacaklıydı gözleri
anlasam da söyleyemiyordum ona
aşkımın şarkısını.

naçizane.
görsel
ne dünümdün, ne bu günüm, ne de yarınım;
takvimden kopmayan tek sayfamdın sen.
ne yazım, ne kışım, ne de baharım;
hazan mevsimi, rüzgara direnen yaprağımdın sen.
ne gökyüzü maisi, ne deniz yeşili, ne de güneş sarısı;
simsiyahıma bembeyazımdın sen.
ne yolcuydun yolda, ne yoldaş, ne de arkadaş;
gönül hanımda, hancımdın sen.
ne kazancımdın düne, ne borcumdun yarına, ne de kalanım,
ömür bakiyemde ziyanımdın sen.
ne meleğimdin, ne şeytanım, ne de nefsim;
en derinimde hissettiğim vicdanımdın sen.
ne cenneti hak ettim, ne yandım cehennemde, ne de çıkabildim berzahtan;
sonsuz bekleyişimde arafımdın sen.
Geneli kötüdür. Aruzla yazamayan modern yazamaz. Yazmak var bir de yazmak var. Çoğu insan yazar ancak yazar olmak başka bir haldir. Evvela usül gelir, bilmeyen bileni taklit eder. Tabii bunların yeşermesi için toprak lazımdır. Toprak ise lisandır. Avamın bilmediği üç beş kelime bilince dil bilmiş olmuyorsunuz. Kök bileceksiniz. Kabul edin veya etmeyin ancak bu toprakların gerçeği bu. Osmanlıcaya aşina olmayan kişinin şiiri donsuzdur. Böyle yaparsanız keseden ne çıkarsa diye medine dilencisi gibi şiir yazacağınıza hazinenizden bugün hangisini kullansam diye seçmeceyle yazarsınız. Sade ve özlük için önce bir şeylere sahip olmak gerekir.

Kimseyi ezmiyorum, tavsiye veriyorum. iyi şiir yazmak istiyorsanız bunlar şart. Ha yok ben ilgimi aldım tatmin oldum bana bu kafi diyorsanız takılın ne diyeyim.
güzelden, çirkinden gözü eladan,
bir tek sana doğru bakıp kurtuldum.
hayattan bezdiren bunca beladan,
şu aklımı sana takıp kurtuldum.

sevilmenin kıymetini bilmedin,
sanki bir çocuktun laf dinlemedin.
seni çok bekledim çaresiz kaldım,
şu duygu dünyamı yakıp kurtuldum.

teflon.
Hep ortak mı bu mutsuzluklar
Kaldırıp koysam hepsini bi vazoya
Vermesem de suyunu,bir gün solmaz mı?
Bir yaşam pınarını, iki kaynak beslesen.
Birisi Kaf Dağı' ndan diğeri en derinden.
Tabiatı toplayıp yere sersen yeniden.
Yine senden can bulur, masmavi sudan kadın.

Kapısı açık kalıp rüzgar inse cennetten.
Bir koku ki güzelce, değdiğini mest eden.
Öğrenmiş insanoğlu gündüz ile geceden.
Takip eder hep seni, sapsarı miskten kadın.

Toplasam salkımları el değmemiş bahçeden.
Bekletsem fıçılarda ta bugüne ezelden.
Yine sarhoş olamam, bana tek mey teninden.
Bir eline dokunsam, kırmızı aşktan kadın.

Günah olsa fark etmez, ruhum seni zikreden.
Kapatsalar zindana saymam yine zulümden.
Celladın elindeki, bir ip saçın telinden.
bana artık ölüm hak, simsiyah saçlı kadın.

Çekip alsa ruhumu, akıtıp da kirini.
hapsetse bir şişeye, ilahiden görevli.
Sonra mizanı kursa, toplansa tüm ahali.
Yine seni tartamaz, bembeyaz ruhtan kadın.
Oturuyordu çocuk sessizce
Zıpır zıpır zıplayan
Arkadaşlarının aksine

Dedim lan çocuk
Ne diye oturuyorsun

Dedi ki moruk
Ne bağırıyorsun
Fasulyeyim ben

Dedim ne diye
Bitkisel şeyler oluyorsun
Olsana hayvansal şeyler

Cevap verdi şöyle
ihtiyar yoruyorsun
Bitkisel olsa bile
Fasulyenin protein miktarı
29 gram

Dedim seni iyi kandırmışlar
Sen et ol bundan sonra
Çünkü
Etin protein emilim oranı
Fasulyenin üç katı.
Uzaktan da Olsa

Boğaz'dan bir gemi geçiyor,
içinde sen varsın,
Ben balkondayım, rakı içiyorum,
Yanında üzüm, haydari, beyaz peynir,
Bu mutluluk bana yetiyor,
Çünkü, seni izliyorum,
Uzaktan da olsa...
Tarlaların üzerinden Şahin uçuyor,
Kanadında sen varsın.
Ben arabayla uçuşunu takip ediyorum,
Bu mutluluk bana yetiyor,
Çünkü seni izliyorum,
Uzaktan da olsa...
Gece gökyüzündeki Ayışığında sen varsın,
Ben deniz kenarında balık tutuyorum,
Bu mutluluk bana yetiyor,
Çünkü seni izliyorum,
Uzaktan da olsa...
Gece hayalimde sen varsın
Rüyamda sen varsın...
yanımda sen varsın...
Senden çok şey beklemiyorum...
Bu mutluluk bana yetiyor
Çünkü, Seni seviyorum.
Azm-ü hamam edelim,sürtüştürem ben sana,
Kese ile sabunu,rahat etsin cism-ü can..

Lal-ı şarab içirem ve ıslatıp geçirem,
Parmağına yüzüğü,hatem-i zer drahşan..

Eğil eğil sokayım,iki tutam az mıdır?
Lale ile sümbülü kahkülüne nevcivan..

Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan..

Salınarak giderken arkandan ben sokam,
Ard eteğin beline,olmasın çamur aman..

Kulaklarından tutam,dibine kadar sokam,
Sahtiyandan çizmeyi,olasın yola revan..

Öyle bir sokayım ki,kalmasın dışarda hiç,
Düşmanın bağrına,hançerimi nagehan..

Eğer arzu edersen ben ağzına vereyim,
Yeterki sen kulundan lokum iste her zaman..

Herkeze vermektesin,birde bana versene
Avuç avuç altını,olsun kulun şaduman..

Sen her zaman gelesin,ben francisco niggasina veresin,
Esselamun aleyküm ve aleykümüsselam...
içime ektiğin tohumlar o kadar güçlü ki
Solduğu yerden yeniden yeşeriyor çiçeğimiz.
Sen bıraktığım yerdesin, biliyorum,
Bu ayrılığı ben seçmedim, sen de...
Evrenin sırları, tabiat ananın gücü,
çoklu evren teorisi, Quantum fiziği...
Bu ayrılığın nedenini neyle açıklayacağımı bilmeyecek kadar kafam karışık,
seni özlüyorum, bir bebeğin memeyi özlediği gibi sana açım,
yine buluşuruz, yine konuşuruz, yine sevişiriz belki...
Bıraktığım yerdesin, biliyorum
Bana küsmedin, böyle huyların yoktur senin,
asil, taçsız bir kraliçe sevdiceğine küser mi hiç?
Seni, tenini, anaç kokunu ve sıcaklığını özledim.
Bir daha gitmeyeceğime söz veremem ama gitsem de dönerim, biliyorsun.
Üşüyorum, uzun bir yoldan geldim
Bana şömine önünde bir yatak ser ve beni göğsünde uyut bu gece.
Koca bir okyanus gibisin, yüreğime yaralar bağlayan erimemiş kar gibisin, kasvetli bir kış gününde doğan güneş gibisin, bir soğuk, bir sıcak, mıknatıs gibisin, esaretten kurtuldum. , Acılarından kaçamadım, kim olursan ol, ne olursan ol, sen hep benimsin.
Mezopatamyalı bir kızdı o,
Kaşları Dicle ile fırat,
Gözleri krater gölüydü.
Bakışları lav gibi yakıcıydı
Beyni batılı, ruhu batılı, yüzü doğuluydu,
Kokusu Diyarbakır,
Griliği Ankara,
Teni istanbul'du.
Biraz Anadolu, çoğunlukla da Türkiye'ydi o...
Nihadent çok gerginsin
Millete meriçlik teklif edersin
Kimse istemez seni
Habibe’ye geri dönersin

Ben şimdi gezmeye gidiyorum
Seni bi daha görmek istemiyorum
Bu gerginlikle delirirsin
inşallah döndüğümde ölersin.
Ben 22 yaşındaki iki kıza bedelim
Ferrari'den inip Twingo'ya bindin
Rolex'i Casio ile değiştirdin
Spor salonunda o kadar vakit geçirdin
Biraz da beynini geliştirseydin.
Neyzen teyfik'in kayıp dölü.
Sensiz geçen saatleri,
Geri alıyorum şimdi.
Tersine yürüyorum
Sen yokken yürüdüğüm yolları,
tekrar sana varmak için.
Uykusuz gece yarıları
Uykusunda boğuyorum
Yokluğunda doğan umutları.